Görkem Kılınç
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 1 Haziran 2008
- Mesaj
- 1.448
- Tepki
- 1.682
- Şehir
- Ankara / Keçiören
Çanakkale, İzmir Seferi
Demir atımı karşıma alıp sordum “Sen gördün mü, Çanakkale’yi veya İzmir’i?” diye. Gitmediği, görmediği sessizliğinden belliydi. İçimde bir boşluk vardı. O boşluktan gelen haykırış atalarımın bana “Gel!” seslenişiydi. Haykırışa bir son vermeliydim, yoksa sürekli zihnimdeydi, her dakika, her saniye…
Dillere destan olan Çanakkale Savaşı’ nı defalarca dinledik, okuduk, öğrendik. Ancak gözle görmeden ne kadar okusak da dinlesek de hissedemeden, tüylerimiz diken diken olmadan, askerlerimizin, atalarımızın, insanımızın orada soludukları havayı solumadan anlamak imkânsızdı hepimiz için. Onlar, bize ait olan bu topraklar için canlarını verdiler, bizim onlar için ellerimizi açıp bir dua etmemiz çok muydu?
Gene yükledik demir atlarımıza taşıyamayacakları kadar yükü. Bu sefer gıkı bile çıkmıyordu. Çünkü ne için, kimin için nereye gideceğini biliyordu. Heyecanlıydık. O destanlaşan savaşta gözlerini kırpmadan ölüme giden insanlarımızla tanışmak için heyecanlıydık…
Endişelerim eskisi kadar yoktu. Zaten yaşayarak öğrenilen tecrübelerle bu turu, ekip ile düzgün bir şekilde planlamıştık. Gelibolu Yarımadası’na vapur ile geçiyorduk. Derin bir nefes aldım. Heyecandan elimdeki simidi bile yiyememiş yarısından çoğunu boğazın dalgalarında yem arayan martılara vermiştim. Kafamı karşı tarafa çevirince dağda meşhur “Dur Yolcu” yazısını görüdüm. Sağ adımımla vapurdan iniyorum atalarımın kanıyla yıkanan topraklara ve başlıyorduk Çanakkale - İzmir Seferine…
Daha fazlası ilerleyen günlerde sizlerle...
(link)
(link)
(link)
(link)
Demir atımı karşıma alıp sordum “Sen gördün mü, Çanakkale’yi veya İzmir’i?” diye. Gitmediği, görmediği sessizliğinden belliydi. İçimde bir boşluk vardı. O boşluktan gelen haykırış atalarımın bana “Gel!” seslenişiydi. Haykırışa bir son vermeliydim, yoksa sürekli zihnimdeydi, her dakika, her saniye…
Dillere destan olan Çanakkale Savaşı’ nı defalarca dinledik, okuduk, öğrendik. Ancak gözle görmeden ne kadar okusak da dinlesek de hissedemeden, tüylerimiz diken diken olmadan, askerlerimizin, atalarımızın, insanımızın orada soludukları havayı solumadan anlamak imkânsızdı hepimiz için. Onlar, bize ait olan bu topraklar için canlarını verdiler, bizim onlar için ellerimizi açıp bir dua etmemiz çok muydu?
Gene yükledik demir atlarımıza taşıyamayacakları kadar yükü. Bu sefer gıkı bile çıkmıyordu. Çünkü ne için, kimin için nereye gideceğini biliyordu. Heyecanlıydık. O destanlaşan savaşta gözlerini kırpmadan ölüme giden insanlarımızla tanışmak için heyecanlıydık…
Endişelerim eskisi kadar yoktu. Zaten yaşayarak öğrenilen tecrübelerle bu turu, ekip ile düzgün bir şekilde planlamıştık. Gelibolu Yarımadası’na vapur ile geçiyorduk. Derin bir nefes aldım. Heyecandan elimdeki simidi bile yiyememiş yarısından çoğunu boğazın dalgalarında yem arayan martılara vermiştim. Kafamı karşı tarafa çevirince dağda meşhur “Dur Yolcu” yazısını görüdüm. Sağ adımımla vapurdan iniyorum atalarımın kanıyla yıkanan topraklara ve başlıyorduk Çanakkale - İzmir Seferine…
Daha fazlası ilerleyen günlerde sizlerle...
(link)
(link)
(link)
(link)