@Ahmetgitar
Başlık tekrar açılmışken konu dışı ilk ve son kez söz alıp sorunuza da cevap vererek çekileceğim. Konuya dair söyleyeceklerim olursa o zaman tekrar yazarım.
İçine din ve siyaset giren her konunun sonunda ya tartışma (münazara değil, münakaşa anlamında) çıkıyor ya da moderatörler gelip konuyu kilitliyor. Bu son durumu doğal karşıladığımı biraz yukarıdaki mesajımda da yazdım. Gelecekte buraları okuyacaklar için bir not olarak düşmek isterim ki, başlık kapatılınca, sohbet devam etsin diye açtığım yeni başlık orijinali tekrar açılınca buraya birleştirildi.
Provakatör ya da adı her neyse bir takım forum sakinlerinin hiçbir konuya din ve siyaset sokmadan konuşmayı öğrenmeleri ancak böyle konu kilitlemeler, ceza vermeler vs yoluyla olacak belli ki. Kilitleme işleminin insanların emeğine saygısızlık olduğunu düşünmüyorum. Konu olduğu yerde duruyor, dileyen sıfırdan başlayarak okuyup tüm konuşulanlardan yararlanabilir. "Provoke edilen" konu kilitlenirse gider yenisini açarsınız ve oradan devam edersiniz, bunda bir beis görmüyorum. Ama bu benim görüşüm tabi.
Anlamsız ve haklı konusuna gelince. Bugün trafikte bir yol ağzına yaklaşırken gidiş yönünün kapandığını fark ettim, duyduğum ses bir kazaya işaret ediyordu. Hemen sol şeride geçip devam ettim ama henüz sokaktan çıkmadan karşıdan bir araç geldi. Bu arada benim arkamda da 3-4 araç olmuştu. Karşıdakiyle kısa bir süre bakıştık, eliyle geri gitmemi işaret etti. Kıpırdayamayınca da camını açıp ters yönde olduğumu, yolun kendisine ait olduğunu ekledi. Tek kelimeyle haklı. Ben de arkasının boş olduğunu, sadece 1 dakika geri gidebilirse bütün sıkışıklığın açılabileceğini anlatmaya çalıştım. Sohbete katılan başkaları sayesinde ikna edebildik beyefendiyi ve trafik açıldı. Dediğim gibi, yol onun ve geri gitmemekte sonuna kadar haklı ama haklı olduğu bu pozisyonda inat etmesi bana göre anlamsız. Yanda bir kaza olmuş ve bir an önce sokağı boşaltmak için geri gitmesi gerek. Neyse uzun oldu ama meramımı anlatabildiğimi sanıyorum.
Toplumumuzda din ve dindarlık tartışmaları (bu kez münazara anlamında) o hale geldi ki bana hep "hoşafın yağı" hikayesini hatırlatıyor:
Zamanın birinde Yeniçeri Ocağı'na yeni bir komutan tayin edilmiş. Denetim sırasında bakmış ki kara kaplı kazanda önce pilav sonra hoşaf pişiriliyor. Hemen emir verip ikinci bir kazan aldırmış ve hoşafın bu kazanda pişirilmesini istemiş. Ertesi gün isyan çıkmış. Gerekçesi "Hoşafın yağı kesildi!".
Toplum olarak dinle ilişkimizi düşünce temelinde kurmuyoruz, kuramıyoruz. Dolayısıyla birisi akıl yoluyla bir sonuca eriştiğinde ya da bir dini hükme akıl yoluyla bir açıklama getirmeye kalktığında hemen isyan çıkıyor: "Sen dinsizsen bilmem ama..." Bu konuda birkaç cümle daha yazarsam sanırım ben de genel kuralı ihlal etmiş olacağım, hatta belki ihlal ettim bile. Ama ihlal ettiğim düşünülüyorsa da nedeni aynı bana göre. Ben dinle ilişkimiz üzerine basitçe düşünce üretiyorum ama birileri bunu dinin kendisini tartışmak olarak görüyor. Bir kısır döngü yani. En iyisi bu sulara hiç girmemek. Belki bir gün "sanat felsefesi", "bilim felsefesi" gibi "din felsefesi" de konuşur hale geliriz.
Yarına kalmasın diye akşamdan yazayım dedim ama konuyu biraz dağıttım galiba. Kusura bakmayın. İyi forumlar.