Firmalara tonla para sayarak, hatta bizim ülkemizde gerçekten de tonla para saymamız gerekebilir, edindiğimiz bisikletler sadece markanın görseli değildir. Satın alırken, bizler sadece o firmanın mazisine, teknolojisine değil argesine de, müşteri iletişimine de para ödüyoruz.. Adamlar bize sadece markayı değil üzerine kafa patlattığı, üretimden müşteriye teslğm edildiği tarih de dahil olmak üzere, bu süreci de pazarlıyorlar. Kısacası kadro setinden ya da komple set halinde bir bisiklet bedeli değildir ödediğimiz. Fakat profil olarak firmaların tavrı ile o firmanın ürünlerini satın alan müşterilerin profilleri de tutarlılık taşıyor. Hatta satış temsilcileri dahi.. Bu da ayrı bir konu. Ben konu mağdurunu tenzih ederek konuşuyorum bu arada, yaşadığı duruma da üzüldüğümü belirteyim fakat trek markası, benim tonla param olsa da almayacağım bir marka. Bu konu da almama sebeplerimden biri daha haline geldi. Araba markası olarak örnek vermek doğru olur mu ama, wv firması da müşterilerini kandıran yol bilgisayarı ve emisyon skandallarına, hatalı üretilen arteon arka kapı profillerine, kendini aydınlatmaktan aciz sis lambasını yakmakla yine müşterilerine sözde akıllı far opsiyonu sunması, açılmayan sunroof u, doğru çalışmayan ya da araç değişimine kadar giden DSG sorunlarıyla vs vs satışlarını düşürmek yerine daha da arttırdı. Konuyla tutarlı bir örnek olduğunu düşünüyorum. Çok daha iyi teknoloji ve imkanlar sunmasına rağmen ve bunu butik konseptte yapan firmalar kepenk kapatırken, trek gibi firmalar daha fazla satışa ulaşıyor. Bu işte bir saçmalık var..
