Çekya, Slovakya, Avusturya, Slovenya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye

hüseyingürgah

Aktif Üye
Kayıt
12 Mart 2011
Mesaj
114
Tepki
104
Şehir
Türkiye'de
Başlangıç
2013—14
Bisiklet
Giant
Bisiklet türü
Cyclocross
Merhaba benim adım Hüseyin Gürgah. 2018Haziran ayında gerçekleştirdiğim bisiklet tur yazımı paylaşmak istiyorum. Yazıma nereden, nasıl başlayacağımı hiç bilmiyorum. Sanırım arkadaşlarıma anlatır gibi yazsam kendimi daha rahat anlatabileceğim. Aslında her şey arkadaşlarımla bisiklet turlarına gitmemle başladı bundan sadece birkaç yıl öncesinde anlayacağınız.

Abi yurt dışına çıkmak istiyorum oralarda da turlar yapmak istiyorum. Italya Sicilya dan baslasam sonra kuzeye doğru gitsem çok güzel olur. Her sehirde mola verip o bölgenin kendi yemeklerini yesem ( yemek ve tatlıyı çok severim :D - bisiklete baslama sebebim hahahah ) sonra yoluma devam etsem güzel olur hani. Bu konuşmayı yaptığımız sirada arkadaşımla güneşin altında aç, susuz, yorgun bir sekilde sert, güzel bir yokuş çıkıyorduk. O sıralar Erasmus programıyla yurt dışına çıkmaya çalışıyordum. Aradan birkaç ay geçtikten sonra kendimi Çek Cumhuriyetinde ( Çekya ) buldum tabiki bisikletimi de yanıma alarak. Ancak bisikleti getirme sebebim küçük turlar yapmaktı. Zaman çok hızlı geçti sanırım şubat mart aylarıydı ve gitme vaktinin yaklaştığını hissediyordum. Orada bulunduğum sure boyunca birçok ülkeyi gezmiştim ve yapmak istediğim şeylerin birçoğunu yapmıştım ama tüm eşyalarımı toplayıp gitmek çok bunaltıcı geliyordu gözüme. Tam o sıralarda eski düşüncelerim, hayallerim tekrar gözümde canlandı aslında Ben neden Türkiye'ye bisikletle gitmiyorum ki!

Aklimin kosesinde bir baloncuk. Yıllardır Gürkan Genç' i takip ediyorsun, gezginlerin fotoğraflarına bakıp duruyorsun, gezen herkese imreniyorsun, o özgürlüğe, dokunulmazlığa, anlatılamayan, fotograflara yansıtılamayan duygulara sadece BAKIYORSUN! Hayır! O rota yapılacak, o yola gidilecek, o sinir kapısından geçilecek! Ama nasıl ? O an, bir kendime baktım, bir bisiklete baktım. Elimde hiçbir eşya yok. Ne bisikletim icin canta var ne de uyumak icin bir çadırım. Outdoorhaber sitesine, Gürkan Genç'in yazılarına ve diğer gezginlerin tüyolarına tek tek baktım. Hangi eşyayı almam gerekiyor ne yapmam gerekiyor. Hepsini not aldım ve ilerleyen aylarda eşyalarımı tamamladım.
191647
( Yurttan ayrılmadan önce - son kontroller )
( Arkada 4 çanta var, içinde tüm eşyalarım.) ( tahmini 35-40 kilo )

Ilk durak Bratislava

191652
(Artık yola çıkma vakti. Arkadaşa dedim bir foto yapıştır da hatıra kalsın :))
Bu arada ilk fotoğraf ile sonraki fotoğraflar arasındaki kalite!) ( 1 gece önce telefonu bozdum şanş işte )
Saat 14:30 da Ostrava - Czech ten arkadaşımla yola çıktık. Kendisi arabayla Slovenia ya gidecek beni de Cek Cumhuriyeti, Slovakya ve Avusturya sınırının birleşiminde bırakacaktı. Aksama doğru hedefimize ulaştık. Bisikletimi hazırladım, eşyalarımı yerleştirdim. Şehirden ayrılmadan önce eşyalarımı nasıl yerleştireceğimin provasını yapmıştım. Çok sorun olmadı ancak bisikleti ilk defa o kadar yükle kullanıyordum ve tüm yük bisikletin arkasında kaldı. (bu durum ilerleyen günlerde boyun ve bel ağrısı olarak geri döndü) Böyle bir şey yok! Bisiklet kırılacak. İkiye bölünecek. Nasıl sallanıyor zangır zangır. Bisikletten değilmiş. Ben korkudan titriyormuşum. Sağ sağlim yola çıktım hedefim Bratislava-Slovakya. Şöyle bir durum var. Telefonun GPS i tam çalışmıyor bazen kafasına göre gidip geliyor. Yol tarifi falan yok ayrıca kaç km var onu bile göremiyorum. Bisiklette sayaç falan da yok. En son arkadaşımın telefonundan baktığımda 70 km gösteriyordu. Elimde kocaman bir avrupa haritası bulunduğum yerden Bratislava gitmeye çalışıyorum. Eski usul anlayacağınız.

Arkadaş ilk günden kayboldum. Bir şekilde gideceğim rotayı buldum basarak gidiyorum. Hani düşüncem çok geceye kalmayayım. Ardan 2 -3 saat gecti arkadaşımın beni bıraktığı yerdeki tabelayı görmemle o bacaklarımdaki güç bitti. Daire çizmişim! 40 km sürüp aynı yere geldim. Sonrasında yolu buldum ama yorgunluk başladığı için bir yer bulup dinlenmem gerekiyordu. Yolun güzel taraflarından birisi de ağaçlardaki meyveler. Kayısılar da güzeldi hani :) Sanırım o gün yolun sadece yarısını tamamladım sonrasında da araçların geçmediği bir yer bulup çadırımı kurdum. Kamp kuracak yeri bulana kadar debelendim. İlk defa tek başıma uzun tura çıkmamın sonuçları. Çadırı yola biraz yakın kurduğum için ara ara araç sesinden uyandım. Hoş değildi. Aksam olmuş 10 hava baya karardı, acıktım, terledim, yorgunluk hepsi bir arada. Neyse diyorum ocağımı çıkartırım, bir makarna ton balığı yaparım sabaha her şey güzel olur. Her şeyimi hazırladım yemeği yapacağım. Bir şey eksik ? Çakmak almayı unutmuşum. Sonrasında müsli ton balığı yedim yattım zaten. ikinci güne planım erkenden hedefe varmak sonrasında yola devam. Çadırı sabah toplarken çadırın altından çakmak çıktı arkadaş :) Hala çalışıyor. Adamlar bisikletliye önem veriyor gerçekten. Bratislava ya 20 km kala bisiklet yolu başladı. Tabelalarla gösteriyorlar nereye gittiğini, kaç km kaldığını. Şehire varmadan önce kalabalık bir grup 45+ yaşlarında bisiklet sürüyorlardı. Zaten ormanın, parkın, yeşilliklerin içinden gidiyorsun. Çok iyi.
Bratislava' ya dair anlatılacak pek bir şey yok. Kuzenimi ziyarete gittim sonrasında sehirden ayrıldım. Büyük şehirlerde şehirden çıkmak zor oluyor. Tarafik var onun üstüne herkes sinir küpü, habire söyleniyorlar.191651
(Bratislava çıkışı) (Marketten cottage cheese almıştım 250gr onu yiyorum yanına da zeytin. Bunları nasıl hatırlıyorsun derseniz de. Şimdi o bir paket peynir fazla geldi kusacaktım az daha baya iğrenmiştim.)

Yaman daglara selam ver yolcu

191654
191655
(Çek - Avusturya - Slovakya üçgeninde çok sayıda ayçiçeği tarlası veya bir çeşit sarı çiçek ( ismini unuttum) görmek mümkün. Bu sarı çiçeği yakıt yapmak için kullandıklarını söylüyordu arkadaşım. Ne kadar doğru bilemiyorum.)
Bratislava dan sonra yol böyle düm düz. Graz ( Avusturya ya kadar ) Ancak yine yeni yeniden kaybolduğum için dağlara çıkmayı başardım. ) Pişman değilim :)

191653
( bu fotoğrafta görünen dağlar yaklaştıkça büyüyor.

191661
( PAIN ! Ve galp)

Ben hayatımda hem mental hem fiziksel olarak bu kadar yorulduğumu hiç hatırlamıyorum. Hedefim Slovenya yol 200 kusur km yükselti farkı 700 800 metre. Rotayı çıkardım, haritadan da nerelerden gideceğimi hazırladım. Her şey hazır. Yollar nasıl güzel, bisiklet akıyor resmen. Bir sure sonra tepeler başladı sonra daglar gorundu. Şu heybete bakin.
191658
İçimden diyorum daha 4 günüm var bir şekilde gideriz. Bu arada 4 gün içinde Slovenia da olmam gerekiyor tırmanış yarışına yetişmeye çalışıyorum arkadaşıma söz verdim. Bitti arkadaşlar o dağlar da biti ama benim dizim de bitti. Hatta notlarımda şöyle yazmışım. Düşündüm ki ben hazırım ama gördüm ki, bu sadece benim fiziksel ve ruhsal durumumla alakalı degil ayni zamanda bisikletin de bu koşullara uygun olması gerekiyor. Dizim acıyor, çok acıyor. Turu bitirmek zorunda kalabilirim. Sonraki günlerde göreceğiz.
191696
( ekmek + 6 şişe su )
Dağlarda sürerken hem sevinçli hem de isyankar bir halim vardi. Acele etmem gerekiyordu ama dizlerim acıyordu, yemek yemem gerekiyordu ama ocağımın pompası bozulmuştu, yıkanıp üstümdeki kıyafetleri değiştirmem gerekiyordu ancak diğer tüm kıyafetlerim kirliydi bir de üstüne çok güzel fırtınaya yakalanmıştım. Bu olayların hepsi Slovenia ya varmadan 1-2 gün önce oluyor birde. Bu arada öyle bir yağmura yakalandım ki yağmurda duş aldım o güzel oldu. Neyse yolu bitirmeye az kaldı sadece 1 gün ama ben bittim bisiklet gitmiyor, enerjim kalmamış. Yatıp dinleneyim dedim. Çantayı yokluyorum ne yiyebilirim diye. Her zamanki gibi müsli, fıstık, ton balığı, makarnam var. Ton balığıyla fıstığı açtım yiyorum. Manzaram super. Gökyüzü komple benim, yamaçtan bakınca biraz uzakta evler duruyor, etrafımda dağlar, ortam güzel. Abi birden dağların tepelerin arasından bir konser başladı, ne oluyor, nereden çıktı bunlar dedim. Birde benim telefonda müzikte yok. Konseri duyunca müzik dinlemeyi özlediğimi fark ettim, ilaç gibi geldi. Slovenia çok güzel ülke, hem insanları hem doğası muhteşem. Tek bir ağacın bile önemsendiği bir ülkeden bahsediyorum. Arkadaşlarımın haklarını nasıl öderim bilmiyorum.
191663
( Arkadaşlarla non stop 3 günden sonra bir kahve keyfi. Adamın telefonunu aldığım gibi foto çektim) ( yan taraf oturduğumuz yer- yani bahçede otururken böyle bir ortam var.)
191671
( Slovenia denizi) Slovenia 40 kmlik bir deniz kıyısı var ve tertemiz. Sadece 40 km ve adamlar özeniyor.
Süper bir ülke. Bir uçtan bir ucu 200 km. Hal böyle olunca ulaşım kolay. Eğer birisi şehirden köye gidecekse otostop çekiyorlar zaten birileri duruyor. Yeşil ülke. Mesela yeşil olmasını şöyle söyleyeyim. Biz köyden şehir merkezine geçtik. Merkeze yaklaşırken ormanın içinden geçiyorsun, geldiğimizde arkadaş dedi ki - şu anda merkezdeyiz- ama ağaçtan ev, bina falan görünmüyor. Hadi kanka dedim beni yeme şimdi orman lan burası. Bekle 100 metre dedi. Evet ! Çok önemliymiş ağaçların yeşilliğin olması. Kendisi bazen ağaçlara bakım yapan şirkette çalışıyor. Merkezde bulunan her bir (1 ) ağacın numarası var o numaraya göre ağaçların bakımını yapıyorlar. Merkezden ( Ljubljana dan 1 saat uzaklıkta kayak yapıyorlar. 1 saat uzaklıkta denize giriyorlar )
191672
( fotolar bitik! içimde ukte kaldı yeninle - çekemedim güzel güzel fotolar.)
191674
Venedik
Slovenia dan sonra icimde bir buruklukla yola çıktım. Çok yazmak istemedim Slovenya ile ilgili .Affedin. Hedefim Venedik. Venedik e gideceğim ama önümde biraz yol var. Arkadaşlar da uyardı. İtalyanlar şöyle araba kullanır böyle kötü şöförlerdir. Biraz tırsmadım Değil tabi ki. Ben Adana dan geliyorum siz hayırdır.
O daglardan sonra düz yol iyi geldi. Yolumun üstünde Trieste var. ( bak notlara bakmadan direk hatırlıyorum Neden ? ) Trieste ye giderken bir yol ayrımına geldim. Otoban gibi ama değil gibi. İşaret bakıyorum- gişe bakıyorum yok. Şimdi yolumun üsütünde bir tünel var. Eğer tünelden gitmeyip diğer yoldan Trieste ye gidersem yol 15-20km uzuyor. tünelden geçersem 1-2 km sonra oradayım. Tabi ki ben ne yaptım. Tünelden geçtim. Otoban mış. Vallahi 3.5 attım zor çıktım o yollardan. bir şekilde bisikleti yolun kenarına lıp yavaş yavaş yürüyerek geri istikamette çıktım.

Sorunsuz sekilde Venedik e vardıktan sonra sıra gemiyi araştırmada. Bileti yazdırıp Yunanistan Patras a geçeceğim. Venedikte şöyle bir sorun var. Turistik alanları bisikletle gezemiyorsun. Her tarafta merdiven. Bisiklet ağır, ben zaten yorulmuşum. ( Gitmeyin - Bisikletle Venedik e gitmeyin.Kan ter ve gözyaşı.) Bir de üstüne her tarafta yol çalışması vardı onun üstüne birçok tabela gideceğim yere ( Fusina ) otobandan yönlendiriyor. Şehirden Çıkamadım bir türlü. Orada birilerine sordum, bulunduğum yerden 16 km dedi nasıl 16km ise 2.5 saatte gittim. Yine kaybolduğumdan dolayı şehirin turistik olmayan yerlerini görme fırsatım oldu. Bu limanın olduğu yerde ( birkaç tane farklı yerde kurulmuşlar.) Boş fabrikalar, dükkanlar, alışveriş merkezi , plazalar, ne ararsan işte ama kimse yok boş ve terk edilmiş. Garipti. Yol calışması 3 defa ayni yere yönlendirdi. En sonunda buldum portu. Bilet kuyruğunda motorcu turcular da vardı ama sohbet edemedik nereye gidiyorlardı ne yapıyorlardı bilmiyorum. Biletimi aldım. Sabaha yola çıkılacak daha birkaç saat var. Uyur dinlenirim diyorum. Geminin yanaşacağı yere yakın bir noktada kamp alanı yapmışlar. Kamp yerine gittim fiyat pahalı geldi. Yahu şu parkın sonu nereye gidiyor diyerekten yavaş yavaş gittim. VAAAUUUUWWW. Limanın ucuna park yapmışlar haliyle kamp alanı da aynı yerde :). Denize 0 yerde yerde uyurum diyorum yer bakıyorum. Mekanımız yine gizli saklı yerler, kimse görmesin rahatsız etmesin. Düşünce güzel ancak pratikte bir sorun var. Sivrisinekler ! Ben şunu kaçırmışım. Kuzey taraf hala soğuk, güneye geldikçe hava ısınıyor. Sabaha kadar uyutmadılar. Uyku tulumu durumu kurtarmıyor, yüzümden ısırıyorlar. Sabaha doğru kalktım gittim zaten.


ultra maraton 1
Gemi Venedik ten Patras a geldiginde 32 saat gecmisti. Ilk defa bu kadar uzak mesafeli ve sureli yol gittim. Dinlendim güzel oldu. Gemide havuza girdim. Gemiye bileti alırken en ucuzunu almıştım. Öyle olunca da yatak vermiyorlar haliyle. Koltukta yatmak gerekiyor. Koltukta yatarım sorun değil ama gemi tıklım tıklım, kapalı alan, havasız, horlayan mı dersin, salan mı dersin ( zehirleneceğiz abi o nedir ya! ) Aklıma tek bir çözüm geldi. Dışarıda yatmak. Gittim kontrol ettim acaba güverteye çıkmak serbest mi kapılar açık mı diyerek. Yessss. Gece dışarıya uyku tulumunu attım yıldızlara bakarak, serin serin yattım. Sabahında güneşten dolayı sırılsıklam kalktım ama süperdi. Patras a geldigimizde yola çıkmadan eksiklerimi gidermem gerekiyordu ve hava çok sıcaktı. Vücudum soğuğa nasıl alıştıysa artık 25 derecede yanıyordum. İşin garibi Mersin de doğdum büyüdüm, Adana da okudum :) Patras tan akşama doğru ayrıldım. Yolu araştırdığımda sadece sahil boyunca gidersem sonunda Atina ya gelecegimi biliyordum. Gemide iyi dinlenmiştim ve çokta durup yemek yapmak istemiyordum açıkçası. 18:30 da Patras tan yola çıktım.
191684
Gece 12 ye doğru köyün birinde trafik ışıklarının altında fıstık yiyip dinlenirken yüzüme rüzgarın birden çarpmasıyla yerimden zıpladım. Fırsat bu fırsat rüzgar arkadan esiyor ( sonunda ). Ben bu şiddette ve tam arkamdan esen rüzgarla birlikte hiç bisiklet sürmemiştim. Rüzgarın da etkisiyle ve biraz da gaza gelerek yüksek kadansta ve yarim kilo tuzlu fıstığı yiyerek sabah Atina ya ulaştım.
191683
Atina ya geldim gelmesine de, bu nasıl bir sıcaktır, nasıl bir uykusuzluktur, yorgunluğumu anlatamıyorum. Atina ya geldigimde mental olarak gerçekten yorulduğumu anladım. Şehiri gezmek dahi istemiyordum, Selanik e geçmek istiyordum. Tren garını bulmak çok zor olmadı. Biletimi aldıktan birkaç saat sonra Selanik e vardım. Selanik te yemek yerken kalacak yer bakıyordum. Couchsurfing ve warmshower sitelerinde birkaç kisiyle görüştüm ama malesef olmadı. Genelde planım şöyle oluyordu.
Şehiri gezdikten sonra Şehirin dışına çıkıp, gözüme kestirdiğim yere kamp atıyordum ve orada kalıyordum, Selanik te bir evde veya otelde kalmam gerekiyor ve tüm eşyalarımı yıkayıp, şarjlarımı doldurmam gerekiyordu. Kalacak yer bulamayınca RentRooms adında bir hostele geçtim ( en ucuzu buydu :) ) Şehirin ortasında, tertemiz, çalışanlar çok güzel, atmosfer güzel, kahvaltı mükemmel, çok iyiydi.Her ihtiyacıma yardim ettiler. Buradan tekrar teşekkür ediyorum. Selanik te iki gün kaldım. Oradayken anladım ki, hem mental olarak hem de fiziksek olarak yorulmuştum. En kısa sürede İstanbul a geçmek istiyordum ancak bu sıcak hava vücuduma şok etkisi yaratıyordu. Selanik i gezerken bile su tüketimim aşırı miktarda arttı.
191685
( bu fotoğraf bile yeterli aslında)
191686
( Selanik merkez) Üzerimde hala Çek kronu vardı ve günlerden cumartesiydi. Hostelde
sordum. Bende para var bunu değiştirmem gerek nerede vardır ne yapabiliriz yarın pazar kapalıdır falan.
2 dk sürmedi hemen araştırdı baktı arkadaşlarına sordu. Buldu yerini. Parayı değiştirmeye gittiğimde görevli kadına diyorum bende kron var bozabilir misiniz ? Evet sorun yok dedi. AAA Çek kronu Çekten bisikletle mi geldin - gülüşmeler falan :) Evet dedim ama dün geldim yakında gidiyorum Türkiye ye doğru . Yüz ifadesi değişti :ssrtcbya::komik:
Nasıl ya diyor :eek:

191687
( merkezde bir tane kapının 1 kolu diğeri baya yıpranmıştı. )

Ultra marathon 2
Selanik sanırım turuma mola verdigim yerdi. Sanırım diyorum çünkü Selanik ten sonra sedece 8 saat uyup Kavala, Alexandroupolis, İpsala, Keşan rotasında gittim. Terleyince denize girdim, acıkınca yemek yedim. Bir sekilde bitti. Moral olarak çok iyi değildim. 1 sene sonra ülkeme geri dönüyordum. Alışkanlıklar , arkadaşlar, okul sonrası ne olacağı, askerlik hepsi karmakarışık.
191688
( rengarenk evler. ) ( Yukarıdan bakınca dibi görünen deniz ! ) ( bir sonraki gezime ah ettim alacağım foto makinesi) ( bir de gps ) ( ayrıca 3x vites sistemi )
191690
( şehirin içinde kaleden kalanlar )

191697
( parktaki boulder duvarı )
191701
(dondurmasız olmaz ) ( Burada aynı zamanda baklava da vardı ama Greek Baklava tadına bakmadım bir şey diyemem. Dondurma şahane. :hımm:)

191698

191691
( Bu rotada giderken havanın çok sıcak olması bunalttığı için denize girecek bir yer bakarken sonunda buldum. Bulunduğum yerde sadece martılar 2 köpek bir de ben vardık. Fırsat budur diyerek her şeyimi çıkardım. Çırılçıplak denize atladım. Özgürlükkkkkk. :) Yanımdaki şişe sularıyla da duşumu aldım oohhhhh misss.

191692
( yemeğin gücü )

191689
Selanik sonrasında bir gün batımı.

191693


Bu arada Porto Lagous adında bir yerleşim yerinden gece geçerken milyonlarca belki milyarlarca sivrisineğin içinden geçmek zorunda kaldım. Boyle bir şey yok! Kafa fenerini açtığım anda milyon tanesi ışığa geliyor. Feneri kapatıyorum, önümü göremiyorum. İçime giriyorlar, saçlarıma, ağzıma, gözüme her yerime, isyan ettim resmen. Buff vardi takmayı unuttum, tam rezillik anlayacağınız. Orada dikkatli olun.

191694
( çok garip bir duygu. Hedefe yaklaştıkça bir yorgunluk çöküyor.)
Yolda bir Alman matematik öğretmeniyle karşılaştım. Tatilini tur yaparak geçirmiş evine dönüyordu. İstanbul çok güzeldi. Yemekler süperdi ve çok ucuzdu hatta fazla param kaldı ne yapacağımı şaşırdım çiğ köfte aldım herkese dağıttım dedi.
191699
( Fotoğrafların sırası karıştı :) idare edeceksiniz artık )
İpsala sınırına 20 km kalmıştı. Arkadaş bisiklet gitmiyor, bacaklarda güç var basıyorum, yok! basıyorum yok! la buna ne oldu dedim ya, bisikletten indim lastiklere bakıyorum yok! her şey sağlam yerli yerinde. Biraz daha gittim yok abi gitmiyor. Uykusuzluktan mı diye düşünüyorum, hayır daha 2-3 saat önce biraz yattım, yemek desen kalkınca müsliyi yedim, hava da çok sıcak değil. Attım kendimi gölgeliğe biraz bekleyeyeyim sonra giderim diye düşündüm. Kendimi biraz toparlayınca çıktım yola. 1-2 km sonra bana bir yorgunluk geldi anlatamam. çöktüm resmen, bisikleti durdurdum gidonun uzerine yattım. Yahu şunun şurasında 10-15 km var gidemedim. Olaya bak! - Omzumda birden bir el hissettim.Hey man are you oky?

Ben adama bakıyorum o bana bakıyor. Baska bir bisikletli. Portekizden gelmiş. 2.5 aydır yollardaymış. Sağ olsun çikolatalı kekinden verdi biraz, toparlandım, soluklandık. Istanbul'a gelip oradan kuzeye çıkacağım dedi. İpsala ya kadar beraber geldik. Yolda bol bol sohbet muhabbet ettik, ona da buradan selam olsun. Adama Trieste de olanlardan bahsettim. Ben direk tünelden geçtim ilerde polis durdurdu bana yardım etti otobandan çıktım dedi. o_O Ceza falan ödememiş. Polis dikkatli ol demiş yollamış. Ya diyor dün kampa Mike geldi herkese çiğköfte dağıttı adam gece yedi sabah baktım kahvaltıda da yiyor diyor :D Dedim ben de karşılaştım konuştuk biraz.
191700
İpsala da beraber yemek yedikten sonra yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Benim için son durak Keşan oldu. Oradan otobüsle Istanbul a geldim.

Tur süresi 15 gün. Tahmini yol 1.800 - 1900 km

Turdan sonra telefonum bozuldu icindeki her sey giti. Bu kaç defa oldu artık saymıyorum. Alıştım telefonların bozulup kırılmalarına. Elimde eski bir telefon var o da gidici. Fotoğrafları elimden geldiğince ekleyip yazıyı düzeltmeye çalıştım.
 

Dosyalar

Son düzenleme:
Scudo
B

BF Okuru

Misafir
@hüseyingürgah 1800-1900 km'lik tura ve belirttiğiniz rotaya hakaret gibi şu içerik. Yazık değil mi o kadar emeğe, o kadar pedal çevirmişsiniz, yol almışsınız, keşke biraz daha detaylandırsanız, yol hikayesini fotoğraflarla paylaşsanız, deneyimlerinizin diğer kullanıcılara yol göstermesi adına tavsiyelerde bulunsanız ne güzel olurdu değil mi? 15 günün hikayesi bu kadar olmamalı bence, ne dersiniz?

Düzenleme: Yanlış anlamamanız adına; yani kıskanılası bir rota, tur hayali kuran bir çok arkadaş sizin yerinizde olmak isterdi, daha detaylı bir paylaşım daha keyifli olabilirdi özetle, ayağınıza sağlık, nice turlara diyelim :harika:
 

hüseyingürgah

Aktif Üye
Kayıt
12 Mart 2011
Mesaj
114
Tepki
104
Şehir
Türkiye'de
Başlangıç
2013—14
Bisiklet
Giant
Bisiklet türü
Cyclocross
En kısa zamanda tekrar düzenlemeye çalışacağım :harika:
 

Devenez ce que

Daimi Üye
Kayıt
14 Mayıs 2018
Mesaj
322
Tepki
1.000
Yaş
49
Şehir
Istanbul / Sancaktepe
İsim
Murat
Bisiklet
Kron
@hüseyingürgah moderatör abimizi kızdırmışsın, az daha o kızgınlıkla yolluycakmışsın seni forumdan, ucuz kurtarmışsın :komik: Ama haksız da değil yani, ben senin yolunun 10'da biri bile değil, Viyana-Bratislava arası gittim, geldim, nerdeyse 3 sayfa yazı yazdım, sen şuraya ancak üç satır yazı koymuşsun, resim bile yok :mad: Ben senin yaptığın turu yapsam bir ansiklopedi yazardım heralde :koptum: Yazdıklarından belli, ne hikayeler vardır sen de, biraz daha anlat da affettir kendini :harika:
 
B

BF Okuru

Misafir
@Devenez ce que kızgınlık yok yahu ne diye kızayım, forum kurallarına aykırı bir unsur yok burada. Sadece keşke daha detaylı olsaydı daha çok keyif alırdık, forumdaki bir çok kullanıcı gibi ben de keyif alıyorum bu tür tur yazılarını okumayı, takip etmeyi, cidden kıskanılası bir rota değil mi ama?
 

KuzeydenGaliba

Daimi Üye
Kayıt
4 Ağustos 2007
Mesaj
252
Tepki
266
Şehir
izmir
İsim
KuzeydenGaliba
Başlangıç
1988—89
Bisiklet
Cube
Bisiklet türü
Şehir - Tur
tebrikler.darısı başıma en kısa zamanda.
telefona üzüldüm.
 
Kayıt
30 Mayıs 2010
Mesaj
30
Tepki
33
Şehir
istanbul
Tebrik ederim keyifle okudum güzel özet yazmışsınız hız tutkum yok ama o bisikletle o kadar yük ile 15 günde 1900 km de ayrıca takdiri şayan.