bir gazete haberi:
"avustralya'lı araştırmacılar, 20 yeni vatoz ve köpekbalığı türü keşfetti.
ancak bu keşif denizin altında değil, balık pazarında gerçekleşti.
balık pazarında gezen bilimadamları bugüne kadar varlığından haberdar
olunmayan 20 yeni türle karşılaştı."
olay nasıl oldu acaba? düşünelim...
balık pazarında geziyorsunuz. yenge akşam için evde levrek bekliyor.
hani meslek de sualtı araştırmaları uzmanlığı olunca, hiçbir
"atlantisten gelen adam" görünümlü laz balıkçı size kül yutturamıyor.
gopezdi melanurdu çupraydı derken, bir bakıyorsunuz ki daha önce hiç
görmediğiniz bir tip, nah şuracıkta, kalkanların akyaların arasından size
bakıyor. nerenin vatozu ki bu?
hadi bakalım kaçın kurrası bir muhabbete sarıyorsunuz balıkçıyla.
aga bunu nerden çektin? başka var mı elinde? efendime söyleyeyim,
kilosu kaça? kılçık durumu ne? mangala mı gelir tavaya mı?
sizin iş de zor be abi ( o yea ). bilimsel keşif bu annem. kaçar mı fırsat...
kapacaksınız parçayı tezgahtan, yarın hoop bölüm başkanının önüne.
"nerden buldun evladım bu derya kuzusunu" diyecek hoca.
"endonezya'nın kuzeybatısındaki bilmemne adasının bir mil açıklarında"
diyeceksiniz. tüpsüz daldınız bu arada ( yürü be ).
gelgelelim balıkçı abi tezgahtan indirmiyor balığı. laf da bellidir hani.
"beyabicim bak, sen balıktan anlıyon madem, kilosu yetmişbeşten bırakayım
ben bunu sana." bu hesaba göre sizin asistan maaşıyla kuyruk bölümünden
dört parça fleto çıkar. onun da yapacağı bilimsel sükse aydın boysan'ın
dostlarına anlatacağı kıyak bir rakı mezesi kıvamında kalır.
acil arıyorsunuz bölüm başkanını artık, bilim adına şöhretten feragatte bulunarak.
anlatıyorsunuz mevzuyu. üniversiteden ödenek çıkması birkaç günü bulur,
bürokrasi mürokrasi derken. hoca diyor "kaparo bırak olum biraz, herif balığı
buza yatırsın. ben yarın dekanın bonusuyla altı taksit hesabı indiririm malı
bizim kürsüye. bu arada cepten bi fotoğrafını çek, n'olur n'olmaz. bi terslik
olursa bari anılarda yaşasın."
ve efendim, işte üç gün sonra manşetlerdesiniz. balığın gözleri biraz mayışmış,
bölüm başkanınınkiler fıldır fıldır. okyanus sizi çağırıyor.
"avustralya'lı araştırmacılar, 20 yeni vatoz ve köpekbalığı türü keşfetti.
ancak bu keşif denizin altında değil, balık pazarında gerçekleşti.
balık pazarında gezen bilimadamları bugüne kadar varlığından haberdar
olunmayan 20 yeni türle karşılaştı."
olay nasıl oldu acaba? düşünelim...
balık pazarında geziyorsunuz. yenge akşam için evde levrek bekliyor.
hani meslek de sualtı araştırmaları uzmanlığı olunca, hiçbir
"atlantisten gelen adam" görünümlü laz balıkçı size kül yutturamıyor.
gopezdi melanurdu çupraydı derken, bir bakıyorsunuz ki daha önce hiç
görmediğiniz bir tip, nah şuracıkta, kalkanların akyaların arasından size
bakıyor. nerenin vatozu ki bu?
hadi bakalım kaçın kurrası bir muhabbete sarıyorsunuz balıkçıyla.
aga bunu nerden çektin? başka var mı elinde? efendime söyleyeyim,
kilosu kaça? kılçık durumu ne? mangala mı gelir tavaya mı?
sizin iş de zor be abi ( o yea ). bilimsel keşif bu annem. kaçar mı fırsat...
kapacaksınız parçayı tezgahtan, yarın hoop bölüm başkanının önüne.
"nerden buldun evladım bu derya kuzusunu" diyecek hoca.
"endonezya'nın kuzeybatısındaki bilmemne adasının bir mil açıklarında"
diyeceksiniz. tüpsüz daldınız bu arada ( yürü be ).
gelgelelim balıkçı abi tezgahtan indirmiyor balığı. laf da bellidir hani.
"beyabicim bak, sen balıktan anlıyon madem, kilosu yetmişbeşten bırakayım
ben bunu sana." bu hesaba göre sizin asistan maaşıyla kuyruk bölümünden
dört parça fleto çıkar. onun da yapacağı bilimsel sükse aydın boysan'ın
dostlarına anlatacağı kıyak bir rakı mezesi kıvamında kalır.
acil arıyorsunuz bölüm başkanını artık, bilim adına şöhretten feragatte bulunarak.
anlatıyorsunuz mevzuyu. üniversiteden ödenek çıkması birkaç günü bulur,
bürokrasi mürokrasi derken. hoca diyor "kaparo bırak olum biraz, herif balığı
buza yatırsın. ben yarın dekanın bonusuyla altı taksit hesabı indiririm malı
bizim kürsüye. bu arada cepten bi fotoğrafını çek, n'olur n'olmaz. bi terslik
olursa bari anılarda yaşasın."
ve efendim, işte üç gün sonra manşetlerdesiniz. balığın gözleri biraz mayışmış,
bölüm başkanınınkiler fıldır fıldır. okyanus sizi çağırıyor.