H.Can DEMİREL
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 25 Temmuz 2006
- Mesaj
- 1.232
- Tepki
- 941
- Şehir
- Muğla
Sevgili Can DEDE'nin isteği üzerine.
Zeytin hakkında
Tarih boyunca, değişik kültürlerde zeytin barışın ve umudun temsilcisi olmuştur ve bazılarınca zeytin ağacı ve meyvesi kutsal kabul edilmiştir. Bu nedenle insan yaşamının ilgisini çok az şey zeytin kadar çekebilmiştir. Geçmişi günümüzden 10 bin yıl öncesine dayanan zeytin, yunanlı sporculardan, azizlere ve ilk hekimlere kadar eski tarihin tanrı ve tanrıçaları tarafından kutsal sayılmak suretiyle birçok efsanenin de kaynağı olmuştur.
Adem ölümünden önce tanrıdan merhamet diledi ve bunun için oğlu Şit' i görevlendirdi. Şit cennet bahçesindeki iyilik ve kötülük ağacından üç tohum aldı ve babasının ağzına koydu. Babası gömülünce tohumlar yeşerdi ve bu tohumlardan zeytin ağacı, sedir ağacı ve servi büyüdü.
Geçmişten günümüze kadar uzanan geleneklere baktığımızda zeytin ağacının yaprakları zafer, akıl ve barışı simgelemiş, bir zeytin dalı ile Nuh' un gemisine geri dönen güvercin, o büyük sel felaketinin sona erdiğine işaret sayılmıştır. Gerek tarih ve gerekse günlük yaşamdaki yeri bakımından içinde bulunduğumuz coğrafya dışında zeytinin tarihi izlerini bu denli görmek mümkün değildir.
Zeytinin orijini konusunda iki görüş vardır: birincisi, zeytinin ilk olarak Ege, Anadolu'nun Akdeniz kesimleri, Suriye ve Lübnan' da ortaya çıktığı, ikincisi ise orijininin Mısır, Kuzey Afrika'nın Atlas dağları kesimleri olduğudur. Asur'lular ve Babil' lilerin yarattığı Mezopotamya medeniyeti zeytinle tanışıyordu, hatta bunu bir ticaret aracı olarak bile görüyorlardı. Urla' da, Çeşme' de yapılan kazılarda bulunan kap kacakların zeytin ve zeytin ürünleri yapımında kullanıldığı ve tarihinin milattan önce 3. yüzyıla uzandığı görülmektedir. Kazılardan çıkan bir başka sonuç zeytin endüstrisinin en az beş bin yıllık olduğudur. Helenistik devirde zeytin ağacı kutsal sayılıyordu ve zeytin ağacını kesenler ölümle cezalandırılır ya da sürgüne gönderilirdi
Urla' da bulunan, zeytin saklama ve taşıma amacıyla kullanılan amforalara Karadeniz' deki kolonilerde ve başka bir takım lokasyonlarda da rastlanması zeytinin aynı zamanda bir ithalat ve ihracat ürünü olduğunu göstermektedir.
Ticaretinin yapılması için Akdeniz' de özel gemiler yaptırılıyordu. Zeytincilik zamanla yayılmış ve Avustralya, Güney Afrika ve Çin gibi iklimin ve toprağın müsait olduğu her yerde, yapılmaya başlanmıştır.
Kur' an-ı Kerim' de zeytinden söz ediliyor. Kur'anda bu zeytin ağacının Sina dağı' ndan geldiği, meyvelerinden yağ elde edildiği ve bu yağın yemeklere lezzet vermek için kullanıldığı yazılıdır. Zeytin ağacının yetiştirilmesi ve bakımı oldukça zordur ama zeytin ağacı bu emeğin karşılığını cömertliğiyle öder. Belki de zeytinin barışın sembolü olması da bu yüzdendir.
Türkiye’de zeytin
Dünyada yaklaşık 10 milyon hektar alan üzerinde 900 milyonu aşkın zeytin ağacı olduğu ve bunun % 98' inin Akdeniz ülkelerinde yoğunlaşmış durumda olduğu bilinmektedir. Ülkemizde ise eldeki tarımsal istatistikler tam anlamıyla güncel olmamakla birlikte yaklaşık 90 milyon adet zeytin ağacı olduğu söylenebilir. 2000/2001 sezonu Ege Bölgesi zeytin ve zeytinyağı tahmini rekolte verilerine göre ülkemizde yaklaşık 80 milyon adet meyve veren 7 milyon adet de meyve vermeyen zeytin ağacı bulunmaktadır.
Dünya zeytinciliğinin merkezi olan Akdeniz havzasının doğusunda yer alan ülkemizde zeytin Ege, Marmara sahillerimiz başta olmak üzere tüm sahil şeritlerimizde ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yetiştirilmektedir. Çanakkale' den Muğla' ya kadar uzanan Ege Bölgesi, ülkemiz zeytinciliğinin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Yaklaşık 400 bin ailenin doğrudan geçimini sağladığı ve 8-10 bin kişinin ise gelirine dolaylı katkıda bulunduğu dikkate alınırsa, zeytinciliğin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Ülkemizde zeytin üretiminde % 80.5 ile Ege Bölgesi birinci sıradadır. Bölgemizi, % 11,8 ile Akdeniz, % 6,1 ile de Marmara Bölgesi izlemektedir. Dünya'da en önemli zeytin üreticisi ülkeler arasında İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Tunus, Türkiye, Suriye, Fas ve Cezayir sayılmaktadır.
2000/2001 sezonu Ege Bölgemiz rekolte çalışmaları sonuçlarına göre; yaklaşık 64 milyon adet meyve veren, 4 milyon adet meyve vermeyen ağaç olduğu, ağaç başına ortalama 18.5 kg zeytin verimi ile 1 milyon adet zeytin tanesi alınacağı, bunun 225 bin tonunun sofralığa, 950 bin tonunun yağlığa ayrılacağı ve 170 bin ton zeytinyağı üretilebileceği anlaşılmaktadır. Ülkemizin diğer bölgelerinin de rakamları dikkate alındığında ulaşılabilecek zeytinyağı üretim tutarı 225 bin ton olabilecektir.
Zeytinyağı hakkında
Zeytinyağı birçok dinsel törenlerin yağ lambalarına, geleneksel ve kutsal mekânlara kadar görkemli dinsel ayinlerde önemli bir yer tutmuştur. Zeytinyağı insanoğlunun tarım devriminde ürettiği ilk ürünlerden birisidir. Zeytinyağının gençlik ve güç kaynağı olduğu inancı her zaman çok yaygındı. Eski Mısır, Yunan ve Roma' da çeşitli çiçek ve otlar ile zeytinyağı karıştırılarak çeşitli ilaç ve kozmetikler elde ediliyordu. 15. yüzyılda İspanyol papazlar zeytin ve zeytinyağını Orta ve Güney Amerika' ya daha sonra da Kaliforniya' ya taşıdılar.
1970' lere kadar Akdenizli olmayanlar için zeytinyağı, uzunca bir süre, kendine özgü yöresel yemeklerde kullanılan ya da marketlerin "otantik" özel yiyecekler bölümündeki raflarda kaybolup giden uzak doğu ülkelerinin büyüsü demekti.
Akdeniz mutfağında yemeklerin hemen hepsinin zeytinyağı ile piştiği anlarda, batılılar zeytinyağıyla genellikle restoranlarda tanışıyordu. 1970' lerde yapılan bir araştırma sayesinde zeytinyağı önem kazandı. Araştırma, batılılar arasında kalp hastalığına en az yakalananların Akdenizliler olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Akdenizliler' in bol miktarda tükettiği zeytinyağının bunda bir payı olduğu düşünüldü. Gençlik ve ergenliğin vücudun daha çok kaliteli gıdaya ihtiyaç duyduğu dönem olması ve zeytinyağı kullanımının burada iyi bir tercih görülmesi, yaşlılıkta ise kalsiyum kaybını önleyerek kemik erimesine engel olması, hamilelikte, içinde bulunan yağ asitleri hücre ve sinir sisteminin oluşturulmasında önemli bir etken teşkil etmesi, damar sertliğinin önlenmesine yardımcı olan "iyi yağ" oranı ve antioksidanlar açısından zengin bulunması zeytinyağı kullanımını arttırdı.
Böylelikle; 1980' lerden sonra, batı ülkelerinin zeytinyağı tüketiminde çok büyük bir talep patlaması oldu. Tüketiciler artık bilinçli beslenmeyle önem vermekte, katkı maddesi içermeyen doğal ürünleri tercih etmekteydiler. İnsanlar "daha doğal" besin kullanımını keşfettikçe, zeytinyağı da bundan payına düşeni aldı.
Türkiye’de zeytinyağı
Dünya' da 1999/2000 sezonunda yaklaşık 2,2 milyon ton zeytinyağı üretimi gerçekleşmiştir. 2000/2001 sezonunda toplam üretimin yaklaşık 2,5 milyon ton, tüketimin de yine aynı seviyelerde olması beklenmektedir. Bölgesel nitelikli bir ürün olan zeytinyağının toplam üretiminin % 75–80' inin tüketiminin de üretici bölgelerde yoğunlaşmış durumda olması sebebiyle dünya ticaretine konu olması beklenen zeytinyağı miktarı yaklaşık 500 bin ton seviyelerinde bulunmaktadır. İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye dünya zeytinyağı üretiminde ağırlıklı paya sahip olan ülkelerdir.
2000/2001 sezonu Ege Bölgemiz rekolte çalışmaları sonuçlarına göre; yaklaşık 64 milyon adet meyve veren, 4 milyon adet meyve vermeyen ağaç olduğu, ağaç başına ortalama 18.5 kg zeytin verimi ile 1 milyon adet zeytin tanesi alınacağı, bunun 225 bin tonunun sofralığa, 950 bin tonunun yağlığa ayrılacağı ve 170 bin ton zeytinyağı üretilebileceği anlaşılmaktadır. Ülkemizin diğer bölgelerinin de rakamları dikkate alındığında ulaşılabilecek zeytinyağı üretim tutarı 225 bin ton olabilecektir.
Ülkemiz zeytinyağı üretimi (var yok yılı ortalaması), tüketiminden fazla olduğu için ihracat yapmak zorundadır. Türkiye 01.11.2001 – 31.03.2001 dönemi itibariyle yaklaşık 15 bin ton zeytinyağı ihracatı gerçekleştirmiş olup; IOOC/ED Haziran 2001 verilerine göre 2001 yılı sonu bu rakamın 85 bin tona ulaşması beklenmektedir. Yapılan ihracatın % 59'u dökme, % 21'i varilli, % 20' si de kutuludur. Söz konusu verilerden de anlaşılacağı üzere zeytinyağı ihracatımızın yarıdan fazlası dökme olarak ihraç edilmekte ve İtalya, İspanya ve ABD en önemli ihraç pazarlarımız konumunda bulunmaktadır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de zeytinyağı tüketimi üretim bölgelerinde yoğunluk kazanmış durumda olup ülkemizin toplam zeytinyağı tüketimi yaklaşık 60.000 ton civarındadır. Kişi başına zeytinyağı tüketiminin Yunanistan; 21 kg, İtalya;11kg, İspanya 10kg, Tunus;10Kg, Suriye;6.2kg, Portekiz; 5kg ve ülkemizde 1 kg olduğu dikkate alındığında ülkemiz kişi başına zeytinyağı tüketim miktarının çok düşük olduğu anlaşılacaktır.
Zeytinyağı ve sağlık
Dr. Özgür Özyılkan, Dr. Dilşen Çolak, Dr. Zafer Çolak, Dr. Bilkay Baştürk
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı/ Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı*
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı/ İmmünoloji Bölümü**
Zeytin ağacı kutsal kabul edilen bir ağaçtır. Zeytin, tarih boyunca Akdeniz bölgesinde, Orta Asya’da ve Afrika’nın değişik bölgelerinde bilinmiş ve tüketilmiştir. Zeytinin ana vatanı Mezopotamya olup Akdenizin sembolü ve kültür mirasıdır. Akdeniz’ de ve Eski Mısır’da M.Ö. 4–5 bin yıllarına kadar gidebilen geçmişi olan zeytin ağacı ve zeytin dalı asırlardır barış ve iyi niyet sembolü olarak da kullanılmıştır.
Faydaları asırlardır bilinen zeytin ve zeytinyağının, günümüzde de koruyucu sağlık etkileri hakkında her geçen gün daha fazla bilimsel bilgi birikmektedir. Ülkemizde Akdeniz mutfağının bilinmesi, zeytinyağının sofralarımızda kullanılması ve hem lezzetli yemek hem sağlıklı yaşam açısından fark edilmeden destek sağlamaktadır. Zeytin meyvesinin faydalarını yeni öğrenmeye başlayan Avusturalya, kuzey Avrupa ve uzakdoğu ülkeleri, zeytinyağına yıllardır ilaç olarak bakarken Akdeniz ülkelerinde yüzlerce yıldır yemeklik olarak kullanılmaktadır.
Diğer bütün yağlar ancak rafine edildikten sonra yemeklik yağ olarak kullanılabilmelerine rağmen, zeytinyağı doğal haliyle kullanılabilen tek yağdır. Zeytinin yağa işlenmesi için ilk önce zeytinin parçalanarak macun haline getirilmesi gerekir. Bu amaçla sıcak su yardımıyla yumuşatılan hücre duvarları bir pres ile parçalanır ve yağ + su olmak üzere posasından ayrılır. Suyun yağdan uzaklaştırılması ile natürel yağ elde edilmiş olur. Asitlik derecesine göre farklı isimlerde gruplandırılır.
1- Riviera zeytinyağı: Rafine ve Naturel zeytinyağının belli oranda karışımı ile elde edilir. Özellikle yemek ve kızartmalarda tercih edilir. Asit oranı en fazla %1'dir.
2- Rafine zeytinyağı: Zeytinyağı asit oranı yüksek olduğundan rafine edilmesi gerekir. Fiziksel rafine işlemi sonrasında elde edilen rafine zeytinyağı hemen hemen sıfır asit oranına sahiptir. Rafine ya da Light zeytinyağı daha çok zeytinyağının kuvvetli lezzetine alışık olmayan kimseler tarafından tüketilmek üzere hazırlanır.
3- Naturel zeytinyağı: Sızma ve naturel olarak ikiye ayrılır. Zeytinyağları içinde en makbul olan sızma zeytinyağının asit oranı en fazla %1'dir ve çiğ olarak salata ve soslarda tüketilebilir. Naturel zeytiyağı ya da ekstra ekstra zeytinyağında asit oranı %1-2 arasındadır.
4- Yemeklik zeytinin dünyadaki üretimi, yılda bir milyon ton civarında gerçekleşmekte ve bu üretimin yaklaşık %70’i Akdeniz ülkelerinden sağlanmaktadır.
Kültürler arasındaki değişik diyet alışkanlıklarına bağlı olarak ülkeler arası hastalık dağılımlarında da değişliklik görülebilir. Bu nedenle bazı kronik hastalıklar bazı ülkelerde sıklıkla görülürken bazılarında ise hiç görülmez.
Zeytinin sağlıkla ilgili etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Hipokratın, özellikle psikolojik bozukluğu olan hastalara taze yeşil zeytin önerdiğini, orta çağlarda, Akdeniz ülkelerinde, jinekolojik yakınmalarda, kulak ağrısında, özellikle çocukların kabızlık problemlerinde, erişkinlerde mide ülseri ve gastrit tedavisinde zeytin yağı kullanıldığını gösteren belgeler bulunmuştur. Zeytinyağı kullanımı ile bireylerin genel sağlık durumlarının iyiyliği arasındaki ilişki bilimsel yayınlarla gösterilmektedir.
Akdeniz diyetinin önemli bir parçası olan zeytin, zeytinyağı, meyve ve sebzeler ve bunlarda bulunan antioksidanlar hayat boyu kalp-damar hastalıkları ve kansere karşı koruyucu etki gösterir. Zeytinyağının içerisinde bulunan fenolik bileşenler, monoansature yağ asitleri kanserden ve koroner kalp hastalıklarından korunmada rol oynamaktadır. Zeytindeki fenolik komponentlerin tromboz ve tümorogenezis üzerine önleyici etkisi gösterilmiştir.
Yağlar sahip oldukları yüksek enerji nedeniyle fazla kilo alımına ve dolaylı olarak birçok hastalığa sebep oldukları gibi, alınan doymuş yağ miktarı ile meme kanserleri gibi bazı kanserlerle arasında da pozitif ilişkiden bahseden yayınlar vardır. Ancak, zeytinyağı içerisindeki; fenolik antioksidanlarla birlikte bulunan squalen ve oleik asit; kalın barsak, meme ve cilt kanserinden korunmada önemli role sahiptir.
Bu etki zeytinyağının daha az tüketildiği bazı ülkelerle (İskandinav ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Japonya gibi), tüketimin fazla olduğu Akdeniz ülkeleri karşılaştırıldığında bazı kanser hastalıklarının sıklığının belirgin olarak az görülmesi dikkate değerdir. Bu ülkelerde en sık görülen kanser türlerinden olan meme, akciğer, kalın barsak, prostat ve endometriyum kanseri sıklığı Akdeniz ülkelerinde yarı yarıya daha az görülür.
Akdeniz diyeti ilk kez 1950’li yıllarda ortaya konmuştur. Akdeniz diyeti sebze, meyve, balık ve yüksek posalı diyetten zengin olup bu diyette tek önerilen yağ zeytinyağıdır ki bu diyetin birçok hastalığa karşı koruyuculuğu bildirilmiştir. Bu diyette kurubaklagiller, pirinç, bulgur,
sebze ve meyveler, zeytinyağı, balık, süt ve doymuş yağlar ağırlıklı olarak alınmalı, margarin tüketimi en aza indirilmeli, balık sık tüketilmelidir. Akdeniz diyeti sadece kansere karşı koruyucu olmayıp aynı zamanda en önemli ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının önlenmesinde ve ölümlerin azaltılmasında da rol almaktadır.
Tümör oluşumunun engellenmesi ve/veya oluşan tümör hücrelerinin temizlenmesi için immün sistem hücrelerinin aktive olması gereklidir. İmmün sistem hücreleri de diğer hücreler gibi diyet ile ilişkili olarak olumlu yada olumsuz yönde etkilenebilirler. Tümöre karşı savunmada etkin rol oynayan CD4+ ve CD8+ T lenfositleri ve doğal öldürücü hücreler ile yapılan çalışmalarda zeytin yağının immünomodülatör etkili olduğu ve diğer yağların T lenfositlerin aktivasyon belirteçleri olan yüzey moleküllerinin azalmasına yol açarken zeytinyağının bu etkisinin çok az düzeyde yada saptanamayacak kadar az olduğu bildirilmiştir. Organizmanın tümör hücrelerinden temizlenmesinde en etkili yöntemlerden birisi olan apoptozis ile ilişkili moleküllerden Bak ekspresyonunun zeytin yağı ile beslenme sonucu arttığı Bcl-2 ekspresyonunun ise azaldığı gösterilmiştir.
Hayvan deneyi modellerinde, gebelik döneminde zeytinyağı ağırlıklı beslenmenin, ileride oluşabilecek meme kanserine karşı koruyucu rol oynadığı saptanmıştır. Kırmızı et içinde bulunan ve aberan kript oluşumunu sağlayarak kalın barsak kanserleri gelişiminde rol oynayan myoglobin etkisinin, zeytinyağı ağırlıklı diyet ile azaltılabileceği ve kalın barsak kanserlerinden korunulabileceği çalışmalarla gösterilmiştir. Deneysel çalışmalarda, parenteral lipid emulsiyon beslenmelerinde, zeytinyağı kullanımı ile immün sistemin koruyucu yönde aktive olduğu ve inflamatuvar cevabın azaldığı gösterilmiş, zeytinyağının bu tip beslenmeleride kullanılabilecek doğal bir seçenek olabileceği bildirilmiştir. Bu çalışmalar kanserden korunmada zeytinyağının immün sistem üzerindeki olumlu etkilerini desteklemektedir.
Yapılan çalışmalarda kanser tedavisi alan hastalarda antioksidan maddelerin diyete eklenmesiyle tümör hücrelerinin büyümesinin engellendiği, kemoterapi etkisinin arttığı, kanser hücrelerinin yayılmasının engellendiği, kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerinin azaldığı, hücre yenilenmesinin kolaylaştığı gösterilmiştir. Bu veriler de zeytinin kanser gelişmesini engellemede büyük katkısı olduğu görüşünü desteklemektedir.
Zeytinyağı squalenden de zengindir. Squalenin, mekanizması tam bilinmemekle beraber ultraviole ışınlara karşı cildi koruduğu, özellikle cilt kanserinin olşmasını engelleyebildiği bilinmektedir. Güneş ışınları ile daha fazla karşılaşan Akdeniz ülkelerinde yaşayanların cilt kanserine yakalanma sıklığının diğer ülkelerden daha az olması bu görüşü desteklemektedir.
Erken tanı ve tedavi teknikleri gelişmiş olmasına rağmen kanser hala en önemli ölüm sebeplerindendir. Bu yüzden özellikle zeytinyağı kullanımının az olduğu gelişmiş ülkelerde halk sağlığı açısından yeni planlamalar yapılması gerekebilir. Avrupa’da kansere bağlı ölümler bütün ölümlerin yaklaşık %20’ni oluştururken kuzey ve doğu Avrupa’da kansere bağlı ölüm oranları yüksektir. Bu oranın en düşük olduğu kesim Akdeniz ülkelerindir. Kansere bağlı ölümlerin yaklaşık 35%’nin (10–70%) diyetle ilişkilendirilebileceği epidemiyolojik çalışmalarla da gösterilmiştir.
Bütün dünyadaki zeytinyağı üretiminin 90%’ını Akdeniz ülkeleri sağlamaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin zeytinyağı tüketimi, dünya tüketiminin %70’ini, Akdeniz ülkelerinin tüketimi ise %77’ni oluşturmaktadır.
Zeytinyağı Türk mutfağında da önemli bir yere sahiptir. Ancak; Türkiye zeytin üretiminde dünyada ikinci, zeytinyağı üretiminde dördüncü olmasına rağmen yıllık zeytinyağı tüketimi kişi başına 1 kg olup, 18 kg/kişi tüketimi olan Yunanistan’dan belirgin olarak azdır. Akdeniz dışı bölgelerde zeytinyağı tüketimi çok düşüktür. Örneğin: ABD’de kişi başı tüketim 450 gr, Japonya’da ise 20 gramdır. Bir Akdeniz ülkesi olarak Türkiye’nin zeytinyağı tüketiminin daha fazla olması beklenmektedir.
Batı dünyası Akdeniz diyetine verdiği önemi artırdığı miktarda kanser insidansı azalacaktır. Sağlıklı bir hayat için günlük beslenme rejiminde zeytinyağının mutlaka yer alması gerekmektedir. Bu konuda tüm dünyanın yanı sıra üretimde dünya ikincisi olan ülkemizde de zeytinyağı, tüketiminin arttırılması amacıyla ilgililerin bilgilendirilmesi ve teşvik edilmesi gerekmektedir.
Kaynak:www.tariszeytin.com
Zeytin hakkında
Tarih boyunca, değişik kültürlerde zeytin barışın ve umudun temsilcisi olmuştur ve bazılarınca zeytin ağacı ve meyvesi kutsal kabul edilmiştir. Bu nedenle insan yaşamının ilgisini çok az şey zeytin kadar çekebilmiştir. Geçmişi günümüzden 10 bin yıl öncesine dayanan zeytin, yunanlı sporculardan, azizlere ve ilk hekimlere kadar eski tarihin tanrı ve tanrıçaları tarafından kutsal sayılmak suretiyle birçok efsanenin de kaynağı olmuştur.
Adem ölümünden önce tanrıdan merhamet diledi ve bunun için oğlu Şit' i görevlendirdi. Şit cennet bahçesindeki iyilik ve kötülük ağacından üç tohum aldı ve babasının ağzına koydu. Babası gömülünce tohumlar yeşerdi ve bu tohumlardan zeytin ağacı, sedir ağacı ve servi büyüdü.
Geçmişten günümüze kadar uzanan geleneklere baktığımızda zeytin ağacının yaprakları zafer, akıl ve barışı simgelemiş, bir zeytin dalı ile Nuh' un gemisine geri dönen güvercin, o büyük sel felaketinin sona erdiğine işaret sayılmıştır. Gerek tarih ve gerekse günlük yaşamdaki yeri bakımından içinde bulunduğumuz coğrafya dışında zeytinin tarihi izlerini bu denli görmek mümkün değildir.
Zeytinin orijini konusunda iki görüş vardır: birincisi, zeytinin ilk olarak Ege, Anadolu'nun Akdeniz kesimleri, Suriye ve Lübnan' da ortaya çıktığı, ikincisi ise orijininin Mısır, Kuzey Afrika'nın Atlas dağları kesimleri olduğudur. Asur'lular ve Babil' lilerin yarattığı Mezopotamya medeniyeti zeytinle tanışıyordu, hatta bunu bir ticaret aracı olarak bile görüyorlardı. Urla' da, Çeşme' de yapılan kazılarda bulunan kap kacakların zeytin ve zeytin ürünleri yapımında kullanıldığı ve tarihinin milattan önce 3. yüzyıla uzandığı görülmektedir. Kazılardan çıkan bir başka sonuç zeytin endüstrisinin en az beş bin yıllık olduğudur. Helenistik devirde zeytin ağacı kutsal sayılıyordu ve zeytin ağacını kesenler ölümle cezalandırılır ya da sürgüne gönderilirdi
Urla' da bulunan, zeytin saklama ve taşıma amacıyla kullanılan amforalara Karadeniz' deki kolonilerde ve başka bir takım lokasyonlarda da rastlanması zeytinin aynı zamanda bir ithalat ve ihracat ürünü olduğunu göstermektedir.
Ticaretinin yapılması için Akdeniz' de özel gemiler yaptırılıyordu. Zeytincilik zamanla yayılmış ve Avustralya, Güney Afrika ve Çin gibi iklimin ve toprağın müsait olduğu her yerde, yapılmaya başlanmıştır.
Kur' an-ı Kerim' de zeytinden söz ediliyor. Kur'anda bu zeytin ağacının Sina dağı' ndan geldiği, meyvelerinden yağ elde edildiği ve bu yağın yemeklere lezzet vermek için kullanıldığı yazılıdır. Zeytin ağacının yetiştirilmesi ve bakımı oldukça zordur ama zeytin ağacı bu emeğin karşılığını cömertliğiyle öder. Belki de zeytinin barışın sembolü olması da bu yüzdendir.
Türkiye’de zeytin
Dünyada yaklaşık 10 milyon hektar alan üzerinde 900 milyonu aşkın zeytin ağacı olduğu ve bunun % 98' inin Akdeniz ülkelerinde yoğunlaşmış durumda olduğu bilinmektedir. Ülkemizde ise eldeki tarımsal istatistikler tam anlamıyla güncel olmamakla birlikte yaklaşık 90 milyon adet zeytin ağacı olduğu söylenebilir. 2000/2001 sezonu Ege Bölgesi zeytin ve zeytinyağı tahmini rekolte verilerine göre ülkemizde yaklaşık 80 milyon adet meyve veren 7 milyon adet de meyve vermeyen zeytin ağacı bulunmaktadır.
Dünya zeytinciliğinin merkezi olan Akdeniz havzasının doğusunda yer alan ülkemizde zeytin Ege, Marmara sahillerimiz başta olmak üzere tüm sahil şeritlerimizde ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yetiştirilmektedir. Çanakkale' den Muğla' ya kadar uzanan Ege Bölgesi, ülkemiz zeytinciliğinin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Yaklaşık 400 bin ailenin doğrudan geçimini sağladığı ve 8-10 bin kişinin ise gelirine dolaylı katkıda bulunduğu dikkate alınırsa, zeytinciliğin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Ülkemizde zeytin üretiminde % 80.5 ile Ege Bölgesi birinci sıradadır. Bölgemizi, % 11,8 ile Akdeniz, % 6,1 ile de Marmara Bölgesi izlemektedir. Dünya'da en önemli zeytin üreticisi ülkeler arasında İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Tunus, Türkiye, Suriye, Fas ve Cezayir sayılmaktadır.
2000/2001 sezonu Ege Bölgemiz rekolte çalışmaları sonuçlarına göre; yaklaşık 64 milyon adet meyve veren, 4 milyon adet meyve vermeyen ağaç olduğu, ağaç başına ortalama 18.5 kg zeytin verimi ile 1 milyon adet zeytin tanesi alınacağı, bunun 225 bin tonunun sofralığa, 950 bin tonunun yağlığa ayrılacağı ve 170 bin ton zeytinyağı üretilebileceği anlaşılmaktadır. Ülkemizin diğer bölgelerinin de rakamları dikkate alındığında ulaşılabilecek zeytinyağı üretim tutarı 225 bin ton olabilecektir.
Zeytinyağı hakkında
Zeytinyağı birçok dinsel törenlerin yağ lambalarına, geleneksel ve kutsal mekânlara kadar görkemli dinsel ayinlerde önemli bir yer tutmuştur. Zeytinyağı insanoğlunun tarım devriminde ürettiği ilk ürünlerden birisidir. Zeytinyağının gençlik ve güç kaynağı olduğu inancı her zaman çok yaygındı. Eski Mısır, Yunan ve Roma' da çeşitli çiçek ve otlar ile zeytinyağı karıştırılarak çeşitli ilaç ve kozmetikler elde ediliyordu. 15. yüzyılda İspanyol papazlar zeytin ve zeytinyağını Orta ve Güney Amerika' ya daha sonra da Kaliforniya' ya taşıdılar.
1970' lere kadar Akdenizli olmayanlar için zeytinyağı, uzunca bir süre, kendine özgü yöresel yemeklerde kullanılan ya da marketlerin "otantik" özel yiyecekler bölümündeki raflarda kaybolup giden uzak doğu ülkelerinin büyüsü demekti.
Akdeniz mutfağında yemeklerin hemen hepsinin zeytinyağı ile piştiği anlarda, batılılar zeytinyağıyla genellikle restoranlarda tanışıyordu. 1970' lerde yapılan bir araştırma sayesinde zeytinyağı önem kazandı. Araştırma, batılılar arasında kalp hastalığına en az yakalananların Akdenizliler olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Akdenizliler' in bol miktarda tükettiği zeytinyağının bunda bir payı olduğu düşünüldü. Gençlik ve ergenliğin vücudun daha çok kaliteli gıdaya ihtiyaç duyduğu dönem olması ve zeytinyağı kullanımının burada iyi bir tercih görülmesi, yaşlılıkta ise kalsiyum kaybını önleyerek kemik erimesine engel olması, hamilelikte, içinde bulunan yağ asitleri hücre ve sinir sisteminin oluşturulmasında önemli bir etken teşkil etmesi, damar sertliğinin önlenmesine yardımcı olan "iyi yağ" oranı ve antioksidanlar açısından zengin bulunması zeytinyağı kullanımını arttırdı.
Böylelikle; 1980' lerden sonra, batı ülkelerinin zeytinyağı tüketiminde çok büyük bir talep patlaması oldu. Tüketiciler artık bilinçli beslenmeyle önem vermekte, katkı maddesi içermeyen doğal ürünleri tercih etmekteydiler. İnsanlar "daha doğal" besin kullanımını keşfettikçe, zeytinyağı da bundan payına düşeni aldı.
Türkiye’de zeytinyağı
Dünya' da 1999/2000 sezonunda yaklaşık 2,2 milyon ton zeytinyağı üretimi gerçekleşmiştir. 2000/2001 sezonunda toplam üretimin yaklaşık 2,5 milyon ton, tüketimin de yine aynı seviyelerde olması beklenmektedir. Bölgesel nitelikli bir ürün olan zeytinyağının toplam üretiminin % 75–80' inin tüketiminin de üretici bölgelerde yoğunlaşmış durumda olması sebebiyle dünya ticaretine konu olması beklenen zeytinyağı miktarı yaklaşık 500 bin ton seviyelerinde bulunmaktadır. İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye dünya zeytinyağı üretiminde ağırlıklı paya sahip olan ülkelerdir.
2000/2001 sezonu Ege Bölgemiz rekolte çalışmaları sonuçlarına göre; yaklaşık 64 milyon adet meyve veren, 4 milyon adet meyve vermeyen ağaç olduğu, ağaç başına ortalama 18.5 kg zeytin verimi ile 1 milyon adet zeytin tanesi alınacağı, bunun 225 bin tonunun sofralığa, 950 bin tonunun yağlığa ayrılacağı ve 170 bin ton zeytinyağı üretilebileceği anlaşılmaktadır. Ülkemizin diğer bölgelerinin de rakamları dikkate alındığında ulaşılabilecek zeytinyağı üretim tutarı 225 bin ton olabilecektir.
Ülkemiz zeytinyağı üretimi (var yok yılı ortalaması), tüketiminden fazla olduğu için ihracat yapmak zorundadır. Türkiye 01.11.2001 – 31.03.2001 dönemi itibariyle yaklaşık 15 bin ton zeytinyağı ihracatı gerçekleştirmiş olup; IOOC/ED Haziran 2001 verilerine göre 2001 yılı sonu bu rakamın 85 bin tona ulaşması beklenmektedir. Yapılan ihracatın % 59'u dökme, % 21'i varilli, % 20' si de kutuludur. Söz konusu verilerden de anlaşılacağı üzere zeytinyağı ihracatımızın yarıdan fazlası dökme olarak ihraç edilmekte ve İtalya, İspanya ve ABD en önemli ihraç pazarlarımız konumunda bulunmaktadır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de zeytinyağı tüketimi üretim bölgelerinde yoğunluk kazanmış durumda olup ülkemizin toplam zeytinyağı tüketimi yaklaşık 60.000 ton civarındadır. Kişi başına zeytinyağı tüketiminin Yunanistan; 21 kg, İtalya;11kg, İspanya 10kg, Tunus;10Kg, Suriye;6.2kg, Portekiz; 5kg ve ülkemizde 1 kg olduğu dikkate alındığında ülkemiz kişi başına zeytinyağı tüketim miktarının çok düşük olduğu anlaşılacaktır.
Zeytinyağı ve sağlık
Dr. Özgür Özyılkan, Dr. Dilşen Çolak, Dr. Zafer Çolak, Dr. Bilkay Baştürk
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı/ Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı*
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı/ İmmünoloji Bölümü**
Zeytin ağacı kutsal kabul edilen bir ağaçtır. Zeytin, tarih boyunca Akdeniz bölgesinde, Orta Asya’da ve Afrika’nın değişik bölgelerinde bilinmiş ve tüketilmiştir. Zeytinin ana vatanı Mezopotamya olup Akdenizin sembolü ve kültür mirasıdır. Akdeniz’ de ve Eski Mısır’da M.Ö. 4–5 bin yıllarına kadar gidebilen geçmişi olan zeytin ağacı ve zeytin dalı asırlardır barış ve iyi niyet sembolü olarak da kullanılmıştır.
Faydaları asırlardır bilinen zeytin ve zeytinyağının, günümüzde de koruyucu sağlık etkileri hakkında her geçen gün daha fazla bilimsel bilgi birikmektedir. Ülkemizde Akdeniz mutfağının bilinmesi, zeytinyağının sofralarımızda kullanılması ve hem lezzetli yemek hem sağlıklı yaşam açısından fark edilmeden destek sağlamaktadır. Zeytin meyvesinin faydalarını yeni öğrenmeye başlayan Avusturalya, kuzey Avrupa ve uzakdoğu ülkeleri, zeytinyağına yıllardır ilaç olarak bakarken Akdeniz ülkelerinde yüzlerce yıldır yemeklik olarak kullanılmaktadır.
Diğer bütün yağlar ancak rafine edildikten sonra yemeklik yağ olarak kullanılabilmelerine rağmen, zeytinyağı doğal haliyle kullanılabilen tek yağdır. Zeytinin yağa işlenmesi için ilk önce zeytinin parçalanarak macun haline getirilmesi gerekir. Bu amaçla sıcak su yardımıyla yumuşatılan hücre duvarları bir pres ile parçalanır ve yağ + su olmak üzere posasından ayrılır. Suyun yağdan uzaklaştırılması ile natürel yağ elde edilmiş olur. Asitlik derecesine göre farklı isimlerde gruplandırılır.
1- Riviera zeytinyağı: Rafine ve Naturel zeytinyağının belli oranda karışımı ile elde edilir. Özellikle yemek ve kızartmalarda tercih edilir. Asit oranı en fazla %1'dir.
2- Rafine zeytinyağı: Zeytinyağı asit oranı yüksek olduğundan rafine edilmesi gerekir. Fiziksel rafine işlemi sonrasında elde edilen rafine zeytinyağı hemen hemen sıfır asit oranına sahiptir. Rafine ya da Light zeytinyağı daha çok zeytinyağının kuvvetli lezzetine alışık olmayan kimseler tarafından tüketilmek üzere hazırlanır.
3- Naturel zeytinyağı: Sızma ve naturel olarak ikiye ayrılır. Zeytinyağları içinde en makbul olan sızma zeytinyağının asit oranı en fazla %1'dir ve çiğ olarak salata ve soslarda tüketilebilir. Naturel zeytiyağı ya da ekstra ekstra zeytinyağında asit oranı %1-2 arasındadır.
4- Yemeklik zeytinin dünyadaki üretimi, yılda bir milyon ton civarında gerçekleşmekte ve bu üretimin yaklaşık %70’i Akdeniz ülkelerinden sağlanmaktadır.
Kültürler arasındaki değişik diyet alışkanlıklarına bağlı olarak ülkeler arası hastalık dağılımlarında da değişliklik görülebilir. Bu nedenle bazı kronik hastalıklar bazı ülkelerde sıklıkla görülürken bazılarında ise hiç görülmez.
Zeytinin sağlıkla ilgili etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Hipokratın, özellikle psikolojik bozukluğu olan hastalara taze yeşil zeytin önerdiğini, orta çağlarda, Akdeniz ülkelerinde, jinekolojik yakınmalarda, kulak ağrısında, özellikle çocukların kabızlık problemlerinde, erişkinlerde mide ülseri ve gastrit tedavisinde zeytin yağı kullanıldığını gösteren belgeler bulunmuştur. Zeytinyağı kullanımı ile bireylerin genel sağlık durumlarının iyiyliği arasındaki ilişki bilimsel yayınlarla gösterilmektedir.
Akdeniz diyetinin önemli bir parçası olan zeytin, zeytinyağı, meyve ve sebzeler ve bunlarda bulunan antioksidanlar hayat boyu kalp-damar hastalıkları ve kansere karşı koruyucu etki gösterir. Zeytinyağının içerisinde bulunan fenolik bileşenler, monoansature yağ asitleri kanserden ve koroner kalp hastalıklarından korunmada rol oynamaktadır. Zeytindeki fenolik komponentlerin tromboz ve tümorogenezis üzerine önleyici etkisi gösterilmiştir.
Yağlar sahip oldukları yüksek enerji nedeniyle fazla kilo alımına ve dolaylı olarak birçok hastalığa sebep oldukları gibi, alınan doymuş yağ miktarı ile meme kanserleri gibi bazı kanserlerle arasında da pozitif ilişkiden bahseden yayınlar vardır. Ancak, zeytinyağı içerisindeki; fenolik antioksidanlarla birlikte bulunan squalen ve oleik asit; kalın barsak, meme ve cilt kanserinden korunmada önemli role sahiptir.
Bu etki zeytinyağının daha az tüketildiği bazı ülkelerle (İskandinav ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Japonya gibi), tüketimin fazla olduğu Akdeniz ülkeleri karşılaştırıldığında bazı kanser hastalıklarının sıklığının belirgin olarak az görülmesi dikkate değerdir. Bu ülkelerde en sık görülen kanser türlerinden olan meme, akciğer, kalın barsak, prostat ve endometriyum kanseri sıklığı Akdeniz ülkelerinde yarı yarıya daha az görülür.
Akdeniz diyeti ilk kez 1950’li yıllarda ortaya konmuştur. Akdeniz diyeti sebze, meyve, balık ve yüksek posalı diyetten zengin olup bu diyette tek önerilen yağ zeytinyağıdır ki bu diyetin birçok hastalığa karşı koruyuculuğu bildirilmiştir. Bu diyette kurubaklagiller, pirinç, bulgur,
sebze ve meyveler, zeytinyağı, balık, süt ve doymuş yağlar ağırlıklı olarak alınmalı, margarin tüketimi en aza indirilmeli, balık sık tüketilmelidir. Akdeniz diyeti sadece kansere karşı koruyucu olmayıp aynı zamanda en önemli ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının önlenmesinde ve ölümlerin azaltılmasında da rol almaktadır.
Tümör oluşumunun engellenmesi ve/veya oluşan tümör hücrelerinin temizlenmesi için immün sistem hücrelerinin aktive olması gereklidir. İmmün sistem hücreleri de diğer hücreler gibi diyet ile ilişkili olarak olumlu yada olumsuz yönde etkilenebilirler. Tümöre karşı savunmada etkin rol oynayan CD4+ ve CD8+ T lenfositleri ve doğal öldürücü hücreler ile yapılan çalışmalarda zeytin yağının immünomodülatör etkili olduğu ve diğer yağların T lenfositlerin aktivasyon belirteçleri olan yüzey moleküllerinin azalmasına yol açarken zeytinyağının bu etkisinin çok az düzeyde yada saptanamayacak kadar az olduğu bildirilmiştir. Organizmanın tümör hücrelerinden temizlenmesinde en etkili yöntemlerden birisi olan apoptozis ile ilişkili moleküllerden Bak ekspresyonunun zeytin yağı ile beslenme sonucu arttığı Bcl-2 ekspresyonunun ise azaldığı gösterilmiştir.
Hayvan deneyi modellerinde, gebelik döneminde zeytinyağı ağırlıklı beslenmenin, ileride oluşabilecek meme kanserine karşı koruyucu rol oynadığı saptanmıştır. Kırmızı et içinde bulunan ve aberan kript oluşumunu sağlayarak kalın barsak kanserleri gelişiminde rol oynayan myoglobin etkisinin, zeytinyağı ağırlıklı diyet ile azaltılabileceği ve kalın barsak kanserlerinden korunulabileceği çalışmalarla gösterilmiştir. Deneysel çalışmalarda, parenteral lipid emulsiyon beslenmelerinde, zeytinyağı kullanımı ile immün sistemin koruyucu yönde aktive olduğu ve inflamatuvar cevabın azaldığı gösterilmiş, zeytinyağının bu tip beslenmeleride kullanılabilecek doğal bir seçenek olabileceği bildirilmiştir. Bu çalışmalar kanserden korunmada zeytinyağının immün sistem üzerindeki olumlu etkilerini desteklemektedir.
Yapılan çalışmalarda kanser tedavisi alan hastalarda antioksidan maddelerin diyete eklenmesiyle tümör hücrelerinin büyümesinin engellendiği, kemoterapi etkisinin arttığı, kanser hücrelerinin yayılmasının engellendiği, kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerinin azaldığı, hücre yenilenmesinin kolaylaştığı gösterilmiştir. Bu veriler de zeytinin kanser gelişmesini engellemede büyük katkısı olduğu görüşünü desteklemektedir.
Zeytinyağı squalenden de zengindir. Squalenin, mekanizması tam bilinmemekle beraber ultraviole ışınlara karşı cildi koruduğu, özellikle cilt kanserinin olşmasını engelleyebildiği bilinmektedir. Güneş ışınları ile daha fazla karşılaşan Akdeniz ülkelerinde yaşayanların cilt kanserine yakalanma sıklığının diğer ülkelerden daha az olması bu görüşü desteklemektedir.
Erken tanı ve tedavi teknikleri gelişmiş olmasına rağmen kanser hala en önemli ölüm sebeplerindendir. Bu yüzden özellikle zeytinyağı kullanımının az olduğu gelişmiş ülkelerde halk sağlığı açısından yeni planlamalar yapılması gerekebilir. Avrupa’da kansere bağlı ölümler bütün ölümlerin yaklaşık %20’ni oluştururken kuzey ve doğu Avrupa’da kansere bağlı ölüm oranları yüksektir. Bu oranın en düşük olduğu kesim Akdeniz ülkelerindir. Kansere bağlı ölümlerin yaklaşık 35%’nin (10–70%) diyetle ilişkilendirilebileceği epidemiyolojik çalışmalarla da gösterilmiştir.
Bütün dünyadaki zeytinyağı üretiminin 90%’ını Akdeniz ülkeleri sağlamaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin zeytinyağı tüketimi, dünya tüketiminin %70’ini, Akdeniz ülkelerinin tüketimi ise %77’ni oluşturmaktadır.
Zeytinyağı Türk mutfağında da önemli bir yere sahiptir. Ancak; Türkiye zeytin üretiminde dünyada ikinci, zeytinyağı üretiminde dördüncü olmasına rağmen yıllık zeytinyağı tüketimi kişi başına 1 kg olup, 18 kg/kişi tüketimi olan Yunanistan’dan belirgin olarak azdır. Akdeniz dışı bölgelerde zeytinyağı tüketimi çok düşüktür. Örneğin: ABD’de kişi başı tüketim 450 gr, Japonya’da ise 20 gramdır. Bir Akdeniz ülkesi olarak Türkiye’nin zeytinyağı tüketiminin daha fazla olması beklenmektedir.
Batı dünyası Akdeniz diyetine verdiği önemi artırdığı miktarda kanser insidansı azalacaktır. Sağlıklı bir hayat için günlük beslenme rejiminde zeytinyağının mutlaka yer alması gerekmektedir. Bu konuda tüm dünyanın yanı sıra üretimde dünya ikincisi olan ülkemizde de zeytinyağı, tüketiminin arttırılması amacıyla ilgililerin bilgilendirilmesi ve teşvik edilmesi gerekmektedir.
Kaynak:www.tariszeytin.com