Murat B.
Forum Trolü
- Kayıt
- 23 Eylül 2013
- Mesaj
- 4.097
- Tepki
- 12.203
- Şehir
- İstanbul
- Bisiklet
- Specialized
Havanın soğumaya başlaması ve yağışların başlamasıyla kışlık giyimi düşünmeye başlamamız gerekiyor. Havalar soğuduğu için dışarı çıkmazsak geriye iki seçenek kalıyor: trainer üzerinde kendimize eziyet etmek veya bütün yaz kazandığımız kondisyon seviyesini kaybetmek.
Kışın kendimizi üç etkenden korumamız gerekiyor: soğuk, rüzgar ve yağış. Her giysi bunların tamamına karşı aynı ölçüde koruma sağlamıyor, ve her zaman hepsine aynı seviyede ihtiyaç duymadığımız için de kıyafetlerimizi seçerken dikkatli olmamız gerek. Mesela yün veya polar gibi malzemelerden yapılan kıyafetler durduğunuz yerde sizi sıcak tutabilir ama rüzgarı kesmeyeceği için hareketli iken üşümenize neden olurlar. Öte yandan çöp torbasına kollarımız ve başımız için delikler açıp yağmurluk olarak giyersek rüzgarı ve yağışı tamamen kesecektir ama hem terinizin cildinizde birikmesine neden olacak hem de soğuğa karşı çok az koruma sağlamayacaktır.
İçlik: İçliğin görevi teri emerek tenimizden uzaklaştırmak ve soğuğa karşı bir miktar yalıtım sağlamak. Bu sayede bizi hem soğuktan hem de ani sıcaklık değişikliklerinden koruyor.
İçlik seçimi büyük ölçüde kişisel tercihe bağlı; kısa kollu, uzun kollu, yün, sentetik, pek çok model bulunuyor. Benim tecrübelerim sentetik olanlar teri atma konusunda biraz daha başarılı olduğu yönünde; ancak tercihim genelde doğal bir malzeme olan yünden yana, bence hem daha rahat hem de daha az koku yapıyor.
Forma: Yazlık forma ile aynı kumaştan yapılıp uzun kollu olması dışında farkı olmayandan içlik üzerine giyip 6-7 dereceye kadar zorlanmadan kullanabileceğinize kadar çeşitli formalar mevcut. Bence yol bisikletine binerken kullanmaya en uygunu, ön bölümünü rüzgarı geçirmeyen kumaşlardan imal edilmiş olanlar. Kışlık formanız rüzgara karşı koruma sağlamıyorsa en azından inişlerde formanın üzerine rüzgarı kesen bir yelek veya rüzgarlık giymek gerekiyor.
Ceket: Görünüş olarak formalara benzeseler daha kalın kumaşlar ile yapıldıkları için hem daha sıcak tutuyorlar hem de çoğu zaman rüzgar ve yağışa karşı daha iyi koruma sağlıyorlar. Çabuk üşüyen birisi değilseniz İstanbul gibi ılıman iklimli şehirlerde mutlaka ihtiyacınız olan bir giysi değil. Fakat sıcaklığın 0 derece civarında olduğu günler katkat giyinmeden bisiklete binmek istiyorsanız gardrobunuzda bir bisiklet ceketi bulunması gerekli.
Rüzgarlık/Yağmurluk: Forma üzerine giyilen bu kıyafetler bizi yağış ve rüzgardan koruyor. Yağmurluk seçiminde göz önüne alınması gerekenler; nefes alabilirlik, su geçirmezlik ve katlayıp cebe koymanın en kadar kolay olduğu. Yoğun yağış altında uzun sürüşler yapmayı planlıyorsanız “su geçirmez” özellikte bir yağmurluğa sahip olmanız gerek. Ancak “suya dayanıklı” ibaresi taşıyan windstopper gibi kumaşlar da çok yoğun olmayan yağmuru içine geçirmeye başlamadan önce 1-2 saat sürüş yapmaya olanak veriyor, ve bu ürünlerin nefes alabilirliği genelde çok daha yüksek oluyor.
Ben bu tip kıyafetleri pek sevmiyorum, çünkü bisiklete binerken rüzgarlık giyip çıkartabilen birisi olmadığım için durmam gerekiyor. Ayrıca en az yer kaplayanları bile bir forma cebini neredeyse tamamen kaplıyor.
Ne giyeceğiniz konusunda vermeniz gereken ilk karar kaç kat giyinmeniz gerektiği. Birinci seçenek, içliğin üzerine sıcak tutacak bir orta katman ve onun üzerine de rüzgar ve yağışa karşı koruma sağlayacak dış katman giymek. İkinci ve bence çoğu zaman daha doğru olan ise iki kat giyinmek, sadece içlik ve günün şartlarına uygun bir forma veya ceket.
Üç kat giyinmenin en önemli avantajı üst katmanı gerektiğinde çıkartarak veya önünü açarak değişen şartlara uyum sağlayabilmeniz. Ancak 3 kat giyinmek hem hareketi biraz daha fazla kısıtlıyor hem de ilave her katman terinizin buharlaşarak vücudunuzdan uzaklaşmasını zorlaştırdığı için özellikle uzun sürüşlerde terinizin önce birikip ardından soğuyarak üşümenize neden olabiliyor.
İki kat giyinmek, özellikle yüksek efor harcanan sürüşlerde çok daha konforlu, ancak buna imkan veren kıyafetler genelde daha pahalılar ve farklı sıcaklık seviyeleri farklı kıyafet gerektirdiği için çok maliyetli olabiliyor; çünkü soğuk hava için aldığınız ceket sıcaklık 15 dereceye yaklaşınca terletiyor, serin havalar için aldığınız forma soğuk havada yetersiz kalıyor...
Bacak kasları sürekli çalıştıkları için bacakları sıcak tutmak vücudun üst bölümüne göre daha kolay, ancak hava serinledikçe önce dizaltı ardından uzun taytlara yönelmek gerekiyor. Kışlık taytın biraz daha ucuz alternatifi ise kısa tayt ile birlikte diz veya bacak ısıtıcı giymek.
En zor bölge ise muhtemelen eller ve ayaklar. Ellerinizin uyuşması fren ve vites kullanımını zorlaştırıp sizi teklikeye sokabilir, ayaklarınızın ıslanıp üşümesi ise bütün keyfinizi bozabilir. Eldiven ve ayakkabı kılıfı için yağış altında en iyi seçenek neopren malzemeden üretilenler. Terlettikleri veya dikişlerinden su aldıkları için kuru tutamasalar bile kolay kolay üşütmüyorlar. Kuru havalarda ise rüzgar geçirmeyen kumaşlardan yapılanlar tercih edilebilirler.
Benim nasıl giyindiğime gelince; hava sıcaklığı 20 derecenin altına inmeye başladığı zaman kısa kollu forma ve tayt yetersiz kalmaya başlıyor; uzun kollu forma ve dizaltı tayt daha uygun, ancak genelde sürüşün başındaki ve sonundaki sıcaklık aynı olmadığı için sıcaklık değiştikçe uyum sağlayabilmek için çoğu zaman yazlık formanın üzerine yelek ve kolluk giyip, ısındıkça bunları çıkartmayı tercih ediyorum. Böyle havalar için nasıl giyinilmesi gerektiğini daha önce yazmıştım ( (link) )
Serin havalarda (5-15 derece arası) altıma uzun tayt, üstüme ise sadece içlik ve kışlık forma giyiyorum. Ayrıca bisikletçi kepi, yağış olmasa bile ayakkabı kılıfı ve eldiven takıyorum.
Soğuk havalarda (7-8 derece altı) ise taytın daha kalın kumaştan olanı, forma yerine ceket, kep yerine ise bere kullanıyorum.
Kışın kendimizi üç etkenden korumamız gerekiyor: soğuk, rüzgar ve yağış. Her giysi bunların tamamına karşı aynı ölçüde koruma sağlamıyor, ve her zaman hepsine aynı seviyede ihtiyaç duymadığımız için de kıyafetlerimizi seçerken dikkatli olmamız gerek. Mesela yün veya polar gibi malzemelerden yapılan kıyafetler durduğunuz yerde sizi sıcak tutabilir ama rüzgarı kesmeyeceği için hareketli iken üşümenize neden olurlar. Öte yandan çöp torbasına kollarımız ve başımız için delikler açıp yağmurluk olarak giyersek rüzgarı ve yağışı tamamen kesecektir ama hem terinizin cildinizde birikmesine neden olacak hem de soğuğa karşı çok az koruma sağlamayacaktır.
İçlik: İçliğin görevi teri emerek tenimizden uzaklaştırmak ve soğuğa karşı bir miktar yalıtım sağlamak. Bu sayede bizi hem soğuktan hem de ani sıcaklık değişikliklerinden koruyor.
İçlik seçimi büyük ölçüde kişisel tercihe bağlı; kısa kollu, uzun kollu, yün, sentetik, pek çok model bulunuyor. Benim tecrübelerim sentetik olanlar teri atma konusunda biraz daha başarılı olduğu yönünde; ancak tercihim genelde doğal bir malzeme olan yünden yana, bence hem daha rahat hem de daha az koku yapıyor.
Forma: Yazlık forma ile aynı kumaştan yapılıp uzun kollu olması dışında farkı olmayandan içlik üzerine giyip 6-7 dereceye kadar zorlanmadan kullanabileceğinize kadar çeşitli formalar mevcut. Bence yol bisikletine binerken kullanmaya en uygunu, ön bölümünü rüzgarı geçirmeyen kumaşlardan imal edilmiş olanlar. Kışlık formanız rüzgara karşı koruma sağlamıyorsa en azından inişlerde formanın üzerine rüzgarı kesen bir yelek veya rüzgarlık giymek gerekiyor.
Ceket: Görünüş olarak formalara benzeseler daha kalın kumaşlar ile yapıldıkları için hem daha sıcak tutuyorlar hem de çoğu zaman rüzgar ve yağışa karşı daha iyi koruma sağlıyorlar. Çabuk üşüyen birisi değilseniz İstanbul gibi ılıman iklimli şehirlerde mutlaka ihtiyacınız olan bir giysi değil. Fakat sıcaklığın 0 derece civarında olduğu günler katkat giyinmeden bisiklete binmek istiyorsanız gardrobunuzda bir bisiklet ceketi bulunması gerekli.
Rüzgarlık/Yağmurluk: Forma üzerine giyilen bu kıyafetler bizi yağış ve rüzgardan koruyor. Yağmurluk seçiminde göz önüne alınması gerekenler; nefes alabilirlik, su geçirmezlik ve katlayıp cebe koymanın en kadar kolay olduğu. Yoğun yağış altında uzun sürüşler yapmayı planlıyorsanız “su geçirmez” özellikte bir yağmurluğa sahip olmanız gerek. Ancak “suya dayanıklı” ibaresi taşıyan windstopper gibi kumaşlar da çok yoğun olmayan yağmuru içine geçirmeye başlamadan önce 1-2 saat sürüş yapmaya olanak veriyor, ve bu ürünlerin nefes alabilirliği genelde çok daha yüksek oluyor.
Ben bu tip kıyafetleri pek sevmiyorum, çünkü bisiklete binerken rüzgarlık giyip çıkartabilen birisi olmadığım için durmam gerekiyor. Ayrıca en az yer kaplayanları bile bir forma cebini neredeyse tamamen kaplıyor.
Ne giyeceğiniz konusunda vermeniz gereken ilk karar kaç kat giyinmeniz gerektiği. Birinci seçenek, içliğin üzerine sıcak tutacak bir orta katman ve onun üzerine de rüzgar ve yağışa karşı koruma sağlayacak dış katman giymek. İkinci ve bence çoğu zaman daha doğru olan ise iki kat giyinmek, sadece içlik ve günün şartlarına uygun bir forma veya ceket.
Üç kat giyinmenin en önemli avantajı üst katmanı gerektiğinde çıkartarak veya önünü açarak değişen şartlara uyum sağlayabilmeniz. Ancak 3 kat giyinmek hem hareketi biraz daha fazla kısıtlıyor hem de ilave her katman terinizin buharlaşarak vücudunuzdan uzaklaşmasını zorlaştırdığı için özellikle uzun sürüşlerde terinizin önce birikip ardından soğuyarak üşümenize neden olabiliyor.
İki kat giyinmek, özellikle yüksek efor harcanan sürüşlerde çok daha konforlu, ancak buna imkan veren kıyafetler genelde daha pahalılar ve farklı sıcaklık seviyeleri farklı kıyafet gerektirdiği için çok maliyetli olabiliyor; çünkü soğuk hava için aldığınız ceket sıcaklık 15 dereceye yaklaşınca terletiyor, serin havalar için aldığınız forma soğuk havada yetersiz kalıyor...
Bacak kasları sürekli çalıştıkları için bacakları sıcak tutmak vücudun üst bölümüne göre daha kolay, ancak hava serinledikçe önce dizaltı ardından uzun taytlara yönelmek gerekiyor. Kışlık taytın biraz daha ucuz alternatifi ise kısa tayt ile birlikte diz veya bacak ısıtıcı giymek.
En zor bölge ise muhtemelen eller ve ayaklar. Ellerinizin uyuşması fren ve vites kullanımını zorlaştırıp sizi teklikeye sokabilir, ayaklarınızın ıslanıp üşümesi ise bütün keyfinizi bozabilir. Eldiven ve ayakkabı kılıfı için yağış altında en iyi seçenek neopren malzemeden üretilenler. Terlettikleri veya dikişlerinden su aldıkları için kuru tutamasalar bile kolay kolay üşütmüyorlar. Kuru havalarda ise rüzgar geçirmeyen kumaşlardan yapılanlar tercih edilebilirler.
Benim nasıl giyindiğime gelince; hava sıcaklığı 20 derecenin altına inmeye başladığı zaman kısa kollu forma ve tayt yetersiz kalmaya başlıyor; uzun kollu forma ve dizaltı tayt daha uygun, ancak genelde sürüşün başındaki ve sonundaki sıcaklık aynı olmadığı için sıcaklık değiştikçe uyum sağlayabilmek için çoğu zaman yazlık formanın üzerine yelek ve kolluk giyip, ısındıkça bunları çıkartmayı tercih ediyorum. Böyle havalar için nasıl giyinilmesi gerektiğini daha önce yazmıştım ( (link) )
Serin havalarda (5-15 derece arası) altıma uzun tayt, üstüme ise sadece içlik ve kışlık forma giyiyorum. Ayrıca bisikletçi kepi, yağış olmasa bile ayakkabı kılıfı ve eldiven takıyorum.
Soğuk havalarda (7-8 derece altı) ise taytın daha kalın kumaştan olanı, forma yerine ceket, kep yerine ise bere kullanıyorum.