ben yaklaşık 30 yıldır lastik yamıyorum ve tutmadığını hiç görmedim. hatta yüksek basınçla kullandığım lastiklerde bile zaman zaman iç lastik başına 6-7 yamalı lastik kullandığım oldu. hiç sorun yaşamadım. hala lastiklerim hep yamalıdır ve çok uzun zamandır iç lastiğe para vermedim.
deliğin olduğu kısmı zımparalamaya çok gerek yok, çünkü zımpara olayı bir şehir efsanesidir, ben hiç zımparalamadan yapıyorum, lastiğin üzerindeki o ince çizgiyi hissetmem lazım. bir nevi ten uyumu bizimkisi.
yapıştırıcıyı çok bol sürmüyorum, bol yapıştırıcı sürmek demek hiçbir zaman daha iyi yapışacağı anlamına gelmiyor. hatta yapıştırıcıyı sürerken cimri davranmak bile gerekiyor, az sonra sebebini açıklayacağım.
yapıştırıcıyı lastiğe sürüp yamayı elimize alıyoruz ve yapıştırıcıya üflemeye başlıyoruz. oksijenle temas ettikçe beyazlamaya, donmaya başlıyor. hayır, henüz harekete geçmiyoruz. bekliyoruz. daha da üflüyoruz, artık bulamaç kıvamını da geçiyor, yine üflüyoruz.
sonra elimizle hafifle yokluyoruz, donmayı hissettiğimizde artık harekete geçiyoruz. yamayı düzgün bir şekilde üzerine koyuyoruz ve bırakıyoruz. bastırmıyoruz. çünkü bastırınca kayacak sağa sola. o şekilde birkaç dakika bekliyoruz, üflemeye devam ediyoruz.
cimri davranmazsak kurumaz arkadaşlar. az yapıştırıcı daha hızlı kurur.
bir süre sonra yamayı bastırıyoruz ve yapışıp kalıyor ilgili ortama. sonra çok hareket ettirmeden, yamanın kenarlarına açıkta kalan boşluklara da yapıştırıcıyı hafifçe dokunduruyoruz ve elimizle boşlukları kapatmak suretiyle birkaç dakika parmaklarımızla bastırıyoruz ve akabinde artık kurumaya bırakıyoruz. artık taş gibi sorunsuz lastiğimiz var.
lastiği patlayan ama yamalı lastik kullanmak istemeyen zengin arkadaşlarım var, onlar lastikleri patladığında iç lastiklerini bana verirler, ben de yama yapıp ihtiyacı olan fakir arkadaşlarıma dağıtırım. bir nevi modern zaman robin hood'u oldum bu sayede. sherwood ormanında tur organize ettim, kask pompa mecburi, bir de -18 için veliden izin kağıdı..