Hasan Hakan Koç
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 1 Kasım 2006
- Mesaj
- 1.293
- Tepki
- 1.092
Arkadaşlar bu sabah bu ülkede hergün yeni moral bozucu bir haberle uyanmaya alışmış bir kardeşiz olarak yine maillime gelen bir haberle kalktım .
doğrumuzdur bilmiyorum ama busefer gerçekten yeter artık dedim . aşağıdaki haberi bilgilerinize sunuyorum .
Vatanımızı karış karış satıyorlar . kafamızı kuma gömmeyelim .
Kendime her zaman söylüyorum herşeyin bir zamanı gelecek diye .
Artık bence kırılma noktasına yaklaşıyoruz .
Yazmak İstediklerimi siyasi olur, yanlış anlaşılır diye yazamıyorum nede olsa bizim sitemiz bu amaçlı değil . ama bir gün çocuklarımın geleceği için, kafama kalpağımı takıp sokağa çıkacağım yeter artık diye avazım çıktığı kadar bağıracağım .Bu gidişle dağada bağlama dinleme zamanı geliyor. :boese157:
ağıdaki linki ve yazıyı size paslıyorum
(link)
(link)
İşte Türkiye'deki Bor Sorununun Tablosu
İletişim dünyasındaki gelişmeler karanlıkta, bilinmeyen hiçbir şeyin kalmamasına da sebep oluyor. Sizlerden gelen iletileri okurken biri kafamda şimşeklerin çakmasına sebep oldu. Mesaj bir feryadın yansımasıydı ve şöyle diyordu: "Eti bank 40 milyon Dolara özelleştiriliyor ve alıcısı da Amerika. Dünya rezervlerinin yüzde 72 sine sahip Türkiye kıskaçta. Arabayı bor madeniye çalıştıracak patentli 600 proje geliştirilmiş fakat bizler uyurken bu maden elden gidiyor."
Bu konuda biraz araştırma yapayım dediğimde ilginç bilgilere rastladım ve bunları sizlerle paylaşmak istedim. Bin yıllar boyunca çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş Anadolu, maden açısından zengin bir coğrafya. Fakat bu zenginliğe rağmen, maden kaynaklarımız yeterince araştırılmamış, yeterli araştırmalar ve yatırımlar yapılmamış olması sebebiyle, madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yaratılan katma değerin GSMH içindeki payı ortalama %1'ler oranında kalmış. Son beş yıllık dönemde GSMH yılda ortalama %0,2 oranında büyürken madencilik sektörünün yılda ortalama %1,5 oranında küçülmesi...
sektörün ihmal edilmişliğinin önemli bir göstergesi...
"Türkiye, başta bor mineralleri olmak üzere toryum, perlit, ponza, mermer, trona, volkanik tuzlar, volkanik killer, manyezit, feldspat, altın ve kromit'te dünya ölçeğinde önemli olan ve dış pazarlarda ciddi pay sahibi olabileceğimiz rezervlere sahip."
Türkiye'nin en büyük rezerv ülkesi olduğu, önemli bir sanayi hammaddesi olan bor, özellikle dikkat çekmekte. Bor madenciliği 150 yıllık bir öykü Türkiye'de. 150 yıl içinde alınan bir arpa boyu yol yok. Böyle değerli bir madenin yabancılara taş-toprak halinde satılmasının ötesine geçilememiş.
Bor madenlerinin bulunması ve işletilmesi hakkı 2840 sayılı kanuna göre Eti Holding'in elinde olmasına rağmen, bor ürünleri üretiminde Eti Holding'in yasal olarak tekel hakkı yok. Eti Holding, Türkiye'deki sanayiciye yurt dışına göre yüksek fiyat uygulayarak, bor sanayine özel kuruluşların girişini engelleyerek, bor ürünlerinde de fiilen tekel oluşturuyor.
Bor madeninin çıkarılması, işletilmesi, pazarlaması devlet tekelinde. Ancak, yerli sanayicilerin bor uç ürünleri üreten işletmeleri ve bor kullanan sanayileri kurulmasında herhangi bir yasal engel olup olmadığı konusunda Danıştay'ca verilmiş iki farklı karar bulunmakta. Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi gerekmekte.
Türkiye, yüzyılımızda petrol kadar önemli olabileceği düşünülen bor madeninin dünyadaki en büyük rezerv ülkesidir. Fakat dünya fiyatlarını belirleme konumunda değildir. "Sanayinin Tuzu" olarak adlandırılan bor madeni 4000'e yakın üründe hammadde olarak kullanılmakta, fakat bu konumunun avantajlarını tam anlamıyla değerlendirememekte, gerek rafine bor ürünleri, gerekse bor uç ürünleri ihracatından potansiyelinin altında gelir elde etmektedir. Özellikle sanayinin pek çok alanında kullanılan bor uç ürünleri üretiminde Türkiye epeyce geri durumdadır.
Dünya piyasalarındaki bor madenlerinin % 95'i Türkiye kaynaklı... Türkiye'nin bor madeninden elde ettiği ortalama yıllık gelir yalnızca 120 milyon dolar. Bor madenlerinden elde edilen bor ürünleri piyasasından Türkiye'nin aldığı pay ise, sadece % 5-10 (% 7) civarında: Bu oranın da rakamsal boyutu, ortalama yıllık 92 milyon dolar. Ve de... Bor ürünü ve bor madenlerinden elde edilen ürünlerden hemen hiçbiri Türkiye'de üretilmiyor. Bu ürünler maden sattığımız ülkelerde üretiliyor, Türkiye'ye satılıyor... Son yıllarda alternatif enerji arayışlarında hidrojen enerjisinin kullanım sürecinde önemli bir rol oynayacağının anlaşılması bu madeni daha da önemli hale getirmiş.
Gelinen bu noktada bor politikaları konusunda bir tercih yapmak zorunda. Amaç, yabancı şirketlerin sanayi tesislerine ham ve rafine bor ihraç ederek yılda 200-230 milyon dolar ihracat geliri ile yetinmek mi olmalıdır? Yoksa, Türk özel sektörüne, yabancılara uygulanan fiyattan bor ve bor ürünü verilerek, teşvik ederek, yönlendirerek ülkemizde bor sanayinin kurulmasını sağlamak ve 40-50 milyar dolarlık pazardan önemli büyüklükte pay almak mı olmalıdır?
Bor ve borlu yakıtlar, 1950'li yılların başında ABD Savunma Programında "geleceğin yakıtı" olarak adlandırılmış ve nükleer silahlanma dışında 2. önemli stratejik malzeme olarak nitelendirilmiş. 1958-1961 yılları arasında ABD ve NATO tarafından bor, stratejik bir maden olarak ilan edilmiş, pazarlaması kontrol altına alınmış ve COCOM olarak nitelendirilen tedbirler kapsamında Varşova Paktı ülkelerine ihracı yasaklanmış. 1963 yılında bor NATO'nun stratejik maddeleri listesinden çıkarıldıysa da, ABD'nin bor alanındaki bazı stratejik çalışmaları gizlilik içinde yürüttüğü bilinmektedir.
Sadece insan yaşamını kolaylaştıracak bir element değil, insan bünyesini de çeşitli şekillerde etkileyen bir madendir deniliyor ve insan bünyesine faydaları şöyle sıralanıyor: Başta kalsiyum ve D vitamini olmak üzere vücut minerallerinin düzenlemesinde rol oynar, kalsiyum ve magnezyumun azalmasını önleyerek kemik yapısını korur. Bordan fakir beslenme kemik erimesi ve kırılmasına yatkınlık yaratır. Küçüklerin öğrenme yetenek ve okul becerilerinin artmasına katkıda bulunduğu ileri sürülmüşken atletik yapının gelişmesi ve sportif performans için tablet şeklinde bor alındığı bilinmektedir. Oksijenle bağ kurmaya çok yatkın olmasından dolayı mikrop öldürücü, yara kurutucu etkileri yanında vücut yağlarını erittiği de iddia edilmektedir.
İşte Türkiye'deki bor sorunun tablosu: Türkiye, dünyaya bor madeni satan, dünyadaki en kaliteli ve kolay elde edilebilir rezervlere sahip olmasına rağmen, bunların kolaylıkla işlenmesiyle elde edilen bor ürünlerinin dünya piyasasından son derece yetersiz, adeta "sus payı" gibi az bir pay alan, içinde bor bulunan herhangi bir kimyasalı üretemeyen, yılda ancak ortalama toplam 212 milyon dolar bor geliri olan bir ülke!
(F. Burak Karen)
Son Güncelleme ( 22 02 2007 )
------------------------------------------------------------
birde böyle bir link var tam tersi şeyler söylüyor
(link)
ama benim gördüklerim yeter. benim bu gidaşat
için bir yorumum var zaten
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin sınırı ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve millî ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Milletlerarası cihan vaziyetine göre, böyle bir mücadelenin gerektirdiği ruhî unsurlarla mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden meydana gelen cemiyetlere hayat ve bağımsızlık yoktur.
(Yukarıdaki paragraf Reis Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin Meclisin Üçüncü Toplantı Yılını Açış Konuşması’ndan alınmıştır. 01 Mart 1922 saat 13.30)
doğrumuzdur bilmiyorum ama busefer gerçekten yeter artık dedim . aşağıdaki haberi bilgilerinize sunuyorum .
Vatanımızı karış karış satıyorlar . kafamızı kuma gömmeyelim .
Kendime her zaman söylüyorum herşeyin bir zamanı gelecek diye .
Artık bence kırılma noktasına yaklaşıyoruz .
Yazmak İstediklerimi siyasi olur, yanlış anlaşılır diye yazamıyorum nede olsa bizim sitemiz bu amaçlı değil . ama bir gün çocuklarımın geleceği için, kafama kalpağımı takıp sokağa çıkacağım yeter artık diye avazım çıktığı kadar bağıracağım .Bu gidişle dağada bağlama dinleme zamanı geliyor. :boese157:
ağıdaki linki ve yazıyı size paslıyorum
(link)
(link)
İşte Türkiye'deki Bor Sorununun Tablosu
İletişim dünyasındaki gelişmeler karanlıkta, bilinmeyen hiçbir şeyin kalmamasına da sebep oluyor. Sizlerden gelen iletileri okurken biri kafamda şimşeklerin çakmasına sebep oldu. Mesaj bir feryadın yansımasıydı ve şöyle diyordu: "Eti bank 40 milyon Dolara özelleştiriliyor ve alıcısı da Amerika. Dünya rezervlerinin yüzde 72 sine sahip Türkiye kıskaçta. Arabayı bor madeniye çalıştıracak patentli 600 proje geliştirilmiş fakat bizler uyurken bu maden elden gidiyor."
Bu konuda biraz araştırma yapayım dediğimde ilginç bilgilere rastladım ve bunları sizlerle paylaşmak istedim. Bin yıllar boyunca çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş Anadolu, maden açısından zengin bir coğrafya. Fakat bu zenginliğe rağmen, maden kaynaklarımız yeterince araştırılmamış, yeterli araştırmalar ve yatırımlar yapılmamış olması sebebiyle, madencilik ve taşocakçılığı sektöründe yaratılan katma değerin GSMH içindeki payı ortalama %1'ler oranında kalmış. Son beş yıllık dönemde GSMH yılda ortalama %0,2 oranında büyürken madencilik sektörünün yılda ortalama %1,5 oranında küçülmesi...
sektörün ihmal edilmişliğinin önemli bir göstergesi...
"Türkiye, başta bor mineralleri olmak üzere toryum, perlit, ponza, mermer, trona, volkanik tuzlar, volkanik killer, manyezit, feldspat, altın ve kromit'te dünya ölçeğinde önemli olan ve dış pazarlarda ciddi pay sahibi olabileceğimiz rezervlere sahip."
Türkiye'nin en büyük rezerv ülkesi olduğu, önemli bir sanayi hammaddesi olan bor, özellikle dikkat çekmekte. Bor madenciliği 150 yıllık bir öykü Türkiye'de. 150 yıl içinde alınan bir arpa boyu yol yok. Böyle değerli bir madenin yabancılara taş-toprak halinde satılmasının ötesine geçilememiş.
Bor madenlerinin bulunması ve işletilmesi hakkı 2840 sayılı kanuna göre Eti Holding'in elinde olmasına rağmen, bor ürünleri üretiminde Eti Holding'in yasal olarak tekel hakkı yok. Eti Holding, Türkiye'deki sanayiciye yurt dışına göre yüksek fiyat uygulayarak, bor sanayine özel kuruluşların girişini engelleyerek, bor ürünlerinde de fiilen tekel oluşturuyor.
Bor madeninin çıkarılması, işletilmesi, pazarlaması devlet tekelinde. Ancak, yerli sanayicilerin bor uç ürünleri üreten işletmeleri ve bor kullanan sanayileri kurulmasında herhangi bir yasal engel olup olmadığı konusunda Danıştay'ca verilmiş iki farklı karar bulunmakta. Bu konudaki belirsizliğin giderilmesi gerekmekte.
Türkiye, yüzyılımızda petrol kadar önemli olabileceği düşünülen bor madeninin dünyadaki en büyük rezerv ülkesidir. Fakat dünya fiyatlarını belirleme konumunda değildir. "Sanayinin Tuzu" olarak adlandırılan bor madeni 4000'e yakın üründe hammadde olarak kullanılmakta, fakat bu konumunun avantajlarını tam anlamıyla değerlendirememekte, gerek rafine bor ürünleri, gerekse bor uç ürünleri ihracatından potansiyelinin altında gelir elde etmektedir. Özellikle sanayinin pek çok alanında kullanılan bor uç ürünleri üretiminde Türkiye epeyce geri durumdadır.
Dünya piyasalarındaki bor madenlerinin % 95'i Türkiye kaynaklı... Türkiye'nin bor madeninden elde ettiği ortalama yıllık gelir yalnızca 120 milyon dolar. Bor madenlerinden elde edilen bor ürünleri piyasasından Türkiye'nin aldığı pay ise, sadece % 5-10 (% 7) civarında: Bu oranın da rakamsal boyutu, ortalama yıllık 92 milyon dolar. Ve de... Bor ürünü ve bor madenlerinden elde edilen ürünlerden hemen hiçbiri Türkiye'de üretilmiyor. Bu ürünler maden sattığımız ülkelerde üretiliyor, Türkiye'ye satılıyor... Son yıllarda alternatif enerji arayışlarında hidrojen enerjisinin kullanım sürecinde önemli bir rol oynayacağının anlaşılması bu madeni daha da önemli hale getirmiş.
Gelinen bu noktada bor politikaları konusunda bir tercih yapmak zorunda. Amaç, yabancı şirketlerin sanayi tesislerine ham ve rafine bor ihraç ederek yılda 200-230 milyon dolar ihracat geliri ile yetinmek mi olmalıdır? Yoksa, Türk özel sektörüne, yabancılara uygulanan fiyattan bor ve bor ürünü verilerek, teşvik ederek, yönlendirerek ülkemizde bor sanayinin kurulmasını sağlamak ve 40-50 milyar dolarlık pazardan önemli büyüklükte pay almak mı olmalıdır?
Bor ve borlu yakıtlar, 1950'li yılların başında ABD Savunma Programında "geleceğin yakıtı" olarak adlandırılmış ve nükleer silahlanma dışında 2. önemli stratejik malzeme olarak nitelendirilmiş. 1958-1961 yılları arasında ABD ve NATO tarafından bor, stratejik bir maden olarak ilan edilmiş, pazarlaması kontrol altına alınmış ve COCOM olarak nitelendirilen tedbirler kapsamında Varşova Paktı ülkelerine ihracı yasaklanmış. 1963 yılında bor NATO'nun stratejik maddeleri listesinden çıkarıldıysa da, ABD'nin bor alanındaki bazı stratejik çalışmaları gizlilik içinde yürüttüğü bilinmektedir.
Sadece insan yaşamını kolaylaştıracak bir element değil, insan bünyesini de çeşitli şekillerde etkileyen bir madendir deniliyor ve insan bünyesine faydaları şöyle sıralanıyor: Başta kalsiyum ve D vitamini olmak üzere vücut minerallerinin düzenlemesinde rol oynar, kalsiyum ve magnezyumun azalmasını önleyerek kemik yapısını korur. Bordan fakir beslenme kemik erimesi ve kırılmasına yatkınlık yaratır. Küçüklerin öğrenme yetenek ve okul becerilerinin artmasına katkıda bulunduğu ileri sürülmüşken atletik yapının gelişmesi ve sportif performans için tablet şeklinde bor alındığı bilinmektedir. Oksijenle bağ kurmaya çok yatkın olmasından dolayı mikrop öldürücü, yara kurutucu etkileri yanında vücut yağlarını erittiği de iddia edilmektedir.
İşte Türkiye'deki bor sorunun tablosu: Türkiye, dünyaya bor madeni satan, dünyadaki en kaliteli ve kolay elde edilebilir rezervlere sahip olmasına rağmen, bunların kolaylıkla işlenmesiyle elde edilen bor ürünlerinin dünya piyasasından son derece yetersiz, adeta "sus payı" gibi az bir pay alan, içinde bor bulunan herhangi bir kimyasalı üretemeyen, yılda ancak ortalama toplam 212 milyon dolar bor geliri olan bir ülke!
(F. Burak Karen)
Son Güncelleme ( 22 02 2007 )
------------------------------------------------------------
birde böyle bir link var tam tersi şeyler söylüyor
(link)
ama benim gördüklerim yeter. benim bu gidaşat
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin sınırı ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve millî ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Milletlerarası cihan vaziyetine göre, böyle bir mücadelenin gerektirdiği ruhî unsurlarla mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden meydana gelen cemiyetlere hayat ve bağımsızlık yoktur.
(Yukarıdaki paragraf Reis Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin Meclisin Üçüncü Toplantı Yılını Açış Konuşması’ndan alınmıştır. 01 Mart 1922 saat 13.30)