Süleyman Şatır
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 22 Mart 2005
- Mesaj
- 1.151
- Tepki
- 2.710
- Şehir
- Fatih / İstanbul
Trakya Turu'nda son gün - 1 Temmuz 2005 Cuma
İğneada - Kıyıköy gezisinin sonunda turun son gününü yaklaşık bir ay sonra yazabileceğimi açıklamıştım… Eşimin doğum yeri olan İnebolu'da bir ay kaldık diyeceğim ama, aslında ben tabii ki yollardaydım…
Her zaman ki tur arkadaşım Necati Bey'le daha İstanbul'dayken sözleşmiştik… Necati Bey geçen yıl yağmur yüzünden İnebolu'da yarım bıraktığı Karadeniz turunu, bu yıl kesinlikle tamamlamaya kararlıydı… Ne yapalım biz de eşlik edelim dedik ve Karadeniz turunu birlikte pedallayarak Sarp'a kadar gittik…
Neyse, şimdi önceki turumuz Trakya Turu'nun son bölümünü yazıyorum… Yetiştirebilirsem, yarından itibaren de Karadeniz Turu'nu yazmaya başlayacağım…
Bir önceki gün, Sarpdere köyünden yola çıkarak Gökyaka ve Kıyıköy'e ulaşmıştık… Şimdi rotamız yine anayoldan değil de, dağ yollarından geçerek Vize...
Kıyıköy'e girerken inişli çıkışlı ama virajsız yollarda sürat yaptığımızı yazmıştım… Ancak o yazıda vitesleri nasıl kullandığımı yazarken hata yapmışım… Doğrusu, zinciri önde en büyük, arkada en küçük dişliye geçiriyorum…
Yokuş inerken bu viteslerde bisikletin hızı pedal çevirerek 50'li km'lere çıkıyor… Karşı rampayı da aynı viteslerle pedal basarak tırmanıyorum… Bisiklet 50'li km'lerden yavaş yavaş 20'li km'lere düşünceye kadar, rampa da bitiyor… Yine iniş, yine rampa derken bu parkuru çok keyifli geçirmiştik…
Cahit Hoca, yüksek çözünürlüklü makinasıyla bu görüntüleri çok iyi yakalamış… Bu arada benim de fotoğraf makinamın hafıza kartı doldu ve Kıyıköy'de çektiğim resimleri CD'ye aktarmak mümkün olamadı…
Sabah kahvaltıdan sonra, yola çıkıyoruz… Ama yola çıkmadan önce, bu sefer Kıyıköy'ün balıkçı barınağı tarafına değil de, batı kesimine yöneliyoruz… Yine harika bir manzarayla karşılaşıyoruz. Pabuç Dere'sinin denizle buluştuğu yer… Arka planda da Istranca Dağları'nın suyunu İstanbul için biriktiren baraj gölü görünüyor…
Birkaç fotoğraf aldıktan sonra, saat 09:20'de tekrar yola çıkıyoruz… Yukarıda bahsettiğim inişli çıkışlı yollardan 5,5 km kadar gittikten sonra, Aksicim sapağına geliyoruz ve ana yoldan ayrılıyoruz… Ancak, dün akşam ki performansı sabah sabah sergileyemedik… Sanıyorum, dün bize biraz da rüzgar yardım ediyordu…
Kısa ama, hatırı sayılır bir inişten sonra bir göletin yanında duruyoruz… Artık resimleri Cahit Hoca çekiyor… Birkaç fotoğraf aldıktan sonra yine yollardayız... Ama tırmanışlar da başlıyor… Sıcak havada yavaş yavaş hiç acele etmeden tırmanışımızı sürdürüyoruz… Her tırmanışın ardından sonraki inişler de bize ilaç gibi geliyor…
Bu arada derelere bakıyoruz, tertemiz… Cahit Hoca, benim gibi sadece yol resmi, tabela resmi çekmiyor… Objektifini çiçeklerden, böceklerden sonra şimdi de derelere kaydırıyor…
Bahsettiğim derenin hemen yakınındaki bir alabalık çiftliğini görünce, içeriye dalıyoruz… Buradan akan suya kurulan bir jeneratör dikkatimizi çekiyor… Sonra alabalık havuzlarına bakıyoruz… Sahibi Giresunlu; Giresun'dan buraya gelmiş, bu işi kurmuş…
Yöre halkı toprakla uğraştığı için, balıkçılıkla uğraşmak herhalde akıllarından bile geçmemiştir… Adam bu arada Cahit Hoca ile bana, birer kiloluk bal da satmayı başardı… Cam kavanozları, onca yükümüze rağmen çantalarımıza yerleştirdik… Tekrar tırmanırken, balık çiftliğini bir de tepeden görüntüledik…
17. km'de Balkaya köyüne geliyoruz… Saat 11:20… Ancak yol inşaatı var… Yola zift dökmüşler… Mümkün olduğu kadar yolun kenarından gittiğimiz halde, bisikletlerimiz, ayaklarımız zift içinde kalıyor… Bisikletin lastikleri yerdeki tüm küçük taşları topluyor… Sonradan İstanbul'da bu taşları temizlemek için hayli uğraştım...
Balkaya köyünde biraz mola veriyoruz… Köylüler 10 km daha yol inşaatı olduğunu söylüyorlar… Yola mıcır yaymışlar, çok yavaş gitmemizi söylüyorlar… Zaten hızlı gidemiyoruz ki… Bisikletin lastikleri mıcıra gömülüyor, zaman zaman da dengemizi bozuyor… Düşmemek için bisikletin üzerinde cambazlık yapıyoruz…
Bu 10 km bitmek bilmiyor. Hava çok sıcak… Mıcırlı yolda bir de hafif bir çıkış ve iniş yapıyoruz…
Ve ana yol görünüyor… Görünüyor ama, yol yine bizi tırmandırıyor… Tepeye ulaştığımızda, çok uzaktan geziye ilk başladığımız gün önünden geçtiğimiz Hamitabat Elektrik Üretim Santralı'nın bacalarını görüyoruz…
Yol aşağıya doğru uzun bir inişle Vize'ye doğru iniyor… Şimdi üçümüz de aşağıya doğru adeta uçuyoruz… Cahit Hoca, inişe başlarken arkamızdan birkaç fotoğraf çekmiş…
Aşağıya indiğimizde Cahit Hoca 74 km, Necati Bey'in de 63 km hız yaptığını öğreniyorum… Ben daha temkinli inmişim, benim km 59…
Vize'ye kadar 38,5 km yol yapmışız. Saat 14:10…
Hemen bir lokantaya giriyoruz, karnımızı doyuruyoruz… Necati Bey, namaza gidiyor… Aslında programımız hep birlikte Cahit Hoca'yı evine bırakmak için Lüleburgaz'a gitmekti… Ama İstanbul'a giden otobüsleri görünce, derler ya; yoldan çıkıyoruz…
İstanbul'a gidecek otobüs 15:40'da ve kalkmasına 5 dakika var… Şoför bir dakika bile bekleyemem diyor… Alelacele bisiketlerin ön tekerleklerini söktüğümüz gibi, bagaja yerleştiriyoruz ve kendimizi 1-2 numarada İstanbul'a dönerken buluveriyoruz…
Ve Trakya turumuz da sona eriyor... Ancak Cahit Hoca, Trakya'da daha gezilecek çok yerin olduğunu söylüyor... Ama Hanım da artık bu bisiklet işine pek de hoşgörü ile bakmamaya başladı...
Trakya Turu :
6. gün (Son gün) : 1 Temmuz 2005 Cuma
Kıyıköy - Vize
Kıyıköy'den çıkış : 09:20
Vize'ye varış : 14:10
Yapılan km : 38,5 km
Bisiklet üzerinde geçen süre : 3:18:00
En yüksek hız : 59 km/saat
Ortlama hız : 12,95 km/saat
İğneada - Kıyıköy gezisinin sonunda turun son gününü yaklaşık bir ay sonra yazabileceğimi açıklamıştım… Eşimin doğum yeri olan İnebolu'da bir ay kaldık diyeceğim ama, aslında ben tabii ki yollardaydım…
Her zaman ki tur arkadaşım Necati Bey'le daha İstanbul'dayken sözleşmiştik… Necati Bey geçen yıl yağmur yüzünden İnebolu'da yarım bıraktığı Karadeniz turunu, bu yıl kesinlikle tamamlamaya kararlıydı… Ne yapalım biz de eşlik edelim dedik ve Karadeniz turunu birlikte pedallayarak Sarp'a kadar gittik…
Neyse, şimdi önceki turumuz Trakya Turu'nun son bölümünü yazıyorum… Yetiştirebilirsem, yarından itibaren de Karadeniz Turu'nu yazmaya başlayacağım…
Bir önceki gün, Sarpdere köyünden yola çıkarak Gökyaka ve Kıyıköy'e ulaşmıştık… Şimdi rotamız yine anayoldan değil de, dağ yollarından geçerek Vize...
Kıyıköy'e girerken inişli çıkışlı ama virajsız yollarda sürat yaptığımızı yazmıştım… Ancak o yazıda vitesleri nasıl kullandığımı yazarken hata yapmışım… Doğrusu, zinciri önde en büyük, arkada en küçük dişliye geçiriyorum…
Yokuş inerken bu viteslerde bisikletin hızı pedal çevirerek 50'li km'lere çıkıyor… Karşı rampayı da aynı viteslerle pedal basarak tırmanıyorum… Bisiklet 50'li km'lerden yavaş yavaş 20'li km'lere düşünceye kadar, rampa da bitiyor… Yine iniş, yine rampa derken bu parkuru çok keyifli geçirmiştik…
Cahit Hoca, yüksek çözünürlüklü makinasıyla bu görüntüleri çok iyi yakalamış… Bu arada benim de fotoğraf makinamın hafıza kartı doldu ve Kıyıköy'de çektiğim resimleri CD'ye aktarmak mümkün olamadı…
Sabah kahvaltıdan sonra, yola çıkıyoruz… Ama yola çıkmadan önce, bu sefer Kıyıköy'ün balıkçı barınağı tarafına değil de, batı kesimine yöneliyoruz… Yine harika bir manzarayla karşılaşıyoruz. Pabuç Dere'sinin denizle buluştuğu yer… Arka planda da Istranca Dağları'nın suyunu İstanbul için biriktiren baraj gölü görünüyor…
Birkaç fotoğraf aldıktan sonra, saat 09:20'de tekrar yola çıkıyoruz… Yukarıda bahsettiğim inişli çıkışlı yollardan 5,5 km kadar gittikten sonra, Aksicim sapağına geliyoruz ve ana yoldan ayrılıyoruz… Ancak, dün akşam ki performansı sabah sabah sergileyemedik… Sanıyorum, dün bize biraz da rüzgar yardım ediyordu…
Kısa ama, hatırı sayılır bir inişten sonra bir göletin yanında duruyoruz… Artık resimleri Cahit Hoca çekiyor… Birkaç fotoğraf aldıktan sonra yine yollardayız... Ama tırmanışlar da başlıyor… Sıcak havada yavaş yavaş hiç acele etmeden tırmanışımızı sürdürüyoruz… Her tırmanışın ardından sonraki inişler de bize ilaç gibi geliyor…
Bu arada derelere bakıyoruz, tertemiz… Cahit Hoca, benim gibi sadece yol resmi, tabela resmi çekmiyor… Objektifini çiçeklerden, böceklerden sonra şimdi de derelere kaydırıyor…
Bahsettiğim derenin hemen yakınındaki bir alabalık çiftliğini görünce, içeriye dalıyoruz… Buradan akan suya kurulan bir jeneratör dikkatimizi çekiyor… Sonra alabalık havuzlarına bakıyoruz… Sahibi Giresunlu; Giresun'dan buraya gelmiş, bu işi kurmuş…
Yöre halkı toprakla uğraştığı için, balıkçılıkla uğraşmak herhalde akıllarından bile geçmemiştir… Adam bu arada Cahit Hoca ile bana, birer kiloluk bal da satmayı başardı… Cam kavanozları, onca yükümüze rağmen çantalarımıza yerleştirdik… Tekrar tırmanırken, balık çiftliğini bir de tepeden görüntüledik…
17. km'de Balkaya köyüne geliyoruz… Saat 11:20… Ancak yol inşaatı var… Yola zift dökmüşler… Mümkün olduğu kadar yolun kenarından gittiğimiz halde, bisikletlerimiz, ayaklarımız zift içinde kalıyor… Bisikletin lastikleri yerdeki tüm küçük taşları topluyor… Sonradan İstanbul'da bu taşları temizlemek için hayli uğraştım...
Balkaya köyünde biraz mola veriyoruz… Köylüler 10 km daha yol inşaatı olduğunu söylüyorlar… Yola mıcır yaymışlar, çok yavaş gitmemizi söylüyorlar… Zaten hızlı gidemiyoruz ki… Bisikletin lastikleri mıcıra gömülüyor, zaman zaman da dengemizi bozuyor… Düşmemek için bisikletin üzerinde cambazlık yapıyoruz…
Bu 10 km bitmek bilmiyor. Hava çok sıcak… Mıcırlı yolda bir de hafif bir çıkış ve iniş yapıyoruz…
Ve ana yol görünüyor… Görünüyor ama, yol yine bizi tırmandırıyor… Tepeye ulaştığımızda, çok uzaktan geziye ilk başladığımız gün önünden geçtiğimiz Hamitabat Elektrik Üretim Santralı'nın bacalarını görüyoruz…
Yol aşağıya doğru uzun bir inişle Vize'ye doğru iniyor… Şimdi üçümüz de aşağıya doğru adeta uçuyoruz… Cahit Hoca, inişe başlarken arkamızdan birkaç fotoğraf çekmiş…
Aşağıya indiğimizde Cahit Hoca 74 km, Necati Bey'in de 63 km hız yaptığını öğreniyorum… Ben daha temkinli inmişim, benim km 59…
Vize'ye kadar 38,5 km yol yapmışız. Saat 14:10…
Hemen bir lokantaya giriyoruz, karnımızı doyuruyoruz… Necati Bey, namaza gidiyor… Aslında programımız hep birlikte Cahit Hoca'yı evine bırakmak için Lüleburgaz'a gitmekti… Ama İstanbul'a giden otobüsleri görünce, derler ya; yoldan çıkıyoruz…
İstanbul'a gidecek otobüs 15:40'da ve kalkmasına 5 dakika var… Şoför bir dakika bile bekleyemem diyor… Alelacele bisiketlerin ön tekerleklerini söktüğümüz gibi, bagaja yerleştiriyoruz ve kendimizi 1-2 numarada İstanbul'a dönerken buluveriyoruz…
Ve Trakya turumuz da sona eriyor... Ancak Cahit Hoca, Trakya'da daha gezilecek çok yerin olduğunu söylüyor... Ama Hanım da artık bu bisiklet işine pek de hoşgörü ile bakmamaya başladı...
Trakya Turu :
6. gün (Son gün) : 1 Temmuz 2005 Cuma
Kıyıköy - Vize
Kıyıköy'den çıkış : 09:20
Vize'ye varış : 14:10
Yapılan km : 38,5 km
Bisiklet üzerinde geçen süre : 3:18:00
En yüksek hız : 59 km/saat
Ortlama hız : 12,95 km/saat