Süleyman Şatır
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 22 Mart 2005
- Mesaj
- 1.151
- Tepki
- 2.733
- Şehir
- Fatih / İstanbul
25 Haziran Cumartesi akşamı İstanbul'dan Lüleburgaz'a doğru otobüsle yola çıkıyoruz… Bu sefer rotamız, bisikletle Lüleburgaz'dan Kırklareli - Kofçaz, ardından Istranca Dağları'nın orman köylerinden geçerek İğneada, Kıyıköy ve Vize…
Tur arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde Tekirdağ - Uçmakdere - Şarköy - Gelibolu - Lapseki - Biga turunu birlikte gerçekleştirdiğimiz 66 yaşındaki emekli öğretmen Necati Bilgen ve Trakya Üniversitesi Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu'nda öğretim görevlisi olan 41 yaşındaki Cahit Turhan…
Cahit Hoca, daha önce bu turdan bahsetmişti. Müsait bir zamanı bulduğunda bize haber verince, Necati Bey'le birlikte İstanbul'dan Lüleburgaz'a otobüsle Cahit Hoca'da bir gece misafir olmak üzere yola çıktık…
Sağolsunlar Cahit Hoca ve ailesi büyük bir konukseverlik göstererek bizleri ağırladılar… Cahit Hoca'nın küçük oğlu Mert'in babasına, 'Baba, neden beni de götürmüyorsun?' sözleri hala kulaklarımda…
Sabah kahvaltıdan sonra bahçede son hazırlıklarımızı tamamladık. Gideceğimiz yerlerde konaklama imkanı olmadığı için bisikletlerimizin arkasında çadır, uyku tulumu ve mat da mevcut…
Saat 09:30'da yola çıkıyoruz. Yol dümdüz devam ediyor… Saat 10:10'da Hamitabat Elektrik Üretim Santralı'nın bacalarının önünden geçiyoruz. 11.18 km yol gelmişiz… Bu arada fotoğraf makinam sürekli çalışıyor. Bu seyahatte 500'den fazla resim çektim. Daha da çekecektim ama ne yazık ki, çektiklerimi CD'ye aktaracak bir yer bulamadığım için hafıza kartımda yer kalmadı… Cahit Hoca da pekçok resim çekerek bu turu resimledi…
Bu arada ilk tırmanışımızı da burada yapıyoruz. Santralın bulunduğu tepeye yaklaşık 1 km kadar hafif bir rampayla tırmanıyoruz. Hafif diyorum, çünkü ilerideki rampaların yanında bu rampa gerçekten çok hafif kalıyor…
Çevre ayçiçek tarlalarıyla kaplı. Ayçiçekler açmış, çok güzel görüntü veriyorlar… 17. km'de Hamitabat köyünden, 20. km'de Çeşmekolu köyünden geçiyoruz. Saat 10.55 olmuş…
Dümdüz yolda devam ediyoruz… Cahit Hoca, ufukta görünen dağları göstererek, şimdi bu yolun keyfini çıkarmamızı söylüyor… Kırklareli'nden sonra sürekli tırmanış olacakmış…
27. km'de (saat 11:20) Deveçatağı kavşağından, 36. km'de (saat 11:55) Bayramdere kavşağından geçiyoruz… Sakin sakin ilerlerken bir gölet görünce, fotoğraf makinalarımızı tekrar çalıştırıyoruz… (38. km, saat 12:05)… Saat 12:15'de Kızılcıkdere köyünde ilk molamızı veriyoruz. 41.69. km'deyiz…
Verdiğim bu değerler genç bisiklet sürücülerine çok yavaş gelebilir. Ama, bizim amacımız yarış yapmak değil, çevreyi görmek, resim çekmek, gezinin keyfini çıkartmak… Bu yazılarla ileride bu gezileri yapmak isteyenlere rehber olmak…
Etraftaki tabelalalardan Kızılcıkdere'nin el yapımı sucuklarıyla ünlü olduğunu anlıyorum… 10-15 dakikalık bir dinlenmeden sonra tekrar yollara düşüyoruz. Hafif iniş ve çıkışlarla devam ederek saat 13:05'te Kırklareli'ne ulaşıyoruz… 49:46 km yol gelmişiz…
Necati bey, öğle namazını kılmak için camiye gidiyor… Biz de Kırklareli'nin merkezinde bir çay bahçesinde oturuyoruz. Bize merakla bakan ve imrenen insanlara nereden gelip, nereye gittiğimizi anlatıyoruz… Onlar da bizi hayretle dinliyorlar…
Necati Bey gelince, yemek yemek için Morova Lokantası'na giriyoruz. Lokantanın özel yemeği ciğerli pilavdan yiyoruz… Sohbet ederken, gideceğimiz yol hakkında bilgi alıyoruz. Kofçaz yollarının engebeli, onların tabiriyle bayır olduğunu öğreniyoruz…
Kofçaz'a girerken 4-5 km'lik bir bayırın olduğunu söylüyorlar… Gideceğimiz yönün daha yüksek irtifada olduğunu bildiğimiz için, bu durumu pek şaşırmıyoruz… Saat 15:00'de tekrar yollara düşüyoruz…
Kırklareli'nin hemen çıkışında Kofçaz'a 25 km olduğunu yazan bir tabela görüyoruz. Güneş tepemizde, hava sıcaklığı 30 derecenin üstünde… Zaman zaman asfaltın erimiş olduğunu görüyoruz. Ağır bisikletlerin lastikleri asfalta gömülüyor, çıkışlarda bizi daha da zorluyor…
Yol ciddi iniş ve çıkışlarla devam ediyor… Bir süre sonra bir kuyu görüyoruz ve mola veriyoruz. Yorulmuşuz, ağaç gölgesinde 20 dakika oturuyoruz. Nazar değmesin, Necati Bey'in performansı çok iyi… Düdük çalarak molayı bitiriyor… Kuzu kuzu tekrar yollara düşüyoruz…
Çıkış devam ediyor… Saat 17:20'de, 71. km'de Elmacık köyünden geçiyoruz. Elmacık köyünden sonra, orman içinden geçiyoruz… Uzun süreli tırmanıştan sonra, ağaçların altında süratle iniş yapıyoruz…
Sağ tarafımızda bir akarsu var. Hızla inerken, piknik yapan insanlar görüyoruz… Bu keyifli inişi durarak bitirmek istemiyoruz. Tünel gibi ağaçlar, bize müthiş bir serinlik veriyor.
Çok geçmeden tekrar tırmanış başlıyor. Ve zirveye ulaşıyoruz. Sağımızdaki tabelada Elmacık Tepesi, Rakım 460 m. yazıyor… İleride Kofçaz'ı görüyoruz… Yol dik bir inişten sonra, tekrar tırmanışa geçiyor ve Kofçaz'a ulaşıyor… Yani 2 km sonra Kofçaz'dayız…
Ve 78 km sonra Kofçaz'dayız. Saat 17:20…
Muhtarı buluyoruz, kalacak yer soruyoruz. Böyle bir yer yok. Muhtar, birer birer evlere misafir olabileceğimizi söylüyor… Teşekkür ederek, çadırlarımızın olduğunu söylüyoruz ve camiinin bahçesine çadır kurmak için izin alıyoruz. Çadırlarımızı kuruyoruz. Çadırların hemen yanıbaşında mezar taşları ve musalla taşı…
Necati Bey, caminin içindeki imamın odasında kalacak. Kayseri'den buraya atanan çok genç imam bizi tanrı misafiri olarak kabul ediyor… Tüm eşyalarımızla caminin bahçesine yayılıyoruz. Çoraplarımızı, o gün giydiklerimizi caminin çeşmesinde yıkıyoruz ve bahçeye asıyoruz…
Bu arada yemyeşil çayırlardan otlamaktan dönen dev memeleri süt dolu inekleri görüntülerken, maaşallah demekten kendimizi alamıyoruz…
Necati Bey, akşam namazını kılarken, bizde yarınki rotamızı çizmek için köy yollarını gösteren, fiziki haritamızı musalla taşının üstüne yayıyoruz. Bu sırada yanımıza Uzman Astsubay olduğunu söyleyen sivil biri geliyor…
Buranın Jandarma komutanıymış. Bize haritada nerelere gideceğimizi göstermemizi istiyor… Sonra da kendisine bağlı köyleri göstererek buralara gitmemezi söylüyor. Bu köyler, Bulgaristan sınırına yakın sınır köyleri olduğu için, yabancılar Jandarma tarafından alıkonuluyormuş.
Bir şey olmaz ama, sizi tutarlar diyor. Oradaki askerlerin kendisine bağlı olduğunu söylüyor ama, ben de sizi uyardım diyerek, alıkonulursak herhangi bir müdahalede bulunmayacağını kibarca anlatmak istiyor… Ayrıca üstüne basarak tarihi yerlere girmemezi istiyor… Kimliklerimizi göstermek istiyoruz ama, ilgilenmiyor bile…
Bütün bunların sınır köylerindeki insan kaçakçılığı ve tarihi eser kaçakçılığyla ilgili olduğunu anlıyoruz. Biz zaten o yöne gitmeyecektik ama, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Türkiye sınırları içindeki bir köye gitmemizin engellenmek istenmesini çok yadırgıyorum…
Akşam namazından sonra, caminin bahçesine karpuzlu, börekli bir sofra kurarak karnımızı doyuruyoruz.
Çadırlarımıza çekildiğimizde, çadırın fermuarlarını içerisinin sıcak olmasına rağmen, iyice kapatıyorum. Çünkü açtığım zaman, karanlıkta mezar taşlarını görüyorum. Cahit Hoca, cami avlularında yatanların muhterem insanlar olduğunu ve çekinmemi söylüyor…
Güzel bir uyku çektikten sonra, ertesi gün yine caminin bahçesinde kahvaltı yapıyoruz. Bize gönderilen kaymaklı sütten bol bol içiyoruz… Bundan sonra yolumuz dağ yollarından ve hep orman içlerinden geçecek…
1. Gün (26 Haziran Pazar)
Çıkış : Lüleburgaz, saat 09:30
Varış : Kofçaz, saat 17:20
Yapılan kilometre : 78,59 km
Bisiklet üzerinde geçen süre : 4:54:47 saat
En yüksek hız : 52,4 km/saat
Ortalama hız : 16 km/saat
Tur arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde Tekirdağ - Uçmakdere - Şarköy - Gelibolu - Lapseki - Biga turunu birlikte gerçekleştirdiğimiz 66 yaşındaki emekli öğretmen Necati Bilgen ve Trakya Üniversitesi Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu'nda öğretim görevlisi olan 41 yaşındaki Cahit Turhan…
Cahit Hoca, daha önce bu turdan bahsetmişti. Müsait bir zamanı bulduğunda bize haber verince, Necati Bey'le birlikte İstanbul'dan Lüleburgaz'a otobüsle Cahit Hoca'da bir gece misafir olmak üzere yola çıktık…
Sağolsunlar Cahit Hoca ve ailesi büyük bir konukseverlik göstererek bizleri ağırladılar… Cahit Hoca'nın küçük oğlu Mert'in babasına, 'Baba, neden beni de götürmüyorsun?' sözleri hala kulaklarımda…
Sabah kahvaltıdan sonra bahçede son hazırlıklarımızı tamamladık. Gideceğimiz yerlerde konaklama imkanı olmadığı için bisikletlerimizin arkasında çadır, uyku tulumu ve mat da mevcut…
Saat 09:30'da yola çıkıyoruz. Yol dümdüz devam ediyor… Saat 10:10'da Hamitabat Elektrik Üretim Santralı'nın bacalarının önünden geçiyoruz. 11.18 km yol gelmişiz… Bu arada fotoğraf makinam sürekli çalışıyor. Bu seyahatte 500'den fazla resim çektim. Daha da çekecektim ama ne yazık ki, çektiklerimi CD'ye aktaracak bir yer bulamadığım için hafıza kartımda yer kalmadı… Cahit Hoca da pekçok resim çekerek bu turu resimledi…
Bu arada ilk tırmanışımızı da burada yapıyoruz. Santralın bulunduğu tepeye yaklaşık 1 km kadar hafif bir rampayla tırmanıyoruz. Hafif diyorum, çünkü ilerideki rampaların yanında bu rampa gerçekten çok hafif kalıyor…
Çevre ayçiçek tarlalarıyla kaplı. Ayçiçekler açmış, çok güzel görüntü veriyorlar… 17. km'de Hamitabat köyünden, 20. km'de Çeşmekolu köyünden geçiyoruz. Saat 10.55 olmuş…
Dümdüz yolda devam ediyoruz… Cahit Hoca, ufukta görünen dağları göstererek, şimdi bu yolun keyfini çıkarmamızı söylüyor… Kırklareli'nden sonra sürekli tırmanış olacakmış…
27. km'de (saat 11:20) Deveçatağı kavşağından, 36. km'de (saat 11:55) Bayramdere kavşağından geçiyoruz… Sakin sakin ilerlerken bir gölet görünce, fotoğraf makinalarımızı tekrar çalıştırıyoruz… (38. km, saat 12:05)… Saat 12:15'de Kızılcıkdere köyünde ilk molamızı veriyoruz. 41.69. km'deyiz…
Verdiğim bu değerler genç bisiklet sürücülerine çok yavaş gelebilir. Ama, bizim amacımız yarış yapmak değil, çevreyi görmek, resim çekmek, gezinin keyfini çıkartmak… Bu yazılarla ileride bu gezileri yapmak isteyenlere rehber olmak…
Etraftaki tabelalalardan Kızılcıkdere'nin el yapımı sucuklarıyla ünlü olduğunu anlıyorum… 10-15 dakikalık bir dinlenmeden sonra tekrar yollara düşüyoruz. Hafif iniş ve çıkışlarla devam ederek saat 13:05'te Kırklareli'ne ulaşıyoruz… 49:46 km yol gelmişiz…
Necati bey, öğle namazını kılmak için camiye gidiyor… Biz de Kırklareli'nin merkezinde bir çay bahçesinde oturuyoruz. Bize merakla bakan ve imrenen insanlara nereden gelip, nereye gittiğimizi anlatıyoruz… Onlar da bizi hayretle dinliyorlar…
Necati Bey gelince, yemek yemek için Morova Lokantası'na giriyoruz. Lokantanın özel yemeği ciğerli pilavdan yiyoruz… Sohbet ederken, gideceğimiz yol hakkında bilgi alıyoruz. Kofçaz yollarının engebeli, onların tabiriyle bayır olduğunu öğreniyoruz…
Kofçaz'a girerken 4-5 km'lik bir bayırın olduğunu söylüyorlar… Gideceğimiz yönün daha yüksek irtifada olduğunu bildiğimiz için, bu durumu pek şaşırmıyoruz… Saat 15:00'de tekrar yollara düşüyoruz…
Kırklareli'nin hemen çıkışında Kofçaz'a 25 km olduğunu yazan bir tabela görüyoruz. Güneş tepemizde, hava sıcaklığı 30 derecenin üstünde… Zaman zaman asfaltın erimiş olduğunu görüyoruz. Ağır bisikletlerin lastikleri asfalta gömülüyor, çıkışlarda bizi daha da zorluyor…
Yol ciddi iniş ve çıkışlarla devam ediyor… Bir süre sonra bir kuyu görüyoruz ve mola veriyoruz. Yorulmuşuz, ağaç gölgesinde 20 dakika oturuyoruz. Nazar değmesin, Necati Bey'in performansı çok iyi… Düdük çalarak molayı bitiriyor… Kuzu kuzu tekrar yollara düşüyoruz…
Çıkış devam ediyor… Saat 17:20'de, 71. km'de Elmacık köyünden geçiyoruz. Elmacık köyünden sonra, orman içinden geçiyoruz… Uzun süreli tırmanıştan sonra, ağaçların altında süratle iniş yapıyoruz…
Sağ tarafımızda bir akarsu var. Hızla inerken, piknik yapan insanlar görüyoruz… Bu keyifli inişi durarak bitirmek istemiyoruz. Tünel gibi ağaçlar, bize müthiş bir serinlik veriyor.
Çok geçmeden tekrar tırmanış başlıyor. Ve zirveye ulaşıyoruz. Sağımızdaki tabelada Elmacık Tepesi, Rakım 460 m. yazıyor… İleride Kofçaz'ı görüyoruz… Yol dik bir inişten sonra, tekrar tırmanışa geçiyor ve Kofçaz'a ulaşıyor… Yani 2 km sonra Kofçaz'dayız…
Ve 78 km sonra Kofçaz'dayız. Saat 17:20…
Muhtarı buluyoruz, kalacak yer soruyoruz. Böyle bir yer yok. Muhtar, birer birer evlere misafir olabileceğimizi söylüyor… Teşekkür ederek, çadırlarımızın olduğunu söylüyoruz ve camiinin bahçesine çadır kurmak için izin alıyoruz. Çadırlarımızı kuruyoruz. Çadırların hemen yanıbaşında mezar taşları ve musalla taşı…
Necati Bey, caminin içindeki imamın odasında kalacak. Kayseri'den buraya atanan çok genç imam bizi tanrı misafiri olarak kabul ediyor… Tüm eşyalarımızla caminin bahçesine yayılıyoruz. Çoraplarımızı, o gün giydiklerimizi caminin çeşmesinde yıkıyoruz ve bahçeye asıyoruz…
Bu arada yemyeşil çayırlardan otlamaktan dönen dev memeleri süt dolu inekleri görüntülerken, maaşallah demekten kendimizi alamıyoruz…
Necati Bey, akşam namazını kılarken, bizde yarınki rotamızı çizmek için köy yollarını gösteren, fiziki haritamızı musalla taşının üstüne yayıyoruz. Bu sırada yanımıza Uzman Astsubay olduğunu söyleyen sivil biri geliyor…
Buranın Jandarma komutanıymış. Bize haritada nerelere gideceğimizi göstermemizi istiyor… Sonra da kendisine bağlı köyleri göstererek buralara gitmemezi söylüyor. Bu köyler, Bulgaristan sınırına yakın sınır köyleri olduğu için, yabancılar Jandarma tarafından alıkonuluyormuş.
Bir şey olmaz ama, sizi tutarlar diyor. Oradaki askerlerin kendisine bağlı olduğunu söylüyor ama, ben de sizi uyardım diyerek, alıkonulursak herhangi bir müdahalede bulunmayacağını kibarca anlatmak istiyor… Ayrıca üstüne basarak tarihi yerlere girmemezi istiyor… Kimliklerimizi göstermek istiyoruz ama, ilgilenmiyor bile…
Bütün bunların sınır köylerindeki insan kaçakçılığı ve tarihi eser kaçakçılığyla ilgili olduğunu anlıyoruz. Biz zaten o yöne gitmeyecektik ama, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Türkiye sınırları içindeki bir köye gitmemizin engellenmek istenmesini çok yadırgıyorum…
Akşam namazından sonra, caminin bahçesine karpuzlu, börekli bir sofra kurarak karnımızı doyuruyoruz.
Çadırlarımıza çekildiğimizde, çadırın fermuarlarını içerisinin sıcak olmasına rağmen, iyice kapatıyorum. Çünkü açtığım zaman, karanlıkta mezar taşlarını görüyorum. Cahit Hoca, cami avlularında yatanların muhterem insanlar olduğunu ve çekinmemi söylüyor…
Güzel bir uyku çektikten sonra, ertesi gün yine caminin bahçesinde kahvaltı yapıyoruz. Bize gönderilen kaymaklı sütten bol bol içiyoruz… Bundan sonra yolumuz dağ yollarından ve hep orman içlerinden geçecek…
1. Gün (26 Haziran Pazar)
Çıkış : Lüleburgaz, saat 09:30
Varış : Kofçaz, saat 17:20
Yapılan kilometre : 78,59 km
Bisiklet üzerinde geçen süre : 4:54:47 saat
En yüksek hız : 52,4 km/saat
Ortalama hız : 16 km/saat