Tom Cruise Söyleşisi

Barbaros

Forum Demirbaşı
Kayıt
16 Eylül 2004
Mesaj
593
Tepki
193
Şehir
İstanbul
Hollywood'un yakışıklı ve başarılı aktörlerinden Tom Cruise, "Son Samuray"ın ardından bu hafta gösterime girecek olan "Collateral"le karşımızda. İyi adam olarak görmeye alıştığımız Cruise, "Collateral"de soğukkanlı, psikopat bir kiralık katil olan Vincent'ı canlandırıyor. Bu film için aylarca çalışıp silah eğitimi alan Cruise'un söyleşisi :
Tanınmamış biri olarak kalmayı ve normal bir yaşam sürdürmeyi hiç istediniz mi?
Hayır, aksine tam tersini düşündüm çünkü ben hayatla iç içe olmayı seviyorum. Bulunduğum pozisyonda da insanları tanıyabiliyorum. Çünkü ünlü olsam da yaşamımı bir duvarın arkasında geçirmiyorum. Yaptığım birçok şey beni hayata bağlıyor. Hayatı yaşadım. Çok gezdim. Ve tanıştığım her kişinin benzersiz olduğunu keşfettim.. Normal diyorsunuz. Normal diyebileceğiniz bir insanla henüz tanışmadım. Bunu küçük düşürücü bir şey olarak söylemiyorum. Ve bu sosyal örtüyü kaldırdığınızda incelikleri görüyorsunuz. Gerçekten her insanın anlatacak bir hikayesi var. Her insanın kendi maceraları ve dramları var ve her biri benzersiz.

Peki, karakterinizi nasıl geliştirdiniz?
Michael ile aylarca çalıştım. Silah eğitimi aldım. Vincent gerçekten anti-sosyal biri. Doğruyu söylemek gerekirse bu ülke nüfusunun yüzde 2 buçuğu anti-sosyal. Sadece kaos yaratan farklı insanlar var. Hepimiz hayatımızda bunu bir derece hissetmişizdir. İnsanlara bakıyorum, hep kendi yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorlar. Hayati kararlar verdiklerini düşünüyorlar. Ahlaki değerler çöküyor. Bu kişinin ahlak değerleri nedir? Verdiği kararlara bakıyorsunuz ve ahlaki değerlerini görüyorsunuz. Bunu biliyorsunuz çünkü filmde bunu açıkça görüyorsunuz. O beş kişiyi öldürmenin normal olduğunu düşünüyor. Hatta kendisini haklı bile çıkarıyor; kendi hatası olmadığını, Jaime'nin hatası olduğunu söylüyor. Bunu söylediği zaman ironik ve komik buluyorum. Fakat, onun gibi bir insanın yaptıklarından sorumluluk duymayacağı da doğru. Bu insanları öldürmekte neden haklı olduğunu açıklarken onları yanlış bir şey yaptıkları için öldürdüğünü söylüyor. Ölmeyi hak ettiklerini söylüyor. Sorumluluktan söz etmek ilginç. Hayata karşı, kişilere karşı, hatta en yakınlarına karşı sorumluluklarından kopuyor bazen insanlar. Bir çevrede yarattığınız etkilere bakılınca bu adamın yüksek bir sorumluluk duygusuna sahip olmadığını görüyorsunuz. Adamın tavrı tam onu ben itmedim, kendisi düştü. Ya da onu ben öldürmedim mermiler öldürdü, düşmek öldürdü.. Yapısında öyle bir şey var ki bazı anlarda Max'la bağlantı kuruyor ve onu umursuyor. Böyle zamanlarda buna inanıyor. Böyle anları bulmak ve karakterin geçmişini oluşturmak, senaryonun çatısı içinde sahnelere duygusallık katıyor. Böyle bir karakter oluşturmak benim için bir gerçek ve Michael üzerinde uzun zaman çalıştık. Bu karakteri oynamak, bu özel anları bulmak zor bir iş.

Zor sporları ve tartışmalı rolleri neden seviyorsunuz?
Heyecan veriyor. Aksiyon güç demektir.

Nedeni bu yani?
Çok seviyorum. Nedeni gerçekten bu. Zorlukları, mücadeleyi severim. Bunu yapabilecek miyim duygusunu severim. Keşfetmeyi, zor sporlar yapmayı severim. Fakat şimdi yapmıyorum. Çocukken birtakım çılgınlıklarım oldu. Şöyle bir oyuncak vardı, havaya atıyordunuz, üstünde küçük bir paraşütü vardı ve yere iniyordu. Bunun müthiş bir şey olduğunu düşündüm. Televizyonda da atlayan paraşütçüleri gördüm. Hep paraşütle atlamak istemişimdir. Bir gün yatağımın çarşafını yırttım uçlarına ip bağladım, sırtıma taktım ve çatıdan kendimi atınca yere çakıldım. Daha 4 yaşındaydım. Büyüdükçe bazı şeylerin nasıl yapılması gerektiğini öğrendim.

Peki, filmde neredeyse ölüyormuşsunuz, doğru mu?
Filmde ölüyor muymuşum?

Bir sahnenin çekimleri sırasında yani.
Hayır, bu yanlış.

Bir rol için, bir film için fiziksel olarak ne kadar değişebilirsiniz?
Bilmiyorum, karaktere ve ihtiyaca bağlı bu. Bazen küçük bir değişiklik yeterlidir. Fakat bir senaryoyu okurken bunu nasıl gerçekleştireceğimi düşünmeye çalışırım. Vincent'e bakacak olursak, Michael Mann çok zeki bir filmci. Ona resimler gönderdim, o da tipimi buldu. Bundan çok heyecan duyuyordum. Ona resimler gönderiyordum, yaratmak istediği tip için değişik stiller, değişik varyasyonlar deniyorduk. Saç ve makyajına kadar. İyi iş çıkardı, çok iyi bir karakter yarattı. Bir aktör olarak, karakterin üzerinde çalışırsın, bazen içeriden dışarıdır bazen de dışarıdan içeri. Karakterin gerektirdiklerine bakarım ve onu hissetmek için çalışırım. Neye ihtiyacım olduğu karakterine göre değişir.

Vincent babasından söz ederken kendisinin böyle olmasında payı olduğunu anlıyoruz. Bir baba olarak, çocuğunuzun Vincent gibi olmamasını sağlamak için ne yapmak gerektiğini düşünüyorsunuz.
Bu bütün anne babaların taşıdığı bir endişe. Üzerinde durduğum konular iyi eğitim ve çocuklarımın kendi başlarına düşünmeyi öğrenmelerini sağlamak. Hayatta birçok "meli, malı"lar var. Kabul etmelisiniz. İnanmalısınız. Karşı çıkmalısınız. Ben çocuklarımı bağımsız yetiştiriyorum. Bilgiyi, gerçeği kendileri öğrensin. Scientology (bilim dini), kendine özgü çalışma tekniğiyle bilgi edinmek açısından yardımcı oluyor. Bir de hayatta hangi bilgilerin önemli olduğunu ayırt edebilmek gerek. Başkalarına yardım etmek de hayatta en önemli şeylerden biridir benim için. Yardım etmeyi ve başkalarını da yardım etmeye teşvik etmeyi seviyorum ve beni en çok tatmin eden şey bu. Bir aktör olarak, yönetmene yardımcı olmak istiyorsun, filme yardımcı olmak istiyorsun. Yönetmen aktörlere yardımcı olmak istiyor. Montajcı aktörleri kurtarmak istiyor. Aktörlere yardım etmek, onları topluma yararlı kişiler olmaya teşvik etmek, onlara herşeyi kavrayabilecekleri eğitim vermek değişik kültürlerin yaşamlarını ve tarihlerini öğretmek...

Anneniz sizi bu kadar korkusuz yetiştirmek için ne yaptı?
Benim birşeyler yapmamı engellemedi. Küçük bir çocukken evden çıkıp yürürdüm. Şanslıyım ki annem çok sabırlı bir kadın, çok sevgi dolu bir kadın. Kendisi de korkusuzdu ve benim yaptığım çılgınlıklardan korkmazdı. Hiçbir zaman çığlık atmadı, "Aman tanrım! Kendini öldüreceksin" diye bağırmadı. Derdi ki, "Bak eğer evden gideceksen, gel beni de al ve birlikte maceralara koşalım." Bendeki maceracı ruhu çok çabuk farketti, teşvik etti ve hayatımın bir parçası yaptı.
 
Scudo

Barbaros

Forum Demirbaşı
Kayıt
16 Eylül 2004
Mesaj
593
Tepki
193
Şehir
İstanbul
Bu defa nasıl oldu da kötü adamı oynuyorsunuz, diğer rolleri düşündünüz mü?
Bir sürü farklı rol teklifi geldi. Ama diğerlerinde pek bir şey bulamadım. Bu karakteri çok ilginç buldum. Hikayeyi kışkırtıcı buldum. Vincent ile Max arasındaki dinamizm etkileyici. Konu benim bir kötü adamı oynamak istemem değil yani. Benim yaklaşımım daha çok duygusal. Bir de Michael Mann'la çalışmak istemiştim. Onun bu işi emsalsiz bir şekilde başaracağını biliyordum. Bütün filmlerinde olduğu gibi.

Max ile Jaime'yi birbirine çeken nedir?
Vincent'e baktığımızda, Michael ve benim aklımıza takılan sorulardan biri bu karakterin ne zaman kırılacağıydı. Gerçekten bunu düşünüyorduk çünkü çok ince. Gerçekten çok ince. Benim düşündüğüm şu; Churchill, Hitler'den bahsederken onunla ilgili söylediği şeylerden biri "Onunla hiç karşılaşmadığıma memnunum. Bu küçük şeytanın cazibesine kapılabilirdim" Bu çok güzel açıklıyor bu tür kişileri. Bu kişiler büyük şahsiyetlerdir ancak toplumdan herhangi biri gibidirler. Bazı özel anlar var. Max'a gerçekten önem verdiğini hissediyor. Böyle anlarda Max'ın içinde bazı şeyler oluyor. Bu anın fiziksel ve duygusal karmaşası Vincent'i çarpıyor. Bunu filmde görebiliyorsunuz. Caz kulübünde Vincent iki kurşunla Shabaka'yı vuruyor. İşte bu onun yıkılışı oluyor fakat yine de açık açık değil. Fakat insanın bunun arkasında bir şey var dediği durumlar vardır. Bunlar bizim keşfettiğimiz küçük anlardır. Michael filmde bunu göstermek istedi. O bir esrarengiz karakter. Ne kadarını göstermek çok fazla olur ne kadarını göstermek çok az olur meselesi. Oynadığımız kaliteli bir şeydi ve Michael ustalık ve sanatsal değeri olmasına karar vermişti.

Böyle yoğun bir mesleğiniz varken özel hayatınız nasıl gidiyor?
Hayatın tadını çıkarıyorum. Hem de her gün. Uğraşıp didiniyorum tabii. Hayat kusursuz değil. Biliyorsunuzdur, scientology'den öğrendiklerim var. Bu benim hayatımı, koşullarımı iyileştirmeme yarayan vasıtaları sağlayan uygulamalı bir dinsel felsefe. Bu da bana, bunlar olmadan sahip olamayacağım bir hayattan zevk alma duygusu sağlıyor. Bu yüzden hayat kusursuz değil ama asla kusursuz olmayacağını düşünmemek lazım. Bu da hayat macerasının bir parçası. Neyse ki benim hayattan zevk almak için araçlarım var. Ayrıca işimden de zevk alıyorum. Çocuklarımı seviyorum. İlgilendiğim bir sürü değişik konu var. Benim için işim büyük şans. Şanslı bir insanım, sevdiğim işi yapıyorum. Bu yüzden şikayet etmeye hakkım yok. Hem uzun saatler boyunca çalışıyorum hem de çocuklarıma zaman ayırabiliyorum. İşlerimi, çocuklara zaman ayırabilecek şekilde programlıyorum. Bir denge kurulabiliyor. Bunu yapmak zorundasınız. Neye ne kadar zaman ayıracağınızı bilmelisiniz. Herşeyin yapılabileceği şekilde işlerinizi organize edebilmelisiniz. Bunun da heyecan verici bir yanı var. Çok heyecan verici ve zorlu. Yapımcı olmak baba olmaya çok benziyor. çocuklarım iki tane ama bazen bin kişilik ekibim oluyor.

Sadece yakışıklı görünmek zor mu?
Karakter neyi gerektirirse. "Samurai"da 10 kilo daha ağırdım. Zırhım için, dizlerim için ve karakterin görünüşü için buna ihtiyaç vardı.

Bir filmin başarısı tesadüfe bağlı mıdır? Böyle bir şey olabileceğini düşünüyor musunuz?
Hayatta daha garip şeyler oluyor.

Size garip şeyler oldu mu?
Bana birçok garip şey oldu.

Bunu biraz daha açabilir misiniz? Yoksa olayların olması gerektiği gibi olacağı düşüncesiyle mi yaşıyorsunuz?
Olayların nasıl geliştiğine bağlı bu.

Yaşlandıkça, filmleriniz için yaptığınız tercihler değişiyor mu?
Hayır, demek istediğim her seçim farklıdır. Her parça ile karşılaştığınızda, iyi bir senaryo okuduğunuzda, Michael Mann bana bir şey gönderdiğinde... Bu bir entellektüel karar değil. Önümüzdeki yıllarda neler yapılacağına dair bir planım yok. Herhangi bir şeyi okuduğumda ona bağlanırsam... Fakat genellikle sonradan röportajlar yaparken ben bu filmle neden ilgilendim diye düşünüyorum. Fakat, bunu yapacağım, şunu yapmayacağım diye önceden bir düşüncem yok. Her çeşit filmi seviyorum ve çok farklı türde filmler yapma olanağına sahip olmak istiyorum.

Los Angeles başka bir karakter, bundan söz eder misiniz?
Her şeyden önce bir hikayeyi sinemasal yoldan anlatmak için gerçek bir tutku ve anlayışa sahip olan Michael Mann'a bakmalısınız. Onun bu teknolojiyi geliştirmesini izlemek benim için heyecan verici. Bu hikayede gece çok önemliydi. Ona gidip "hey önümü zor görüyorum" dediğim ışık seviyelerinde çekimler yaptık. Bu işe yarayacak mı diye sordum. Bana derdi ki "Bilmiyorum, deneyeceğiz." Fakat Michael Mann'ın teknoloji yaratma yeteneği sadece teknoloji yaratmış olmak için değildir. Hikayesini daha iyi ve daha net anlatabilmek içindir. Jaime ile beni daha önce hiç görmediğimiz yerlere götürdü. Kendisinin daha önce gittiği yerler, daha önce mutlaka keşfettiği şeyler. Fakat bunlar film için çok önemli şeyler.

Güçlü olduğunuz zaman bütün filmi sırtınızda taşıdığınızı hissediyor musunuz?
Bu işi uzun zamandır yapıyorum. Her zaman kendimden çok fazla şey beklerim. Tecrübemden de çok şey bekliyorum. Yapabildiğim şeyler benim gücüm dahilinde yapabileceklerimin en iyisi. Para da kazandırıyor. Tekrar tekrar tekrar yapıyorum bunu. Fakat bu öyle bir şey ki, çok da keyif alıyorum. Yaptığım işten gerçekten keyif alıyorum. Filme harcanan paradan sorumlu hissediyorum kendimi ve çok seyirci toplayan bir film yapmaya çalışıyorum.

İşinizi çocuklarınıza nasıl anlatıyorsunuz?
Onlar bu işin eğlenceli olduğunu düşünüyorlar. Onlara tam olarak oturup da anlattığımı sanmıyorum. Sadece izliyorlar ve babam burada tellerden sarkıyor ya da annem şurada şunu yapıyor diyorlar. Sadece görüyorlar ve bizim bu işten ne kadar hoşlandığımızı biliyorlar.

Yaptığınızın ne olduğunu merak ediyorlar mı yoksa hiç mi sormuyorlar?
Hayır, o kadar çok çevremizde bulunuyorlar ki. Makyaj odasında... Hazırlanırken... Görüyorlar. Onlara prodüktör, yönetmen ve aktör arasındaki farkları anlattım. Ama hep bu dünya içinde büyüdüler. Böylece öğrenilir şeyler biliyorsunuz. Öyle ailece uzun uzadıya oturup bu işleri konuştuğumuz olmamıştır. Bu komik çünkü ben böyle büyümemiştim. Çok farklı tabii ki. Sinemanın bana birden bire çarptığı anı hatırlıyorum. Sadece hayatımı yaşıyorum. Kendimi, insanların sinema konuştuğu bir ortamda üçüncü bir kişi olarak görmedim. Bu işleri konuşmam, hayatımı devam ettiririm, sadece yaparım. Çocuklar daha küçükken bizleri ekranda gördüklerinde biliyorlardı ki herkesin anne ve babası ekranda, ya da bir dergide yer almıyor. Bunun farkındaydılar.

Scarlet'i seviyor musunuz?
Onu çok seviyorum. Çok müthiş. Çok yetenekli olduğunu düşünüyorum.

Genç aktris olarak umut verdiğini düşünüyor musunuz?
Evet, öyle düşünüyorum. Çok umut veriyor. Hatta umut vermekten de öte. Kristen Dunst'a bakın, Scarlet'e bakın ve Lohan'a bakın. Bence çok yetenekli aktristler var. Fakat bence Scarlet çok yetenekli. Menzilini görebiliyorsunuz.

Onu özel yapan şey nedir?
Bunu açıklayabilmek kolay değil. Birinin benzersiz olduğunu görebiliyorsunuz. Perdede çok fazla kabiliyetli olduğunu, rolünü nasıl oynadığını görüyorsunuz. Bunun dışında nasıl açıklanır bilmiyorum. İlginç bir yanı var ve sahnelerde ilginç seçimler yapıyor. Profesyonel hareket ediyor ve çok değişik bir karakter.

Hatalar yaptınız mı ve bunları nasıl telafi ediyorsunuz?
Ben şanslıyım. Hiçbir zaman hata yapmadım. Tabii ki ben de hatalar yaptım. Elbette insan hata yapar. Her gün hata yaparsınız. Ancak hatalara gömülmezsiniz ve ders alarak yolunuza devam edersiniz. Bu çok önemli. Aktörlere, büroma gelen gazetecilere anlatıyorum. Hatalardan ders alın ve ilerleyin. Fakat dün olanlar için kaygılanmayın. Artık şu an var, bugün ve yarın var önünüzde. Bu yüzden ilerlemeye devam edin ve etmelisiniz de. Ayrıca aktörlük de kendinize hata yapma fırsatı tanımanız gereken bir iştir. Bu hataları istersiniz. Kazaları istersiniz. Bundan korkmayın. Başarısız olmaktan korkmayın. Bu olabilecek en kötü şeydir. Korkunç ve berbat bir durumdur. Öyleyse deyin ki bugün yeni bir gün ve devam edin. Olacaktır.

Hayatını kazanmak için adam öldürmek zorunda olan birini tanıdınız mı? Bu insanların motivasyonu konusunda ne öğrendiniz?
Hayatımda bazı katiller tanıdım ama hiç kiralık katil görmedim. Bu film için hiç kiralık katille çalışmadım. Sadece bazı askerlerle, eski askerlerle çalıştım. Önemli olan Vincent üzerine odaklanarak bu adamın kim olduğunu anlamaktı. Silah eğitimi aldım ve tabancalara çok alıştım. Daha önce hiç ateş etmemiştim. Bu yüzden eğitim çok yardımcı oldu. Michael Mann ile birlikte Vincent'e özgü bir stil geliştirdik. Postacı gibi giyinip çıktığım bazı çalışmalar yaptık. Benim için bütün bu değişik senaryoları kurdular. Değişik kostümler giyip dışarı çıkıyordum. Şehirde Vincent gibi, cinayet planlayan bir katil gibi dolaşıyordum. Çıkış yollarına bakıyordum ve bunun gibi şeyler.

***ekolaysinema***