Derya AKYILDIZ
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 17 Ocak 2006
- Mesaj
- 1.532
- Tepki
- 1.634
- Şehir
- Ataşehir
Sizin çocuğunuz ikinci sınıf mı
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/10b.jpg
Ertuğrul ÖZKÖK
’BU kalp seni unutur mu...’Bir haftadır kafamda bu şarkıyla yatıp kalkıyorum.
Fikret Kızılok’un şarkısı neredeyse hayatımın fon müziği oldu.
Kafamın fonunda hep o şarkı.
Gözümün önünden de gencecik çocuklar geçiyor.
Yıllar önce Şırnak dağlarındaki bir karakolda gördüğüm, göğsünde fişeklikler,
ellerinde G-3 tüfeklerle uyuyan o çocuklar.
İzmirli, Trakyalı, Karadenizli...
Anadolu’nun her şehrinden.
* * *
Kafamdan kovmak istesem de o şarkı galip geliyor.
"Bu kalp sizi unutur mu..."
Dağlarda çarpışanları, şehit düşenleri, bacağını, kolunu, gözünü, ruhunu
kaybedenleri...
Bu kalp, yani hepimizin kalbi, o, yani hepsi...
İçimden muazzam bir koro fışkırıyor. Kendi sesim çoğul koroya dönüşüyor.
"Bu kalpler sizleri unutur mu..."
Sonra oturup zor bir yazı yazmaya başlıyorum.
* * *
Muhatabım önce kendim. Sonra hepimiz.
Yaşadığımız günler, hepimize şunu söylüyor.
"Ezberimizi bozabilmeliyiz."
Ne demek bu?
Yani, kalıplaşmış düşüncelerimizi, önyargılarımızı yıkmayı göze alabilmeliyiz.
Daha açıkça söyleyeyim.
Tabularımızı kendi ellerimizle yıkabilmeliyiz.
Ülkemizin geleceğini, çocuğumuzun istikbalini düşünüyorsak bunu yapmalıyız.
* * *
Mesela, "Vatan sağolsun" diyemeyen anne...
Ona kızmalı mıyız?
Cinayet şebekesi onu "propaganda" malzemesi
olarak kullanmaya çalışabilir.
Ama biz o annenin yakınmasını, şikáyetini, akılcı bir geleceğin ilk adımı haline
getiremez miyiz?
Mesela, terör sorununun en akılcı çözümü nedir diye sorup, akılcı bir cevap
aramak gibi.
Terör örgütünün, acılı anneleri propaganda aracı olarak kullanmaya çalışmasına
sadece öfkelenip kızmak yerine, bu topu nasıl tam tersine çevirebiliriz diye
düşünemez miyiz?
Mesela, onlar yerine biz, dağlarda evladını kaybetmiş annelere seslenerek en
azından onlara şunu sorarak:
"Bakın biz kaybolan evlatlarımız için sesimizi çıkarıyoruz. Peki siz çocuklarınızı
dağa kaldıran, orada helak eden bu cinayet şebekesine niye isyan etmiyorsunuz?
Bizim evlatlarımızın canı can da sizinkilerinki patlıcan mı?"
Sizinkilerin canı, bizimkilerden daha mı az kıymetli?
Evlatlarınızı eli bombalı birer cani haline getiren bu örgütten, bu cinayet
fabrikasından bu kadar mı korkuyor, bu kadar mı çekiniyorsunuz?
Terör örgütü, annelik duygunuzu bile mi sindirdi?
Ben şimdi kendine ’barış annesi’ diyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt
kadınlarına sesleniyorum.
Eğer bu ülkenin şehit anneleri çocuklarına sahip çıkıyor, siz cinayet şebekesine
ses çıkarmıyorsanız bunun bir tek anlamı vardır:
Demek ki siz kendi çocuklarınızı bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşları olarak
görüyorsunuz.
Evet bu soruları biz de onlara soramaz mıyız?
* * *
Tabii şu soruyu da:
"Kendinize barış annesi diyorsunuz, oğlunuz insanların üzerine bomba atıyor,
elinde Kalaşnikof’la insanlara saldırıyor. Bunun adı sahtekárlık değil mi?"
Örgüt propaganda mı yapıyor?
Biz ondan önce davranıp dağda çocuğu ölen anneye ulaşalım.
Önce biz bu soruları sorup cevabını alalım. Türkiye’de birtakım anneler,
çocuklarının hakkını daha yüksek sesle aramaya başladıysa, başka annelerin de
aynı şeyi yapmasını sağlamak gerekir.
En azından onları, annelik görevlerinin, şefkatinin gerekleriyle baş başa
bırakabilmeyi başarmalıyız.
Etkilenmezler mi?
Bir gün mutlaka annelik duygusu galip gelecektir.
* * *
Herkes ezberini bozmaya başladığı zaman, terörün önlenmesi için en gerçekçi
yollar açılabilir.
İşte o nedenle bir kere daha söylüyorum.
Şimdi ezberi bozma zamanı...
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/10b.jpg
Ertuğrul ÖZKÖK
’BU kalp seni unutur mu...’Bir haftadır kafamda bu şarkıyla yatıp kalkıyorum.
Fikret Kızılok’un şarkısı neredeyse hayatımın fon müziği oldu.
Kafamın fonunda hep o şarkı.
Gözümün önünden de gencecik çocuklar geçiyor.
Yıllar önce Şırnak dağlarındaki bir karakolda gördüğüm, göğsünde fişeklikler,
ellerinde G-3 tüfeklerle uyuyan o çocuklar.
İzmirli, Trakyalı, Karadenizli...
Anadolu’nun her şehrinden.
* * *
Kafamdan kovmak istesem de o şarkı galip geliyor.
"Bu kalp sizi unutur mu..."
Dağlarda çarpışanları, şehit düşenleri, bacağını, kolunu, gözünü, ruhunu
kaybedenleri...
Bu kalp, yani hepimizin kalbi, o, yani hepsi...
İçimden muazzam bir koro fışkırıyor. Kendi sesim çoğul koroya dönüşüyor.
"Bu kalpler sizleri unutur mu..."
Sonra oturup zor bir yazı yazmaya başlıyorum.
* * *
Muhatabım önce kendim. Sonra hepimiz.
Yaşadığımız günler, hepimize şunu söylüyor.
"Ezberimizi bozabilmeliyiz."
Ne demek bu?
Yani, kalıplaşmış düşüncelerimizi, önyargılarımızı yıkmayı göze alabilmeliyiz.
Daha açıkça söyleyeyim.
Tabularımızı kendi ellerimizle yıkabilmeliyiz.
Ülkemizin geleceğini, çocuğumuzun istikbalini düşünüyorsak bunu yapmalıyız.
* * *
Mesela, "Vatan sağolsun" diyemeyen anne...
Ona kızmalı mıyız?
Cinayet şebekesi onu "propaganda" malzemesi
olarak kullanmaya çalışabilir.
Ama biz o annenin yakınmasını, şikáyetini, akılcı bir geleceğin ilk adımı haline
getiremez miyiz?
Mesela, terör sorununun en akılcı çözümü nedir diye sorup, akılcı bir cevap
aramak gibi.
Terör örgütünün, acılı anneleri propaganda aracı olarak kullanmaya çalışmasına
sadece öfkelenip kızmak yerine, bu topu nasıl tam tersine çevirebiliriz diye
düşünemez miyiz?
Mesela, onlar yerine biz, dağlarda evladını kaybetmiş annelere seslenerek en
azından onlara şunu sorarak:
"Bakın biz kaybolan evlatlarımız için sesimizi çıkarıyoruz. Peki siz çocuklarınızı
dağa kaldıran, orada helak eden bu cinayet şebekesine niye isyan etmiyorsunuz?
Bizim evlatlarımızın canı can da sizinkilerinki patlıcan mı?"
Sizinkilerin canı, bizimkilerden daha mı az kıymetli?
Evlatlarınızı eli bombalı birer cani haline getiren bu örgütten, bu cinayet
fabrikasından bu kadar mı korkuyor, bu kadar mı çekiniyorsunuz?
Terör örgütü, annelik duygunuzu bile mi sindirdi?
Ben şimdi kendine ’barış annesi’ diyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt
kadınlarına sesleniyorum.
Eğer bu ülkenin şehit anneleri çocuklarına sahip çıkıyor, siz cinayet şebekesine
ses çıkarmıyorsanız bunun bir tek anlamı vardır:
Demek ki siz kendi çocuklarınızı bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşları olarak
görüyorsunuz.
Evet bu soruları biz de onlara soramaz mıyız?
* * *
Tabii şu soruyu da:
"Kendinize barış annesi diyorsunuz, oğlunuz insanların üzerine bomba atıyor,
elinde Kalaşnikof’la insanlara saldırıyor. Bunun adı sahtekárlık değil mi?"
Örgüt propaganda mı yapıyor?
Biz ondan önce davranıp dağda çocuğu ölen anneye ulaşalım.
Önce biz bu soruları sorup cevabını alalım. Türkiye’de birtakım anneler,
çocuklarının hakkını daha yüksek sesle aramaya başladıysa, başka annelerin de
aynı şeyi yapmasını sağlamak gerekir.
En azından onları, annelik görevlerinin, şefkatinin gerekleriyle baş başa
bırakabilmeyi başarmalıyız.
Etkilenmezler mi?
Bir gün mutlaka annelik duygusu galip gelecektir.
* * *
Herkes ezberini bozmaya başladığı zaman, terörün önlenmesi için en gerçekçi
yollar açılabilir.
İşte o nedenle bir kere daha söylüyorum.
Şimdi ezberi bozma zamanı...