Anadolu'nun birçok sehri aslında bisiklet kullanımının gelişimi için musait. Sağlık bakanlığının yönlendirmeleri ve belediyelerin desteği ile bisikletli ulaşım arttırılabilir.
Ancak istanbul gerçekten büyük ve kalabalık bir şehir ki, gittikçe artan nüfus ve motorlu araç sayısı, bisiklet kullanımını gittikçe zorlaştırıyor. Günde ortalama 300 yeni aracın trafiğe dahil olduğu bir şehirden bahsediyoruz ki yılda yuvarlak 10.000 eder. Bu durumda umutlu olmak mümkün değil.
Ayrica istanbul cografi yapısı nedeniyle bir rampanın bitmeden diğerinin başladığı bir yapıya sahip ki bu da birçok kullanıcıyı bu işten uzaklaştırıyor. Coğu istanbullunun bisiklet olayına girememesinin temel nedeni rampalar.
Bisiklet kullanırken, durakta bekleyen insanların, yolda yürüyenlerin, çarşıda pazarda gezenlerin beni gördüğünde imrenerek baktıklarını görüyorum. Buna özenen, isteyen birçok insan var aslında. Adam belki bir donem çocukluğunda kullanmış, sonra is güç evlilik derken kendine yakıştıramamıs, koskoca adamın bisiklette ne işi var demiş, ama bir bisikletli gördüğünde de tatlı tatlı tebessüm etmeden, istek ve özlemle iç geçirmeden edemiyor. Ben göz göze geldiğim insanlarda bunu hissedebiliyorum.
Bizde şu "elalem ne der" olayı var ya, işte bu her konuda çok buyuk engel.
Mesela prototipimiz Ahmet Bey olsun.
Ahmet bey, evli ve üç çocuk babasıdır. Orta ölçekli bir esnaftir, bir dükkan işletmekte ve 2 calışanı vardır. Ahmet bey doblo kullanır. Hafta sonu bir pazarı vardır ve hafta içi sabah 8 aksam 9 calışır. Çocuklardan biri 5, biri 9, en büyüğü 11 yaşındadır. Eşi kapalı bir ev hanımıdır. Dükkan komşuları vardır. Aile bazında da bu kişilerin komşuluk ilişkileri gelişmiştir. Pazar günleri yazın genelde yakin bir yere gidip piknik mangal yaparlar, kışın ise genelde çocuklar üşümesin ve sağa sola bakınsın, değişiklik olsun diye avm'ne giderler. Eşinin de ihtiyaci vardir buna.
Şimdi, bisiklet kullanırsa, Ahmet bey kanalında kurgularımızı yapalım:
Ahmet beyin sokağındaki esnaf komşuları ne der, nasıl düşünür? Ahmet beyin yoksa işleri mi bozulmuştur?
Ara sıra akşamları misafircilik oynadıkları aile dostları ve akrabaları ne düşünür? Herkes sıfır wv caddy alırken Ahmet bey bisiklete mi binsindir?
Çocuklar nasıl bakar bu olaya? Okulda arkadaşları çocuklarla dalga geçer mi?
Müşterileri Ahmet beyi küçümser mi, dalga geçer mi?
Esi ne der, Ahmet bırak su bisikleti, bak küçücük çocuklarımız var. Ya bir şey olursa?
Ahmet beyin bisiklet kullanıyor olması onu çalışanlarının karşısında küçük düşürür mü?
Ahmet bey aslında çocukluğunda ve daha sonra bir süre bisiklet kullanmıştır ve bunlar hayatinin en mutlu günleri olmuştur. Çocukluğu Eyüp'te geçmiştir ve arkadaşlarıyla Eminönü, Sirkeci, Karaköy'e gitmiştir, ne günlerdir onlar. Hep aklının bir kenarında olmuştur bisiklet. Şimdi olsa yine binecektir. Ama su sayılan faktörler içerisinde mümkün müdür? Zaten 40a da merdiven dayamıştır artık, 1.75 boylarında, 95 kilodur. Yakışmayacağını düşünür, yorulacağını düşünür, beyninin bir tarafına, derinliklerine iter ve doblosuna atlayıp İstanbul trafiğinde eziyet çekmeye devam eder, kilolarıyla, mutsuz bir şekilde.
Örnekler arttırılıp, çesitlendirilerek zenginleştirilebilir. Bunun beyaz yakalı, ücretli çalışan, fabrikada işçi, iş adamı gibi örneklerinde durum yer yer farklılık gösterse de temelde sorun hep aynıdır.
El alem ne der?