Emre Sefa SEFER
Daimi Üye
- Kayıt
- 26 Eylül 2013
- Mesaj
- 210
- Tepki
- 342
- Yaş
- 30
- Şehir
- İstanbul
- İsim
- Emre Sefa SEFER
- Bisiklet
- Merida
Biliyorum ya da hissediyorum. İstanbul'da bisiklet sürmeye devam edersem bir ya da bir kaç sonraki kazada öleceğim.
Defalarca bisiklet kazası geçirdim. Kendi kendime yaptığım kazalarda en fazla dirseğim yara oldu jant telim kırıldı. Ancak bunlarla bitmiyor. Defalarca araba çarptı bana. Her seferinde arkadan çarptılar. Hatam yoktu hiç birinde ama hepsinde haksız olduğum söylendi maddi manevi fiziksel hasarlar bana çarpan insanların yanına kaldı. Yeter artık, lütfen! Kendimi haklı çıkarmama gerek yok, çünkü haklıyım! Sadece yasal hakkım olan sağ şeridi kullanıyorum bisikletim ile. Hatta o kadar ki beni tanıyanlara sorun, bisikletli bisikletsiz kırmızı ışıkta ge çmem, kasksız sürmem, insanlara yol veririm. Hatta bir keresinde Kadıköy rıhtımda yayalara yol verdim diye arkamdan gelen kadın sürücünün taciz ve küfürlerine maruz kaldım. Dedim ya, kırmızı ışıkta bile geçmem, aslında çokta kuralcı değilim ama yaşadığım olaylardan sonra kırmızı ışıkta geçmeye gerçekten korkuyorum.
Geçirdiğim önemli kazaları yazayım, anlatmak istiyorum, rahatlamaya ihtiyacım var. Aslında sayamayacağım kadar çok kaza geçirdim, çünkü neredeyse her gün İstanbul'da bisiklet kullanıyorum.
-----
Önem verdiğim ilk kaza Rami'de eski edirne asfaltında oldu. Bisikletimle arabalarla birlikte kırmızı ışıkta bekledim. Trafik sıkışıktı. Önümde arkamda arabalar vardı. Yeşil ışık yandı, önümdeki araba gazladı gitti, ben ise hız almak için pedala bastığımda arkamdaki kadın sürücü çoktan gaza basmış bir iki metre bisikletimle beni sürüklemişti. Bu da yetmezmiş gibi arabadan inmesini, polis çağıracağımı söylediğimde bana küfredip gitti. Karakola gidip şikayetçi oldum... Sonuç ne mi; geldi, benim ona küfür ettiğimi söyledi(bir kadına, hem de tanımadığım bir kadına küfür ettiğimi söyledi), benden şikayetçi olmak istedi. Karşılıklı olarak birbirimizden şikayetçi olduk, bir kaç hafta sonra savcılıktan gelen kararda önemsiz bir şey olduğu için olayın mahkemeye çıkmayacağı söylendi ve bir şekilde kapandı gitti. Sonuç ; 400 lira jant takımı.
-----
İkinci önem verdiğim kaza ise Unkapanı köprüsünde Karaköy istikametine giderken oldu. Yine sağ şeritte ilerliyorum, Karaköy'e gidiyordum, öğrenci pasosu çıkaracaktım. Köprünün ortalarına doğru bir şey oldu, kendimi önce iki üç metre havada sonra ise yerde sürüklenirken buldum. Arkadan araç çarpmıştı yine, o kadar hızlıydı ki bisikletimin arka jantı aracın tamponuna sıkışmıştı ve bisikletin üstünden uçmuştum. Bisiklet ise aracın tamponunda köprünün sonuna kadar yoluna devam etmişti. Kendime geldiğimde gözlerimden yaş geliyor kuyruk sokumum tarif edilemez bir acı ile kaplanmıştı. Havalanıp yere düştüğümde kalçamın üstüne düşmüş ve sürüklenmiştim. Motorcu bir abimiz sağ olsun hemen arkamda yolu kesmiş yanıma gelmişti. Ambulansı çağırdı, sakin olmamı söyledi, ne mümkün! Çantamı çıkarmak istediler, çıkaramadılar, keselim dediler ama çantamı bir önceki akşam satın almıştım, kesmelerine izin vermedim. Ambulansa aldılar beni, bisikletim orada kaldı, polis geldi mi gelmedi mi bilmiyorum. Hastaneye gittiğimde zedelenmelerden başka bir şeyim olmadığını kalçamın zamanla düzeleceğini söylediler. Hastanede yatarken bana çarpan aracı kullanan adamın babası geldi ve ''Kader böyle şeyler, sen şikayetçi olma.'' dedi, ''Ne demek kader! Ölüyordum ben! Şikayetçi olacağım tabiki.'' deyince hastaneden çıkıp karakola gitmiş ve benden şikayetçi olmak istemiş. Şikayetçi olmak istediği şey ise ''Araç yolunda bisiklet kullanıyor olmam.'', bre kafir! Sağ şeritte sürüyorum! Adamın şikayetini kabul etmemişler, ifade vermeye gittiğimde öğrendim. Neyse hastaneden çıktım ifade vermeye gittim, hastanede alınan ifademdeki yanlışlıkları düzelttim ve maddi hasarımın karşılanması ile uzlaşabileceğimi söyledim. Maddi hasarım ise =3000TL= kadardı. Karşı taraf kabul etmedi. Giden benim bisikletim oldu tabiki. Şimdi ne mi oldu... 2015 in 5inci ayında olan olayın mahkemesini 2016 3üncü ayına verdiler. Hala hasarımın karşılanmasıyla uzlaşacağımı söylüyorum. Ama adamlar kabul etmiyor, çünkü biliyorlarki mahkeme bu tür konuları önemsemeyecek ve olan yine bana olacak. Onlar bir şekilde yırtacak.....
-----
Son olayım ise 30.10.2015 yani geçtiğimiz Cuma günü yaşandı. Bir gün önce 70km.lik bir antreman yapmak istediğimi yazdım facebook grubumuza, Fatih'ten Beylikdüzü'ne gidip geri gelecektim. Gittim, geri gelemedim. Kaza günüyle ilgili hiç bir şey hatırlamıyorum. Çünkü hafıza kaybı yaşadım. Olay gününü kesinlikle hatırlamıyorum, hatta o kadar ki antreman yapacağımı facebook a yazdığım durum güncellemesinden hatırladım. Fatih'ten Beylikdüzü'ne gitmişim. Dönüşte Torium AVM karşısında yine araba çarpmış bana. -mış olarak anlatıyorum çünkü ben hatırlamıyorum, sonradan öğreniyorum. Ambulans çağırılmış, hastaneye kaldırılmışım. Vücudumdaki morlukların yaraların haddi hesabı yok. Bir gün hastanede yattım. Hastaneden çıkınca ilk işim bisikletimin nerede olduğunu ve bana kimin çarptığını öğrenmek olacaktı. Öğrenemedim. BİSİKLETİM ŞU AN NEREDE BİLMİYORUM. KAZA ANINDA BİRİSİ ALMIŞ. GÖTÜRMÜŞ. KİM BİLMİYORUM. Polis gelmiş mi bilmiyorum. Hastanede adli olay raporu yazılmış, Beylikdüzü Merkez'e göndermişler... Gittim dedim böyle böyle bir olay var. DALGA GEÇTİLER. Diretince ilgilendiler, evet var böyle bir olay ancak bize hastaneden bir belge gelmedi, ayrıca kaza raporu da yok dediler. Yaşadığım kazayla ilgili hiç bir belge hiç bir tutanak tutulmamış. Olay yerine giden polis var mı yok mu belli değil... Şikayetçi oldum ama kimden olduğumu bilmiyorum. Bana çarpan araç diye şikayetçi oldum. Aslında bir plaka var, ambulans raporunda kazaya karışan araç olarak yazılmış ''34 ACD 91'' plakalı araç. Karakoldan ulaştılar sahibine, adam bana çarpmadığını aksine yardım etmek için durduğunu söyledi. Ne kadar yalan ne kadar doğru bilinmez. İfade verecekmiş yarın... Kim bilir ne diyecek... Bisikletim Corratec Dolomiti 105-5800 siyah kırmızı...
----
Kim bilir bisikletim nerede
Kim bilir beni ezip geçen insan nerede
Kim bilir adalet nerede
Kim bilir yaşamım nerede
Kim bilir neredeyim ben
Neredeyim ben!
Nerede!
Yeter artık, lütfen.
Ölmek istemiyorum!
Defalarca bisiklet kazası geçirdim. Kendi kendime yaptığım kazalarda en fazla dirseğim yara oldu jant telim kırıldı. Ancak bunlarla bitmiyor. Defalarca araba çarptı bana. Her seferinde arkadan çarptılar. Hatam yoktu hiç birinde ama hepsinde haksız olduğum söylendi maddi manevi fiziksel hasarlar bana çarpan insanların yanına kaldı. Yeter artık, lütfen! Kendimi haklı çıkarmama gerek yok, çünkü haklıyım! Sadece yasal hakkım olan sağ şeridi kullanıyorum bisikletim ile. Hatta o kadar ki beni tanıyanlara sorun, bisikletli bisikletsiz kırmızı ışıkta ge çmem, kasksız sürmem, insanlara yol veririm. Hatta bir keresinde Kadıköy rıhtımda yayalara yol verdim diye arkamdan gelen kadın sürücünün taciz ve küfürlerine maruz kaldım. Dedim ya, kırmızı ışıkta bile geçmem, aslında çokta kuralcı değilim ama yaşadığım olaylardan sonra kırmızı ışıkta geçmeye gerçekten korkuyorum.
Geçirdiğim önemli kazaları yazayım, anlatmak istiyorum, rahatlamaya ihtiyacım var. Aslında sayamayacağım kadar çok kaza geçirdim, çünkü neredeyse her gün İstanbul'da bisiklet kullanıyorum.
-----
Önem verdiğim ilk kaza Rami'de eski edirne asfaltında oldu. Bisikletimle arabalarla birlikte kırmızı ışıkta bekledim. Trafik sıkışıktı. Önümde arkamda arabalar vardı. Yeşil ışık yandı, önümdeki araba gazladı gitti, ben ise hız almak için pedala bastığımda arkamdaki kadın sürücü çoktan gaza basmış bir iki metre bisikletimle beni sürüklemişti. Bu da yetmezmiş gibi arabadan inmesini, polis çağıracağımı söylediğimde bana küfredip gitti. Karakola gidip şikayetçi oldum... Sonuç ne mi; geldi, benim ona küfür ettiğimi söyledi(bir kadına, hem de tanımadığım bir kadına küfür ettiğimi söyledi), benden şikayetçi olmak istedi. Karşılıklı olarak birbirimizden şikayetçi olduk, bir kaç hafta sonra savcılıktan gelen kararda önemsiz bir şey olduğu için olayın mahkemeye çıkmayacağı söylendi ve bir şekilde kapandı gitti. Sonuç ; 400 lira jant takımı.
-----
İkinci önem verdiğim kaza ise Unkapanı köprüsünde Karaköy istikametine giderken oldu. Yine sağ şeritte ilerliyorum, Karaköy'e gidiyordum, öğrenci pasosu çıkaracaktım. Köprünün ortalarına doğru bir şey oldu, kendimi önce iki üç metre havada sonra ise yerde sürüklenirken buldum. Arkadan araç çarpmıştı yine, o kadar hızlıydı ki bisikletimin arka jantı aracın tamponuna sıkışmıştı ve bisikletin üstünden uçmuştum. Bisiklet ise aracın tamponunda köprünün sonuna kadar yoluna devam etmişti. Kendime geldiğimde gözlerimden yaş geliyor kuyruk sokumum tarif edilemez bir acı ile kaplanmıştı. Havalanıp yere düştüğümde kalçamın üstüne düşmüş ve sürüklenmiştim. Motorcu bir abimiz sağ olsun hemen arkamda yolu kesmiş yanıma gelmişti. Ambulansı çağırdı, sakin olmamı söyledi, ne mümkün! Çantamı çıkarmak istediler, çıkaramadılar, keselim dediler ama çantamı bir önceki akşam satın almıştım, kesmelerine izin vermedim. Ambulansa aldılar beni, bisikletim orada kaldı, polis geldi mi gelmedi mi bilmiyorum. Hastaneye gittiğimde zedelenmelerden başka bir şeyim olmadığını kalçamın zamanla düzeleceğini söylediler. Hastanede yatarken bana çarpan aracı kullanan adamın babası geldi ve ''Kader böyle şeyler, sen şikayetçi olma.'' dedi, ''Ne demek kader! Ölüyordum ben! Şikayetçi olacağım tabiki.'' deyince hastaneden çıkıp karakola gitmiş ve benden şikayetçi olmak istemiş. Şikayetçi olmak istediği şey ise ''Araç yolunda bisiklet kullanıyor olmam.'', bre kafir! Sağ şeritte sürüyorum! Adamın şikayetini kabul etmemişler, ifade vermeye gittiğimde öğrendim. Neyse hastaneden çıktım ifade vermeye gittim, hastanede alınan ifademdeki yanlışlıkları düzelttim ve maddi hasarımın karşılanması ile uzlaşabileceğimi söyledim. Maddi hasarım ise =3000TL= kadardı. Karşı taraf kabul etmedi. Giden benim bisikletim oldu tabiki. Şimdi ne mi oldu... 2015 in 5inci ayında olan olayın mahkemesini 2016 3üncü ayına verdiler. Hala hasarımın karşılanmasıyla uzlaşacağımı söylüyorum. Ama adamlar kabul etmiyor, çünkü biliyorlarki mahkeme bu tür konuları önemsemeyecek ve olan yine bana olacak. Onlar bir şekilde yırtacak.....
-----
Son olayım ise 30.10.2015 yani geçtiğimiz Cuma günü yaşandı. Bir gün önce 70km.lik bir antreman yapmak istediğimi yazdım facebook grubumuza, Fatih'ten Beylikdüzü'ne gidip geri gelecektim. Gittim, geri gelemedim. Kaza günüyle ilgili hiç bir şey hatırlamıyorum. Çünkü hafıza kaybı yaşadım. Olay gününü kesinlikle hatırlamıyorum, hatta o kadar ki antreman yapacağımı facebook a yazdığım durum güncellemesinden hatırladım. Fatih'ten Beylikdüzü'ne gitmişim. Dönüşte Torium AVM karşısında yine araba çarpmış bana. -mış olarak anlatıyorum çünkü ben hatırlamıyorum, sonradan öğreniyorum. Ambulans çağırılmış, hastaneye kaldırılmışım. Vücudumdaki morlukların yaraların haddi hesabı yok. Bir gün hastanede yattım. Hastaneden çıkınca ilk işim bisikletimin nerede olduğunu ve bana kimin çarptığını öğrenmek olacaktı. Öğrenemedim. BİSİKLETİM ŞU AN NEREDE BİLMİYORUM. KAZA ANINDA BİRİSİ ALMIŞ. GÖTÜRMÜŞ. KİM BİLMİYORUM. Polis gelmiş mi bilmiyorum. Hastanede adli olay raporu yazılmış, Beylikdüzü Merkez'e göndermişler... Gittim dedim böyle böyle bir olay var. DALGA GEÇTİLER. Diretince ilgilendiler, evet var böyle bir olay ancak bize hastaneden bir belge gelmedi, ayrıca kaza raporu da yok dediler. Yaşadığım kazayla ilgili hiç bir belge hiç bir tutanak tutulmamış. Olay yerine giden polis var mı yok mu belli değil... Şikayetçi oldum ama kimden olduğumu bilmiyorum. Bana çarpan araç diye şikayetçi oldum. Aslında bir plaka var, ambulans raporunda kazaya karışan araç olarak yazılmış ''34 ACD 91'' plakalı araç. Karakoldan ulaştılar sahibine, adam bana çarpmadığını aksine yardım etmek için durduğunu söyledi. Ne kadar yalan ne kadar doğru bilinmez. İfade verecekmiş yarın... Kim bilir ne diyecek... Bisikletim Corratec Dolomiti 105-5800 siyah kırmızı...
----
Kim bilir bisikletim nerede
Kim bilir beni ezip geçen insan nerede
Kim bilir adalet nerede
Kim bilir yaşamım nerede
Kim bilir neredeyim ben
Neredeyim ben!
Nerede!
Yeter artık, lütfen.
Ölmek istemiyorum!