Eskişehir:
-Dehşet bir gürültü çıkararak (konuşmanız bile mümkün olmayabiliyor) ve alçak irtifada, inen yada kalkmakta olan ancak hiç kimsenin dikkatini çekmeyen ve başını kaldırıp da "ne geçiyor?" diye bakmadığı savaş uçakları.
-Yeterince önem verilmediğini düşündüğüm (reklamsal anlamda) lületaşı.
-Kendisini çok sevdiğim halde, "çiğbörek evi" tabir edilen yerlerde az içerikli ve aşırı yağlı bir şekilde yapıldığı için oralarda yemeği tercih etmediğim çiğböreği.
-Sinyali tam dönerken veren yada hiç vermeyen sürücüleri (ki bu sürücüler çoğu şehir için geçerli).
-Kışın, sanırım estetik(!) olsun diye şehir merkezinden bir türlü temizlemedikleri buzu-karı.
-Ankara'ya özenen kuru ayazı.
-Kullanılamayacak şekilde küçük ve biçimsiz yapılmış kaldırımları ve bunları zaten kullanmadan kendini araç zannederek yolun ortasından giden yayaları.
-Bir yerde inşaat gibi bir çalışma varsa eline çekirdeğini alıp, çalışma alanının etrafına dizilip izleyen meraklıları.
-Şehiriçi ulaşımı belli noktalarda felç eden, şehri tam göbeğinden kesen Ankara - Haydarpaşa tren hattı.
-Kalabak suyu.
-Yeraltındaki sıcak su kaynakları ve bunları kullanan otel ve hamamları. (Termal hotel şeklinde isimlerini görebilirsiniz.)
-Eskilerin meşhur dedikleri Karabayır karpuzu. (Ancak kendilerini bir türlü istenilen şekilde yetiştiremedim, hep yamuk yumuk ve küçük oluyorlar.)
-Yazılıkaya'sı (Midas Anıtı).
...vs. şeklinde gidiyor.
Genelde olumsuzluklarını alarak yazdım. Ama değişen bir şey yok, ben yine de seviyorum memleketimi.
-Dehşet bir gürültü çıkararak (konuşmanız bile mümkün olmayabiliyor) ve alçak irtifada, inen yada kalkmakta olan ancak hiç kimsenin dikkatini çekmeyen ve başını kaldırıp da "ne geçiyor?" diye bakmadığı savaş uçakları.
-Yeterince önem verilmediğini düşündüğüm (reklamsal anlamda) lületaşı.
-Kendisini çok sevdiğim halde, "çiğbörek evi" tabir edilen yerlerde az içerikli ve aşırı yağlı bir şekilde yapıldığı için oralarda yemeği tercih etmediğim çiğböreği.
-Sinyali tam dönerken veren yada hiç vermeyen sürücüleri (ki bu sürücüler çoğu şehir için geçerli).
-Kışın, sanırım estetik(!) olsun diye şehir merkezinden bir türlü temizlemedikleri buzu-karı.
-Ankara'ya özenen kuru ayazı.
-Kullanılamayacak şekilde küçük ve biçimsiz yapılmış kaldırımları ve bunları zaten kullanmadan kendini araç zannederek yolun ortasından giden yayaları.
-Bir yerde inşaat gibi bir çalışma varsa eline çekirdeğini alıp, çalışma alanının etrafına dizilip izleyen meraklıları.
-Şehiriçi ulaşımı belli noktalarda felç eden, şehri tam göbeğinden kesen Ankara - Haydarpaşa tren hattı.
-Kalabak suyu.
-Yeraltındaki sıcak su kaynakları ve bunları kullanan otel ve hamamları. (Termal hotel şeklinde isimlerini görebilirsiniz.)
-Eskilerin meşhur dedikleri Karabayır karpuzu. (Ancak kendilerini bir türlü istenilen şekilde yetiştiremedim, hep yamuk yumuk ve küçük oluyorlar.)
-Yazılıkaya'sı (Midas Anıtı).
...vs. şeklinde gidiyor.
Genelde olumsuzluklarını alarak yazdım. Ama değişen bir şey yok, ben yine de seviyorum memleketimi.