Ahmet Can Yakışır
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 8 Kasım 2008
- Mesaj
- 749
- Tepki
- 1.119
- Yaş
- 39
- Şehir
- Maltepe / İstanbul
- Bisiklet
- Sedona
herkese merhabalar;
öncelikle az sonra vereceğim rahatsızlık için, bu yazıyı yazmamda hiç bir şekilde payı olmayan arkadaşlardan özür dilemek istiyorum. ancak son zamanlarda başıma gelen birtakım olaylar, beni böyle birşey yazmaya itti. yıllardır diğer bisikletçilerle bir araya geldiğimde; gerek bu tutkuya yeni bağlanmakta olan küçük kardeşlerime, gerekse de benim yaşım kadar bisiklete binmişliği bulunan abilerime karşı her zaman mütevazı ve saygılı oldum. bunu bilenler çok iyi bilir. sadece bisikletçiler camiasında değil, hiç bir ortamda kendimi övmeye gerek duymadım. "ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" düsturunu benimseyerek sadece icraatimle kendimi gösterdim; gören gördü ve hakkımı verdi, göremeyene de zorla kendimi kanıtlamaya çalışmadım.
ama insan bir yerden sonra öyle muamelelerle karşılaşabiliyor ki; artık hakikaten sabrı taşıyor. aşağıda yazacaklarım da bunun bir sonucudur; bunu yazmamda hiç bir şekilde payı bulunmayan büyük-küçük, tecrübeli-acemi bütün diğer bisikletçileri tenzih ediyorum...
---
çocukken her türden bisikletim oldu, mtb'ye olan tutkum diğer bütün türlerin üzerindeydi.
bir bianchi'm vardı; modifiye ede ede her yıl donanım olarak bir öncekinden apayrı bir bisiklet sürüyordum.
yanımda bir pompa dahi olmadan, enerjimi verimli kullanmakla ya da harita okumakla ilgili hiç bir şey bilmiyorken; çocuk aklımla sırf eğlencesine 20-30 km uzaktaki yerlere gider gelirdim.
18'imi doldurur doldurmaz ehliyet aldım, bisiklet tutkumu araba sevdasına sattım. onu da çok güzel öğrendim, ama aklım bir şekilde hep bisiklette kalıyordu.
üniversite öğrencisiyken çok kısıtlı bir bütçeyle çelik kadrolu bir bisiklet aldım; üzerindeki kıytırık donanımlarla çıkmadığım dağ bayır kalmadı, kadrosu çatlayana kadar kullandım.
sonunda böyle olmayacak dedim; 2 ay boyunca elime para geçtikçe 2. el parça topladım, sonunda borca harca bulaşıp tam bir bisiklete sahip oldum, borcumu 3 ayda kapattım.
şimdi bisikletimin hala eksikleri var, benimse ne bir formam, ne de kaskım var.
bisiklete 2 ay önce başlayıp da bütün donanımlarını eksiksiz alan bazı adamlar var; beni kasksız, şort ve tişörtle kadrosunda hiç bir yazı olmayan bisikletimi sürerken görünce adam yerine koymuyorlar.
hey insanlar! ben tırmanmayı da, inmeyi de, uzun yol yapmayı da, şehir trafiğinde ilerlemeyi de kendini bisikletçi sanan bazı hanımevlatlarından çok daha iyi biliyorum. siz teknik detaylardan ne kadar anlarsınız bilemem ama, her bir parçasını özenle seçtiğim bisikletime de oldukça güvenirim.
bu forumda ileri sürüş teknikleriyle ilgili kaç tane yazım var; gönül isterdi ki her birini öyle destanlar yazarak değil de videolarla, görsellerle anlatabilseydim. ama bunu yapacak imkanım olsaydı, önce gider kendime bir forma alırdım.
şimdi mezun olmanın son aşamasındayım, yakındır ben de kendi paramı kazanmaya başlarım. o zaman karbon kadrolusunu da alırım, bu sefer bazılarının gözünde bir anda en iyi bisikletçi ben olurum.
peki beni sırf altımdaki bisikletle, üzerimdeki kıyafetle değerlendiren bu adamları, ben o zaman adam yerine koyar mıyım?..
doğaya saygı göstermenin en güzel yollarından biri olan, fitness salonlarından çok daha güzel bir spor imkanı sunan, insanı her açıdan geliştiren şu güzelim iki tekerlekliyi bile şekilciliğinize, gösterişçiliğinize, sidik yarışınıza kattınız ya; ben daha size ne diyeyim...
mütevazılık da bir yere kadar, haddinizi bilin.
öncelikle az sonra vereceğim rahatsızlık için, bu yazıyı yazmamda hiç bir şekilde payı olmayan arkadaşlardan özür dilemek istiyorum. ancak son zamanlarda başıma gelen birtakım olaylar, beni böyle birşey yazmaya itti. yıllardır diğer bisikletçilerle bir araya geldiğimde; gerek bu tutkuya yeni bağlanmakta olan küçük kardeşlerime, gerekse de benim yaşım kadar bisiklete binmişliği bulunan abilerime karşı her zaman mütevazı ve saygılı oldum. bunu bilenler çok iyi bilir. sadece bisikletçiler camiasında değil, hiç bir ortamda kendimi övmeye gerek duymadım. "ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" düsturunu benimseyerek sadece icraatimle kendimi gösterdim; gören gördü ve hakkımı verdi, göremeyene de zorla kendimi kanıtlamaya çalışmadım.
ama insan bir yerden sonra öyle muamelelerle karşılaşabiliyor ki; artık hakikaten sabrı taşıyor. aşağıda yazacaklarım da bunun bir sonucudur; bunu yazmamda hiç bir şekilde payı bulunmayan büyük-küçük, tecrübeli-acemi bütün diğer bisikletçileri tenzih ediyorum...
---
çocukken her türden bisikletim oldu, mtb'ye olan tutkum diğer bütün türlerin üzerindeydi.
bir bianchi'm vardı; modifiye ede ede her yıl donanım olarak bir öncekinden apayrı bir bisiklet sürüyordum.
yanımda bir pompa dahi olmadan, enerjimi verimli kullanmakla ya da harita okumakla ilgili hiç bir şey bilmiyorken; çocuk aklımla sırf eğlencesine 20-30 km uzaktaki yerlere gider gelirdim.
18'imi doldurur doldurmaz ehliyet aldım, bisiklet tutkumu araba sevdasına sattım. onu da çok güzel öğrendim, ama aklım bir şekilde hep bisiklette kalıyordu.
üniversite öğrencisiyken çok kısıtlı bir bütçeyle çelik kadrolu bir bisiklet aldım; üzerindeki kıytırık donanımlarla çıkmadığım dağ bayır kalmadı, kadrosu çatlayana kadar kullandım.
sonunda böyle olmayacak dedim; 2 ay boyunca elime para geçtikçe 2. el parça topladım, sonunda borca harca bulaşıp tam bir bisiklete sahip oldum, borcumu 3 ayda kapattım.
şimdi bisikletimin hala eksikleri var, benimse ne bir formam, ne de kaskım var.
bisiklete 2 ay önce başlayıp da bütün donanımlarını eksiksiz alan bazı adamlar var; beni kasksız, şort ve tişörtle kadrosunda hiç bir yazı olmayan bisikletimi sürerken görünce adam yerine koymuyorlar.
hey insanlar! ben tırmanmayı da, inmeyi de, uzun yol yapmayı da, şehir trafiğinde ilerlemeyi de kendini bisikletçi sanan bazı hanımevlatlarından çok daha iyi biliyorum. siz teknik detaylardan ne kadar anlarsınız bilemem ama, her bir parçasını özenle seçtiğim bisikletime de oldukça güvenirim.
bu forumda ileri sürüş teknikleriyle ilgili kaç tane yazım var; gönül isterdi ki her birini öyle destanlar yazarak değil de videolarla, görsellerle anlatabilseydim. ama bunu yapacak imkanım olsaydı, önce gider kendime bir forma alırdım.
şimdi mezun olmanın son aşamasındayım, yakındır ben de kendi paramı kazanmaya başlarım. o zaman karbon kadrolusunu da alırım, bu sefer bazılarının gözünde bir anda en iyi bisikletçi ben olurum.
peki beni sırf altımdaki bisikletle, üzerimdeki kıyafetle değerlendiren bu adamları, ben o zaman adam yerine koyar mıyım?..
doğaya saygı göstermenin en güzel yollarından biri olan, fitness salonlarından çok daha güzel bir spor imkanı sunan, insanı her açıdan geliştiren şu güzelim iki tekerlekliyi bile şekilciliğinize, gösterişçiliğinize, sidik yarışınıza kattınız ya; ben daha size ne diyeyim...
mütevazılık da bir yere kadar, haddinizi bilin.


