mariokaldato
En yeniden bir önce kayit olan adam
- Kayıt
- 1 Ağustos 2015
- Mesaj
- 10.978
- Tepki
- 34.466
- Şehir
- Bursa
- İsim
- Raşit Cumhur Çakın
- Başlangıç
- 1980—81
- Bisiklet
- Merida
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
"Sen
Eyy yağmurun tenini kararttığı,
Kirpiklerine kan ve gözyaşı dolmuş ,
Ve ağlayamayan ruhunda
Özgürlüğün ve adaletin sancağı saklı ütopyaların kadını '!!
Köle isaura!!! ;
seni seviyorum,
Ve
terli alnından öpüyorum seni
Emeğin ve sömürünün nasıra buladığı dudaklarımla!!"
Mario Kaldato
Bir şiirimle başladım yazima.
Fakat bu şiir içinde ne siyaset,
Nede bir aşk barındırıyor.
Hatta içi bomboş bir hediye paketi gibi düşünün bunu ki hayal kırıklığımı anlayasınız.
Kölelik kalkalı uzun yıllar oldu, en son 80 li yıllarda marabalar ile komik ağaların ilginç mucadelelerini anlatan Kemal Sunal filmlerinde görmüştük bu kavramları.
Hatırlayın Zülfo ağayı, Maho ağayı...
Gülümsediniz biliyorum , bende güldüm şu an. Kötü diye tanıtılan o karakterlere hasret kaldık bu zamanlarda.
Kötülüğün sınırlarıda kalktı aslında, Berlin duvarı gibi yıktilar o sınırları...
Bir aktör çok güzel söylemiş, diyor ki "_ Dunya filmlerdeki gibi kötülerle iyilerin savaşlarını anlatsada gerçekte kötülerle dahada kötülerin savaşlarından ibaret"
Adam güzel söylemiş hatta şu an şerefsizlerle dahada şerefsizler, hırsızlarla dahada hırsizlar, zalımlarla zapzalımlar savaşıyor...
Iyiler zaten hiç yok bu savaşta. Geneli ense yapıyor, biraz idealist olanı ise feysbuktan atar yapmakla meşkul..
Aslı taklidinden daha komik derler ya işte. Bizimde dramımız bu maalesef. Gözümüzün önünde koca bir yaşamı yok etmeye bangır bangır savaş davulları çala çala geliyorlar.
Biz napıyoruz? Oturup dizileri izliyor, sosyal medya hesaplarımızdan çok özgürmüşcesine vijdanlarımıza tampon yapan resimler paylaşarak egomuzu tatmin ediyoruz.
Firavun denen karakter birkaçbin yıl öncesinin super kibirli ve halka zulmeden hükümdarı iken modern dunyada her köşe başında bir firavun, bir vezir haman durmadan tek hücreli hayvan misali kendini çoğaltıyor.
Bize dayatılan ana fikir genelde fakirlerin iyi insanlardan oluştuğu ve zenginlerin hepsinin kötü olduğu yönündedir .
Fakat artık durum çok değişti ve fakirler yapamasalarda kafalarında büyük kötülükler kurgulayabilen insanlar olmaya başladılar.
Genelleme yaptığımı sakın düşünmeyin. Tabiki bu bir genelleme değil, gördüğüm olaylardan oluşmuş kanaatimdir.
Aslında bu konuyu nasıl basit ve eğlenceli bir dille anlatabilirim diye tam 4 aydır düşünsemde bir türlü içinden çıkamayıp her zamanki gibi mario kaldato felsefesi ile yallah tazyik usulü anlatacağım.
Yıl m.ö 4000
Yer mısır demokratik firavun cumhuriyeti.
Mekan : öz mısırlı kanarya sever köle emeklileri derneği.
(Taş tablete basılı günlük gazete okuyan yaşlı bir dayı konuşuyor)
:"_ Gördünüz mü la Firavun kendine lüx saltanat arabası yaptırtmış yine . Tam 30 000 mısır altınına iskitlerden ithal etmişler vay anam vayyy. Biz 20 altina geçinmeye çalışalım, sabah akşam yavan lavaş ekmeği yiyelim o gitsin altından yapılı semerli atlara binsin.
Yok arkadaş bu memlekette isyan yok isyan, kayınçom laf söyletmiyor şu firavuna. Neymiş mahaleye taş yol yaptırmışta , efendim o olmasa çamur içinde kalacakmış ayakları felan fışman.
Adama demezler mi "_la zaten ayağında çarık yok, taşa bassan n'olur , çamura bassan n'olur?"
:"_ Dayı boş konuşma, karnımız doyuyorsa kralımız sayesindedir.
Çok kral adam bu firavun. Geçen bir esnafa '_naber kanka?" demiş, esnafta "ooo iyiyim kanka senden naber ? " demiş.
Adamda kibir namına hic birsey yok!! "
"_Yakında kesin bir seçim var ondandır diyecemde mumkun degil zira daha demokrasi icad olmadı. Kesin başka bir iş var bu işte keh keh "
İşin aslı tarihin ne kadar derinliklerine dalarsanız dalın modern dunya ile eski çağların arasında şu farkı görürsünüz;
Eskiden köleler köle olduğunun farkındaydı ve onlara açıkça zulüm edilirdi.
Modern dünyayı antik çağdan ayırd eden en bariz fark ise genelde bilgi toplumları ve onun çakması sanayiileşememiş toplumlarda tam tersi şekilde , halka inanılmaz bir özgürlük fikri benimsetmesi var...
Çünkü artık çarklar daha karmaşık, sistemler daha zeki ve ihtiyaçlar inanılmaz şekilde dayatmalardan ibaret.
Ortalık sosyal medya hesaplarında sabah kahvesini içerken kitap okuyan lümpenlerle dolu.
Kahve icad olmasa acaba ne yapacaktı bu okur-anlamaz arkadaşlar gercekten çok merak ediyorum?
(Tarhana çorbası ve yanında "Cin Ali okumayı söküyor" kitabı enfes durur . Bi deneyin bence keh küh)
Ben kölelik düzeninin durmadan kendini güncellediğini düşünenlerdenim.
Sebebi hakkında bir kaç tezim var, fakat henüz kendim bile kendimi ikna edebilmiş değilim.
Çünkü matbaa icad olduğundan beri toplumlar bilgiye daha kolay ulaşabilir oldular. Bu halk açısından iyi bir sey gibi görünse de efendiler tarafından tehlikeli bir duruma dönüştü.
Bu seferde efendiler o bilgiyi kendi istekleri doğrultusunda yönetmenin yollarını aramaya başladılar.
Bakınız mesela medya tüm dunyayı son 20 yıldır hpnotize edermişcesine ayakta uyutmaya başladı.
Bizdeki ." El alem ne der?" denen güçlü kontrol mekanizması bir anda evrilerek " şimdi tüm elalem beni takip ediyorken sosyal medya hesabımdan ne paylaşssamda daha akıllı ve asi görünsem? "
e dönüşüverdi.
İşte tam olarakta dananın kuyruğu bu noktada koptu bence kanka !
Evini zor geçindiren bir adamın en büyük hobisi internet sitelerinden yeni sezon kreasyonlarına tek tıkla sahip olmak olunca haliyle dahada sömürülmeye müsait oldu.
Hatırlarsınız tarihteki büyük imparatorlukların savaş gemilerini , hani alt katında kölelerin kamçılanarak kürek çektiği zamanlari...
Degil mi ?
İste artık o kamçılar kendini apgereyt ederek tv reklamlarına dönüştü, popo sallayan güzel kadınlarla dolu pop kliplerine dönüştü.
Lüx mekanlardan atılan yer bildirimlerine dönüştü.
En tuhafı maymunlar aslana, soytarılar saygın taklidi yapan beyefendilere dönüştü..
Biraz sert ve acımasız eleştiriler yapmış olabilirim. Haklısında .
Fakat ben insana değil , insanlığın hakkını veremeyene tutuluyorum, kendi beyninde oluşan zindanlara köle olanlara ayar oluyorum. Önyargılarını put edinenlere fitil oluyorum.
Biraz pesimistim evet baya baya nihilistim. Bir türlü genel kanaatlerin ortak paydada buluştuğu o itibar kürklerine ısınamadım.
Ve kölelik denen kavramın artık postmodern bir kimliğe büründüğünü gördükçe uçurtmalarla dolu , masmavi bir gökyüzüyle süslenmiş o lunaparkta olmayı dahada arzuluyorum.
En çokta yeldeğirmenlerine savaş açan don kişota benzemekten korkuyorum.
Düşüncelerimin koskoca bir bozkırda çılgınca bir heyecanla koşmasını istiyorum.
Çağımız bütün araçlarıyla bize kendimizi özgür hissettirmeye çalışırken ben sanki tam yanamamış ıslak kömür dolu bir sobaya kafamı sokuyorum.
Sağ omzumdaki melekler bana durmadan iyi olmakla ilgili telkinlerde bulunurken sol yanımdan böğüren iblislerin pis vesveselerini dinliyorum.
Bu kölelik hissini en çok körükleyen şey bana göre sahip olamadıklarım değil, başkalarının sahip olduğu tüm nesnelerdir.
İşte bu tehlikeli telkin insanın özgürlük ile kölelik yolları arasındaki son kavşaktır.
Bu telkin ile tüm dunyayı esir edebileceğinin farkında olan toplum mühendisleri adı konmamış bu derin vesveseyi artık çok güzel kullanmaya başladılar.
Düşünsenize ; Siz bir ürünle ilgili goggle dan aratma yapıp o malı satın alsanızda iş bittikten sonra her yerde o mal ile benzer hatta daha iyi ve albenili ürünler heryerde karşınıza çıkıyor.
Sonuçta ağız tadıyla aldığınızın hayrını göremeden "acaba acaba?" larla dolu kocaman bir düşünce bombardımanına gark oluyorsunuz...
Şarzdan hiç çıkmayan akıllı telefonlardan "Fredoom" temalı paylaşımlar yapıyoruz mesela.
Mesela fakirlerden ölesiye nefret ettiğimizin farkında mıyız?
Red kid'i değilde Dalton kardeşleri daha sempatik bulan daha fazla değil midir mesela?
Post modern köleliğin en buyuk silahı bence haklı olanın değil güclü olanın sevdirilmesidir.
Sistem bilir ki mahallenin ölesiye dost 6 çocuğunu dövmek mümkün değildir.
O yüzden birine "şucu", ötekine "bucu", bi diğerine sendikalı, ötekisine Harranlı , kalanlarıda gomunist, faşist diye damgayı vuruverir ve tek tek yutar hepsini.
İşte o yüzden özgürlük değil post modern kölelik kazanır savaşı...
Demem odur ki kardeşim ben "bucu" değilim , seninle aynı endişelere sahip bir kardeşinim.
Sana firavunla savaşmak zorunda olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum.
Kısaca köprüden önceki son çıkışta yıkmamız gereken putlar var....
Ya onları yıkacağız yada yok olaçağız...