five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.453
- Tepki
- 3.960
- Yaş
- 52
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
4. gün : Bodrum-Ören
Bugün, bugüne kadar araçla da geçmediğim ve çok merak ettiğim bir yoldan devam ediyordu rotamız. Bir gece önce, yolu telefondaki haritadan (Google Maps) incelemiştik ve heyecanlanıyorduk. Sabah kahvaltıdan sonra Gümbet'ten Bodrum merkezine dik yokuşu çıkmaya başladık. Bir süre denizi göremeyeceğimiz için de güzel manzarada fotoğraf çektik. Bodrum merkezinde içecek ve atıştıracak takviyesi yaptık. Fatih'in önerisiyle ilk kez Powerade denemek üzere ben de bir tane aldım. Merak işte... Normalde eneji içeceklerine pek sıcak bakmıyorum. "Zaten vücutta birikenler var neden dışardan alayım ?" düşüncesiyle. Ama Redbull, Burn vs. sınıfından olmadığını öğrenince denemeye karar verdim.
Bodrum'un içinde bizi gören bir bisikletli yanımıza geldi. Alışveriş sırasında sohbet ettik. Bize sorular sordu ve yolla ilgili bilgiler verdi. Bodrum merkezinden çıkmak için alternatif bir yol gösterdi. Oldukça dik bir yokuşun sonunda da ana yolla birleşti bu yol. Aldığımız bilgiler ve incelediğimiz haritaya göre yol kıyıdan devam etmiyordu. Yalıkavak ayrımını takip ederek Mumcular istikametine doğru dönecektik. Bodrum'un yakınlarındaki taş ocaklarına kadar yol önce yükselip sonra iniyor sonra da tatlı bir eğimle yükselmeye devam ediyordu. Taş ocaklarında verdiğimiz mola sırasında telefonumu kontrol ettim ve Tayfun'un beni 2 kez aramış olduğunu gördüm. Hemen aradım kendisini ve müjdeli haberi aldım. Kimliklerimizi otelde unutmuştuk. Kimlik için ehliyetimi kullandığımdan ve yanımda da başka bir kimlik olmadığından ehliyetimi mutlaka almam gerekiyordu. Tayfun şoförün kimliği belirli bir yere kadar getirebileceğini söyledi. Yalıkavak ayrımına kadar getirmesini rica ettim. Fatih'ten yola devam etmesini istedim. O da bagajı bırakarak gitmemi ve beni burada bekleyeceğini söyledi. Bagajı Fatih'in yanında bırakarak hızla geriye döndüm. Mola öncesi yavaş tempoda çıktığımız tatlı yokuşu yıldırım gibi indim. Amacım fazla zaman kaybetmeden yola devam etmemizdi ve bunun için de hızlı olmalıydım. Yaklaşık 10-15 Km'lik bir yolu geri dönemem gerekecekti. Ben de elimden geldiğince hızlı bir şekilde ana yola ulaşmaya çalışıyordum. Tabi yükümün olmaması da hızımı arttırmamda etkili olmuştu. Yol ayrımına vardığımda etrafta kimseyi göremeyince geç kaldığımı sandım ama kısa sürede erken gelenin ben olduğumu anladım. Bir minibüs yanıma yaklaştı, selamlaştık, şoför beni, ben de onu tanımıştık. Önceki sene yaptığımız İzmir-Bodrum turunda, Bodrum'a geldiğimizde bizi kalacağımız otele bırakırken... (Bayramda yaptığımız sohbette, bu şoförün bizden bahsederken "Bu deliler geçen sene de gelmişti." dediğini aktardı Tayfun )
Sonunda kimliklere kavuşmuştuk.Artık benim Fatih'e en kısa sürede ulaşmam ve yola devam etmemiz gerekiyordu. Çünkü Ören'e daha epeyce yolumuz vardı ve bu yolun ne kadar zor olacağı konusunda fazla bir fikrimiz yoktu. Taş ocaklarına tekrar vardığımda yanımdaki arabadan bir kişinin bana doğru seslendiğini duydum. Önce Fatih'i hem de dinlenirken gördüğü için benim arkada kaldığımız sanarak "Geç kaldın geç kaldın" diye bağırıyordu. Gülümseyerek Fatih'in yanına ulaştım. Bagajı bisiklete bağlayıp yola koyulduk. Yol yukarıya doğru çok zorlamadan çıkıyordu. Biz de bu harika yolun tadını çıkarıyorduk. Bir köyün girişinde küçük bir kahvede çay molası verdik. Yol bilgisi alırken motosikletli bir arkadaşın da durduğunu gördük ve selamlaştık. Dağın başında bir köyde 3 tane 2 tekerlinin buluşmasıydı. Yol deniz seviyesinden yüksekteydi ve biz inmesin diye dua ediyorduk. Çünkü biliyorduk ki eğer inersek tekrar çıkmamız gerekecek. Yolun dağlık kısmı bitip inişe geçtiğimizi fark ettim. Yol bizi uzun ama zorlamayan rampalarla epeyce yükseltmişti. İnmeye başladık. Dik iniş kısa sürer diye beklerken beklediğimden daha uzun sürdü.
Yolun eğimi azalınca mola verdik ve ben her zaman olduğu gibi telefonumdan video çekmeye ve yol ve tur hakkında bilgiler vermeye başladım. Daha önce polis eskortu vb. araçlarını gördüğümüz GPA grubu ile karşılaşmıştık. Video çekmeye devam ettim ve kendilerini selamladım. Yanımızdan geçenlere hem merhaba diyor hem de az önce indiğimiz dik yokuşu "ileride sağlam bir yokuş var ama siz halledersiniz." diyerek haber veriyordum. GPA'cılar yanımızdan birer ikişer geçiyorlardı. Ama ilk grup haricinde çok toplu değillerdi. Tanıdığım yüzler var mı diye bakarken Gürsel Bey'i (Yeşil Bisiklet) fark edip ona da selam gönderdik. Biz de bisikletlerimize bindiğimizde bizim için çok güzel bir manzara vardı. Karşımızda çok geniş katılımlı bir grup ve ters istikamette giden bizler. Herkes bize niye ters gittiğimizi soruyordu. Biz de ters yönde tur yaptığımız söylüyorduk. Yolun bir yerinde karşılaşmayı ummuştuk ve gerçekleştiğine de çok sevinmiştik. Grubun sonlarına doğru arkada olan ve duran iki bisikletlinin yanında durup onlarla da sohbet ettik. Kendi turumuzdan ve GPA'dan konuştuk ve vedalaşıp ayrıldık. GPA'yı çok organize bir tur olarak gördük. Yükleri araçlar taşıdığı için ayrıca bir ağırlık derdiğinin olmaması, polis eskortu ve sağlık aracı vs. gibi imkanların sunulması güvenliği çok arttırıyordu. Keyif daha da artıyordu tabi.
Yolumuz artık daha da düzleşince Fatih'le yan yana hem GPA'yı konuştuk hem de artık bir şeyler yememiz gerektiğini. Denize daha epeyce mesafe vardı, köy bakkalları haricinde de yiyecek bir şey bulma imkanı yoktu. Biz de bir köy bakkalını gözümüze kestirdik ve önündeki masaya sofra kurmak için izin istedik. Bizi geri çevirmedi ve biz de bakkaldan aldığımız nevalelerle mükellef bir sofra kurup karnımızı doyurduk. İşin aslı artık yemek zamanını düzenli tutmamız pedallara güçlü basmamız için önemliydi. Hem dinlenip hem de yemek işini hallettiğimiz için artık yola devam edebilirdik. Ama hala deniz seviyesine inmemiştik ve bu da bir iniş daha demekti. İşte bu iniş tam havanın kararmaya yüz tuttuğu zamana denk gelince Gökova Körfezi'nin muhteşem manzaraları karşımıza çıktı. 2 gün önce karşıdaydık diyerek selamladık karşı kıyıyı. "İşte şuradaydık, buradan geldik... " Ama tabi havanın karardığı gerçeği de aynı şekilde karşımızdaydı. Yolun deniz kıyısından devam edeceğini biliyorduk ama yokuş durumu hakkında bilgimiz yoktu.
İniş sırasında (ve bir gün önce feribotla geçerken uzaktan) gördüğümüz uzun bacaya doğru gidiyordu yol. Kemerköy Termik Santralı'na... Gökova Körfezinin tam ortasına denizin dibine yapılmış bir termik santral. Hangi akla hizmet ettiğini bilmediğim bir termik santral. Neden orada ? Kim önermiş? Nasıl izin verilmiş ? O kadar çok soru var ki sorulabilecek. Ama ortada koskoca bir gerçek var. Şu an o muazzam güzelliğin ortasında dimdik bir baca yükseliyor. Ve dumanlar saçıyor etrafına...
Nüfusla birlikte enerji ihtiyacının artması, hidroelektrik santrallere, termik santrallere, doğal gaz santrallerine ve hatta nükleer santrallere ihtiyaç duyulmasına sebep olsa bile (ki alternatif enerjiler kimsenin aklına gelmiyor nedense) bunların yerinin bu denli "özenli" seçilmesi hangi akla hizmettir anlayabilmiş değilim. En yeşil yerlere termik santral yapalım, bütün dereleri barajlarla göle çevirelim. Doğanın dengesini değiştirelim...
Termik santrali geçen yol deniz kıyısından devam ediyordu. Biz de far ışığında ilerliyorduk. Ören tabelası gördüğümüzde geldik dedik ama deniz tarafına dönen yol gittikçe gidiyor biz ise çevredeki evlerden başka bir yer, bir şehir merkezi göremiyorduk. Bir ara geçip gidiyor olduğumuz sandım. Belediye binasının önünde durup sordum. Bize işaret ettikleri yere ulaşınca, anladım merkeze geldiğimizi. Ama umduğumu gibi bir "merkez" değildi. Kalacak bir yer aradık ve modern görünümlü bir otel bulduk. Parası da oldukça "modern" di. Ama paraya kıyıp kalmaya karar verdik. Bisikletleri koyacak ver sorduğumuzda içerideki koridora (hatta odaya bile) alabileceğimizi söylediler. Fatih'in anlattığına göre, bir gün önce GPA grubundan bazıları bu otelde kalmışlar. Onlar da bisikletleri koyacak yer sorduklarında dışarıda bırakmalarını söylemişler. Bir iki kişi "7 milyarlık bisikleti dışarıda mı bırakacağız ?" diye karşı çıkmış ve bisikletlerini odalarına kadar götürmüşler. Tabi hal böyle olunca bize de pek sorun çıkarmadılar. Biz bisikletleri odalara kadar çıkarmadık ama çıkaranlara da hak verdik.
4. gün : Bodrum(Gümbet) - Ören
Çıkış : 10:00
Varış : 20:15
Mesafe : 94.43 km
Yolda geçen süre : 6.31 saat
Ortalama Hız : 14.46 km/s
En yüksek hız : 55.56 km/s
Gümbet'ten ilk çıkış
http://img521.imageshack.us/img521/9223/img0267d.jpg
http://img826.imageshack.us/img826/76/img0268kd.jpg
http://img517.imageshack.us/img517/9852/img0269kd.jpg
Son Bodrum manzarası
http://img251.imageshack.us/img251/9593/img0270o.jpg
http://img209.imageshack.us/img209/3831/img0272o.jpg
Taş ocağında mola
http://img714.imageshack.us/img714/5668/img0275zg.jpg
http://img530.imageshack.us/img530/1987/img0276j.jpg
http://img340.imageshack.us/img340/2092/img0278ap.jpg
http://img203.imageshack.us/img203/4288/img0279ut.jpg
http://img594.imageshack.us/img594/378/img0280d.jpg
http://img179.imageshack.us/img179/3476/img0281lp.jpg
Moladaki develer
http://img688.imageshack.us/img688/7343/img0282h.jpg
http://img832.imageshack.us/img832/1567/img0283d.jpg
http://img821.imageshack.us/img821/9262/img0284v.jpg
http://img820.imageshack.us/img820/5949/img0285mg.jpg
http://img340.imageshack.us/img340/9407/img0287m.jpg
http://img221.imageshack.us/img221/9476/img0288y.jpg
http://img222.imageshack.us/img222/1399/img0289ff.jpg
http://img826.imageshack.us/img826/1515/img0291pl.jpg
http://img259.imageshack.us/img259/9928/img0292ef.jpg
http://img201.imageshack.us/img201/7527/img0294x.jpg
Gökova'yla yeniden buluşma
http://img529.imageshack.us/img529/9963/img0295ue.jpg
http://img130.imageshack.us/img130/392/img0296vo.jpg
http://img835.imageshack.us/img835/9296/img0299xm.jpg
http://img820.imageshack.us/img820/5913/img0300rq.jpg
Bugün, bugüne kadar araçla da geçmediğim ve çok merak ettiğim bir yoldan devam ediyordu rotamız. Bir gece önce, yolu telefondaki haritadan (Google Maps) incelemiştik ve heyecanlanıyorduk. Sabah kahvaltıdan sonra Gümbet'ten Bodrum merkezine dik yokuşu çıkmaya başladık. Bir süre denizi göremeyeceğimiz için de güzel manzarada fotoğraf çektik. Bodrum merkezinde içecek ve atıştıracak takviyesi yaptık. Fatih'in önerisiyle ilk kez Powerade denemek üzere ben de bir tane aldım. Merak işte... Normalde eneji içeceklerine pek sıcak bakmıyorum. "Zaten vücutta birikenler var neden dışardan alayım ?" düşüncesiyle. Ama Redbull, Burn vs. sınıfından olmadığını öğrenince denemeye karar verdim.
Bodrum'un içinde bizi gören bir bisikletli yanımıza geldi. Alışveriş sırasında sohbet ettik. Bize sorular sordu ve yolla ilgili bilgiler verdi. Bodrum merkezinden çıkmak için alternatif bir yol gösterdi. Oldukça dik bir yokuşun sonunda da ana yolla birleşti bu yol. Aldığımız bilgiler ve incelediğimiz haritaya göre yol kıyıdan devam etmiyordu. Yalıkavak ayrımını takip ederek Mumcular istikametine doğru dönecektik. Bodrum'un yakınlarındaki taş ocaklarına kadar yol önce yükselip sonra iniyor sonra da tatlı bir eğimle yükselmeye devam ediyordu. Taş ocaklarında verdiğimiz mola sırasında telefonumu kontrol ettim ve Tayfun'un beni 2 kez aramış olduğunu gördüm. Hemen aradım kendisini ve müjdeli haberi aldım. Kimliklerimizi otelde unutmuştuk. Kimlik için ehliyetimi kullandığımdan ve yanımda da başka bir kimlik olmadığından ehliyetimi mutlaka almam gerekiyordu. Tayfun şoförün kimliği belirli bir yere kadar getirebileceğini söyledi. Yalıkavak ayrımına kadar getirmesini rica ettim. Fatih'ten yola devam etmesini istedim. O da bagajı bırakarak gitmemi ve beni burada bekleyeceğini söyledi. Bagajı Fatih'in yanında bırakarak hızla geriye döndüm. Mola öncesi yavaş tempoda çıktığımız tatlı yokuşu yıldırım gibi indim. Amacım fazla zaman kaybetmeden yola devam etmemizdi ve bunun için de hızlı olmalıydım. Yaklaşık 10-15 Km'lik bir yolu geri dönemem gerekecekti. Ben de elimden geldiğince hızlı bir şekilde ana yola ulaşmaya çalışıyordum. Tabi yükümün olmaması da hızımı arttırmamda etkili olmuştu. Yol ayrımına vardığımda etrafta kimseyi göremeyince geç kaldığımı sandım ama kısa sürede erken gelenin ben olduğumu anladım. Bir minibüs yanıma yaklaştı, selamlaştık, şoför beni, ben de onu tanımıştık. Önceki sene yaptığımız İzmir-Bodrum turunda, Bodrum'a geldiğimizde bizi kalacağımız otele bırakırken... (Bayramda yaptığımız sohbette, bu şoförün bizden bahsederken "Bu deliler geçen sene de gelmişti." dediğini aktardı Tayfun )
Sonunda kimliklere kavuşmuştuk.Artık benim Fatih'e en kısa sürede ulaşmam ve yola devam etmemiz gerekiyordu. Çünkü Ören'e daha epeyce yolumuz vardı ve bu yolun ne kadar zor olacağı konusunda fazla bir fikrimiz yoktu. Taş ocaklarına tekrar vardığımda yanımdaki arabadan bir kişinin bana doğru seslendiğini duydum. Önce Fatih'i hem de dinlenirken gördüğü için benim arkada kaldığımız sanarak "Geç kaldın geç kaldın" diye bağırıyordu. Gülümseyerek Fatih'in yanına ulaştım. Bagajı bisiklete bağlayıp yola koyulduk. Yol yukarıya doğru çok zorlamadan çıkıyordu. Biz de bu harika yolun tadını çıkarıyorduk. Bir köyün girişinde küçük bir kahvede çay molası verdik. Yol bilgisi alırken motosikletli bir arkadaşın da durduğunu gördük ve selamlaştık. Dağın başında bir köyde 3 tane 2 tekerlinin buluşmasıydı. Yol deniz seviyesinden yüksekteydi ve biz inmesin diye dua ediyorduk. Çünkü biliyorduk ki eğer inersek tekrar çıkmamız gerekecek. Yolun dağlık kısmı bitip inişe geçtiğimizi fark ettim. Yol bizi uzun ama zorlamayan rampalarla epeyce yükseltmişti. İnmeye başladık. Dik iniş kısa sürer diye beklerken beklediğimden daha uzun sürdü.
Yolun eğimi azalınca mola verdik ve ben her zaman olduğu gibi telefonumdan video çekmeye ve yol ve tur hakkında bilgiler vermeye başladım. Daha önce polis eskortu vb. araçlarını gördüğümüz GPA grubu ile karşılaşmıştık. Video çekmeye devam ettim ve kendilerini selamladım. Yanımızdan geçenlere hem merhaba diyor hem de az önce indiğimiz dik yokuşu "ileride sağlam bir yokuş var ama siz halledersiniz." diyerek haber veriyordum. GPA'cılar yanımızdan birer ikişer geçiyorlardı. Ama ilk grup haricinde çok toplu değillerdi. Tanıdığım yüzler var mı diye bakarken Gürsel Bey'i (Yeşil Bisiklet) fark edip ona da selam gönderdik. Biz de bisikletlerimize bindiğimizde bizim için çok güzel bir manzara vardı. Karşımızda çok geniş katılımlı bir grup ve ters istikamette giden bizler. Herkes bize niye ters gittiğimizi soruyordu. Biz de ters yönde tur yaptığımız söylüyorduk. Yolun bir yerinde karşılaşmayı ummuştuk ve gerçekleştiğine de çok sevinmiştik. Grubun sonlarına doğru arkada olan ve duran iki bisikletlinin yanında durup onlarla da sohbet ettik. Kendi turumuzdan ve GPA'dan konuştuk ve vedalaşıp ayrıldık. GPA'yı çok organize bir tur olarak gördük. Yükleri araçlar taşıdığı için ayrıca bir ağırlık derdiğinin olmaması, polis eskortu ve sağlık aracı vs. gibi imkanların sunulması güvenliği çok arttırıyordu. Keyif daha da artıyordu tabi.
Yolumuz artık daha da düzleşince Fatih'le yan yana hem GPA'yı konuştuk hem de artık bir şeyler yememiz gerektiğini. Denize daha epeyce mesafe vardı, köy bakkalları haricinde de yiyecek bir şey bulma imkanı yoktu. Biz de bir köy bakkalını gözümüze kestirdik ve önündeki masaya sofra kurmak için izin istedik. Bizi geri çevirmedi ve biz de bakkaldan aldığımız nevalelerle mükellef bir sofra kurup karnımızı doyurduk. İşin aslı artık yemek zamanını düzenli tutmamız pedallara güçlü basmamız için önemliydi. Hem dinlenip hem de yemek işini hallettiğimiz için artık yola devam edebilirdik. Ama hala deniz seviyesine inmemiştik ve bu da bir iniş daha demekti. İşte bu iniş tam havanın kararmaya yüz tuttuğu zamana denk gelince Gökova Körfezi'nin muhteşem manzaraları karşımıza çıktı. 2 gün önce karşıdaydık diyerek selamladık karşı kıyıyı. "İşte şuradaydık, buradan geldik... " Ama tabi havanın karardığı gerçeği de aynı şekilde karşımızdaydı. Yolun deniz kıyısından devam edeceğini biliyorduk ama yokuş durumu hakkında bilgimiz yoktu.
İniş sırasında (ve bir gün önce feribotla geçerken uzaktan) gördüğümüz uzun bacaya doğru gidiyordu yol. Kemerköy Termik Santralı'na... Gökova Körfezinin tam ortasına denizin dibine yapılmış bir termik santral. Hangi akla hizmet ettiğini bilmediğim bir termik santral. Neden orada ? Kim önermiş? Nasıl izin verilmiş ? O kadar çok soru var ki sorulabilecek. Ama ortada koskoca bir gerçek var. Şu an o muazzam güzelliğin ortasında dimdik bir baca yükseliyor. Ve dumanlar saçıyor etrafına...
Nüfusla birlikte enerji ihtiyacının artması, hidroelektrik santrallere, termik santrallere, doğal gaz santrallerine ve hatta nükleer santrallere ihtiyaç duyulmasına sebep olsa bile (ki alternatif enerjiler kimsenin aklına gelmiyor nedense) bunların yerinin bu denli "özenli" seçilmesi hangi akla hizmettir anlayabilmiş değilim. En yeşil yerlere termik santral yapalım, bütün dereleri barajlarla göle çevirelim. Doğanın dengesini değiştirelim...
Termik santrali geçen yol deniz kıyısından devam ediyordu. Biz de far ışığında ilerliyorduk. Ören tabelası gördüğümüzde geldik dedik ama deniz tarafına dönen yol gittikçe gidiyor biz ise çevredeki evlerden başka bir yer, bir şehir merkezi göremiyorduk. Bir ara geçip gidiyor olduğumuz sandım. Belediye binasının önünde durup sordum. Bize işaret ettikleri yere ulaşınca, anladım merkeze geldiğimizi. Ama umduğumu gibi bir "merkez" değildi. Kalacak bir yer aradık ve modern görünümlü bir otel bulduk. Parası da oldukça "modern" di. Ama paraya kıyıp kalmaya karar verdik. Bisikletleri koyacak ver sorduğumuzda içerideki koridora (hatta odaya bile) alabileceğimizi söylediler. Fatih'in anlattığına göre, bir gün önce GPA grubundan bazıları bu otelde kalmışlar. Onlar da bisikletleri koyacak yer sorduklarında dışarıda bırakmalarını söylemişler. Bir iki kişi "7 milyarlık bisikleti dışarıda mı bırakacağız ?" diye karşı çıkmış ve bisikletlerini odalarına kadar götürmüşler. Tabi hal böyle olunca bize de pek sorun çıkarmadılar. Biz bisikletleri odalara kadar çıkarmadık ama çıkaranlara da hak verdik.
4. gün : Bodrum(Gümbet) - Ören
Çıkış : 10:00
Varış : 20:15
Mesafe : 94.43 km
Yolda geçen süre : 6.31 saat
Ortalama Hız : 14.46 km/s
En yüksek hız : 55.56 km/s
Gümbet'ten ilk çıkış
http://img521.imageshack.us/img521/9223/img0267d.jpg
http://img826.imageshack.us/img826/76/img0268kd.jpg
http://img517.imageshack.us/img517/9852/img0269kd.jpg
Son Bodrum manzarası
http://img251.imageshack.us/img251/9593/img0270o.jpg
http://img209.imageshack.us/img209/3831/img0272o.jpg
Taş ocağında mola
http://img714.imageshack.us/img714/5668/img0275zg.jpg
http://img530.imageshack.us/img530/1987/img0276j.jpg
http://img340.imageshack.us/img340/2092/img0278ap.jpg
http://img203.imageshack.us/img203/4288/img0279ut.jpg
http://img594.imageshack.us/img594/378/img0280d.jpg
http://img179.imageshack.us/img179/3476/img0281lp.jpg
Moladaki develer
http://img688.imageshack.us/img688/7343/img0282h.jpg
http://img832.imageshack.us/img832/1567/img0283d.jpg
http://img821.imageshack.us/img821/9262/img0284v.jpg
http://img820.imageshack.us/img820/5949/img0285mg.jpg
http://img340.imageshack.us/img340/9407/img0287m.jpg
http://img221.imageshack.us/img221/9476/img0288y.jpg
http://img222.imageshack.us/img222/1399/img0289ff.jpg
http://img826.imageshack.us/img826/1515/img0291pl.jpg
http://img259.imageshack.us/img259/9928/img0292ef.jpg
http://img201.imageshack.us/img201/7527/img0294x.jpg
Gökova'yla yeniden buluşma
http://img529.imageshack.us/img529/9963/img0295ue.jpg
http://img130.imageshack.us/img130/392/img0296vo.jpg
http://img835.imageshack.us/img835/9296/img0299xm.jpg
http://img820.imageshack.us/img820/5913/img0300rq.jpg