five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.453
- Tepki
- 3.958
- Yaş
- 52
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
2. gün : Selimiye-Datça
Sabah çok güzel bir kahvaltının ardında bisikletleri hazırladık ve Celalettin'le vedalaşarak köy yolunda pedallamaya başladık. Bir marketten su ve çikolata takviyesi yaptıktan sonra köyden çıktık. Sabah güneşiyle deniz yine harika görünüyordu.
Bugün Datça'ya varmayı planlıyorduk. Hisarönü'den Selimiye'ye kadar olan kısmı aynen geriye döndük. Yolun bu kısmı hem deniz kıyısında hem de orman içinden geçiyordu ve çok keyifliydi. Anayola bağlanınca yol biraz daha genişledi. Marmaris-Datça arasını yıllar öncesinden hatırlıyorum. Benim "yol çok güzel" tanımıma uyan nitelikte, bol virajlı, dar, manzarası muhteşem olan bir yoldu. Daha sonra yapılan çalışmalarla bu virajların çoğu kayboldu, yol genişledi. Manzarası hala muhteşem ama eski hali kalmadı tabi. Yokuşu ise, biz bisikletliler için, (aynen olmasa bile) duruyor.
Yokuşların ilk kilometrelerinde aklımızda olan şey suyumuzun az olduğu ve atıştıracak şeylerin olmadığıydı. İlk rampaya çıkarken karşıda, bir gün önce gidip bugün geldiğimiz yolları görüyorduk. Rampanın tepesine vardığımızda ise çok şaşırdık. Karşı şeridin sağında bir bisikletli bize doğru geliyordu. Çadır vs. epeyce yüklüydü. Yaklaştı, selamlaştık ve 55-60 yaş civarında yabancı bir "abimiz" olduğunu gördük. Abimiz Ukrayna'lıydı. Nereden geldiğini sorunca hikayesini anlattı. Sidney (Avusturalya)'dan yola çıkmış. Anladığımız kadarıyla parça parça dolaşarak Ukrayna'ya gelmiş. Annesini ziyaret etmiş ve Odessa'ya kadar pedallamış. Sonra da Türkiye'ye. Datça'dan o gün hareket etmiş. Marmaris'e gidiyormuş. Oradan da Fethiye'ye devam edecekmiş. Çadırını görüp sorduğumuzda sadece 2 gece çadırda kaldığını söyledi. Gerisi otelde geçmiş.
Vedalaştıktan sonra inişe geçtik ama asıl rampanın devamı karşımızdaydı. Suyumuz sınırlıydı ve yanımızda da yiyecek namına hiçbir şey yoktu. Yokuşun başlarında tempo ile çıkmaya devam ediyorduk ama aslına açlık yavaş yavaş başımıza vurmaya başlamıştık. Suyumuz da bitmişti. Yoldan bir araçtan su istedik. Sağ olsun hemen bir şişe su verdiler bize. İleride de bir çeşme olduğunu söylediler. Suyu paylaştık Fatih'le. Ama açlık, artık bizi oldukça hırpalamaya başlamıştı. Fransa Bisiklet Turu'nu Eurosport'tan izlerken sunucu Caner Bey'in konuğu olan kişinin şu sözü aklıma yer etmişti. "Ne kadar yerseniz o kadar gidersiniz." Evet, açlıktan ilerleyemediğimizi fark ettim. Su kaynağı da arabalar için "biraz ileride" olabilirdi ama bisikletliler için "oldukça ilerideydi.
Kah bisikleti iterek kah sürerek yokuşun sonunu bulduk. Her adımda da bir daha bu kadar aç olmayalım diye söylendik Fatih'le. "Oldukça ileride" olan su kaynağını bulup su eksiğimizi giderdik. Mataraları doldurduk ve inişe geçtik. Yolda, Soğuksu mevkiinde, bir gözlemeci vardı. Önde ben gidiyordum. Klasik olarak "ileride daha iyisi vardır" düşüncesiyle geçtim. Geçiş o geçiş... Aktur'a kadar hiçbir şey yoktu. Aktur levhasını görünce hemen saptık içeriye. Ağaçlık geniş bir alanın sonunda kıyıya vardık. Az sayıda insan sahilde güneşleniyor ve bir ikisi denize giriyordu. Koy harika görünüyordu. Sahil kenarında bir köfteci gördük küçücük tezgahıyla. Fatih, açlıktan gözü dönmüş bir biçimde, hemen köfteciye ikişer köfte (yarım ekmek) söyledi. Biz de deniz manzaralı, gölgede bir masaya yerleştik. Köftelerle birlikte içecekleri de mideye indirdikten sonra, akşam da olmuştu, Datça'ya ulaşabilmek için pedallara daha güçlü asılmaya başladık.
Akşam karanlığı iyice çökmeye başladığında farlarımızı da yakmış sabit bir hızda yola devam ediyorduk. Küçük molalarla birlikte Datça'nın merkezine doğru inmeye başladık. Datça'nın meşhur olduğunu öğrendiğimiz Zekeriya Lokantası'nda enfes bir yemek molası verdik. Daha sonra merkezdeki bir otelle fiyat pazarlığı yaptık. Bisikletleri kapalı bir yere koyduktan sonra Bodrum feribotunun hareket günü ve saatlerini öğrenmeye çalıştık. Biz Pazartesi günü Datça'ya varmıştık. Benim telefonla öğrendiğim hareket günleri Pazartesi, Çarşamba ve Cuma'ydı. Otel resepsiyonuna bunu sorduğumda lobi denebilecek alanda gazete okuyan birisi de söze karışarak yarın (Salı) akşam ek sefer olduğunu söyledi. Bu bilgiye çok sevinmiştik. Bu durumda Salı akşamı Bodrum'da olup Çarşamba sabahı da Bodrum'dan hareket edebilecektik. Bu bilgiyi teyit ettirmek için kime sorabileceğimizi öğrenmek istedik. Söze karışan kişi da "bana sorabilirsiniz" dedi. Meğer feribotun kaptanıymış. Arasak bulamazdık.
2. gün : Selimiye-Datça
Çıkış : 10:00
Varış : 20:00
Mesafe : 84.76 km
Yolda geçen süre : 5.55 saat
Ortalama Hız : 14.31 km/s
En yüksek hız : 64.94 km/s
http://img213.imageshack.us/img213/3227/img0212zy.jpg
http://img178.imageshack.us/img178/931/img0215k.jpg
http://img443.imageshack.us/img443/7260/img0218bn.jpg
Bu levha çok hoşuma giden bir levha "her yön" çok güzel
http://img594.imageshack.us/img594/962/img0219l.jpg
http://img835.imageshack.us/img835/476/img0221jt.jpg
http://img87.imageshack.us/img87/4013/img0222u.jpg
Dün gidip bugün geldiğimiz yollar
http://img844.imageshack.us/img844/8826/img0223n.jpg
Ukraynalı bisikletli abimiz
http://img835.imageshack.us/img835/685/img0224g.jpg
http://img69.imageshack.us/img69/5022/img0225l.jpg
Yolu açık olsun
http://img219.imageshack.us/img219/8454/img0226zo.jpg
Geldiğimiz yollar
http://img207.imageshack.us/img207/5766/img0227fd.jpg
http://img233.imageshack.us/img233/5153/img0229o.jpg
http://img215.imageshack.us/img215/7299/img0231sy.jpg
Aktur manzaraları
http://img245.imageshack.us/img245/4858/img0232vm.jpg
http://img521.imageshack.us/img521/1/img0233sg.jpg
http://img214.imageshack.us/img214/2107/img0234ec.jpg
http://img838.imageshack.us/img838/2001/img0235qj.jpg
Selimiye Datça Harita
http://img217.imageshack.us/img217/6871/selimiyedatca.jpg
Sabah çok güzel bir kahvaltının ardında bisikletleri hazırladık ve Celalettin'le vedalaşarak köy yolunda pedallamaya başladık. Bir marketten su ve çikolata takviyesi yaptıktan sonra köyden çıktık. Sabah güneşiyle deniz yine harika görünüyordu.
Bugün Datça'ya varmayı planlıyorduk. Hisarönü'den Selimiye'ye kadar olan kısmı aynen geriye döndük. Yolun bu kısmı hem deniz kıyısında hem de orman içinden geçiyordu ve çok keyifliydi. Anayola bağlanınca yol biraz daha genişledi. Marmaris-Datça arasını yıllar öncesinden hatırlıyorum. Benim "yol çok güzel" tanımıma uyan nitelikte, bol virajlı, dar, manzarası muhteşem olan bir yoldu. Daha sonra yapılan çalışmalarla bu virajların çoğu kayboldu, yol genişledi. Manzarası hala muhteşem ama eski hali kalmadı tabi. Yokuşu ise, biz bisikletliler için, (aynen olmasa bile) duruyor.
Yokuşların ilk kilometrelerinde aklımızda olan şey suyumuzun az olduğu ve atıştıracak şeylerin olmadığıydı. İlk rampaya çıkarken karşıda, bir gün önce gidip bugün geldiğimiz yolları görüyorduk. Rampanın tepesine vardığımızda ise çok şaşırdık. Karşı şeridin sağında bir bisikletli bize doğru geliyordu. Çadır vs. epeyce yüklüydü. Yaklaştı, selamlaştık ve 55-60 yaş civarında yabancı bir "abimiz" olduğunu gördük. Abimiz Ukrayna'lıydı. Nereden geldiğini sorunca hikayesini anlattı. Sidney (Avusturalya)'dan yola çıkmış. Anladığımız kadarıyla parça parça dolaşarak Ukrayna'ya gelmiş. Annesini ziyaret etmiş ve Odessa'ya kadar pedallamış. Sonra da Türkiye'ye. Datça'dan o gün hareket etmiş. Marmaris'e gidiyormuş. Oradan da Fethiye'ye devam edecekmiş. Çadırını görüp sorduğumuzda sadece 2 gece çadırda kaldığını söyledi. Gerisi otelde geçmiş.
Vedalaştıktan sonra inişe geçtik ama asıl rampanın devamı karşımızdaydı. Suyumuz sınırlıydı ve yanımızda da yiyecek namına hiçbir şey yoktu. Yokuşun başlarında tempo ile çıkmaya devam ediyorduk ama aslına açlık yavaş yavaş başımıza vurmaya başlamıştık. Suyumuz da bitmişti. Yoldan bir araçtan su istedik. Sağ olsun hemen bir şişe su verdiler bize. İleride de bir çeşme olduğunu söylediler. Suyu paylaştık Fatih'le. Ama açlık, artık bizi oldukça hırpalamaya başlamıştı. Fransa Bisiklet Turu'nu Eurosport'tan izlerken sunucu Caner Bey'in konuğu olan kişinin şu sözü aklıma yer etmişti. "Ne kadar yerseniz o kadar gidersiniz." Evet, açlıktan ilerleyemediğimizi fark ettim. Su kaynağı da arabalar için "biraz ileride" olabilirdi ama bisikletliler için "oldukça ilerideydi.
Kah bisikleti iterek kah sürerek yokuşun sonunu bulduk. Her adımda da bir daha bu kadar aç olmayalım diye söylendik Fatih'le. "Oldukça ileride" olan su kaynağını bulup su eksiğimizi giderdik. Mataraları doldurduk ve inişe geçtik. Yolda, Soğuksu mevkiinde, bir gözlemeci vardı. Önde ben gidiyordum. Klasik olarak "ileride daha iyisi vardır" düşüncesiyle geçtim. Geçiş o geçiş... Aktur'a kadar hiçbir şey yoktu. Aktur levhasını görünce hemen saptık içeriye. Ağaçlık geniş bir alanın sonunda kıyıya vardık. Az sayıda insan sahilde güneşleniyor ve bir ikisi denize giriyordu. Koy harika görünüyordu. Sahil kenarında bir köfteci gördük küçücük tezgahıyla. Fatih, açlıktan gözü dönmüş bir biçimde, hemen köfteciye ikişer köfte (yarım ekmek) söyledi. Biz de deniz manzaralı, gölgede bir masaya yerleştik. Köftelerle birlikte içecekleri de mideye indirdikten sonra, akşam da olmuştu, Datça'ya ulaşabilmek için pedallara daha güçlü asılmaya başladık.
Akşam karanlığı iyice çökmeye başladığında farlarımızı da yakmış sabit bir hızda yola devam ediyorduk. Küçük molalarla birlikte Datça'nın merkezine doğru inmeye başladık. Datça'nın meşhur olduğunu öğrendiğimiz Zekeriya Lokantası'nda enfes bir yemek molası verdik. Daha sonra merkezdeki bir otelle fiyat pazarlığı yaptık. Bisikletleri kapalı bir yere koyduktan sonra Bodrum feribotunun hareket günü ve saatlerini öğrenmeye çalıştık. Biz Pazartesi günü Datça'ya varmıştık. Benim telefonla öğrendiğim hareket günleri Pazartesi, Çarşamba ve Cuma'ydı. Otel resepsiyonuna bunu sorduğumda lobi denebilecek alanda gazete okuyan birisi de söze karışarak yarın (Salı) akşam ek sefer olduğunu söyledi. Bu bilgiye çok sevinmiştik. Bu durumda Salı akşamı Bodrum'da olup Çarşamba sabahı da Bodrum'dan hareket edebilecektik. Bu bilgiyi teyit ettirmek için kime sorabileceğimizi öğrenmek istedik. Söze karışan kişi da "bana sorabilirsiniz" dedi. Meğer feribotun kaptanıymış. Arasak bulamazdık.
2. gün : Selimiye-Datça
Çıkış : 10:00
Varış : 20:00
Mesafe : 84.76 km
Yolda geçen süre : 5.55 saat
Ortalama Hız : 14.31 km/s
En yüksek hız : 64.94 km/s
http://img213.imageshack.us/img213/3227/img0212zy.jpg
http://img178.imageshack.us/img178/931/img0215k.jpg
http://img443.imageshack.us/img443/7260/img0218bn.jpg
Bu levha çok hoşuma giden bir levha "her yön" çok güzel
http://img594.imageshack.us/img594/962/img0219l.jpg
http://img835.imageshack.us/img835/476/img0221jt.jpg
http://img87.imageshack.us/img87/4013/img0222u.jpg
Dün gidip bugün geldiğimiz yollar
http://img844.imageshack.us/img844/8826/img0223n.jpg
Ukraynalı bisikletli abimiz
http://img835.imageshack.us/img835/685/img0224g.jpg
http://img69.imageshack.us/img69/5022/img0225l.jpg
Yolu açık olsun
http://img219.imageshack.us/img219/8454/img0226zo.jpg
Geldiğimiz yollar
http://img207.imageshack.us/img207/5766/img0227fd.jpg
http://img233.imageshack.us/img233/5153/img0229o.jpg
http://img215.imageshack.us/img215/7299/img0231sy.jpg
Aktur manzaraları
http://img245.imageshack.us/img245/4858/img0232vm.jpg
http://img521.imageshack.us/img521/1/img0233sg.jpg
http://img214.imageshack.us/img214/2107/img0234ec.jpg
http://img838.imageshack.us/img838/2001/img0235qj.jpg
Selimiye Datça Harita
http://img217.imageshack.us/img217/6871/selimiyedatca.jpg