Sadece bir acil servisin kapısında bir süre bekleyip kafa travmalı bir hastanın halini, yakınlarının acılarını görün derim.
Beyinde ziyade görünüş önemli ise sizin için, şunu hayal edin: Kafanızın bir tarafında, veya birçok tarafında derin ve büyük kesikler. Olay sırasında kesilmese-yarılmasa bile, eğer beyin kanaması geçirirseniz kafanız ameliyatta testere ile kesilip açılacak. Karpuz gibi yarılacak kafanız. Evet aynen karpuz gibi. Ameliyat bitince yüzük boyutunda tel zımbalarla dikilecek kafanız. İzleri geçmeyecek. O bölgeden saç çıkmayacak. Hani görüntüye önem veriyordunuz ya. Armut gibi gözükeceksiniz uzaktan. Tiksinç. Rezil. Herkes iğrenerek bakacak size. Baktıklarını anlayabileceğinizi varsayıyorum bunları söylerken. Yani bir kalıcı beyin hasar olmadığını, duyu organlarınızın hala çalışabiliyor olduğunu felç kalmadığınızı, kan kaybından ölmediğinizi varsayıyorum. Ne güzel değil mi. Ne de güzel havalı havalı sürüyordunuz bisikleti kasksız. Etraftan bakıyolar, hayran kalıyorlardı. Çılgınlar gibi peşinizden koşuyorlardı. Sana armut diyen de, havalı diyende 10 saniye sonra görmeyecek seni. Tanımayacak bile. Ama o kafa ve beyin her daim lazım sana. Yada öyledir umarım.
Bırakalım artık şu görüntü takıntısını. İnsanların anlamsız değerlendirmelerine göre yaşamayı. Sorun kask takanda mı? Yoksa kasklı sürücü ile dalga geçende mi? Bir düşünün lütfen. Görüntü kurtarmayacak sizi. Sağlamlık kurtaracak. Önlem kurtaracak. Kask kurtaracak.
"Kask takmaya alışamadım" Alışamadıysan binme be kardeşim bisiklete. "Ön teker takılı vaziyette kullanmaya alışamadım" diyor musun hiç? Ön teker olmadan sürmek istiyor musun? Diyemiyorsun, istemiyorsun değil mi? Çünkü bisikletin ilerlemesi için şart o. Kaskıda öyle gör gözünü seveyim. Canına yazık. Sana yazık. Sevenlerine yazık.