Kanserin başlıca nedeni:Deterjanlar

Ciclista

Aktif Üye
Kayıt
26 Haziran 2011
Mesaj
105
Tepki
64
Şehir
Sultanbeyli
Başlangıç
1999—00
Bisiklet
Dahon
Bisiklet türü
Katlanır
Röportaj: İsmail Taha AÇIK
Fotoğraflar: Şamil ÖZRENK

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde her yıl 175 bin kişiye kanser teşhisi konuluyor. Kanser, Türkiye'de kalp ve damar hastalıklarından sonra en ölümcül hastalıklar listesinde ikinci sıraya kadar yükselmiş durumda. Tıp alanında yaşanan tüm gelişmelere rağmen, birçok türü tedavi edilemeyen bu amansız hastalık, her yıl 100 bin insanımızın ölümüne yol açıyor. Uzmanların gelecek yıllara ait tahminleri, bu illetin korkutucu boyutlara ulaşabileceğine işaret ediyor.

"Ne oldu da kanser bu kadar sık karşımıza çıkmaya başladı" sorusuna verilecek çok cevap var ve her geçen gün bu cevaplara bir yenisi ekleniyor. Kimi stres diyor, kimi doğal hayattan uzaklaşmaya bağlıyor bu vahim tabloyu...

Konuyla ilgili son dönemde adından sıkça söz ettiren Gıda Mühendisi İsmail Erbay, Tümhaber'e konuk oldu. Sağlıklı yaşama dair önerilerde bulunan Erbay, özellikle de kansere karşı nasıl önlemler alabileceğimizi anlattı...
http://tumhaber.com.tr/ckfinder/userfiles/images/DSC_0239.JPG
Yediğimiz zeytinlerin çekirdeklerini yutmamızı tavsiye ediyorsunuz. Öncelikle bunun nedenini açıklar mısınız?
Zeytinyağının mucize bir nimet olduğunu herkes kabul ediyor. "Zeytine yemin olsun" buyruluyor Kur'an-ı Kerim'de. Çekirdeğinin içerisinde koyu kıvamlı bir sıvı var. Bu madde zeytinyağına bazı özellikler kazandırıyor. Bunların en belli başlısı zeytinyağını belli koşullarda muhafaza ederseniz, asırlarca bozulmadan kalabilen tek gıda maddesidir. İçerisinde antioksidan madde veya maddeler var. Bu konu araştırılır ve bu madde veya maddelerin ne olduğu bulunursa insanın da 500 hatta 1000 sene yaşaması mümkün olacaktır.

Peki, bu derece kıymetli bir şey size verilirse nerede muhafaza edersiniz? Avam tabiriyle insanların değmeyeceği bir yere koyarsınız. Çünkü insan eli değdimi bozar. Allah da bu madde veya maddeleri en yüksek konsantrasyonda zeytin çekirdeğinin içine koymuştur. Nitekim çekirdeğin iki ucunu da hafifçe törpülerseniz içinin oyuk olduğunu görürsünüz. İşte zeytin yağını zeytin yağı yapan maddeler oradadır.

Zeytinin etli kısmı kadar çekirdeğinde de şifa vardır. Etli kısmını yedikten sonra çekirdeğini atmak yerine yutmak gerekir. Tıpkı tereyağı gibi zeytin çekirdeği de yuttuğunuzda boğazınızdan eriyerek girer ve midede tamamen parçalanır. En gelişmiş röntgen cihazlarıyla yapılan çalışmalar bunu kanıtlamıştır. Yutup denemek lazım. Şu veya bu kişinin ne dediği önemli değil. Bir Müslüman için geçerli olan kaynak Kur'an'dır, hadistir, fıkıhtır, kelamdır. Bunlara dayanan ilim, ilimdir. İlim bunlara dayanmıyorsa cahiliyettir. Mutlaka şaşar. Ama bunlara dayanıyorsa aklımıza yatsın veya yatmasın. Asla ama asla şaşmaz. Bu yüzden üstüne yemin içilen bir meyvenin çekirdeğini dahi olsa atmak bana sorarsanız vebaldir.

Peki, bu uygulamanın sağlığımıza ne gibi bir faydası olacak?
Benim bir ünvanım yok. ama bu konuların üzerinde senelerdir araştırma, gözlem ve geliştirme yapan biriyim. Bunların hepsi benim branşımdır.

Öncelikle ülser ve gastrit gibi mide yolu yanmalarına 1 hafta 10 gün içerisinde kesin çözüm sağlar. Kabızlık gibi sindirim rahatsızlıklarına, basura hatta ve hatta kanlı basura net olarak iyi geldiği açıktır. En büyük bela olarak karşımıza çıkan kanser dediğimiz illete karşı engelleyici ve geciktirici rol oynadığı kesindir. Kansere yakalanmak istemeyenlerin zeytin çekirdeği yutması mutlaka ve mutlaka gereklidir.
http://tumhaber.com.tr/ckfinder/userfiles/images/DSC_0243.JPG
Günde kaç tane zeytin çekirdeği yutmalıyız? Bunun bir sınırı var mı?
Kahvaltıda kaç tane yediniz. 5 tane, 10 tane. Zaten günlük tükettiğimiz zeytin miktarı aşağı yukarı bu kadar. Yediğiniz bütün zeytinlerin çekirdeklerini yutabilirsiniz.

Deterjanların insan sağlığına zarar verdiğini söylüyor ve kullanımına karşı çıkıyorsunuz. Bu konuyu açabilir miyiz?

Bir bütün olarak ele alırsak sıvı sabunlar, şampuanlar, diş macunları, çamaşır ve bulaşık deterjanlarının hepsi sentetik temizlik mamulleridir. Yani deterjandır. Çoğunun içinde petro kimya ürünleri var ve bunlar kanserin baş müsebbibidir.

Deterjanlar bağışıklık sistemimizi zayıflatarak vücudumuzu dışarıdan gelebilecek olan her çeşit saldırıya karşı savunmasız bir hale getirir. Deterjan kullanmıyorsanız 1 kere hasta olursunuz, deterjan kullanıyorsanız 10 kere hastalanırsınız. Kullanmıyorsanız kaç çeşit hastalığınız olur. Kullanıyorsanız 5-10 çeşit hastalığa yakalanırsınız.

Yaşadığımız dünyayı gözümüzün önüne getirelim. Teknolojik gelişmelere rağmen, son 10 seneden bu yana dünyada araba markası ve çeşidi mi çoğaldı yoksa hastalık çeşidi mi? Son 5 seneden bu yana İstanbul'da araba tamirhanesi mi fazlalaştı, yoksa insan tamirhanesi olan hastanelerin sayısı mı? Her bir hastane odasını bir tamirhane olarak düşündüğümüzde insan sağlığının ne hale geldiğini görmemiz çok daha kolay.

Peki son yıllarda yaşayışımızda değişen en büyük alışkanlığımız neydi? Temizlik konusu elbette. Saf ve doğal yollardan yaptığımız temizlik hayatımızdan çıktı. Bunun yerini yapay ve sentetik malzemelerle yaptığımız temizlik aldı. Bu da biriktikçe birikti. Bugün artık sonuçları ortaya çıkmaya başladı ve bir kaç sene içerisinde çok daha fazla insanı vuracak kanser. Dikkat edin deterjanların ilk imalatı 1943 yılıdır. Kanserin ilk görüldüğü tarih 1949’dur.

Kadınlarda en yaygın kanser türü hangisi? Meme ve rahim kanseri. Erkeklerde prostat ve akciğer kanseri. Her iki cinste de genel olarak kolon yani kalınbağırsak kanseri ve cilt kanseri. Saydığımız bu beş uç yani meme, rahim, prostat, akciğer ve bağırsak... Bunların hepsi insan vücudunu içeriden dışarıya bağlayan ve dönem dönem de ıslak ve nemli olan uçlardır. Temas ettikleri tek şey çamaşırdır. Çamaşırdan çekecekleri tek kimyasal da deterjandır. Çekerseniz kanser olursunuz!

3. Dünya Savaşı çıkacak mı? Çıkacak. Ama inanın ülkeler arasında çıkmayacak. İnsanla kanser arasında çıkacak. Harp dediğimiz nedir? İnsanları bitiren, harcamalarını, ekonomilerini bedenlerini bitiren olay değil mi? Kanserle mücadele etmek savaş değil mi?

Yapılan araştırmalara göre önümüzdeki 5 yıl, en iyimser ihtimale göreyse önümüzdeki 12 yıl içerisinde temizliğini bol bol deterjanla yapan her evde tedavi gören bir kanser hastası olacak. Evinizde deterjan kullanırsanız kanser kaçınılmazdır.
http://tumhaber.com.tr/ckfinder/userfiles/images/21d3e7ed3f0d4ab88d86761d5a90f84b.jpg

Deterjan kullanarak sadece kendi sağlığımızı mı tehlikeye atıyoruz? Yoksa çevreye de zarar vermiş oluyor muyuz?
Allah’tan ne gelirse gelsin amenna ve saddakna. Ama başımıza gelen sıkıntıların hepsi manevi suç ve kabahatlerimizden dolayıdır. Ama Allah bunu bir de maddi sebebe dayandıracaktır ki buradaki o maddi sebep deterjanlardır. Peki niye kanser illetinin içerisine düşüyoruz? Çünkü kullanmış olduğumuz deterjanlarla doğaya zarar veriyoruz. O elsiz, dilsiz hiçbir kusuru kabahati olmayan yaşamasının sebebi ve sırrı Allah’ı zikretmek olan hayvanlara, ağaçlara, bitkilere zarar veriyoruz da ondan.

Yapılan araştırmalar 2040 yılında okyanuslarda canlı hayatının kalmayacağını gösteriyor. Bu hergün her yerin depremlerle sarsılması demek. Depremlerin ne kadar çoğaldığına hepimiz şahit oluyoruz. Kullanılan deterjanlarla çevreye verdiğimiz zarardan dolayı depremler artar. Kasırgalar seller, artar. Bu aynı zamanda küresel ısınmanın baş müsebbibidir. Bilim dünyası da bunu biliyor. Açıklayacaklar. Biz ise bunun bedelini kanserle tadarız. Şundan emin olalım. Deterjan kullanıyorsak dünyanın neresinde olursa olsun meydana gelen felaketlerden bizim de katkımız var demektir.

Deterjanlara alternatif olarak kullanabileceğimiz temizlik ürünleri var mı?
Deterjanlar yerine sabun ve sabun tozu kullanmalıyız. Yalnız bunun kullanımında dikkat edilmesi gereken bir mevzu var. Çünkü nasıl kullanmamız gerektiğini unuttuk. Prof. Dr. Ayten Altıntaş'ın bu konuyla ilgili "Sabuna ihanet etmeyin" başlıklı çok güzel bir yazısı var. Önce bunu okuyun. Sonra sabun kullanmaya başlayın.

Bir doktora sorun. Bu mevzuyu en iyi onlar bilir. Hiçbiri size deterjan kullanın demez. Buna alternatif bulmak lazım. Kullanımı zor mu derseniz hayır hiç zor değil. Sadece alışma meselesi.
http://tumhaber.com.tr/ckfinder/userfiles/images/DSC_0245.JPG

Neden yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmeliyiz?
Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirdiğimizde ağzımız ve boğazımız başta olmak üzere, vücudumuzdaki tüm mikropları temizlemiş oluyoruz. Tabiri caizse dezenfekte ediyoruz vücudumuzu. Çünkü tuz ağzımıza değdiği anda temel temizlik maddeleri olan hepimizin bildiği çamaşır suyu, tuz ruhu ve sabunun ham maddesi olan kostik elde ediliyor. Tuz ruhu ve kostik ile vücuttaki yağlı maddeler özellikle kandaki kolesterol ve trigliseritler vücuttan dışarı atılır. Elde edilen çamaşır suyu ile de ağzımız ve boğazımız başta olmak üzere vücudumuzdaki tüm mikroplardan arınmış oluyoruz.

Hasıl olan kostik ve tuzruhu ile yağlı maddeler parçalanır (kolesterol ve trigliseritler) veya vücut kimyasında sabunlaştırılarak dışarıya atılırken, aynı anda meydana gelen çamaşır suyu ile hasıl olmuş veya olabilecek mikroplar dezenfekte edilir.

Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde, "Ya Ali! Yemeğine tuz ile başla ve tuz ile bitir. Çünkü tuz, cinnet, cüzzam, ala tenlilik, karın ve diş ağrıları dahil, yetmiş derde devadır” buyurmuştur. Tuz ile alakalı araştırmalar yaptığım yıllarda konununun uzmanlarının "1400 sene önce birisi bunu insanlara tavsiye etmişse, o kişi ancak ve ancak bir peygamber olabilir" ifadesini kullandıklarını gördüm. Zira hadise şudur: Bir eczaneye gidip ilaçların içerisinde ne var ne yok hammadleri nelerdir diye bir bakın. Burun spreylerinin, alerji ilaçlarının, öksürük şuruplarının, şeker hastalarının kullandığı ilaçların hatta ve hatta psikolojik tedavide kullanılan ilaçların temel hammaddesi tuz ruhudur. Ancak bu ilaçların hammaddesi sentetik olarak elde edilmektedir. Bu sentetiklikten kurtulup bunu doğal yoldan vücudumuza imal ettirmenin yolu yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmektir. Hadise budur. Fakat üzülerek görüyorum ki, pekçoğumuz bunu ramazandan ramazana uyguluyor. Halbuki bu sofraya her oturuşumuzda uygulamamız gereken bir hadisedir. Her mevzuda olduğu gibi burada önemli olan sürekliliktir.

Peki burada bahsi geçen tuzun miktarı ne kadar olmalı?
Şehadet parmağımızı ıslatır ve tuza bandırırız ya. Bu size ölçü gösterir. Parmağı ıslatıp avuç içerisindeki tuza bandırıp ağza sürmek sünnettir. Aynı miktar tuzu avuç içerisine döküp sonra onu ağza ve boğaza iyice yayılacak şekilde fırlatmakta fayda vardır. Sünnet olduğu için bizim bileceğimiz bilemeyeceğimiz bir çok faydası olduğu muhakkaktır.

Doktorlar insan sağlığı için tuzdan uzak durulması gerektiğini belirtiyorlar...
Aynı tuz değil çünkü. Doktorlarımızın karşı çıkmış olduğu hadise, tuzu yemeğin içerisine çok miktarda ilave ederek yemeği o şekilde pişirmek. Çünkü kaynayan yemeğin içine tuzu atarsanız çok çabuk iyonlaşır. O iyonlarla sebze veya et yemeği olsun farketmez, bulduğu iyonlarla mutlaka etkileşime geçer. Bunun sonucunda araya epeyce bir zararlı malzeme eklenir. Ayrıca yemeğe pişmeye başladığında tuz ilave ederseniz, kullandığınız tuz yaklaşık bir tatlı kaşığı kadardır. Halbuki yemeğin pişmesine son 1-2 dakika kala tuz eklerseniz bu miktar bir çay kaşığı kadardır. Biri 6 grama diğeri ise 15 grama tekabül eder. Aradaki 9 gramlık tuz ortamda kaybolmuştur. Başka iyonlar haline gelmiştir. İşte bu tuz zararlıdır.

Bir de şunu söyleyeyeyim; ellerin çok iyi yıkanması ve hilallenmesi sünnet-i seniyyedir. Özellikle sofraya oturulacak ise elin kağıt peçete, havlu veya herhangi bir şekilde kurulanmadan oturulması gerekmektedir. Elde hijyeni temin edebilmenin yolu budur.

kaynak

(link)
 
Scudo

Yusuf Z. Şipal

Forum Bağımlısı
Kayıt
14 Nisan 2010
Mesaj
1.792
Tepki
1.476
Şehir
Aydın, İzmir
Bisiklet
Cannondale
Bu konularda yorumların beyefendinin dile getirdiği gibi net olabilmesi için referans kaynaklara ihtiyaç var. İnsan sağlığını birincil dereceden etkileyebilecek bu tür ifadelerin bilimsel ortamda ispatlanmadan yayınlanması doğru değildir. Mühendis Bey belli ki muhafazakar eğilimleri olan bir kişi, öyleyse her gün kapılarına bırakılan gazeteleri de pek takip etmiyor. Doğrudur ya da değildir demiyorum ama konu hakkında muhtelif kaynaklarda ihtilaflı yazılar olduğu için daha çok bilimsel çalışmaya ve gerçek referans kaynaklara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
(link)
Deterjan ile ilgili yazdıklarını destekleyecek çok örnek var, bu konuda haklı olma ihtimali çok yüksek.
 

Ciclista

Aktif Üye
Kayıt
26 Haziran 2011
Mesaj
105
Tepki
64
Şehir
Sultanbeyli
Başlangıç
1999—00
Bisiklet
Dahon
Bisiklet türü
Katlanır
@Yusuf Z. Şipal

Okudum haberi ya ne bileyim öyle bir ortam varki gerçekten herkes birşey söylüyor en iyisi dediğin gibi bilimsel çalışmalara güvenmek ki onlar bile zaman zaman çürütülüyor :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Yusuf Z. Şipal

Kerem Kekeç

Aktif Üye
Kayıt
7 Şubat 2013
Mesaj
107
Tepki
28
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Whistle
Birincisi bağışıklık sisteminin çökmesi. Bu da vücuda alınan yabancı maddeler ve yıpratıcılar. Sürüyle piyasada vücutta emilen kremler vb. ürünler var. Hava desek keza çok da temiz değil. Hani gökyüzünü mavi görmek temiz demek değil özellikle İstanbul için. Sonrasında besinlere gelirsek, hazır çorbalarda çin tuzu (msg) diğer bisküvi, çikolatalar hep yapay katkı maddeleri ile dolu. Oda parfümleri de aklımı kurcalayan başka konu, genizde yanma yapıyor ve baş ağrıtıyor. Çok yapay ürün var, sağlıklı kalana helal olsun diyorum.