Kaliteli düşünme.

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
Düşünce insan psikolojisinin temel taşlarındandır.

Sosyal olarak sağlıklı olmanın yolu doğru düşünmeyi öğrenmekten geçer.

Analitik ve kritik düşünce yeteneği gerçek bir kazançtır ancak bundan daha önemlisi düşünme becerilerini geliştirme fikridir.

İşte tam bu noktada İSTEMLİ ve İSTEMSİZ düşünme olayı işin içine giriyor.

İstemsiz düşünce hepimizin genelde yaptığı şey olup istemli düşünmek ise analitik ve kritik düşüncenin kapılarını açıyor.

İstemsiz düşünceni özelliklerinden bazıları
1. Aklın ve zekanın sıradan bir davranışıdır.
2. Başlatma ve bitirme kontrollü değildir.
3. önyargı ve kabullere dayanır.
4. amacı hedefi yoktur.
5. zor şartlarda ihtiyaçları karşılayacak kapasitede değildir.
6. Kısmidir, bütünü temsil etmez.

İstemli düşünmek
1. Bir amaca yöneliktir.
2. anlamaya yöneliktir.
3. sonuca ve çözüme götürür.
4. Sistemlidir.
5. Amaçlar oluşturur
6. Bilgiler, kavramlar toplanır anlamlar neticeler çıkarılır öneriler ve varsayımlar oluşturulur ve sonuçta bir bakış açısı geliştirilir.

İstemli düşünme yöntemleri
1. Analiz, tümden gelim
2. Sentez, tüme varım.


Bu metin, bir psikiyatri uzmanının yazısından derlenmiştir.
(link)
 
Scudo

gültekin

Forum Demirbaşı
Kayıt
15 Ocak 2008
Mesaj
446
Tepki
267
Şehir
Antalya
İsim
Ahmet Gültekin Gültepe
Bisiklet
Specialized
Bireysel ve toplumsal gelişim için istemli düşünmenin tek çözüm yolu olduğu tartışmasız bir gerçektir.
 

bicylerace

Daimi Üye
Kayıt
14 Mart 2008
Mesaj
313
Tepki
188
Şehir
eskişehir
Bana göre İstemli düşünmenin basit formülü

Amaç, planlama, ne istediğini tam bilme ve detaylı uygulama, uygularken ders alma = kalite.

İstemsizinki ise gelişigüzel, bol hatalı, aynı hataları devam ettiren düşünce biçimi:)
 

sertel

Aktif Üye
Kayıt
1 Mart 2009
Mesaj
107
Tepki
110
Şehir
antalya
Düşünme becerilerimizi keşfedebilmek için düşüncenin nasıl bir yapıda olduğunu
Nasıl oluştuğunu bilmek işimize yarayacaktır.
Bir tarafta tek hücreli amip, bir tarafta insandan oluşan
Dünya skalası içinde, belki de yüz binlerce canlı gelip geçmiştir.
Tek hücreli canlı, yapısı itibari ile ışık, titreşim, basınç ya da kimyevi değişimleri algılama yeteneği konusunda kuşkusuz epey zayıftır.
Hücre sayısı artmaya, kendi aralarında görev paylaşımı yapmaya başladığı zaman Yukarıda verilen tepkiler de kendiliğinden daha belirgin hale gelecektir.
kompleks organizmalarda haberdar olma yetisi, duyu organlarının gelişimine doğru orantılı; örneğin, gözler, hem ışığı, hem de ışığın yönünü ayırt edebilecek hale geliyor.
Haberdar olunan bilgilerin düzenlenmesi ve organizmanın diğer parçalarına ulaştırılabilmesi, sinir sisteminin gelişmişliğine bağlı. Merkezi bir işlem sistemi, yani beyin, dünyaya ilişkin haberleri bir araya getiriyor, böylece çevreye dair daha bütünlüklü bir resim oluşturuyor.
Beyin kabuğu (korteks) olan yaratıklarda hafıza ve tanıma yetileri
gelişiyor; bunlar dikkat ve hatta amaç sergiliyebiliyorlar. Örneğin,
beyin kabuğu göreceli olarak gelişmiş olan köpekler, kovaladıkları kedinin görüntüsünü kedi kaçıp kaybolduktan sonra da koruyabiliyorlar.
Korteks genişledikçe bilinç yeni vasıflar kazanıyor; simge kullanma yetisi bunların en önemlisi. Simge kullanma yetisi, akıl yürütmeyi mümkün kılıyor. Dahası, simgesel dil denilen iletişim şeklini doğuruyor.
Şempazelerin ve gorillerin konuşamama nedenleri kortekslerinin kusurlu olması değil, larynx denilen ses tellerinin yokluğu ve dillerinin insanlarınki kadar esnek olmayışı. Oysa, simgesel dil kullanabildikleri gibi, duyma özürlüler için kullanılan işaret dili öğretildiklerinde insanlarla iletişim kurabiliyorlar.
İnsanların gelişmiş ses telleri ve bir yaşından itibaren karmaşık sesler çıkarmalarını mümkün kılan esnek dil'leri var. Bu iki özellik konuşmayı, daha da önemlisi deneyimlerin paylaşılmasını mümkün kılıyor. Deneyim paylaşmak, insanların birbirlerinden öğrenebiliyor olmaları, topluca oluşturulan ortak bilginin yeni kuşaklara aktarılmasını sağlıyor; toplumu birleştiren harç görevi yapıyor.
Konuşma yetisi, şuuru/bilinçi genişletiyor; çünkü, böylece yaşadığımız mekân ve zamanda yeralmadıkları için bizzat tanık olmadığımız olgulardan haberdar olabiliyoruz; çünkü, dili sadece başkalarıyla değil, kendi kendimize, içimizden konuşmakta da kullanabiliyoruz; hepsinden önemlisi, kendi kendimize kelimeler kullanarak düşünüyoruz. Kısacası, dil bilinci geliştirirken, bilinç de dili geliştiriyor.
Kelimelerle düşünmek ve geçmiş Kelimelerle düşünmek, bize algılarımızı geçmiş deneyimlerimize bağlama imkânı veriyor. Örneğin, "ağaç" kelimesini düşündüğümüzde, zihnimizde ağaç görüntüleri beliriyor. Bir tanıdığın adını andığımızda, kendimizi onunla yaşadıklarımızı hatırlarken buluyoruz.
İnsanoğlunun korteksi gelişmiş diğer canlılardan farkı, onların geçmiş deneyimlerini hatırlayabilmeleri için ilgili nesnenin duyularının kapsama alanı içinde olması gereği; yani, köpeğin kediye ilişkin deneyimini hatırlayabilmesi için kediyi görmesi, işitmesi
yada koklaması gerekiyor. Gözden uzak kedi, beyinden de uzak oluyor.
İnsanoğlunda durum farklı. İnsanoğlu, geçmişteki olayları içinde olduğu olaylardan bağımsız olarak hatırlayabiliyor. geçmişi yeniden canlandırabiliyor. Düşünmek, insana geçmiş deneyimlerinden yararlanma imkânı veriyor.
Kelimelerle düşünmek insanoğlunun geleceği değerlendirmesini de mümkün kılıyor. Bu sayede neyin olup, neyin olamayacağını kestirmeye çalışabilir, plânlama yapabilir, geleceğe ilişkin kararlar alabiliriz. Düşünmek, içrek(dışarıya kapalı) bir özgürlüktür; geleceğimize ilişkin karar vermek, hayatımızı yönlendirmek özgürlüğü.

Mesut hoca iki tür düşünmeden bahsetmişti.
İstemli ve istemsiz düşünme şekilleri.
Çocukluğumuzdan ölümümüze kadar geçen sürede
Edindiğimiz ve sorgulamadığımız ancak kabul edip uygulamalarda kullandığımız
Türlü bilgilerin istemsiz düşünme şekli ile paralel gittiğini
Geriye kalan sistemli, tüme varan veya ordan gelen düşünme şeklinin ise istemli düşünme ile paralel olduğunu görebiliyoruz
Kuşkusuz toplum ya da o toplumu oluşturan kişiler, gelişmekte amaç birliğine vardılar ise İstemli düşün gücünü artırmak için ellerinden geleni yapmak durumundadırlar. Kimse bize yaşam da, lise sona kadar öğrendiğimiz; yumurtanın içinde neler var? anlat yavrum sorusunu sormayacaktır. mevzu edinilen yumurta bilgisini nasıl yorumlayacağımız sorunudur
Bunun içinde ego ve süper egolarımıza yenik düşmeden araştırmak, bilgilenmek zorundayız. Ezber ettiğimiz , deneyimlemeden kullandığımız sözlerin yaşamımızda ki bağlayıcılığını takip etmek ve onları fark etmek zorundayız ki;
Bir gün biri bize fikrimizi sorduğunda, bize ait olanla karşılaşabilsin.

Saygı ve sevgilerimle
İçerik: derlenmiştir
 
  • Beğen
Tepkiler: ZekiAlper

Mesut Girgiç

Forum Bağımlısı
Kayıt
28 Mart 2006
Mesaj
4.518
Tepki
11.737
Şehir
Konya
Bir düşünür diyor ki;
(Bu söz beni daima kendine çekmiştir)

"Ne düşünüyorsan o'sun. "

Burada olayın boyutu düşünmenin metodolojisinden çıkıp hafiften düşünmenin içeriğine kayıyor olsa da ; düşünmek özellikle madde olarak algılanan boyutun ötesinde eşyayla birebir karşılıklı ilişki içinde varlığını sürdüren bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.

Böylelikle görüyoruz ki, hem ne düşünüyorsan o' sun hem de düşünemiyorsan bir yok'sun.