Hakan Kayisligil
Aktif Üye
- Kayıt
- 8 Ekim 2004
- Mesaj
- 180
- Tepki
- 182
- Şehir
- Istanbul Kadıköy Ataşehir
Pedalşörler 75 km sonrası Laskiye'den döndürdükleri pedalları Tartus'da Faruk pedalşörünün öndeki Hakan Pedalşörüne gevçirmesi sonucu durdurmak zorunda kalıyorlar.
Faruk pedalşörü asfaltı kuçaklamış , Hakan ve Atakan pedalşörü kaygı ile Faruk haylazına yardıma koşmuş, derken haylazın ayağa kalkması ile olay tatlıya bağlanıyor .
(link)
Soldan sağa ;Atakan pedalşörü(yaş 33), Faruk pedalşörü(yaş 50), Hakan pedalşörü(yaş 44)
Bir süre sonra hasar tespiti yapan pedalşörler ,birkaç yırtık ve sökükle olayı atlattıklarını anlıyorlar.
(link)
Mal canın yongası olayına giren Hakan pedalşörü; 'olm benim heybedeki çadırı yırtmışsın ,carrefor'dan 17-TL canlı para sayarak almıştım, bunu senin yanına komam' diyerek postasını da koymayı ihmal etmiyor.
Tartus Laskiye'ye göre oldukça temiz ve düzenli gözüküyor,
(link)
bir iki old city nerede abi muhabbetinden sonra şehrin Aksaray Beyazıt vari semtini:in: bulunuyor.
(link)
(link)
(link)
Atakan pedalşörünün daha önceden internetten bulduğu hostel de kolayca varılıyor:in: .
Fiyat soruluyor, pedalşör başı 250 suri(7-TL), kıllana Hakan pedalşörü odayı görmek istiyor.
(link)
Piskopat Hotelci
İki kat çıkılıyor, adam anahtarı göstererek (ingilizce) 'bak şimdi burası çok önemli' diyor , pedalşör Hakan dört beş saattir pedal basmanın verdiği halsizlik ve boş gözlerle adama bakıyor.
Adam aynen şöyle devam ediyor; anahtarı sağ eline alacaksın, zorlamadan yavaşça deliğe sokup 1mm gibi geri çekeceksin, daha sonra yukarıya doğru 15 derecelik açıyla hafif zorlayarak çevireceksin diyor ve kapıyı açıyor.
Pedalşör Hakan ya sabır çekerek tam eşikten içeriye girmeye hazırlanırken, adam kapıyı çekerek kapatıyor ve anahtarı
bizim yarı baygın pedalşöre uzatarak Try diyor,
adam açıkça imtihan ediyor.
Pedalşör Hakan bu lavuğun suratının ortasına bir kafa yerleştirip:boese157: rahatlayayım dese de 'olm şimdi bir de polisle molisle uğraşmayalım' diyerek kuzu kuzu anahtarı kapıya takıyor ve çevirmeye başlıyor.
Doğal olarak kapı açılmıyor ,Pedalşör zorluyor, adam bağırıyor.
Pedalşör kendi kendine söylenmeye başlıyor 'şimdi bu adamı severmisin, yoksa sabaha mı bırakırsın' şu hale bak eşek kadar adam olduk (bu arada yaş 45) üç beş lira için adam it muamelesi yapıyor.
Neyse adam son birkez daha gösteriyor ,pedalşör bu sefer adamın yaptıklarını tam olarak uyguluyor ve odaya ayak basıyor.
Oda oldukça temiz ve bakımlı yanlız tuvaleti dışarıda.
Diğer pedalşörler de pisletleri bina girişindeki koridora kilitleyerek yukarıya çıkıyor, bu ortam Suriye’de gördükleri en temiz yer, tabi hostel sahibinin kafadan çatlak olmasının bunda payı büyük, Hakan pedalşörü iyi ki herife ilk başta papaz olmamışım diye seviniyor.
Duş falan, pedalşörler kendilerini Tartus sokaklarına attıyor,
(link)
önce bir balık restoranına giriliyor, balık ucuz olsa da ‘olm
7-TL hostele veriyoruz, üç kişi 15-TL balığa verilir mi falan, garip pintiliği sürdürerek mekanı terk ediyorlar J
Köşede bizim kokoreç, midye yapan dükkanlara benzeyen mekanda güler yüzlü şişman bir adam tencerede kaynayan yağda köfte benzeri bir şeyler pişirip, dürüm yapıyor.
Pedalşörler durumu yakından inceliyor; her dürüme üçer köfte benzeri konularak üstüne sarımsaklı yoğur, turşu, yeşillik ekleniyor.
Mekan pis olsa da ,adam tüm işlemi şişman içleri siyah kir dolu tırnaklı parmakları ile yapsa da, olm en azından yağda kaynıyor diyerek siparişler veriyor.
Sonradan anlaşılıyor ki köfte benzerleri şeyler ,aslında bakla ezmesinin mısır unuyla kaplanarak kızartılmasından oluşmakta ,oldukça lezzetli bir nevaleymiş..
Yemek faslı sonrası (unutmadan sekiz adet dürüme 3,5 tl ödüyorlar) arife gününün heyecanını yaşayan şehrin sokaklarına dalınıyor.
Görüntüler enteresan, güzel gözlü dar pantolon ve dekolte gömlek benzeri şeyler giyen kızlar ve yine Tarkan çakması gençler ortamda çoğunluğu oluşturuyor, kimi hatunların güzelliği pedalşörlerin başını döndürüyor.
Hakan ve Faruk pedalşörü ‘olm bunlar evladımız yaşında diyerek birbirlerine gaz verse de, Bekar olan Atakan pedalşörü işin keyfini çıkarıyor.
Bu arada ceryan mühendisi olan Atakan pedalşörünün de başını bağlamak diğer ikisinin boynunun barcu olmuş sanki, gaz veriyorlar çocuğa..
Hakan pedalşörü eskilere ,şöyle 15-20 yıl geriye gidiyor, gözü dalarak; Üniversitede okurken bir arkadaşının ‘abi ben Diyarbakır’a çıktığım kızın ailesi ile tanışmaya gidiyorum ‘ sen de gel demesi ile yola düşmüş , kendini bir anda kızın babasının nazik sorgusunda bulmuştu, kendi kız arkadaşının da aynı şehirde ve yaşaması ve kısa bir süre de olsa ortama dahil olması onu oldukça keyiflendirmiş, damat adayının kaynar kaynar çayı baçağına dökmesi, gıkını çıkartamaması da ayrı bir güzellik katmıştı ortama..
Neyse günümüze dönelim ,
Hayal bu ya ,bekar Atakan pedalşörü için kız görmeye arap kardeşimin evine gidiyorlar falan,
Adam zıbınla oturmuş soruyor ;ya seyid pedalşör nasılsınız iyimisiniz ,el cevap; abi vallaha ön attırıcı biraz ses yapıyor,
Orta göbekte yağsız ..
Ha ha haa….
Pedalşörler bir markete girip bira falan bakıyor, derken dolabın derinliklerinden eski bir dost gülümsüyor onlara ,
bu bildikleri Efes birası ,gözleri yaşarıyor, eski bir dosta, arkadaşa rastlamış gibi hüzünleniyorlar bu gurbet ellerde..
Pahalıdır falan deseler de zavallı efes en ucuz bira çıkıyor ,tanesi 900kr ,evet yanlış okumadınız bir lira bile değil.
O işi de hallettikten sonra bir bisikletçi görüyorlar, kapıda demir kadrolu bir Giant asılı ,ama ne pislet , antika antika..
Pisletçi bu pisletin 150 dolar olduğunu ,gerçek değerinin bunun çok üstünde olduğunu ve bunu kendisine Amerikalı gemicinin sattığını söylüyor.
Elden ne gelir ,parçalasan da heybelere sığmaz ,yüreklerini orada bırakarak, arife telaşındaki halkın arasında kayboluyorlar..
Ortalık ilerleyen vakte rağmen cıvıl cıvıl ,arabaların arka camlarını kaplayan Başkan Esat posterleri normal bir hal almış durumda,
(link)
(link)
kendilerini şehrin nezih kordonundaki (İzmir sanki) bir kafeya atıyorlar.
Kapıda son derce lüks arabalar, son derce güzel gözlü, endamlı hatunların nargile tütürdüğü bu mekanda kızların özgür ve kendine güvenen tavırları yine şaşırtıyor onları..
(link)
(link)
(link)
Geceyi oniki bir yapıp hostelin yolunu tutan pedalşörler ,piskopat hostelcinin talimatlarına uyarak oda kapısını zorlayarak da olsa açıyorlar.
Sıcak yataklarına girerek yarınki Bayramın heyecanını da baş uçlarına koyarak uykuya teslim oluyorlar.
Sabaha karşı pedalşörler büyük bir patlama ile uyanıyor, oda duvarları titriyor, kapı pencere zangırdıyor,
Hakan pedalşörü; olm ne iş falan derken şimşek çakması her hal, deseler de, bu derece şiddetli olmasından ürküyorlar,
ayrıca şimşeği böyle olan bir havanın yağmuru nasıl olur diye de hayıflanıyorlar, önlerinde 80km bir yol var ve ülke değiştirecekler ve Lübnan’a girecekler.
Korkunç patlamayla karışık şimşek ne miymiş ,
gelin onu da yarına bırakalım..
Faruk pedalşörü asfaltı kuçaklamış , Hakan ve Atakan pedalşörü kaygı ile Faruk haylazına yardıma koşmuş, derken haylazın ayağa kalkması ile olay tatlıya bağlanıyor .
(link)
Soldan sağa ;Atakan pedalşörü(yaş 33), Faruk pedalşörü(yaş 50), Hakan pedalşörü(yaş 44)
Bir süre sonra hasar tespiti yapan pedalşörler ,birkaç yırtık ve sökükle olayı atlattıklarını anlıyorlar.
(link)
Mal canın yongası olayına giren Hakan pedalşörü; 'olm benim heybedeki çadırı yırtmışsın ,carrefor'dan 17-TL canlı para sayarak almıştım, bunu senin yanına komam' diyerek postasını da koymayı ihmal etmiyor.
Tartus Laskiye'ye göre oldukça temiz ve düzenli gözüküyor,
(link)
bir iki old city nerede abi muhabbetinden sonra şehrin Aksaray Beyazıt vari semtini:in: bulunuyor.
(link)
(link)
(link)
Atakan pedalşörünün daha önceden internetten bulduğu hostel de kolayca varılıyor:in: .
Fiyat soruluyor, pedalşör başı 250 suri(7-TL), kıllana Hakan pedalşörü odayı görmek istiyor.
(link)
Piskopat Hotelci
İki kat çıkılıyor, adam anahtarı göstererek (ingilizce) 'bak şimdi burası çok önemli' diyor , pedalşör Hakan dört beş saattir pedal basmanın verdiği halsizlik ve boş gözlerle adama bakıyor.
Adam aynen şöyle devam ediyor; anahtarı sağ eline alacaksın, zorlamadan yavaşça deliğe sokup 1mm gibi geri çekeceksin, daha sonra yukarıya doğru 15 derecelik açıyla hafif zorlayarak çevireceksin diyor ve kapıyı açıyor.
Pedalşör Hakan ya sabır çekerek tam eşikten içeriye girmeye hazırlanırken, adam kapıyı çekerek kapatıyor ve anahtarı
bizim yarı baygın pedalşöre uzatarak Try diyor,
adam açıkça imtihan ediyor.
Pedalşör Hakan bu lavuğun suratının ortasına bir kafa yerleştirip:boese157: rahatlayayım dese de 'olm şimdi bir de polisle molisle uğraşmayalım' diyerek kuzu kuzu anahtarı kapıya takıyor ve çevirmeye başlıyor.
Doğal olarak kapı açılmıyor ,Pedalşör zorluyor, adam bağırıyor.
Pedalşör kendi kendine söylenmeye başlıyor 'şimdi bu adamı severmisin, yoksa sabaha mı bırakırsın' şu hale bak eşek kadar adam olduk (bu arada yaş 45) üç beş lira için adam it muamelesi yapıyor.
Neyse adam son birkez daha gösteriyor ,pedalşör bu sefer adamın yaptıklarını tam olarak uyguluyor ve odaya ayak basıyor.
Oda oldukça temiz ve bakımlı yanlız tuvaleti dışarıda.
Diğer pedalşörler de pisletleri bina girişindeki koridora kilitleyerek yukarıya çıkıyor, bu ortam Suriye’de gördükleri en temiz yer, tabi hostel sahibinin kafadan çatlak olmasının bunda payı büyük, Hakan pedalşörü iyi ki herife ilk başta papaz olmamışım diye seviniyor.
Duş falan, pedalşörler kendilerini Tartus sokaklarına attıyor,
(link)
önce bir balık restoranına giriliyor, balık ucuz olsa da ‘olm
7-TL hostele veriyoruz, üç kişi 15-TL balığa verilir mi falan, garip pintiliği sürdürerek mekanı terk ediyorlar J
Köşede bizim kokoreç, midye yapan dükkanlara benzeyen mekanda güler yüzlü şişman bir adam tencerede kaynayan yağda köfte benzeri bir şeyler pişirip, dürüm yapıyor.
Pedalşörler durumu yakından inceliyor; her dürüme üçer köfte benzeri konularak üstüne sarımsaklı yoğur, turşu, yeşillik ekleniyor.
Mekan pis olsa da ,adam tüm işlemi şişman içleri siyah kir dolu tırnaklı parmakları ile yapsa da, olm en azından yağda kaynıyor diyerek siparişler veriyor.
Sonradan anlaşılıyor ki köfte benzerleri şeyler ,aslında bakla ezmesinin mısır unuyla kaplanarak kızartılmasından oluşmakta ,oldukça lezzetli bir nevaleymiş..
Yemek faslı sonrası (unutmadan sekiz adet dürüme 3,5 tl ödüyorlar) arife gününün heyecanını yaşayan şehrin sokaklarına dalınıyor.
Görüntüler enteresan, güzel gözlü dar pantolon ve dekolte gömlek benzeri şeyler giyen kızlar ve yine Tarkan çakması gençler ortamda çoğunluğu oluşturuyor, kimi hatunların güzelliği pedalşörlerin başını döndürüyor.
Hakan ve Faruk pedalşörü ‘olm bunlar evladımız yaşında diyerek birbirlerine gaz verse de, Bekar olan Atakan pedalşörü işin keyfini çıkarıyor.
Bu arada ceryan mühendisi olan Atakan pedalşörünün de başını bağlamak diğer ikisinin boynunun barcu olmuş sanki, gaz veriyorlar çocuğa..
Hakan pedalşörü eskilere ,şöyle 15-20 yıl geriye gidiyor, gözü dalarak; Üniversitede okurken bir arkadaşının ‘abi ben Diyarbakır’a çıktığım kızın ailesi ile tanışmaya gidiyorum ‘ sen de gel demesi ile yola düşmüş , kendini bir anda kızın babasının nazik sorgusunda bulmuştu, kendi kız arkadaşının da aynı şehirde ve yaşaması ve kısa bir süre de olsa ortama dahil olması onu oldukça keyiflendirmiş, damat adayının kaynar kaynar çayı baçağına dökmesi, gıkını çıkartamaması da ayrı bir güzellik katmıştı ortama..
Neyse günümüze dönelim ,
Hayal bu ya ,bekar Atakan pedalşörü için kız görmeye arap kardeşimin evine gidiyorlar falan,
Adam zıbınla oturmuş soruyor ;ya seyid pedalşör nasılsınız iyimisiniz ,el cevap; abi vallaha ön attırıcı biraz ses yapıyor,
Orta göbekte yağsız ..
Ha ha haa….
Pedalşörler bir markete girip bira falan bakıyor, derken dolabın derinliklerinden eski bir dost gülümsüyor onlara ,
bu bildikleri Efes birası ,gözleri yaşarıyor, eski bir dosta, arkadaşa rastlamış gibi hüzünleniyorlar bu gurbet ellerde..
Pahalıdır falan deseler de zavallı efes en ucuz bira çıkıyor ,tanesi 900kr ,evet yanlış okumadınız bir lira bile değil.
O işi de hallettikten sonra bir bisikletçi görüyorlar, kapıda demir kadrolu bir Giant asılı ,ama ne pislet , antika antika..
Pisletçi bu pisletin 150 dolar olduğunu ,gerçek değerinin bunun çok üstünde olduğunu ve bunu kendisine Amerikalı gemicinin sattığını söylüyor.
Elden ne gelir ,parçalasan da heybelere sığmaz ,yüreklerini orada bırakarak, arife telaşındaki halkın arasında kayboluyorlar..
Ortalık ilerleyen vakte rağmen cıvıl cıvıl ,arabaların arka camlarını kaplayan Başkan Esat posterleri normal bir hal almış durumda,
(link)
(link)
kendilerini şehrin nezih kordonundaki (İzmir sanki) bir kafeya atıyorlar.
Kapıda son derce lüks arabalar, son derce güzel gözlü, endamlı hatunların nargile tütürdüğü bu mekanda kızların özgür ve kendine güvenen tavırları yine şaşırtıyor onları..
(link)
(link)
(link)
Geceyi oniki bir yapıp hostelin yolunu tutan pedalşörler ,piskopat hostelcinin talimatlarına uyarak oda kapısını zorlayarak da olsa açıyorlar.
Sıcak yataklarına girerek yarınki Bayramın heyecanını da baş uçlarına koyarak uykuya teslim oluyorlar.
Sabaha karşı pedalşörler büyük bir patlama ile uyanıyor, oda duvarları titriyor, kapı pencere zangırdıyor,
Hakan pedalşörü; olm ne iş falan derken şimşek çakması her hal, deseler de, bu derece şiddetli olmasından ürküyorlar,
ayrıca şimşeği böyle olan bir havanın yağmuru nasıl olur diye de hayıflanıyorlar, önlerinde 80km bir yol var ve ülke değiştirecekler ve Lübnan’a girecekler.
Korkunç patlamayla karışık şimşek ne miymiş ,
gelin onu da yarına bırakalım..