İstanbul-Yalova-İznik / Göldeki Şaman

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
1.Gün : Kardeşliğe Pedal

. Bulutlar nadasa çekilmişti sanki. O bucaksız gök toprağına güneş sürülmüş gibiydi parmak parmak. Çok susamıştım. Sahi seferiydim d'i mi ben? Mataramdaki yarı kaynar suyla küçük dilimi haşlamaya çalıştım evvela. Beceremeyince iyi bir aşçı olmadığım kanısına vardım. Hani ; makarnayı atsan on dakikaya pişerdi.

. Ekip nerede kalmıştı böyle? Elimde sadece Bilal'in numarası vardı. Onu da telefonumu değiştirirken sim kartıma aktarmayı unutmuştum. Hay aksi! Neden not etmedim ki? Mataramdaki suyun buharlaşmasını seyrederken; "Bir telefon rehberi hazırlamalıyım en kısa zamanda." diye kendimi telkin ediyordum. Başka neleri kaçırmıştım acaba hayatımda. Atladığımız bazı basit ayrıntılar, bazen ne kadar da önemli olabiliyor.

. Düşünmek istiyordum sadece. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek. Bunun için 5 günlük bir zamanım olacaktı. Çemberler her döndüğünde, bir göktaşı kayacaktı yer kürenin simetrisinde. Ve ben bunun farkına varacaktım. "Hey kuyruklu Sarışın! Seni gördüm!"

. Az ilerden 4 bisikletli , güneşe karşı pedal çevirerek, bana doğru yaklaşıyorlardı. Evet! Bunlar bizimkiler! Ayağa kalkıp el salladım. Beni fark etmemişlerdi. Issız adada sıkışıp kalmış Robinson'un, gemi görmüş edasıyla sıçramaya başladım. Her sıçramada garip seslerle dikkat çekmeye çalışıyordum. Neden bu kadar çaba sarf ettiğimi hala anlamış değilim. Zira bir metre yanımdan geçmişlerdi...

Yusuf (Turcu Baba), Gökden ve Ali ile de tanıştıktan sonra feribot iskelesine doğru ilerledik. Güvenlik noktasından Yusuf'un can dostunu nasıl geçireceğimizin planlarını yaparken, Gökden'den muazzam bir fikir geldi. Hemen arka bagajın üzerinde konuşlandırılmış, dostumuz "Balta'yı" sırt çantasını üzerine koyarak kapattık. Gökden saklama olayını biraz abartınca. "Üzerine kapaklanalım!" fikrini sundum. Yusuf ise; " Hatta burada balta yok diyelim!" fikrini ortaya attı. Biz bu mesele için yeni kurgular hazırlarken, Bilal'in gözleri büfenin dışarıdaki reyonlarına dizilmiş mataralardaydı. "Lan şunlardan alsak mı? Böyle bir şey arıyordum ne zamandır?"

. Feribot umduğumuz kadar kalabalıktı. Bisikletlerimize en uygun yeri ayarladıktan sonra rüzgarın tadını çıkarmaya koyulduk. Feribota binmeden önce meşrubat almayı düşünüyorduk fakat aklımızdan çıkmıştı. İçeride fiyatlar oldukça pahalıydı. 3,5 ₺ ye buzlu çay mı içilir? Biz içtik.

. Güneş hala batmak bilmiyordu. Yalova bize el sallarken ben geride kalan İstanbul'u görmeye çalışıyordum. Her ne kadar ebediyen kurtulmayı arzu etsem de kendisinden, doğup büyüdüğüm şehre; yine de ihanet edemiyordum.

. Feribot, iskeleye yanaşır yanaşmaz hareketlendik. Arkamızdan havlayan sevimli kopekler, yeniden karaya ayak basmalarıyla sakinleşmeye başladılar. Hatta yanımdan geçerken birisi, alaylı bir biçimde dilini çıkardı. Biraz daha rahatlasa sanırım yüzümü yalayacaktı.

. Evvela bir market aradık. Akşam olmak üzereydi ve acıkmıştık. Henüz pek bisiklet sürdüğümüz söylenemezdi. Hava kararana kadar alacağımız mesafe de çok fazla olmayacaktı. Alışveriş faslını geçip yola koyulduk. Sahilden Armutlu yönüne doğru ilerliyorduk. Hedefimiz yoktu. Güneşin elveda dediği yerde kamp atacaktık. Küçük, mini minnacık tırmanışları atlattıktan sonra güzel bir iniş; "Hadi iyisiniz!" dedi. Hürmeten elimi kalbime götürüp, başımı eğip "Eyvallah!" diyerek karşılık verdim. Kafamı kaldırdığımda Gökden'in yüklüğünden düşen su varilinin yuvarlanarak bana doğru geldiğini fark ettim. Ve ben 53 km hızla üzerine doğru gidiyordum. Küçük bir manevra ile yanından geçerek 'nanik' yaptım edepsizce. Ya üzerinden geçseydim?

. Yokuş bitiminde bir Camii karşıladı bizi. Sanırım burada bir yerleşim yeri var.Yusuf hafifçe nefes alarak; "Daha fazla hava kararmadan uygun bir yere kamp atalım." dedi. Haklıydı. Kamp atmalıydık ama nereye? Köy içine doğru ilerledik. Yol boyunca denize paralel gittiğimizden bu ilerleyiş bizi sahile çıkardı. Kumsallardan ayrılan halk iftar için olsa gerek, evlerine doğru yola koyulmuştu. Küçük ve hoş bir yerleşim yeri idi "Koru" beldesi. Kumsalda yerimizi tayin ettikten sonra yedek su, şeker ve tuz gibi eksiklerimiz için tekrar markete gitmeyi planlıyorduk. Çadır için yer beğenirken kumsalda boylu boyunca yatan karartıyı işaret etti bir halk kahramanı. Yaklaştığımızda bunun bir yunus cesedi olduğunu gördük. Yüzgeçlerinin çoktan çürümüş olduğu aşikardı. Muhtemelen öldükten sonra karaya vurmuştu. Çadırlarımızı kurup markete gittiğimizde, orada bulunan insanlara durumu bildirdik. Gün boyunca böyle bir şeye rastlamadıklarını söylediler. Sanırım bizim geldiğimiz vakitlerde karaya vurmuştu hayvancağız. Yetkililere haber vereceğiz sözünü alıp alışverişi tamamladıktan sonra yemek faslına geçtik. Yusuf meşhur garnitürlü makarnasını hazırlarken, biz cephaneye barbunya füzelerini yüklüyorduk. Ali ve Gökden klasik kardeş atışmalarıyla bizleri güldürüyor,Yusuf ve Bilal klasik kardeş kavuşmalarını yaşatıyorlardı. Özlem dolu, duygusal fakat dokunmadan.

. Bu muhteşem kardeşleri izleyedururken bir burukluk olmadı değil hani içimde." Benim de bir kardeşim olsaydı keşke" demişimdir hep. O esnada Yusuf bir çay uzattı, Bilal şeker,Ali kaşık. Gökden ise ayağını. Galiba 4 tane kardeşim olmuştu. Yunus ninnileriyle müthiş bir uyku el ediyordu usulca. Tuttum. Uyudum...

Not : Turun diğer günlerini anlatan yazıları, imkanım oldukça bu konu içinde paylaşmaya devam edeceğim...
 
Scudo

Bilal K.

Üye
Kayıt
12 Aralık 2013
Mesaj
53
Tepki
36
Şehir
İstanbul
Bisiklet
b'Twin
Uğur buraları doldurma şimdilik ilk gün resimlerini atayım en kısa zamanda. Bi de sağol lan :)
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
Mobilden resim yüklemek imkansız geldi bana. Fotoğrafları bekliyorum. Bir sonraki yazıda ekip çalışması yapalım. Sen sağol lan :)
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/9apebevu
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/utudubub
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/4asa4u2e
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/ve5avesy
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/zybynanu
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/ytumy8ej
http://img.tapatalk.com/d/14/08/20/gu5e4e6y
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
Fotoğrafları toplu yüklemeyi beceremedim, affola.

Edit: galiba becermişim. :D
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
2.Gün: Duvardaki Mesaj

Bir çığlıkla gözlerimi açıyordum sabaha. Hayır hayır çığlığın sahibi ben değildim. Sevimli evcil Köpeklerden korkan Gökden'in nağmeleriydi bu. Sol-la-si-do-re. "Rast beşlisi değil mi lan bu?" Gokden bize rast taksimi dinlete dururken çadır fermuarları devreye giriyor, nağmelere eşlik ediyordu. Dalga sesleri içimize işlemiş olacaktı ki , sırasıyla arka cephede kalan metruk binanın etrafını sarmış, uzun boylu çalılıklara koşturuyorduk. Gecemizi nemlendiren çiğ ile çadırımız arasındaki münasebeti kestikten sonra toparlanmaya başlamıştık. İlk hedefimiz Çınarcık idi. Yorulmadan kahvaltı yoktu. Bekle bizi acı biber!

. Kısa süren bir yolculuğun ardından Çınarcık'a varmıştık. Market alışverişinin akabinde kahvaltı için deniz manzaralı bir banka kurulmuş, ocaktaki çay suyunun kaynamasını bekliyorduk. Hakkını yememek lazım, Yusuf çok iyi sallama çay yapıyordu. Bulunduğumuz muhltteki yerel pazara denk geldiğimizden etraf pek bir kalabalıktı. Yolun diğer tarafındaki zerzevatçı abimiz yanımıza kadar gelip soframızı inceledikten sonra yerine dönerken, bu hareketin ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyorduk. Zerzavatçı abi tekrar geri dönüp , ellerindeki salatalıkları soframıza bırakıp , "Afiyet olsun gençler." dedikten sonra durumun farkına varmıştık. Aci biber mi? Hiç! Küçük bir hıçkırıktı sadece. Yusuf'u deli edecek kadar küçük...

. Yol boyunca karşımıza çıkan rampalar bizi hiç bezdirmiyor, adeta vakti gelmiş aslan edasıyla asfalta saldırıyorduk. Yerseniz! Esen köyde kısa bir eczane molasının ardından, tattığımız inişin tadını tekrar rampalara tükürüyorduk. Uzunca bir tırmanışın ardından geriye baktığımda grubun koptuğunu fark etmiştim. Burada biraz dinlenebilirdik. Zira önümüzde daha dik bir rampa göz kırpıyor, dil çıkartıyor, baş parmağını iki parmağı arasından geçiriyor , bilumum terbiyesizliğin dibine vuruyordu. O esnada yolun karşısındaki heyelan duvarına iri harflerle yazılmış bir mesaj dikkatimi çekmişti. Grup toplandıktan sonra mesaja çeşitli anlamlar katmaya çalıştık. Daha sonra bunun bir bisikletçi tarafından yazılmış olabileceği fikrinde uzaklaştık. Bu rampada "Alo S...erler!" yazısı başka ne anlatmak istiyor olabilirdi ki?

. Armutlu'da bir öğle yemeği ve molanın ardından Gemlik'e gitmek üzere yola koyulduk. Öğle dediğime bakmayın ikindi desek yeridir sanırım. Yol boyunca ne rampalar peşimizi bırakıyordu ne de erimiş asfalt. Az durayım deyip yere bastığımızda , ayağımızı asfalttan çıkarmak için harcadığımız enerjiyi bir düşünün. Yoruldunuz d'i mi?

. Havanın kararmasını beklemeden Gemlik'i yarına bırakmaya karar verip Kapaklı'da terkedilmiş bir kamp alanına atmıştık kendimizi. Etrafta iftarı bekleyen bir aile ve plajda keyif çatan gençler dışında pek kimse yoktu. Nerden bilecektik yöre halkının gece yarısında plaja akın edeceğini? Közde bronzlaşan patatesler, sıcak bir çorba ve çay faslının ardından, Yusuf'un parmaklarından çıkan büyülü tınılar ve birlikte söylediğimiz şarkılar ile günü kapatıyorduk. Bu dostluğun baki kalacağını düşünüyorsanız yanılırsınız. Zira ertesi sabah bir zeytin için birbirimizi gırtlaklayacaktık...."Hacı Uğur iki tane zeytin düşürdü!" "Lan Gokden o zeytini ben alacaktım!" "Noldu Yusuf zeytin mi o düşürdüğün?" "Oğlum, Ali bizden zeytin saklamış!" " Kanka Bilal aslında zeytinmiş!" Gemlik nerdesiiiiiiiiiinnnnm!....
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
Abim "Uğur turun yazısını yazıyormuş." dediğinde basit bir yedik-içtik-sürdük yazısı olmayacağını anlamıştım :)

Eline sağlık! Sağol lan :D
 

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
788
Elimden geldiğince yazıyorum. Sonraki gün için daha farklı bir anlatım,düşünüyorum. Yardımınıza ihtiyacım var. Sen sağol lan. :D