"İşe yaramayan" diyetler!

Nedret Günaydın

Forum Bağımlısı
Kayıt
29 Ocak 2007
Mesaj
4.626
Tepki
3.629
Şehir
Avrupa Yakası
"İşe yaramayan" diyetler!


Ayrı bir sektör oldu bu artık. Feryat figan halinde her yerde “Türkiye şişmanlıyor! Çocuklarımıza neler oluyor?” tarzında flash haberler dolaşıyor. Bu durum maalesef hiçbir bilimsel dayanağı olmayan yöntemlerle, bilimsellikten uzak kimselerce çok güzel kullanılıyor. Çok acı bir örneğini geçtiğimiz günlerde yaşadık (Dr. Kuşhan vakası).


Görüyoruz tanığız…Günümüzde kilo vermek uğruna insanlar çok yüksek paralar harcamaktalar! Özellikle yaşam boyu davranış değişikliği yapmayı göze alamayan kişiler için hızlı ve kolay kilo verme karşı konulması güç bir fikir. Diyetlerin etkisiz olmasına karşın, zahmetsiz kilo verme fikrinin cazibesi bir diğerini deneme isteğini doğuruyor.


Sonuç? Anlamsız diyetleri deneyen kişilerde kilo kontrolü çözümlenemeyen bir problem haline dönüşüyor. Bir kriz haline gelebiliyor.

“Sihirli” Diyetler

Greyfurt diyeti, lahana çorbası diyeti, çikolata diyeti, pirinç diyeti, ruhu incitmeyen diyet ve daha birçok acayip isimli, her tada uygun kilo verme diyeti var. Oysaki tek bir besin veya besin grubunu içeren diyetler birçok sebeple işe yaramaz. Çeşitlilikten uzak, sağlıklı bir vücudun gerek duyduğu besin öğelerini yeteri kadar sağlayamayan bu diyetler beslenme alışkanlıklarını değiştirmeyi göze alamayan kişilerce uygulanıyor ne yazık ki.


“Yüksek Proteinli” Diyetler

Bazı insanların sandığı gibi yüksek proteinli diyetler, kas geliştirme ve yağ yakma üzerine etkili değildir. Sadece düzenli fiziksel aktivite ve çalışma kas gücünü geliştirir. Her ne kadar sporcular biraz daha fazla proteine gereksinim duysalar da sadece et, tavuk, balık, yumurta ve süt ürünlerini içeren proteinden zengin besinleri tüketmek, diğer besin gruplarında bulunan besin öğelerinin yeterli alınmamasıyla sonuçlanır. Yani diyetin bazı vitamin ve minerallerle kompleks karbonhidrat ve posa içeriği yetersiz kalır.

Ayrıca seçilen protein kaynağına bağlı olarak, diyetin yağ ve kalori içeriğiyle birlikte kolesterol ve doymuş yağ içeriği de artar. Çok yüksek proteinli diyetler böbreklere yük getirebilir. Hızlı kilo kaybedenlerde görülen kaybın nedeni vücut yağı yerine su kaybından ileri gelir. Ve karbonhidratlardan çok kısıtlı bir diyet, ketoasidoz olarak bilinen ve halsizlik, bulantı ve dehidratasyon gibi belirtiler veren bir durumla sonuçlanabilir. Bu tarzdaki bir diyet asla yaşam boyu tercih edilecek bir yeme programı değildir.


“Yüksek Posalı, Düşük Kalorili” Diyetler

Sağlıklı beslenme adına günlük posa alımı 25-30 gr olarak önerilmekte. Bunu besinlerle karşılamak yerine kişiler posa suplementleriyle karşılama yoluna gitmekte ki bu gerçekten düşünüldüğü gibi iyi sonuçlar vermeyebilir.

Bir besin bileşeni olan posa, vücut tarafından emilmez ve kalori vermez. Bu nedenle sebzeler, kurubaklagiller, meyveler ve tam tahıl ürünleri gibi posa içeriği yüksek besinler zayıflama diyetlerinde sıklıkla yer alır. Aynı zamanda mideyi geç terkettikleri için uzun süren doygunluk hissi yaratırlar.

Yüksek posalı diyetlerin bir sakıncası protein yetersizliğine yol açabilmeleridir. Ayrıca yüksek posa alımı, su alımına dikkat edilmezse dehidratasyonla sonuçlanabilir. Posa alımının daha çok beslenmemizde posa kaynaklarına sık yer vererek sağlanması önerilir. Bu şekilde sağlanamıyorsa suplemen kullanımında mutlaka bir uzman denetiminde olunmalı.


“Çok Düşük Kalorili Sıvı” Diyetler

Geçmişte bir hekimin gözetiminde kısa süreli uygulamalarda kullanılmak üzere düşük kalorili sıvı formülalar geliştirilmiş. Kalorisi oldukça kısıtlı bu formülalar, bazı kişilerde özel durumlarda yeni yeme alışkanlıkları kazanma amacıyla uzman kontrolünde kullanılabilir. Ancak diğer besinler tüketilmeden tek başına kullanıldıklarında çok düşük kalori (300-800 kal/gün) sağlarlar ki bu sağlık açısından çok sakıncalıdır.

Sıvı diyetlerin çıkardığı en büyük sorunlar nedir? Tıbbi eğitim ve beslenme eğitimi olmadan, yeni beslenme tarzı olarak size hiçbişey kazandırmazlar. Ayıca uzun süreli kullanılamazlar. Yorgunluk, bulantı, diyare ve saç kaybına neden olabilirler.


“Aç Kalma”

Kilo verme, diyet yapma deyince insanların aklına bu geliyor maalesef. Artık sloganlaştırmaya çalışıyoruz. Diyet yapmak aç kalmak demek değildir!

Genellikle kilo verme planı içinde aç kalmanın iyi bir başlangıç olduğu düşünülür. Çok düşük kalorili diyetlerde olduğu gibi, aç kalma da vücudun normal işlev göstermesi için gerekli enerji ve besin öğelerini sağlamada yetersiz kalır. Hızlı kilo kaybı çoğunlukla su ve kas kaybıyla sağlanır. Açlık aynı zamanda yorgunluk, uykusuzluk, sinirlilik gibi birçok problemi de yanında getirir.

Bunun yanında açlığın, vücuttan toksik ürünlerin atılarak vücudu temizlediği gibi yanlış bir görüş var. Aksine, enerji gereksinimi için karbonhidratlar kullanılamadığı zaman keton cisimcikleri olarak bilinen vücut kimyasalları oluşur. Ketozis olayı böbrekler yük getirir ve vücutta dolaşan keton cisimcikleri sağlığa zarar verebilir.



Dyt.Sema Börekci
 
Scudo

Fırat Dizman

Forum Bağımlısı
Kayıt
13 Temmuz 2008
Mesaj
1.997
Tepki
1.018
Şehir
BABAESKİ
Bisiklet
Cube
aslında bu bölümlere çok eklemeler yapılır.Beslenme konusunda son zamnalarda bir çılgınlıktır gidiyor.İyide niye zayıf insan daha mı sağlıklı?daha mı uzun yaşıyor?daha azmı hasta oluyor?:Kimse kilolu insanlarında sağlıklı olabileceğini düşünmüyor.Tabiki hepsinin azı veya çoğu zararlı değilmi?örneğin herhangi bir besin maddesini az veya çok tüketmek bir şekilde zararlı değilmi?Hergün et yiyin ,veya su için vucud ikisindede sıkılır.Mevsimlerde bile dengeler bira bozulsun neler oluyor kışın sıcak arkası açan baharlar ani sğukla donmuyormu.Vucudta aynı bir denge szö konusu ama nasıl:özel kişinin boyu ,kilosu,yaşadığı iklim,günlük harcadığı kalori,genetik haritası,bölgesel yemekler vs kişinin parmak izi gibi birisin yediği bir başkasına yarar yada zarar vermiyor o zaman yediklerimizi kendi vucudumuzu tanıyarak seçmeliyiz.Halen tıpta bile kesinlik yok.Düne kadar kardiologlar tarafından suçlu olan yumurta bugün baştacı edildi.O zaman kesin diye birşey yok ve hiçbir zaman olmayacak.Çünkü hergün gelişen tıp ve teknoloji yeni sonuçlar çıkarmakta ve çıkarmay devam edecek.Herkesin en azından şuan bilinen veriler ışığında ve kendini tanıdığı kadar programlarını kendi yapması ve hayat felsefesi olarak benimsemesi gerekir diye düşünüyorum.Ne aç kalmak -ne çok yemek -ne tek ürün ne çok ürün amaç dengeyi kurmak.Mümkün olan katkısız ,doğal(bulabilenler için) bir menü hazırlayabilmek
saygılarımla