www.medyatava.com
Neslihan Acu'dan TRT Radyo 3'le ilgili bir yazı... Dün Radikal'de Serhan Bali durumu gayet güzel açıklayan bir yazı yazdı. Vericiler başka kanallara aktarıldığı için, bazı İç Ve Doğu Anadolu şehirlerinde artık Radyo 3 yok. Ve gerisi gelecek gibi.
Dün Serhan Bali’nin TRT Radyo 3 ile ilgili bir yazısı vardı Radikal’de.
Başka da yazan olmadı, benim bildiğim.
Olayın kısaca özeti şu: TRT yönetimi, TRT Radyo 3’ün vericilerini TRT Türkü, TRT Nağme programlarına aktarmış.
Bu durumda, TRT Radyo 3 bazı İç Anadolu ve Doğu Anadolu şehrinde dinlenemiyor. Tedavülden kalkmış durumda.
TRT, bu yayının internet üstünden de dinlenebileceğini söyleyerek, bir tür savunma yapmış.
Olabilir. İnternet üstünden dinlenebiliyordur elbette. Ama burada sorulacak soru şu: Radyo 3'ün vericileri neden başka kanallara aktarılıyor?
Daha doğrusu, neden İç ve Doğu Anadolu’da yaşayanların caz, klasik müzik dinlemeleri engellenmeye çalışılıyor?
Türkülere karşı değilim elbette.
Ama türkü yayınlayan onlarca radyo istasyonu var.
Oysa kaliteli caz ve klasik müzik yayınlayan tek radyo TRT Radyo 3.
Neden şimdi bu radyo susturuluyor?
Özel radyo kanallarının hali ortada. İpini koparanın radyo istasyonu açtığı, seviyenin yerlerde süründüğü bir ülkeyiz.
Tabii ki kaliteli yayın yapan özel radyolar da var ama bunlarda caz ve klasik müzik pek yok.
Yani, TRT Radyo 3 çok önemli.
Yıllardır en kaliteli müzik programlarının yer aldığı, en iyi yapımcıların çalıştığı bir radyo.
Şimdi diyeceksiniz ki, eh be Neslihan sen ne diyorsun… TRT yönetiminin hali ortada. Ne halt yemeye soruyorsun bunları…
Sormaktan başka çaremiz var mı?
Hatta açık mektup yazmaktan başka?
Sayın TRT yöneticileri…
Sizler kişisel olarak caz müziğinden ve klasik müzikten hoşlanmıyor olabilirsiniz.
Ama bu ülkede –çok az sayıda da olsa- bu güzel müzik türlerinden gerçekten hoşlanan insanlar var.
Hele hele Doğu’da, İç Anadolu’da bu radyonun sesini kısmanız kabul edilebilir bir şey değil.
Bunun hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
İnternetten de dinleyebilirsiniz savunması ise son derece yersiz.
Devletin radyosu, bu ülkede yaşayan insanlara güzel ve kaliteli programlar sunmakla yükümlüdür.
Her ülkede bu böyledir.
Türkiye’de de böyle olmak zorundadır.
İstanbul’da, Ankara’da ya da diğer büyük şehirlerde yaşayan, maddi durumları iyi olan ve canları hangi müziği dinlemek istiyorsa ona çeşitli kaynaklardan rahatça ulaşan, konserlere gidebilen üst gelir grubu bu konuyu neden bu kadar önemsediğimi anlamayabilir.
Oysa basit bir açıklaması var.
Daha önce de yazdım birkaç kere…
Benim çocukluğum, gençliğim ortanın altı gelir grubundan bir ailede, bir mahallede geçti.
TRT’nin 70’li yıllardaki o güzel yayınları olmasa ne caz, ne rock, ne klasik müzikten haberim olmadan büyüyüp gidecektim büyük ihtimal.
Oysa bizler şanslıydık. Hem televizyonda hem radyoda gayet iyi programlar seyrederek, dinleyerek yetiştik.
Bugünün orta /alt sınıf gençleri ise çok şanssız.
Hayatlarını birbirinden pespaye tv ve radyo programları sarmış durumda.
İyiyi kötüyü ayırt edecek bir eğitimden, bir birikimden yoksun oldukları için de, çerçöpün bağımlısı olmuş durumdalar.
Sadece bir avuç insan kaldı geriye, iyi / kaliteli bir şeyler isteyen.
Ve belki de taşrada, varoşlarda, içlerinde caz ya da klasik müzik sevme potansiyelini taşıyan bir avuç genç var sadece.
Onları bundan mahrum etmek neye yakışır? Neyin öfkesi, kini, korkusudur bu?
NESLİHAN ACU
neslidost@gmail.com