Demiryolu konusunda insanımızın malesef neredeyse hiç bilgisi yok. Hızlı tren nedir, hızlandırılmış tren nedir, bilen az sayıda. Bu dezenformasyonda şüphesiz en büyük pay demiryollarını ancak kazalarla gündeme getiren medyada. Ama basın tarafından bir konuyla ilgilenilmemesi, o konu hakkında doğru bilgiye ulaşmak için çaba sarfetmemeyi gerektirmez. Türk basını, yazdığı bir çok şeye en son inanılacak kaynaklardan biridir. Lütfen bu konuda biraz daha dikkatli olalım ve bunun gibi ülke menfaatine hizmet eden projeleri önyargıyla yıkıcı eleştirilere tutmaktansa destekleyelim. İnsanlar sözlerinin o kadar önemli olduğunu düşünmüyor. Ama demiryolları personelinin ve hükümetin yeni projeler konusundaki motivasyonu açısından halk yorumları hayati öneme sahip.
Hızlı tren projesi, İtalya'dan satın alınacak 250km seyir hızına ve -yanılmıyorsam- 300km maksimum sürate sahip tren setleri ile sıfırdan inşa edilmekte olan "tamamen" müstakil bir hat üzerinde taşımacılık yapılmasını öngörmektedir. Hızlı tren Ankara-İstanbul arasında hiç bir kısımda eski demiryolu hattını kullanmayacaktır. Alarko, G&O ve OHL firmaları tarafından inşa edilmekte olan ve yeni tren setlerinin güvenli seyri için uygun olan yeni bir hat üzerinde çalışacaktır. Bu hat zemin açıları ve malzemesi, dönüş çapları, elektrifikasyon ve sinyalizasyon sistemleri olarak tamamen yüksek sürate elverişli olarak inşa edilmektedir. Ayrıca hat üzerinde hızlı trenler için mevcut olanlardan ayrı istasyonlar kurulmaktadır. Kısacası; hızlı tren projesinin alt ve üstyapısı tamamen yüksek sürate uygun ve güvenli bir biçimde oluşturulmuştur.
Aslında 250km/s, çoğu avrupa ülkesinin standart ekspres trenlerinin seyir hızından farklı değildir. Avrupa ülkeleri ve Japonya'da kullanılan hızlı trenler saatte 500km gibi hızlarda seyretmektedir. Örneğin Fransız hızlı treni TGV, geçtiğimiz günlerde 574.8km/s'lik yeni bir hız rekoru kırmıştır ve bu trenlerin sınırları her geçen gün daha da zorlanmaktadır. Japonya'nın elektromanyetik hat üzerinde çalışan maglev treni ise dolu olarak 581km/s sürat rekoruna sahiptir ve Tokyo-Osaka arasında inşa edilmekte olan hat üzerinde çalışacak Chūō Shinkansen treni normal seyir esnasında bu hıza çıkacaktır. Alman I.C.E. trenleri de 350km/s'lik seyir hızına sahiptir. Yani Türkiye'ye kurulmakta olan hızlı tren hattı aslında dünya standartlarına göre modern bir ekspres hattır. Fakat bu hattın yer yer 80km/s'e düşen hızlarda seyreden mevcut ekspres trenlere göre ciddi bir hız üstünlüğü olduğu bir gerçektir.
Hızlandırılmış tren konusuna gelirsek; başta aslında hızlandırılmış trenlerin bir hızlandırma işlemine tabi tutulmadığını belirtmek gerekir. Bugün bir Fatih ya da Başkent Ekspres'e yanınızda bir GPS cihazıyla binerseniz tarife gerisinde kalınan bazı kesimerde bu standart trenlerin 160-170km/s sürate çıktığını görebilirsiniz. Bunun sebebi yetersiz sayıda servis cebine ve eski sinyalizasona sahip hatlarda bataryaları yıllar önce değişmiş olması gereken trenlerin sıkça arıza yapması ve tüm hat üzerindeki trenlerde zincirleme bir gecikme yaratmasıdır. Makinistler bu gecikmeleri en aza indirgemek amacıyla sıkça resmi seyir süratinin çok üzerine çıkabilmektedir. Aslında eldeki tren setleri 170-180km/s sürate çıkabilen setlerdir fakat zaman içinde tekerlek aşınması sebebiyle bu süratlere çıkamaz hale gelmişlerdir. Hızlandırılmış tren projesinde yapılan yalnızca mevcut makasların yüksek süratte geçişe uygun olanlarla değiştirilmesi, yine yıllar önce yapılması gereken hat bakımının yapılması, lokomotiflerin çaplarını kaybetmiş teker setlerinin yenileriyle değiştirilmesi, karşılaşmalarda hızlandırılmış tarifeli trenlere ciddi öncelik tanınması ve daha önce resmi olmayan yüksek hızların bir gecede mecburi hale getirilmesinden ibaretti. Basının yanlış bilgilendirmesinin aksine hızlandırılmış tren oldukça konforlu ve stabil bir seyire sahipti. Fakat yanlış hesaplanmış tarifeyi tutturma yönünde makinistler üzerindeki ciddi baskı, makinistleri bir çok yerde öngörülen süratin üzerinde seyahat etmeye zorluyordu. Ve bir gün bu dönüşlerin birinde bir ray bakımsızlık ve yılların verdiği metal yorgunluğuyla üzeindeki yükü taşıyamayarak kırıldı. Kaza sonrası kaza mahalli temizlenerek deliller ortadan kaldırıldı ve tüm sorumluluğu iki makinist üzerine yükleyecek şekilde bir kılıf uyduruldu. Evet, makinistler o viraj için öngörülen hızın üzerindeydi fakat öngörülen hızlarda seyahat ederek yolculuğu 5 saatte bitirmek imkansızdı ve makinistler üzerinde gecikmeye karşı büyük bir baskı vardı. Hızlandırılmış tren faciası da bu şekilde gerçekleşti.
Sonuçta bu facia ve hayatını kaybedenler Türkiye'ye düzgün bir altyapı ile hazırlanan, uçak yolculuğuna ciddi bir alternatif oluşturacak olan modern bir demiryolu hattı kazandırdı. Mevcut trenlerin bakımı için bile ödenek verilmezken sanıyorum o kaza olmasaydı hiç bir zaman böyle bir proje hayata geçirilemezdi.