İlk bir başına tur ve 3. Alexandrapoulis Bike Fest Fikir/Planlama/Ulaşım ve 1. Gün

waafy

Daimi Üye
Kayıt
9 Temmuz 2015
Mesaj
211
Tepki
305
Şehir
İstanbul
İsim
Mustafa
Bisiklet
Giant
Nisan sonu Balkan Turu yapmıştım güzide bir grupla .( (link) )
Burada duymuştum Dedeağaçta yapılacak festivali. Tur esnasında ve sonrasında pekte gitme niyetim yoktu. Bir veya iki gece için İstanbul’dan otobüsle o kadar mesafe gitmeye değmez diye düşünüyordum. Sonra nasıl olduysa turu uzatarak biraz daha anlamlı hale getirme fikri geldi birden aklıma.
Haritadan Selanik gel bana diyordu. Eski tur yazılarına daha bir alıcı gözle baktım forumda ve five ‘ın yaptığı turu ((link) ) referans aldım. Plan otobüsle Selanik’e gitmek ve Dedeağaçta ki festivale katılmak. Facebookta gitmek isteyen olur mu diye çağrı açtım ama iyi ki katılan olmamış, kendimi zorladığım gibi kimseye zorlayamazdım. Seçimden sonraki günün akşamı otobüse binip Salı sabahı Selanik’e varıp 3 gece konaklama 4 gündüz sürüşü ile Dedeağaç’a varacaktım. Çadırda dinlenme sorunu yaşadığım ve ayrıca yüküm hafif olsun diye otel/pansiyon konaklamayı seçtim ki turcu için konaklama kısmı biraz pahallı oldu.
Biraz araştırma ile Balkan civarına sefer yapan Alpar Turizm den bilet aldım, bisiklet var dedim sorun olmaz dediler. Hayaller güneşte piştikçe sahilde deniz molası vererek güzel bir keyif turu yapmaktı. Ama son günlerde gök gürültülü sağanak yağış bildirimlerini görünce son anda yağmur pantolonumu da çantaya attım, belki de bu an hasta olmak ile olmamak arasındaki ince çizgiydi.
İki arka çantam vardı yaklaşık 6 şar kiloluk. Uzun süredir bakımsız durduğu için bir de bakıma soktum bisikleti ve ustamın dediğine göre seleyi bayağı yukarıda ayarlamışım, onun ölçtüğü seviyeyi deneyiyim sorun olursa yükseltirim dedim. Pazartesi akşam yükü yüklenip bir heyecanla otogara gittim, kalkışa 2 saat kala varmıştım, bilet satan hanımefendiye kendimi gösterip bisikletimi tanıttım o da bir beyefendiye havale etti, aynı firmanın başka şoförlerinin çok da sevecen bakışı yoktu bisikletime ama sanırım bizim otobüs muavinden soruluyordu o da okey deyince ön teker ve seleyi söküp sevimli hale getirdim bisikleti ve bagaja attık çantalarla. (Sökmeye de gerek yokmuş benim kısım tamamen boş gitti .) Otobüste alçak Mercedeslerden. Herşey tamam ama otobüs biletini evde kitabın arasında unuttuğum ortaya çıktı. Bunu da sorun etmediler ve yerime oturan çingene ile tartışmaya giremedim biletim olmadığı için ama bu sayede en önün bir arkasına oturmuş oldum. Otobüste 20-25 kişi vardı ve neredeyse herkes tek başına otuyordu. Gümrük geçişi fazla uzun sürmedi ve böylece ilk kez otobüste bisiklet taşırken ilk kez de otobüs ile gümrükten geçmiş oldum.
bus.jpg

İskeçe de herkes indi ve otobüsteki tek yolcu bendim, sabah 6 gibi Selanik’teydim.
Konaklama için warmshowers/couchsurfing/airbnb/booking sırlaması ile yer baktım. İlk ikisi için profilim bomboştu ama şansımı denedim yine de. Maalesef warmshowers için pek kayıt yok ve yazdığım iki kişide cevap vermedi, couchsurfing de ise 3 kişiden 2si evde olmayacaklarını belirten dönüş yaptılar . Booking ve airbnb den de yer bulmak çok kolay olmadı, sezon olduğu için fiyatlar biraz yüksekti neredeyse birkaç gün kala ayarladım konaklama yerlerini.

1. Gün 26 Haziran 2018-Salı SELANİK -OFRINIO
Çok az uyku ve büyük bir sevinçle Selanik tren garının yanında otobüsten indim. Hemen bisikleti kurayım dedim ama alyan anahtarını bulamıyorum ,her yeri üç kere aradım ama yok . Gümrük geçişinde çantanın fermuarları açılmış ve kapatılmadığı için ya otobüste ya da yere bir yere düşmüş sanırım. Ön teker freni bir şekilde idare ederiz de elimde ki sele ile ne yapacağım bilemiyorum. Uykusuz ,karnı aç ve hafif serin puslu havada (ama büyük sevinçle ) bisiklet dükkanlarının da geç açılacağını düşünerek çare ararken basit lastik yama setinin içininde bir alyan olabilir mi acaba derken bir açtım 2 tane L alyanım var bir tanesi iki gerekli yerede oluyor . Bir sevinç bir sevinç sormayın . Planlara göre Selanik’i gezmeyi es geçiyordum ilk gün 100km üzeri olduğundan ,yağmur riskide vardı ve yaz yağmurları beklentisinde olan ben yağdıkça mola vermeyi planlıyordum . Rastgele bisiklet sürmeye başladım biraz ters yöne doğru 3-5km gidip tenhalaşıp köpek grupları görmeye başlayınca alt yoldan dönüş yaptım . (Rahatlık için Turkcellin günlük yurtdışı tarifesinden telefonu hep açık tuttum. Günlük 29TL ,buradaki tarifenizi aynen kullanıyorsunuz ama Yunanistan telefonu ararsanız iş değişiyor ) Sahil hattındaki bisiklet yoluna girip bitirene dek sürdüm sonra kahvaltı için ara sokaklara dalıp rastgele bir yerden hamur işi bir şeyler alıp sahilde yedim . Her şey tozpembe idi ve karabulutlardan bihaber idim. Haritadan bir bisiklet tamircisi bulup bir alyan anahtarı alıp lastiklere az hava bastırayım dedim ama Google 9 da açılır diyorduysa da dükkan kapıya 10 da açılıyor yazmıştı. Oradan Atatürk Evi’ne doğru sürdüm ve 40-50 kişilik öğrenci grubu gördüm rehberleri Türkçe anlatıyordu ,sonuna yetişmiştim ama bitirene dek dinledim ve artık buradan turum başlasın diyip yola çıktım. İpsala da sizi karşılayan otoban maps te yeşil renkte E90 veya 2 isminde adı var. Eski yol ise yine 2 adında ama mavi renkli gözüküyor. Otobana çıkmayı hiç düşünmedim varsın uzasın dedim.
1.jpg 4.jpg
Selanik çıkışı otobana bağlanma ve bir çok yol olduğu için daha kısa ama zigzaklardan tırmanış olduğu anlaşılan aşağıdaki yola yöneldim. Daha kaleye varamadan yağmur başladı ve üşenmeden parka girip yağmur takımını alt/üst giydim çantalara yağmur kılıfını taktım ,telefonu emniyete aldım . Birazdan duracak olsa da tembellik etme dedim ,oysa ki duracağı zaman konusunda yanılgımın haddi hesabı yokmuş.
İlk heveslerle yokuşlar ova gibi tırmanıyoruz ,yağmur desen ne olacak ki tam korumadayım diyorum. Bir bluethoth kulaklık varı telefonun gps yönlendirme sesini duyayım diye kulağıma takmıştım ama bir süre bir baktım kulaklım felan yok. İçimde kapşonlu bir üstlük vardı bir şöyle silkelenince yere düşüverdi . Sevindim ama bu kulaklık beni sevindirmeyi sevecek olmalı ki bunu bir daha yapacaktı. Neredeyse hiç yerleşim yeri olmayan orman yolu gibi bir yol izledim şimdi bitecek şimdi bitecek diye 2 saat mi 3 saat mi yokuş çıktım. Mecbur artık ormana tuvalet yapar olduk yağmur serinliği yüzünden. Başlangıç için çok fazlaydı yokuş sonu bucağı yok gibiydi ama elbet bunun inişi de olacak dedim. Yağmur durmuyordu ,güneş ortada yoktu . O kadar çıkışın inişi de zevkli olmadı yağmur ve yük yüzünden yavaş yavaş indim hem de çok kısa sürdü. Bir benzin istasyonunda durmaya karar verdim ama 2 pompa ve çalışmayan sıcak içecek otomatı olan benim kadar kötü İngilizcesi olan bir elemanla yarım saat oturduk. Beni misafir etti diyebilirim. Islak üstümü değiştirdim . Yağmur için bu kadar hazırlıklı değildim.3 yıllık gore-goretex üst katman artık su geçiyordu ve içime giren ıslaklık aşağılara kadar gidiyordu. Tabi ayaklar hep ıslak. Sandaletleri alsaydım ayakkabıları kuru tutup üşüdüğümde giyebilirdim.
Agios da benim mavi 2 numaralı yoluma kavuşmak enerjimi tazeledi. Kendime de işte bir başına ilk turunu yapıyorsun hem de mis gibi yapıyorsun her ne kadar her yer ıslak olsa da diyordum. Yol gidiş geliş olsa da şerit geniş olduğu gibi bisiklet içinde gayet geniş emniyet şeridi var çoğu zaman. İlk gün geçen kamyon ve tırların yeterli mesafesi olduğu halde geniş alan bırakarak beni geçmeleri çok hoşuma gitti. Yağmurda bayağı bir su saçıyor bu büyük araçlar ve beni etkilemedi hiç. Yolun genişliği hakkında bir bilgi daha , karşıdan gelen araça sollama yapılırken yanımdan da bir araç geçebildi(geçmemesi lazımdı tabi) . Bana pay bırakmadan geçen 4 tır oldu ,mesafe vardı ama diğerleri gibi davranmayınca dikkat ediyorsun . Plakaları 34-16-34 ve bir de yabancı plaka.
İlk bu sudan almıştım ve buldukça hep aldım. (link) Yedi gün boyunca bacaklarda omuzda vs ağrı sızı yaşamadım . Gün sonlarına doğru biraz kalça ve arası acısı oluştu sadece. Bisiklet taytı ve forması kullanmadım biraz daha tur havası olsun diye. Hacim yüzünden de kaskı götürmedim.
Stivos’da mola verdiğimde telefon kaydı durmuş ve bu yüzden bu semtin adını öğrenmiş oldum. Frappe içip bir umutla hala yağmurun duracağını sanıyordum.
3.jpg

Yağmur ve su tüketimi yüzünden çok fazla tuvalet molası verdim. Stavros’a yaklaşırken fevkalade bir yoldan geçtim. Muhtemelen zorlu sürüş sonunda kafam biraz bulanmaya başlamıştı. Yolun iki yanı devasa ağaçlar ile kaplı ve yukarıda birleşirken yağmurun yerden sıçraması ile bir karış kadar su varmış gibi yerde görüntü vermesi çok güzeldi .Yoldan neredeyse hiç araç geçmiyordu. Stavros ilk konaklayacağım yerdi ya da ben öyle sanıyordum sahilin diğer ucunda Ofrinio diye bir yerde otelde yer ayırmıştın ama geldim dedğim yerden 30km yol gösterdi bana Google arkadaş. Hemen bir şeyler yemeliyim kısmına döndüm ve tavuk döner görünce u dönüşü yaparak dükkana girdim . Sipariş aşamasında patrona benzeyen adam üzerin çok ıslak ve arkan çamur olmuş böyle oturamazsın içeride dedi. Hiç sorun değil dedim sen dönerimi ver bana. Gittim dışarıda ayakta yedim ama sonra gel istersen içeride otur dedi. Tabi oturmadım ben daha çok ayakta durmakta istiyordum ki iyi oldu böyle. Geldiğim gittiğim yeri öğrendi ve gitme burada kal çok yağmur yağıyor hasta olacaksın dedi. Elimi istedi benden ben de anlamadım sonra bi daha istedi verdim buruşmuş parmaklarımı gösterdi bana . Ama donuma kadar ıslanmışım 100km yi geçmişim siz olsanız durur muydunuz?
Buradan sonra iyice tenha bir yolda sürdüm. Neredeyse in cin top oynuyordu. Yol bir ara otobanın altından geçip gereksiz bir u yapıyordu ama günün süprizi gerçekleşti o boşluğa düşme anından devasa çirkin aslanı görmek oldukça iyi geldi.
2.jpg

Yol da bitme üzereydi ve derken arka lastik patladı son 5km kala saat 21:00 civarı. İçimden çığlık atmak geldi ama hemen bir boşluğa çekip üşenmeden işe koyuldum. O sırada birkaç yerden sivri ısırdı ki biri yanağımdan idi ve 3 gün 1 tl boyutunda şişlik bıraktı yanağımda. Burada da yeni tecrübemizi kazandık; su sıçramaya dayanıklı iberia ya çantalarımın hariçten takılan yağmur kılıfları lastikten sıçrayan ve üstten süzülen suları kılıfın altında topluyormuş ve çanta alttan yavaş yavaş su almaya başlamış daha doğrusu emmeye başlamış. Kılıfın içinden iki avuç dolusu su döküldü. Lastik değişimi esnasında yağmur yağmıyor olması şanstı biraz.
Tahmin ediyorum Ofrinio ve stavros oldukça canlı ve güzel tatil beldeleri ama benden güzelliklerini sakladılar. Otele yerleşip ıslak her şeyi banyoya sokup güzel bir duş ile toparlanma sürecine başladım hemen.
Gün boyu 18.5 euro harcayıp yaklaşık 132km yaptım. 25km civarı gereksiz bir şekilde Selanik içinde. Selanik’i gezmedim sayıyorum diğer tarafa tur yaparsam o zaman gezerim dedim.
Yağmurda sürüş yaparken fazla nemli topraktan asfalta kaçan salyangozlar gördüm sürekli. Bana göre 90 derece açı ile yolun ortasına ölüme doğru ilerliyorlardı. Sürüş biraz zorlu olmaya başlayınca kendimi özdeşleştirmeye başladım; aynı asfaltın üzerinde farklı yönlere doğru ilerleyen iki canlı. Ben A dan B ye gitmeye çabalarken onlar muhtemel bir aracın tekeri altına doğru gidiyordu ama yaptığımız aslında aynı değil miydi? (AdanBye) Bu kısma biraz fazlaca yoğun duygular yüklü yazı ekleyebilirim ama oldukça basitte olsa(basit olan duygular) yine de aktarım başarısız olacak, o yüzden çabalamıyorum.
 
Scudo

Devenez ce que

Daimi Üye
Kayıt
14 Mayıs 2018
Mesaj
320
Tepki
984
Yaş
49
Şehir
Istanbul / Sancaktepe
İsim
Murat
Bisiklet
Kron
Tüh ya, iyiydi halbuki :( Ara vermemek lazım, yoksa dediğin gibi insanın hevesi kaçıyor. Ama sen yaz hocam yine de, biz okuruz. Bir kere başına oturup ilk cümleye başlayınca devamı gelir ;)
 

alseecbu

Üye
Kayıt
18 Haziran 2018
Mesaj
99
Tepki
576
Yaş
44
Şehir
sakarya
Bisiklet
Dahon
Devamını bekliyoruz, anlatım da çok güzel...

@waafy devamını bekliyoruz....