Hollanda'dan Yorumsuz

Murtega

Daimi Üye
Kayıt
6 Ocak 2014
Mesaj
387
Tepki
519
Şehir
Budapeşte
İsim
Murat B.
Bisiklet
b'Twin
Daha önce paylasilmisti ama yinede bir hatirlatma olsun;
Hollanda nasil bu hale geldi:

Bir de su var. Ingiltere, Hollanda olabilir mi?
 
Scudo

BF Okuru

Üye
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
0
Tepki
2
@emre önen

Anadoluda bir şehirde ziraat makinaları baş bayiliği yapan bir işadamıyla çalışıyorduk.
Adamın dışarıya gösterdiği tek lüksü arabasıydı. Markasını vermeyeyim, iyi bir arabası vardı.
Giyim kuşamı bizim şirkete geldiğinde altta alelade bir kot, üstte mevsime göre piyasa malı gömlek veya kazak veya hırka.

şirketten ayrılmadan son görüşmemizde cep telefonunun da benim eski model telefonun eşi (akıllı telefon değil) olduğuna şahidim.

en son kendi markası ile traktör üretmek üzerine projeler peşinde koşuyordu. O anadolu şehrinin en orta noktasında 5 katlı plaza yaptırmasının yanında binlerce dönüm ekili arazini ve birçok büyük şehirde gayrımenkulün de sahibi olan şahıs, o anadolu şehrinde vergi rekortmenliği sıralamasında birkaç yıldır ilk 5 te....

cep telefonu yok garibimin. ama burda istanbulda otobüste herkesin elinde kocaman ekranlar. kendi tanıdıklarım, akrabalarım 2-3 ayda bir değişiyorlar....

Biri beni bisiklet üstünde görse, fiyatını öğrense, "çok para değil mi, kazıklamışlar seni"

alıştık....
 

Golfer

Üye
Kayıt
27 Ağustos 2014
Mesaj
19
Tepki
4
Şehir
istanbul-B.Evler
Bisiklet
Scott
@Murat Bulut

Adamlar zamanında toplu eylem yapmışlar. Bizde yapalım. Artık içeri mi atarlar, biber gazımı sıkarlar,dönebilir miyiz bilemem :)
 

Berat Öztürk

Forum Bağımlısı
Kayıt
10 Temmuz 2012
Mesaj
649
Tepki
244
Yaş
27
Şehir
Kocaeli
İsim
Berat
Başlangıç
2009—10
Bisiklet
b'Twin
Bisiklet türü
Dağ bisikleti
bu kadar çok bisiklet olmasının ve o kadar kişinin taşıt olarak bisikleti şeçmesinin en büyük sebebi her yerin düz olması malesef türkyede böle bişey hiçbir zaman mümkün olamıcak nedeni ise böle birşey olabilmesi için çok ama çok kişinin olması lazım sehir içinde bisikletli sürücünün malesef coğrafyamız nedeni ilede böle bişey mümkün değil her yere bisikletle gidemeyiz ter sıkıntısı oluyo mesela kosuya gidicem yüzmeye gidicem işe gidicem gidene kadar terleme sıkıntısı gidince üst değiştir falan dert bisikleti güvenilir bi yere bırakılması ayrı dert bazı illerimizde bu gerçekleşebilir mesela ama tüm türkiyeyi baz alırsak bence mümkün değil..
 

Kaan.Özçelik

Forum Bağımlısı
Kayıt
5 Ağustos 2014
Mesaj
774
Tepki
2.025
Yaş
53
Şehir
İstanbul
Bisiklet
b'Twin
Hollanda örneğinin genellikle "Ülke düz, ondan oluyor" şeklinde yorumlandığını görüyorum. Ama bence bu sadece kolaylaştırıcı bir etken olabilir.

Haftasonu Eskişehir'deydim. Görebildiğim kadarıyla pek çok Anadolu kentine göre düz sayılabilecek bir yerleşim yeri. Cumartesi akşam saatlerinde ana kavşaklarda trafik İstanbul'u pek aratmıyor. (Özel olarak Eskişehir'i eleştirmeye çalışmıyorum, bu nedenle lütfen Eskişehir'li arkadaşlar üstlerine alınmasınlar). Buna rağmen görebildiğim bisiklet sayısı iki elin parmaklarını geçmez.

Türkiye için durum "yollarımız engebeli" diye açıklanabilecek kadar basit değil sanki. Bazı arkadaşların dediği gibi bugün bir akıllı telefonun fiyatı orta üstü bir bisiklet fiyatına eşdeğer. Ama hepimizin malumu olduğu üzere tercihler akıllı telefondan yana kullanılıyor. Çünkü o fazladan enerji gerektirmediği gibi sağladığı "prestij" de çok daha fazla.

Son zamanlarda trafik iyice çekilmez olduğu için metro ve metrobüsü daha sık kullanmaya başladım. Gördüğüm şu: Bütün bu toplu ulaşım araçları zaman öldürmenin en iyi yolu olmuş. Bir metrobüste belki 200 kişi var ama elinde kitap, gazete (bahis gazeteleri hariç) ya da dergi olan kişi sayısı 1 bilemediniz 2. Hemen "sen o metrobüste nasıl seyahat edildiğini biliyor musun?" söylemlerinin geleceğini biliyorum ama tekrar söylüyorum: Ben de o metrobüsün içindeyim ve ne olduğunu bilerek konuşuyorum.

(link) linkinden görüleceği üzere ortalama yolculuk sayısı 11.500.000 civarında. (Sabah işe gidip akşam dönenler için toplam 2 yolculuk sayılıyor). Ortalama seyahat süresi 30 dakika olsa, toplam 5.750.000 saatlik toplam mesai demek. Günlük çalışma 9 saat desek, 638.889 adamxgün eder, yani her birinde 1.000 kişi çalışan 638 fabrikanın toplam mesaisi.

Buna bir de akşam televizyon karşısında geçen boş zamanı da (dizi izlemek şöyle kötü, böyle berbat falan demiyorum, genel olarak iyi yazılmış bir senaryodan çekilen bir film ya da dizi izlemenin de bir çeşit okuma eylemi sayılabileceğini düşünüyorum, ama bizimkilerin kalitesi konusunda takdir sizin) eklerseniz ortaya çıkan işgücü kaybını düşünebiliyor musunuz?

Bu kadar zaman kitap okunarak geçirilse 400 değil 10 yıl sonra Hollanda olmak işten bile değil bence. Hollanda buraya sadece okuyarak geldi demek istemiyorum, neredeyse tüm Avrupa ülkeleri gibi onların da geçmişlerinde sömürgecilik = başkasının emeğine bedava konma hali var. Ama sonuç olarak gelişmişlik durumları da ortada. Burada gelişmişliği genel olarak insanların birbirine saygısı diye alıyorum, sadece kişi başı gelir olarak değil.

Bizi ancak üretmek kurtarır. Üretmek için de vatandaşın sistemi zorlaması gerekiyor ve bunun için de önce durumunun farkına varması gerek. Bunun yolu da okumaktan geçiyor bence. İktisatçı değilim ama şunu biliyorum: Sermaye sahibini kendi haline bırakırsanız parasıyla en kolay nasıl kazanabilecekse oraya yatırım yapar. Örneğin İstanbul'daki fabrikasını kapatıp yerine rezidans yapar ve fabrikadan kazandığının fazlasını kazanır.

Geçenlerde işle ilgili bir nedenle Levent'teki gökdelenlerden birinin 40.katına çıktım. Bir tarafta Karadeniz görülüyor, diğer tarafta Marmara Denizi. Bakınca Anadolu yakasında oturduğum semti de görüyorum, Avrupa yakasında çalıştığım semti de. Yani İstanbul avuç içi kadar bir yer aslında ama ben evden işe bazen 2 saatte ulaşıyorum.

Sorun, bu kadar bir alanda resmi olarak 15 milyon kişiden fazlasının yaşıyor olmasında. Ama bu 15 milyon kişi karnını üreterek doyurmuyor ne yazık ki. Ekonomimiz genel olarak üretim dışı faaliyetlerle işliyor. 15 milyonluk Hollanda genel olarak çiçek, özel olarak lale konusunda Dünya'daki en büyük üreticilerden biri. Hatırlatırım lale Hollanda'ya Osmanlı'dan gitmiştir.

Neyse uzun oldu. Uzadıkça da konuyu dağıttığımı farkettim.

Özetle, sömürgeci olmadığımıza göre (iyi ki de değiliz) ilerlemenin yolu okumaktan ve üretmekten geçiyor demek istiyorum.
 

BF Okuru

Üye
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
0
Tepki
2
Düşünen, üreten adam olarak insan gücümüzün hangi zamanlarda ne güçte olduğunu sorgulamak lazım belki de. Birinci dünya savaşından ve ardından kurtuluş savaşından darmadağın çıkan bir milletiz. Bu ortamda üst kalibre insan gücü olarak belki sadece doktorlar ve askerler var elimizde. Sonraki yıllarda okullar, fabrikalar, çeşitli ekonomik ve bilimsel atılımlar konusunda çabalarımız oluyor ama biz 1 adım gidebilirken Hitler Almanyası belki 50 adım gidiyor, Amerika keza öyle. Sonra bir savaş daha yine bir sürü yıkım özellikle Almanya ve Japonya silinmenin eşiğine geliyor, ama tekrar ayağa kalkıyorlar. Bizim köylümüz çiftçimiz memurumuz gün geliyor işçi olarak gidiyor Alman Avusturya Hollanda fabrikalarında çalışıyor ekmeğini kazanıyor. Çünkü sen adama ne ekeceğini ne ekemeyeceğini dikte ediyorsun, hangi arabayı alacağını hangi marka traktör kullanacağını ve benzini de kimden alacağını, ne kadar sarfedip ne kadar kazanabileceğine sen karar veriyorsun. Kendi yüzyılımızın kaderini biraz da petrole endekslesek yanlış olmaz. 1973 te bir kriz patlıyor hemen ardından Kıbrıs ambargosuyla birleşerek Türkiyeyi 1970 lerin sonunda muhtaç, toplu iğne bile üretemez, siyasi kavgalarla birbirini kıran bir millet haline dönüştürüyor.

zaten seksenler ve doksanlarla başlayarak tamamen tüketim toplumuna dönüşüyoruz.
benim kendi akrabalarım arkadaşlarım markete bakkala arabayla giderler acı ama gerçek.