Hava, Işık ve Su ( sicak suya dikkat )

gokhancan

Forum Bağımlısı
Kayıt
9 Haziran 2008
Mesaj
797
Tepki
661
Şehir
istanbul/bayrampaşa
HAVA IŞIK VE SU

Hava, ışık ve su en önemli gıda kaynağımızdır

Nasıl sebze ve meyvenin en tazesini ve doğalını seçmeye çalışıyorsak, içtiğimiz suyun da en iyisini ve tazesini bulmaya çalışmalıyız. Su, bedenimizin hayat kaynağı, toksinleri uzaklaştırmanın en önemli yoludur.

Günümüz şartları, ne yazık ki, binlerce yıl öncesindeki gibi her şeyin doğal ve organik olduğu ve atmosferin çok temiz olduğu dönemle aynı değildir. Dolayısıyla, bu bilgiyi günümüz şartlarına göre yorumlamamız gerekir. Hiç olmazsa ana hatlarıyla uygulanan bir bilgi, hiç uygulanmayan bilgilerden daha iyidir. Bazen modern tarzda bir yaşantı süren insanlar, bir yandan ekonomik kaygılar, öte yandan trafik gibi problemlerle uğraşırken zamana karşı yarışırlar. Sabahleyin kısıtlı zamanda hareket yapmaları, öğlen ise diyet yemekleri hazırlamaları kolay olmayabilir.

Ayrıca büyük şehirlerdeki metro, alışveriş merkezi, gökdelen vs gibi yerlerdeki suni ve kapalı havalandırma sistemleri de stres ve sıkıntıya yol açar. Bu tür mekanlarda uzun süre bulunduğumuz zaman, kendimizi mutlaka ışık ve havanın bol olduğu dış ortama çıkarmalıyız, ciğerlerimize derin derin taze ve temiz havayı çekmeli ve güneş ışığını hissetmeliyiz.

Diyetlerde, sağlıklı beslenme dendiğinde akla ilk önce yiyecek ve içecekler geldiği halde, aslında ışık ve oksijen insan için daha yaşamsaldır. Bu biraz abartılı görünse de doğrudur. Yoğun şehir yaşantısı içinde, doğal gün ışığını ve saf temiz ne yazık ki pek sağlıklı olarak alamıyoruz. Oysa sağlıklı bir fizyoloji ve metabolizmanın düzenli çalışması için mutlaka her gün saf ve temiz oksijen alınmalıdır. Suni ışık, doğal ışığın yerini hiçbir zaman tutmaz. Güneş ışığından az yararlanmış toplumlarda, mutluluk hormonu da denilen, serotonin düzeyinin düşük olduğu gözlenmiştir.

Işığın en az olduğu kapalı günlerde dahi pencerenin kenarına gidip ışığı gözlerimizle adeta emmeliyiz. Tabii ki güneşli havalarda direk güneşe bakamayız, ancak güneşin düştüğü yeşilliklere yaklaşık 15-20 dakika kadar bakarak, ışığı içimize depolamalıyız. Kapalı ve yağışlı havalarda ise gökyüzüne doğru bulutlara doğru bakarak ışığı hissetmeliyiz.

Işığın bol olduğu ülkelerde, insanlar kendilerini daha canlı hissederler. Bu, kandaki serotonin düzeyinin, bol güneş alan ve açık havası olan ülkelerdeki kişilerde daha yüksek olmasıyla ilgilidir. Bazı durumlarda, özellikle havanın uzun süre kapalı ve ışıksız olduğu mevsimlerde, kandaki serotonin düzeyini yükselten doğal bazı preparatların kullanılması yararlı olabilir, ancak bunu doktora danışarak uygulamak daha doğrudur. Bitkisel bir preparat olan St. John’s-wort ( sarı kantaron ) kandaki serotonin düzeyini artırdığı için iyi bir yardımcı olabilir. Hatta İngilizler St. John’s-wort’e, “ güneş ışığı takviyesi “ ( sunshine supplement ) de derler.

Temiz ve taze havayla dokuların bol bol oksijenlenmesi tüm diyetlerde çok önemlidir.

Nasıl soluk alıp verdiğimiz de çok önemlidir. Birçok kişi stresten ve aceleden derin ve doyurucu nefes alamaz ve solunumları yüzeysel kalır. Diyet programları içerisinde birçok hastama sağlıklı nefes almaları için nefes teknikleri öğrettim. Doğru nefes almayı bilen bir insan, dokularını oksijenlendirmek için çok büyük bir adım atmış demektir. Doğru nefes teknikleriyle sadece uyanıkken değil, uyurken de nefes alış verişimiz daha düzenli olur. Bu günlük nefes egzersizini birinci kitabım olan Ayurveda’ nın içindeki “ Pranayama “ bölümünde okuyabilirsiniz.

Sıcak suyun önemi

Zayıflamak için gerekli olan diğer uygulama, bol miktarda sıvı almaktır. Ancak alınan her sıvı ile alınma biçimi, sağlığı aynı ölçüde yararlı değildir.

Alınması gereken sıvılar kişinin beden tipine göre değişir. Ancak, örneğin Pitta beden tipine sahip olanlar, yazın çok sıcaklarda soğuk sıvılar alabilirler, diğer beden tiplerinin gün içinde bol miktarda bitki çayı tüketmeleri uygundur.

Ancak beden tipi ne olursa olsun, Ayurveda’da sıvılar, sıcak yaz günleri dışında, ılık veya sıcak alınmalıdır.

Normal şartlar altında suyun binlerce molekülü birbirine bağlı olarak durur. Su soğutulunca kinetik enerjisi azalır ve daha büyük bir hacme kavuşur, iri bir molekül yığınına dönüşür. Su, sadece basit bir ısı değişikliğiyle farklı bir yapı alır. Buz ısıtılırsa önce soğuk su, biraz ısıtılırsa oda sıcaklığında su, biraz daha ısıtılırsa ılık su ve kaynar su, en sonunda da buhar olarak şekil değiştirir. Oysa suyun temel yapısı ( H2 O ) hiç değişmez. Su molekülleri, ısınmayla hareketlilik kazanır ve su hacim olarak genişler. Böylece, binlerce moleküllük iri bir yapıdan çok daha küçük bir moleküler yapıya döner. Su molekülleri daha küçük hacme gelince öyle bir kinetik enerjiye kavuşurki, tekli molekül olarak daha küçük bir hacim ve hareketlilik kabiliyeti kazanır. Sıcak su, hücre içindeki küçük deliklerden girerek, hücreyi yıkayıcı, yağ dokusunu harekete geçirici bir etkiye sahip olur. Suyun kinetik enerjisi artınca “ ama “ ( istenmeyen artık maddeler ) ortaya çıkar ve atılmaya hazır hale gelir. Sıcak sı, özellikle bitki çayları tarzında tüketilen sıcak su, bitkinin demlenmesi, haşlanması, kaynatılması esasıyla hızlanır. Bundan, kitabın ilerleyen bölümlerinde söz edeceğiz.

Sıcak suyun kullanımında dikkat edilmesi gerekenler:

Sıcak su içine bal koymak pek sağlıklı değildir. Çünkü çok yararlı bir besin olan bal, 40 C üzerinde bol miktarda “ ama “ ( toksin ) oluşturur. Ilık suyun içine 7-8 damla limon ve az miktarda bal koyarak zayıflama konusunda etkili bir yardımcı elde edilir. Aşırı miktarda limon, vücudun asit-baz dengesini olumsuz etkiler, ayrıca mide yanması ve açlık hissi oluşturur. Böylece, kişilerin daha fazla yemesine yol açabilir. Özellikle Kapha ve Pitta’ lar için, fazla ekşi iyi değildir. Birçok kişi vücutlarında ama ( toksin ) oluştuğu için ilk başlarda aldıkları sıcak suyu iyi tolere edemeyebilirler. Çünkü sıcak su içimi, yoğun toksin açığa çıkarır. İlk günlerde açığa çıkan bu toksinler nedeniyle bulantı oluşabilir. O zaman sıcak su içine 7-8 damla limon, 1-2 karanfil, çok az da nane konabilir. Böylelikle su, kolaylıkla ve bulantı hissi vermeden içilebilir. Gün boyu çok aşırı su tüketildiğinde, 1-2 küçük şişe madensuyu içmek iyon dengesini korumak için yararlıdır.

Suyu çok büyük fincanlarda içmek yerine, küçük fincanlarda, sık sık içmek daha iyidir. Sıcak sıvıları plastik veya sentetik kaplarda içmek doğru değildir. Su en önemli temel gıdamız olduğu için, mutlaka cam şişede ve mümkünse kaynak suyu şeklinde tüketilmelidir. Plastik bidonlardaki suyu , hiç bekletmeden tüketmek uygundur. 1-2 hafta plastik şişede bekletilmiş su sakıncalıdır. Ayurveda’ daki bir inanışa göre, kap içindeki suyun üzerinden bir gece geçmiş olsa bile ertesi gün içilmemelidir. Günümüzde bu olanaksız olsa da çok uzun süre kapta beklemiş suyu içmemek en doğru olanıdır. Son yıllarda gelişmiş filtre sistemleri çeşme sularını sağlıklı içilebilir kılmıştır, ancak bu filtre sistemlerinin de, suyun asit baz derecesini; iyon, elektrolit, mineral içeriklerini, kısacası suyun moleküler yapısını değiştirip değiştirmediğini iyi araştırmak gerekir.
Suyun kaynatıldığı kap temiz olmalı, çay veya kahve aroması bulaşmış olmamalıdır. Çay veya kahve makinası gibi aletlerde filtre sık sık değiştirilmeli, eskiyen cihaz yenilenmelidir.

Saygılar.
 
Scudo