enflasyondaki kritik eşik, geçmiş değerlere göre fiyatlandırma. 3 sene evvel bu bislet 1000 liraydı, geçen sene 1500 oldu bu sene 2000 olur demek. ancak enflasyonda, fiyatlandırma, geleceğe yönelik yapılmaya başlandığında geçmiş olsunmuş. bu bislet bu ay 2000, öbür ay 2200, 4 ay sonra 3500 der ve ona göre maaş zammı talebinde bulunanlar biraz daha şanslı. emekli gibi maaşları yılda bir artan grup için geçmiş olsun. fiyatlardaki geleceği yönlü planlama o hale geliyormuş ki, üreticiler satışa çıkardığı ürün satılmadan değeri uçuyor, yeni üretilen ürün artık o fiyata üretilemiyor; üreticiye hammadde veya aramamül sağlayan üretici çoktan iflas ediyor.
Philip Haslam, Russell Lamberti - When Money Destroys Nations_ How Hyperinflation Ruined Zimbabwe, How Ordinary People Survived, and Warnings for Nations that Print Money (2015)
@thieft3000
Philip Haslam, Russell Lamberti - When Money Destroys Nations_ How Hyperinflation Ruined Zimbabwe, How Ordinary People Survived, and Warnings for Nations that Print Money (2015)
fiyatlar öyle hızlı artıyor ki, o kadar hızlı para basmasına rağmen hükümet, para kıtlığı oluyor. bir bisiklet 1katrilyon lira oldu diyelim, basılı para bu fiyata yetişemiyor.
para basma hızı yetişmeyince, hükümet günlük para çekme limiti koyuyor. para, kağıt üstünde var ama elinize alamıyorsunuz. bu sefer, halk bankalardan parasını çekmek için kuyruğa giriyor. atm ler günde belirli miktarı geçemiyor. şimdi limit sanırım 2000 lira, hükümet bunu 100 liraya çekiyor. sonra birer birer dükkanlar kapanıyor. adam 1katrilyona sattığı bisikletin yenisini dağıtımcıdan 2katrilyona alıyor, onu satıyor yenisini 5 katrilyona alıyor. buna can dayanmıyor ve işletmeler batıyor. 2006 da zimbabvede böyle olmuş neredeyse tüm dükkanlar kapanmış.
bu hızlı fiyata üretim ve perakende sektörü dayanamıyor ve ekonomi üretimden tamamen çıkıp tüketime dönüyor. spekülatörler ortaya çıkıyor ve üretim enstrümanları ülke dışına kaçıyor.
iş alemi dağılınca sıra bankacılık sektörüne geliyor. banka faizle borç vermiyor, kimse de bankanın verdiği faize aldanıp parasını bankaya vermiyor. bankalar, sanal elektronik kredi veya ker payı vaadeden düzenekler kuruyor. eline para geçen herkeste, ilerde para edecek şeyler alıyor. paraya itibar kalmıyor. zimbabveliler araba almışlar mesela o arada.
sonraki aşama paradan kaçış. eline para geçen, sanki elindeki yanan bir kömür parçasıymış gibi paradan kurtulmaya, işe yarayacak birşeyler almaya çalışıyor. bu son aşama artık bundan sonrası tam yıkım.
insanlar para istemiyor. değişim-yatırım aracı olarak süt bile daha çok önemli hale gelmiş. süt len süt, açıkta kalırsa ekşiyen şey.
nihayet, merkez bankası para basmayı bitiriyor. dolarizasyon başlıyor. ülkede, başka bir ülkenin para birimi geçer akçe oluyor. hiperenflasyonda karlı çıkanlar ihracatçılar. dışarı sattıkları malları dolarla satıp, içeriye değeri her an azalan parayla ödeme yapıyorlar. işte dolarizasyon oldu mu bunların işleri iflas ediyor. çünkü içeriye ödemeler de dolara dönüyor. hatta hükümet bunların dolarlarına el koymuş bir gecede iflas etmişler. hiper enflasyonda kurulan tedarik zinciri de dolarizasyonla dağılmış gitmiş. bu sefer halk, ellerindeki dolarları harcamamış. hayat normale dönmeye dükkanlar malla dolmaya başlamış. ancak, enflasyona alışan halk, sıksık maaş zammı talep etmiş dolar olarak ama maalesef bu istekleri gerçekleşene kadar dolar kullanmalarına rağmen enflasyon 4 yıl kadar daha artmış. bozuk amerikan parası gelmediği için bazı seçenekler metal amerikan parası yerine kullanılmış. ülke içinde çok kullanılmaktan eskiye dolarlar çöp olmuş ek bir dolar darlığı yaratmış. hal böyle olunca, satıcılar mamüllerin fiyatını düşürmüş. çalışanlar daha az maaş talep etmiş.
hiperenflasyon süresince zimbabvede işsizlik yüzde 75-90 aralığında seyretmiş. aileler, ekonomi, komşuluk herşey dağılmış ve sürecin sonunda tekrar sıfırdan kurmak zorunda kalmışlar.