Scudo Sports

Genç olamamak

MeSu

Üye
Kayıt
12 Mart 2015
Mesaj
42
Tepki
49
Yaş
62
Şehir
Bandırma
İsim
Mehmet Sürücü
Bisiklet
Salcano
Bisiklet benim için bir tutku değil, dışarıda, daha gönlime göre bir yerde olabilmeme bir araç. yaşım da bir parça ötelendi zaman tarafından. Bu nedenle, bir yerlere gitmek isterken, hız sayacındaki kilometrelere takılmayan, mesafeden önce "mekan-yer" önceliği-hassasiyeti olan arkadaşlarla dertleşmek isterim.
Acelem olmadı hiç. Yürümek de bisikletle aynı ayarda bence. Ama ikisinin felsefesi farklı.
Bu konuyu tartışabilirsek iyi olur.
 
Scudo
aslında dediklerin çok düşündüğüm iki kavram. Gitmek tamam, görmek konusunda şüphelerim var. taş, kaya, su, dere bana her yerde aynı olmalı gibi geliyor. Ama mekan duygusu beni büyülüyor. yanlızlık muhteşem bir şey, saf yalnızlığa en yakın olanı belki de. Bu nedenle bir yere varmak değil, yolda olmak bana daha çok uyuyor. Ve tek yolda olmak da değil, bir ağaç altında, ne kadar geldim, ne kadar kaldı sorularından "muaf" bir buradayım hoşnutluğu...
 
Yavaş gitmek bir "yaşama bakış-yaşama yaklaşım" benim için. Ulaşım araçlarının içerisinde ilk seçeneğim trendir. gerisi sıkıntı ve olan koşulları kabullenme.
 
bazılarımız hız sever, bazılarımızsa gitmeyi, varmayı, ulaşmayı, yolda olmayı sever. kimi performansçıdır, kimi gezicidir. bu biraz da ilgi alanıyla, karakter ile, hayatta olan farklı bakış açılarıyla ilgili.
ben 40 yaşındayım (kırk yaş demeyin, hemen geliveriyor) (daha dün gibi ilk bisitletimi aldığım gün, 1987 yılı) ama 40 yaşında olmama rağmen bende de hıza merak var, ama şehir içinde gezmeye de, tarihi yarımadada tur yapmaya da merak var, sanırım kimimiz uçmayı, kimimiz kaçmayı seviyor. ama hepimizin ortak noktası o "sele"nin üstünde olmak...
 
  • Beğen
Tepkiler: UmutGul
kesinlikle haklısın sevgili Gökhan. Sele'yi seviyoruz, çünkü kıçımızı bilmediğimiz bir yerlere götüren o. Ötesi öznel şeyler. Bisiklet en uygar, en çağdaş ulaşım aracı. En azından bu gün böyle. paralel evrenler arası dolaşımlar, sicim teorilerinin her şeyi, zaman makineleri bulunana kadar belki de. sonrasında onlara bineriz. ama şimdilik hepimiz bisiklet cumhuriyeti'ndeniz, bana göre.
 
  • Beğen
Tepkiler: Yusufclp
Bende neredeyse 50 yaşıma geldim ama bisiklet çok özel bir spor.Ben daha önce voleybol ve basket oynadım , ama bisiklet ne takım istiyor ne saha sen ve bisiklet herşey tamam helede hava güzel manzara güzelse tadına doyulmuyor. Büyük ada turunu bu aralar tavsiye ederim , henüz kalabalık değilken çok güzel oluyor...
 
Sayın @MeSu siz biraz da zamanı yavaşlatmak ister gibisiniz. Yani ben öyle hissettim. Ben de zamanı yavaşlatmak istiyorum bazen. O kadar hızlı akıyor ki. Uyumak bile istemiyorum bir şeyler kaçıracağım diye...
 
Bisiklet bana göre girdiği hiçbir yaşamda sadece "spor" olarak kalmıyor. Bir yaşam tarzına dönüşüyor. Kendini dayatıyor, hayatında olduğu insanın tüm zamanında olma özelliğini kazanıyor. bakkala, cebimde bir file ile, ekmek almaya onunla gidiyorum, olta takımlarımı, kitabımı, defterimi hazılayıp, ıssız bir deniz kıyısına onunla. bu nedenle bisiklet bence sadece bir spor aleti değil, yaşamda bir birliktelik.

Sevgili Samet zamanı yavaşlatmak istememek gibi bir şey nasıl olur? Filmlerin en sevdiğimiz sahneleri "ağırçekim sahneler" neden acaba, düşündün mü? Bir özlemimize değindikleri için bence. tabi burada "göreceli" bir zaman kavramından söz ediyoruz. Musluk değil, vanası yok, sapı yok. uzun laflamaların başlangıcı galiba bunlar. Sıkar kimilerini...
 
Güzel paylaşımlar. Pür dikkat takipteyim.
 
Araştırma için bir süre Kızılderililer ile kalan bir yazar onların bir âdetini keşfeder. Kızılderililer, grup halinde gidecekleri yere doğru hızla ilerlerken birdenbire durup, bir süre bekleyip sonra tekrar yola koyulurlar. Yazar bu duruma birkaç defa şahit olunca en sonunda dayanamayıp: “Neyi bekliyoruz? Niye yolumuza devam etmiyoruz?” diye sorar. Kızılderililerden biri cevap verir: “Vücudumuzun hızlı hareketine ruhumuz yetişemiyor ve vücudumuz ilerlese de ruhumuz geride kalıyor. Bu nedenle biz ruhumuzun geride kaldığını hisseder hissetmez durup, ruhlarımızın bize yetişmesini bekleriz”
 
zaman, metre gibi sabitlenmiş bir birim. kapatılmış iki ucu. burada belki bir yapılabilecek var, uyku zamanına hakimiyet. bu da zamanla oluyor. ve zamanda kazancı arttırıyor. her şeyde olduğu gibi bu konuda da mücadele-çaba şart. Bence.

Bu geride kalan gölgeler-benlikler iyi bir değinme. aslında konumuzu çok iyi özetliyor. belki ne yaparsak yapalım, kendimize göre-kendimize uyan bir felsefeye oturtmaya çalışmak en mantıklısı gibi.
 
  • Beğen
Tepkiler: Yusuf Z. Şipal
Evet "ağır çekim sahneler"... Hiç düşünmemiştim bunu ama sanırım dediğiniz gibi. Bir özlemimize değindiği için seviyoruz. Zamanı yavaşlatmak istemeyenler vardır illa ki ya da bunu hiç düşünmemiş olanlar. Uzun konuşmaları, tecrübe dinlemeyi severim. Forumda olmamın bir sebebi de budur zaten. Ama evet, sıkar kimilerini.
 
Aslında konu ''Genç olamamak'' değil vakit bulamamak olabilirdi çünkü kimi zaman kendimizle başbaşa kalacak zamanı bulamayabiliyoruz hayati telaşlar günün ilk saatleriyle başlıyor
toplu taşımda kalabalık , bisikletliysen trafik zaten kalabalık , iş yerin kalabalık vs kafa dinlemek için kendinle başbaşa kalabileceğine inandığın yeşil alanlar da kalabalık peki bu özlenilen yalnızlık nerede ?
İnsanın kendi içinde beyninde yoldayken herşeyden uzaklaşmak istendiği anın pedal çevirmek ile bütünleştiği o dakikalarda belki bulunabiliyor bahsi geçen hoşnutluk neyse şimdilik bu kadar yeter daha çevrilecek pedalımız var :)
 
Aslında burada galiba anahtar kavram "hız" değil. Çünkü ne tır-kamyon şöförleri var ki kökledikleri gazdan ayağını çektiklerinde, kasabanın kıyısında saatlerce okey oynar. Murada belki mesele "hedef mekan" gibi geliyor bana. Hız yüzüne, üstündeki kabana, tişörte çarpıp, serinleten bir nesne değil hiçbir zaman. her zaman bir yaşamı kabulleniş tarzı. Bu nedenle aşı olmak için kolunu uzatmadan evvel düşünmeli belki de, bu aşı, beni bu zaman karşısında nerelere getirecek? Ne bileyim. Düşünmeden olmuyor.
 
Böyle bir konuya yarış bisikletine bin, bir daha yavaş sürmek istemezsin vs gibi bir cümle kurmak yanlış olur. Ben normal kullanımda sınırlarımı zorlamayı, son vitese takıp yapabileceğimin en iyisini görmek için uğraşmayı çok seviyorum fakat bu benim yavaş gitmeyi sevmediğim anlamına gelmiyor. Bisikletle uzun bir yola çıkacaksam o zaman amacım sınırlarımı zorlamak değil gitmek istediğim yere varmak oluyor. İstanbul'dan adapazarında ki köyüme tur yapmayı düşündüm. Her şeyi hesapladım. Hesaplamadığım tek şey hızım ve varış sürem oldu. Çünkü bunlar tamamen değişken. Benim amacım zaten o köyümün meydanındaki camiyi görüp, kahvedeki insanlara selam verip evime ulaşmak. Akrabalarımla buluşmak. Ha 8 saatte gitmişim ha 18 saatte. Az yorulmuşum veya çok yorulmuşum hiç önemi yok. Bir noktadan bir noktaya giderken yolculuk süresini kısaltmaya çalışmak, yolculuk boyunca geçilen köyleri, dağları,ovaları görmemek bana göre değil. Ben başta söylemişim amacım köyüme ulaşmak fakat köyüme 8 veya 10 saat yolculuk yapıp ulaştıktan sonra bana sormayacaklar mı yolculuk nasıldı ? Nereleri gördün ? Nerelerde yemek yedin ? Asıl amaç işte bu; vardıktan sonra o anıları paylaşabilmek. Birde hiç tanıdığımız olmayan yerlere yolculuklar var. Onda da en büyük güzellik varılacak bir nokta olmaması. Haliyle burada amacımız tamamen yolda geçirilen vakit ve gördüğümüz güzelliklerin tadını çıkarmak oluyor.
 
Sevgili Gökhan kesinlike aynı hatta-düzlemdeyiz. Bu duygunun felsefede pek çok sözcüklü "açıklamaları" var. ben sadece bir kitaptan söz edeyim, adı; Zen ve Motorsiklet Bakım Sanatı. Bu bir kullanma kılavuzu değil. bir yerden olmanın, bir yerden geçmenin bisiklet-motorsiklet ve otomobil karşılığı yorumu. ikisi arasındaki fark o kadar anlaşılır ki. Okumanızı öneririm. sanırım Ayrıntı yayınlarının bir kitabı. Türü de roman.
 
Öneriniz için çok teşekkür ederim. Çok az araştırdım tam benim tarzım bir kitapmış, ilk fırsatta alıp okuyacağım. Sanki kitabı okumuş olsam burada daha fazla daha farklı yorumlar yapardım gibi hissettim bir an.
 
Gayet felsefi konular dönüyor.Görece yönü çok.Kendi görüşüme olayın kilit noktası 'yaşama hissi'ni tatmak.Bu ne sevinç ne hüzün ne adrenalin ne de huzur bence.Hiçbirisi değil ama herhangi birşey buna sebep olabilir.Herkes için bu farklıdır.Kimisi bunu uçaktan atlarken hisseder,kimisi doğa yürüyüşünde,kimisi müzik yaparken.Hiçbir sebep yokken dingin ve zinde olduğunuz olmadı mı hiç ?..Bana göre mesela bisiklet herzaman 'yolda olmak' olmuştur.Gecenin 4 ünde hiçbir amaç ve para yokken çıkıp sadece bir yere gitmek için gittiğim çoktur.Uzun yolları çok severim sebebi de şu;aslında her uzun bir yola çıktığınızda,kendi içinizde bir yolculuğa çıkıyorsunuz.Sürekli bir rutin var.Pedal çeviriliyor,gidon kontrolü,dikkatli olmak artık sıradan bir iş haline gelirken beyin sürekli analiz peşinde.Bu da bence insan ruhunu en tatmin edici hissi vermek için yeterli insana.
 
Geri