Garip İstanbul

Şeffaf

Forum Bağımlısı
Kayıt
3 Nisan 2018
Mesaj
1.078
Tepki
2.470
Yaş
48
Şehir
İstanbul
İsim
Burak
Başlangıç
2017—18
Bisiklet
Giant
Bisiklet türü
Diğer
Bundan seneler önce bir bayram sırasında yazdığım bir yazı bu. Bugün denk geldi. Paylaşayım dedim.


Garip İstanbul, üvey evlat muamelesi gören zavallı İstanbul.

İstanbul’un orası öyle burası böyle diye kötülemek var herkesin aklında.
Bir de eski halini ve şimdiki halini görüp arada ne oldu da bu hale geldi diye değerlendirmek, nedenlerine bakmak var diğer ucunda.

Hani bir zamanlar bu İstanbul’da İstanbul beyefendisi diye anılan kişiler vardı.
Hani sabahları vapura binerken buyrun efendim diye birbirlerine kibarlıkla yol veren insanlar vardı ve hep yol verdikleri için her sabah bir sonraki vapura binen, işine geç kalan geç gelen insanlar vardı.
İhtiyacı olanlar fakir aileler bilinirdi fakat onlar gelip sizden bir şey istemezdi, siz mahalleli, halk olarak zaten onları tanırdınız ve onlara yardım da ederdiniz.
Hani eskiden üst mahalledekileri de tanırdık alt mahalledekileri de.. Birlik vardı, birliktelik vardı.


Şimdi ;
Metrobüs kapılarını açar açmaz leşe konan akbabalar gibi boş koltuk kapmak için birbirini omuzlayarak metrobüse binen insanlar var.
Fakir kimdir bilinmiyor ihtiyacı olan olmayan bazıları dileniyor, gerçek ihtiyaç sahiplerini bulmak gerçekten zor oldu.
Mahalledekileri tanımayı bırak, apartmanı da bırak, bir çoğumuz kapı komşumuzu dahi tanımıyoruz. Hele bir eve yeni taşınanlar için yeni ilişkiler kurmak o kadar zorlaştı ki. Bizzat gördüm, o yeni ilişkileri kurmak için verilen çabalar illa ki baltalanıyor. İsteyince olmuyor.

Şimdi bu beğenmediğiniz belki isteyerek, belki para kazanmak için iş için, belki istemeyerek mecburiyetten okumak için , belki aile zoruyla her nasılsa geldiğiniz yaşadığınız bu şehir, bu İstanbul son 10 yılda 10 değil tam 100 kat değişti. 10 sene önceki İstanbul ile şimdiki İstanbul arasında korkunç fark var akıl almaz. Ben bizzat gördüm bizzat yaşadım bu yazdıklarımın hepsini. Bizzat deneyimliyorum her yerin binalarla dolmasını, insan ilişkilerinin kopmasını, saygının gün geçtikçe nasıl da eridiğini bittiğini. Ve üzülüyorum.

Peki neden bu hale geldik?
Bu şehri beğenmiyorlar, fakat sürekli göç edip bu şehre geliyorlar. Madem beğenmiyordun neden geldin? Madem geldin de beğenmiyorsun neden hala buradasın? Bunlar ağza alınacak en basit kelimeler ama bu değil benim sizlere söylemek istediğim. Burası senin memleketin değil diye esas doğduğun yer değil diye bu memlekete üvey evlat muamelesi yapıp sağını solunu kırıp dökmek, parçalamak, pç etmek zorunda değilsin. Burada yaşayanlar var. Buranın yerlisi var. Senin bu sevmediğin şehir uğruna kaleler fetheden ölen insanlar var. Şehre saygın yoksa, insanlara saygın olsun. Olur mu bu saatten sonra ? Olmaz.. Olmayacak. Tarih boyunca uğruna kanlar dökülmüş, destanlar yazılmış, peygamberin övgüsünü kazanmış bu şehre
kim ne kadar sahip çıkacak?

Balat’taki tarihi doku üzerine bırak tarihi dokuyu bizzat örnek vereyim. Balattaki zindana sprey boya ile isim yazanlar. Anıt mezarları kazanlar, dikilitaşların yerini değiştirenler. Her gördüğü insanı keklemeye çalşan uyanık esnaflar. İstanbulu yaşanmaz hale getiren yalancılar, dolandırıcılar, düzenbazlar. Kendi şehrinizde yapmayacağınız şeyleri neden burada yapıyorsunuz? Hayat pahalı demek hırsızlığı haklı çıkarmaz ki. Bunun ne bahanesi olabilir?

Bu istanbulu bu hale getirenler ne yazık ki dört bir yandan bu şehire gelip yerleşenler ve şehre kendi köyü gibi buraya sahip çıkmayanlar. Peki biz esas İstanbulluların buranın yerlilerinin suçu ne? Biz sizin köyünüze gelip her yere betonarme bina mı yaptık? Sizi kazıkladık mı? Muhtarın duvarına mı yazı yazdık? Caminize ayakkabıyla mı girdik? İçki içip karılara kızlara mı sataştık? Anarşi mi yaptık? Hırsızlık mı yaptık? Bunlar kendi şehrimizden çıkıp gelip sizin köyünüzde sizin memleketinizde mi yaptık?

Siz neden sahip çıkmıyorsunuz bu şehire? Yaşadığın yerden mesulsün. Bu hale geldiyse bunu ben yaptım bunu sen yaptın. Bunu, bu şehirde yaşayan Türk Kürt Azeri Yahudi Müslüman Suriyeli Bayburtlu Diyarbakırlı Yozgatlı Eskişehirli Ankaralı Sivaslı saymıyorum daha ne sayayım, 72 milleten kim varsa o yaptı, biz yaptık.

Hep beraber birlik olduk ve İstanbulun ağzına ..tık.
Şimdi kimse söylenmesin orası kötü burası çirkin diye. Orada yaşanmaz burası zengin muhiti diye. Bu İstanbul hep güzeldi, güzel olacak, güzel kalacak. Kimse kendi şehri gibi sahip çıkmadı bu şehire. Bravo herkese, size bize, hepimize..
Aslan yattığı yerden bellidir sözünü rafa kaldırdık.Düşmanların yapamadığını biz kendimiz yaptık.
Kendi yaşadığımız şehrin tam orta yerine
Sçtık, batırdık.


Gel de düzelt şimdi. Kimse istanbulu kötülemesin. İstanbul garip kalmış yetim kalmış, kimsesiz kalmış, gelenin gidenin vurduğu herkesin bir şeyler koparmaya çalıştığı nemalandığı yozlaşmış kökeni kurutulmuş sahipsiz kalmış eziyet gören bir şehir. Sahibi yok. Aksine bedava bulunan bir şeymiş gibi heryerinden koparıp koparıp parça parça satılmış, atılmış, kapışılmış bir şehir.
İstanbul… Peygamber duası alan şehir.
İstanbul, sahipsiz kalan şehir.

Elhamdülillah anadan atadan İstanbulluyum. Benim köyüm yok. Benim memleketim yok. Siz buradan çıkıp köyünüze memleketinize gidersiniz 9 gün bayram tatiline. Ben köyümdeyim, ben memleketimdeyim. Ben hepinizden çok seviyorum köyümü. Ben hepinizden çok özlüyorum memleketimi.. Ben İstanbulluyum. Siz gittiğinizde burası nasıl oluyor biliyormusunuz? Bak hiç birinizin bilmediği, hatta düşünemeyeceği bir şeyi söyleyeyim size. Siz gittiğinizde İstanbulu seviyorum. Biz başbaşa kalıyoruz. O zaman bu şehrin kokusunu alıyorum. Siz bilirmisiniz İstanbulun kokusunu? Siz bilir misiniz leş kokmayan ayyaş dolu olmayan, güler yüzlü insanların ve yürüdüğü beyoğlu’nu? Bilir misiniz sakinleşen şehrin üstünde uçuşan martıların sesi sahilden çok uzaklarda duyulur. Siz nereden bileceksiniz, bunca kalabalığın içinde bunca eziyeti nasıl göreceksiniz? Ya bunca hüznü???
Ahh garip İstanbul… Yalnızlığında kat kat güzelleşen İstanbul.


Siz 9 gün tatile gidiyorsunuz ya hani, işte benim mutluluğum de o zaman başlıyor. Siz memleketinize gidiyorsunuz ya hani binbir heyecanla sevinçle, özlemle. İşte ben zaten memleketimdeyim, o duyguları siz gidince hissediyorum. Şehrim boşalıyor. Rahatlıyor. Kokusunu duyuyorum. Dokusunu hissediyorum. O zaman daha çok seviyorum. Şehir bana kalıyor.

Şimdi bu yazıdan rahatsız olanlar çıkacaktır. Bak ben ne diyorum biliyor musun?

Ben dertliyim ben üzüntülüyüm. Kimse gelmesin demiyorum, gelenler gitsin de demiyorum. Buna hiç hakkım yok, olmadığını da biliyorum. Ama madem geldiniz bari sahip çıkın. Daha beter etmeyin, tutun ucundan bir şeylerin düzeltin. Daha fazla bina dikmeyin daha fazla tarihimize sağlığımıza zarar vermeyin. Daha fazla sıkıştırmayın, daha fazla,,, daha fazla ne varsa : işte onu yapmayın. Bırakın böyle kalsın artık yeter.
Garip İstanbul, üvey evlat muamelesi gören zavallı İstanbul.
Gelin bu şehirde hep birlikte yaşayalım. Kendi öz memleketiniz gibi sevin, sahip çıkın. Lütfen…
 
Son düzenleme:
Scudo

Mert E.

We create Chemistry
Kayıt
19 Ocak 2014
Mesaj
1.502
Tepki
3.598
Yaş
43
Şehir
istanbul
Bisiklet
Giant
İstanbul'un içine içindekiler sıçmadı. (argo için özür ama [...] ile yazacağıma direkt yazayım dedim, neyi kimden saklıyoruz?)

Sıçmalarına olanak veren;

sıçsınlar diye her türlü olanağı sağlayan, tarım devrimi yapmayıp, tarım ve hayvancılığı bitme noktasına getirip anadolu'daki köyleri yok sayan ve o insanları şehirlere göçe zorlayan, bu insanların gelip hazine arazilerine yaptıkları kaçak yapılara oy için izin veren, tapusu olmayan yere elektrik ve su bağlayan, rant için İstanbul'da yeşil alan bırakmayan, yeşillikten tek anladığı otoban kenarına dikey ekilmiş çiçek saksıları olan, sahilleri betonla dolduran, yetmeyince denizi de betonla dolduran, deniz taşımacılığını ikinci plana atıp her yere yol, tünel, kavşak döşeyen, meydan düzenlemesi yapacağız diye güzelim ağaçları kaldırıp düz beton döken, 1930'larda, 1940'larda devletin müthiş vizyonuyla yapılmış nazım planları yoka sayarak hiç bir şehircilik bilgisi olmadığı halde helikopterden "şurası şöyle, burası böyle" olsun diye seçim yapan, toplu taşımanın büyük kısmını üzerinde hiç bir nizami denetim sağlayamadığı ve oy için sürekli taviz verdiği taksi/dolmuş/minibüs/halk otobüsü ile sağlamaya çalışan, ülkenin ekonomisini betona yatıran ve beton için hukuk tanımayan, bundan gelecek ranta doymayan, her yere diktikleri bu rant kaynağı beton binalardan içine sıçacak hiç bir yer kalmayınca da kanal istanbul, kuzey otoyolu vb. anlamsız ve ülkenin ekonomisini borç batağına sürükleyen doğa katili yatırımlarla hala rant alanı yaratmaya çalışan....

iktidar(lar) ve yerek yönetim(ler) sıçmıştır.

Halkı ve insanları suçlamak işin kolay yolu. Halkın suçlanabileceği tek şey, kendine de rant belki düşer diye bu rant çarkına sürekli alkış tutması, seçmesi.

Beyoğlu'nun bugünkü boktan halinin sorumlusu, ordaki insanlar değil; Beyoğlu'nu bu rezil hale getirip o insanları yaratanlar.
 

suat akman

Forum Bağımlısı
Kayıt
30 Mayıs 2013
Mesaj
2.391
Tepki
4.895
Yaş
50
Şehir
Muğla - Bodrum
Başlangıç
1985—86
Bisiklet
Mosso
Bisiklet türü
Dağ bisikleti
@Mert E. nin dedigi gibi etkenlerden biriside ''yonetim'' dedigimiz, bizim oylarimizla gelip ceplerini doldurmak ve koltuklarini kaybetmemek ugruna her turlu yalan yanlış uygulamaya onay veren yetkililer...
Arkasindan gelip onceki yanlışı duzeltmeyen hatta uzerine ekleme yapan yonetici ve liderler.
Medya ile insanlarimizin kulturunu, guzelligini, safligini, pek cok degerini baltalayanlar...
Sadece Istanbul mu saniyorsunuz? Butun ulke bu sekilde. Emin olun 1 en fazla 2 nesil daha gecsin, goc hareketleri bu hızıyla devam etsin, kultur asimilasyonu bu sekilde koruklensin; tum Turrkiye bahsettiginiz Istanbul gibi olacak.
Iyimserlik goc edeli cok oldu insanımızın zihninden!
Genc nesil egitimsel erozyon ile birlikte bencillik, zorbalık, cehaletin ovuldugu, guc ve para sahibi olmanin ugrunda herseyin cignenmesinin mubah goruldugu bir anlayisla evriltiliyor.
Munir Ozkul, Adile Nasit, Hulusi Kentmen, Kemal Sunal demir alali cok oldu bu limandan. Artık devir eli silahli mafya, mahalle bıckını, sadece kendine ve sevdigine vicdanli entrikaci, eli kanlı kahramanlarin, sapıkların devri. Bakın TV lere dizler hep boyle degil mi artık?
Cunku adamin varsa yaptigin her suc yanına kar kaldigi gibi mazlumun tepesine cokuyorlar...
Insanlar kotu olduklari icin menfaatleri yoksa saygı gostermiyor, kibar olmuyor, iletişim kurmuyor.
Diger taraftakiler ise karsilarinda o kadar cok kotuluk bulmuslar ki ''aman ne cikacagi belli olmaz ardindan'' diyerek guclu ve vicdansiz gorunmeye calisiyor, iletişim kurmaya cekiniyorlar.
Gittikce dejenerasyon artiyor, herkes firsatini buldukca kimseyi, cevreyi, sehri dusunmeden bencilce harekete geciyor.
Insanlar kendisine selam verenden, sokaktaki cocukla sevecenlikle konusandan, durduk yere elindeki gazeteye gozattiginiz icin ''istersen sende kalsin'' diye uzatandan korkuyor.
Dogru... Boyle degildik biz! Bilincaltimizdan baslayip torpuleyerek, hukuksuzluga itip korkuyu korukleyerek boyle yaptilar bizi. Gercekten kotu olanlarin ilahlastigi bir topluma donusturduler...