Evet söz verdiğim üzere, akşam müsait olur olmaz bilgisayar başına geçip 2 satır yazayım dedim.
Uzunca zamandır forumda aktif olmadığımdan birçok arkadaş "bu da kim, niye görev bildi yazı yazmayı" diyebilir. Meraklarını gidermek için yazma ihtiyacı duyuyorum;
Aybars Öge Sürücü, 1978 İzmir doğumluyum. Seleye 1984 yılında oturdum ve bir daha da kalkamadım
Hiçbir zaman süper disiplinli bir bisikletçi olamadım, antrenman yapmayı sevsemde hayatımda bisiklet asla tek başına -bazı çok sıkıntılı dönemler hariç- olmadı. Bu sebeple müthiş bir yarışçı olamadım ama sosyal ve kültürel olarak bisiklet sayesinde çok şey edindim, edinmeye de devam ediyorum. Hayatımdaki milat 2000 yılı Kapadokya Dağ Bisikleti Festivali'dir; şu anki en sıkı bisiklet dostlarımı orada tanıdım. İlerleyen zamanlarda Türkiye Bisiklet Federasyonu ile çalıştım, UCI hakemliği yaptım, UCI Dağ Bisikleti kurallarını Türkçe'ye çevirdiğim sıralar Kapadokya'da dağ bisikleti rehberliği yapıyordum. Sonraki zamanlarda bir kaç kez bütün Dünya'dan önce haber atlattığımız BisikletMagazin.Com'u sevgili abim Gürol Çaydaş'la yürütürken yine dağ bisikleti rehberliği devam ediyordu. 2009-2010 yıllarında Decathlon ile perakende sektörüne bulaştım, şu anda da Avrupa'nın en büyük bisiklet ve fitness grup şirketinin Türkiye fabrikasında ürün geliştirme dept. çalışıyorum.
Şimdi başlayayım kendi sorularıma ve sizin sorularınıza cevap vermeye; bunlar şahsa değil sorunlara ve yaklaşımlara yapılmış yorumlardır. Lütfen forumu yapıcı eleştiri ve eklemeleriniz hariç şişirmeyelim.
1) Aktivite Duyurusu ve Detay Bilgileri
Açıkça söylüyorum, bisiklet camiasında bu kadar tanıdığı olan ben bile Cuma akşamına kadar yarışın start mahalini öğrenemedim. Devlet sırrı gibiydi; tek anlaşılan şey insanları çekmek için para ödülü ve harcırahın yüksek tutulmuş olduğuydu. Yarış formatından bahsedilirken hiçbiryerde belli bir kilometre tur havasında gidilecek ondan sonra bir yerde durulup start alınacak denmemişti.
Start mahali açıkça yazılmadığı gibi bilenler de paylaşmıyordu. Arkadaşlar spor ahlakı ya da etiği bu değil, başlık altında yazdığımda bir Allahın kulu bilgi vermezken bugün çıkıp birbirinizle kavga ederken kendinizi ele veriyorsunuz! Kilometre yapmakla, yarış listesi doldurmakla, birilerinin yancısı olmakla sporcu olunmaz! Şimdi bu arkadaşlarım çıkıp suçluluk duygusuyla savunma yaparlarsa ne kadar gülerim; kendilerini camiaya açık etmiş olurlar....
2) Tur / Yarış Organizasyonu
Maalesef bu aktiviteye gelen ve bisikleti sevdiklerine şüphem olmayan ama yarış tecrübesi olmayan bir sürü insan vardı. Bu sebeple ilk mola öncesi hızlı inişlerde tecrübeli sürücülerin çizgisini takip etmeye kalkıp düşenler oldu. Birisi benim arkamda düştü, sadece sağlam bir şekilde "patladığını" o an duydum... Bu kazalarda en büyük etken insanların bilinçsizce bir şekilde balıklama yarış moduna geçmesiydi.
Böyle bir aktivitede insanları kombine etmek çok zor. Bir yanda tek işi bisiklet yarışları olan insanlar, öbür yanda bisiklet sevgisinin gazıyla onlarla pedal çevirip yarıştığını düşünenler.... Şimdi herkes elini vicdanına koyup şunu düşünsün, "yarış" başladıktan sonra; yani Yazılıkaya kavşağından itibaren 20Km. 'de kaç dakika fark yediniz? "Önemli olan bitirmekti" diyorsanız o zaman niye kendinizi tehlikeye atıp deli gibi bu "yaratıkları" kovaladınız?
Organizasyon inanılmaz detayları düşünmüş ve bütçe ayırmış; yıkıcı değil yapıcı eleştirilerle yönlendirmek lazım. Delta Bisiklet ailesi ne kadar bu işlerde kendisini ispat etmiş olsa da işin içinde 3 valilik varken onlar da kısıtlanıyor; anlamak lazım...
3) Konaklama ve Ulaşım
Kimse hiçbiryerde konaklama garantisi vermedi; çadırlı konaklama olacağı, herkesin kendi eşyasını getireceği ve eşyaların Kütahya'daki teknik toplantı sonrası yarış startına ve starttan da Eskişehir Otogar + Tren Garına taşınacağı açıkça yazılmıştı. Oysa Ulaş'ın yazılarını okuyorum da "benim yatağım nerede" diye organizasyona sataşanlar olmuş! Şaka gibi, bu nasıl hayal gücü... Ulaş'ın sabırlı olduğunu çok kez gördüm ama bu sefer ya kendini iyi tutmuş ya da çok yorgunmuş!
4) Yolda
Arkadaşlar zamanında bir çok farklı spor dalında parkur görevlisi olarak çalışmış biri olarak sizleri biraz anlayışa davet ediyorum. Kimse benim babamın oğlu değil ama hak vermeden de olmuyor; hem gözlemlediklerimi anlatayım, hem de yarış hikayemi...
İlk mola yerine kadar grup sürüşü bence gayet başarılıydı. Ön tarafta kendini iyi hissedenler, arkadan molada görüşürüz diye işin tadını çıkaranlar ve azınlıkta da olsa; nasılsa araba var diyenler! İlk moladan kalktık gidiyoruz; süpürge aracı geldi, insanların bisikletleri verilmiyormuş... Bu nokta öyle bir keskin nokta ki; ya o insanları salacaksın, ya da yarışın duyurusunda bu kuralı koyacaksın!İşin özünde şu var, yarış akan birşeydir; durarak molalarla ilerlemek işin tabiatına aykırı. Kural da esnemez şekilde konulmalı, bunun için de mola noktaları öncesi zaman limiti noktaları olmalı, bu parkur sabit olarak örnek olması için yazarsam;
- Tahmini finiş süremiz = 4.5 saat ve mesafemiz 90Km. ise ortalamamız 20Km.'dir. Madem ki bu tur ve yarış karışık bir organizasyon, o zaman zaman limitleri mantıklı tur hızlarına göre belirlenmelidir ki 20km/saat gayet uygundur. Eğer birinciye göre zaman limiti alırsak süpürge aracı da yetmez, ambülansa ta, artçı araç ta.... Tüm zaman kontrol noktaları aynı zamanda beslenme noktalarıdır.
- İlk zaman kontrol noktası 25.km zaman limiti 90dk. -%30- 1.5 saatte 25km gayet mantıklı. Süpürge aracı bu esnada kimseyi almaz, zaman limitine takılanlar yazılır.
- Beslenme noktası 30.km / burada %30 zaman limitine takılanlar klasman dışı olarak tura devam edebilir ya da aracı bekleyebilir, çünkü toplamda 20dk.'ya denk gelen bir gecikme var.
- İkinci zaman kontrol noktası 50.km zaman limiti yuvarlak hesap 3sa. 20dk. - %30- Zaman limitine takılanlar bu noktada yazılır ve süpürge aracına bindirilir.
- Üçüncü zaman kontrol noktası 75.km zaman limiti %20 yuvarlak hesap 4.5 saat ; zaten ortalama hesaplamasına göre tur bitmiş sayıldığından yolda kalan herkes toplanabilir.
Bu rakamlar örnektir. Gördüğünüz üzere yarış hiç kesintiye uğramıyor ve mantıklı sürelerle gidiyor. Yarış içinde kalabilmek için 17km/saat ortalama yetiyor. Ancak bu rakamlar parkur uzunluğu, yapısı ve ortalama tur hızı örnek için verilerek konulmuştur.
Belli bir mantıklı hızın altındaysanız bu yavaşlığı sağlamak için devletin ambulansına, kamyonuna ve jandarmasına ihtiyaç yok! Çantanızı alın ve çıkın! Bu organizasyonu beklemeye de gerek yok böylece...
Gelelim yarış dışından gözlemlerime; neden yarış dışı... İlk molaya kadar çok güzel geldim ama sabah evden çıktığımdan beri midemdeki gaz bir üşütme belirtisiydi. Sanırım bu her zamanki hatam; bisikletle garaja gittiğimde terimi kurulamadan yerime oturup klimadan etkilenmemdi... İlk molada duraklayınca gazı sıkıntısı beni etkilemeye başladı. Moladan çıkıp yola çıktığımızda yokuşlara sardığımızda anlaşılmıştı; ilk fırsatta bir benzinlikte tuvalete girilmeliydi. Tempodan iyice düşmüştüm, yavaş yavaş soğumaya başladığımda yanımdan geçen arkadaşları görünce anladım ki bende ortalama falan kalmamıştı. En son artık terlemediğimi ama kalbimin gaz sancısından ağrıdığını hissedince düşük nabız seri vites gidebildiğim kadar gittim. Hala benzinlik ümidim vardı! Kilometre 65 idi, bacaklar git bağırsaklar dur diyordu...
Tepede bir mescit gördüm ve tamam dedim, her ibadethanede insani ihtiyaç için bir imkan vardır... Ama yoktu! Benimkisi umuttu, dağ başında ne tuvaleti!!! İçinizden bir çalılığa girseydin arkadaş diyenler olabilir. 2 sorun vardı; birincisi tek parça forma, ikincisi bileğimdeki platinden dolayı illa alafranga tuvalet zorunluluğu... Mescitten sonra baktım nabız 65-70 bu vücudun resmen kendisini korumaya aldığının göstergesi; Ankara'dan Can'ı görünce durdum. Biraz sohbet edip süpürge aracına bindik. Can ileride indi, arkadaşlarının minibüsüyle devam etti. Ben kamyonette kalıp yoldaki insanları toplamalarına yardım ettim.
Ulaş ne güzel yazmış ; "Her lisansı olan bisiklet yarışçısı anlamına gelmiyor. Bir lisans çıkartmak 1 gün bile sürmüyor. "
Evet o lisansı alınca spor kültürü yanında paket olarak gelmiyor.
Gene ondan alıntı;
"Bu yarışta bence bazı bay ve bayan arkadaşlar centilmenlikte sınıfta kaldı.
Spor demek 200 TL harcırah almak için numaralar yapmak değildir. - Ki gerek yoktu, katılan herkese bütçe yetmişti -
Spor demek 2 muz yerine 3 muz alarak diğer arkadaşın hakkını yemek değildir. - Belki Ulaş'ın yazısını okuyunca tuhafınıza gitti ama ben gözümle gördüğümü anlatayım. Son kontrol noktasını geçerken arkasındaki 1 tane ambulans+1 tane 26tonluk kamyon+1 pikap+1 kamyoneti düşünmeyip sonuncu gittiği halde "muzumu ver" diye dönüp gelen ve kamyonetçiden zorla o muzu alıp yiyen adamı görünce şaşırdım. Bana söylenen kendisini araca almaya çalıştıklarında küfrettiğiydi!!! İsmini bilmiyorum, kim olduğu da önemli değil; o yüzden tarif te etmiyorum ama bu tip insanların yeri bence böyle güzel sosyal ilişkilerin yeşerebileceği spor faaliyetleri değil!!!
Kendimce sonuç; devamı için yapıcı fikirlerle devam!!!