birpiyonbirvezir
Üye
- Kayıt
- 31 Mayıs 2015
- Mesaj
- 46
- Tepki
- 28
- Yaş
- 32
- Şehir
- Fethiye
- İsim
- Onur
- Bisiklet
- Ghost
Dün gece itibariyle kararlaştırdığımız, sabah saat 7 buçukta başlayacak olan turumuz. Gecikmelerle başlangıç saati 8:40 'ı buldu. Biraz ilerledikten sonra yol kenarında bir çeşmede durup mola verdik.
Hareket ettikten sonra eğimlerin artması bisiklet sporuna yeni başlamış biri olarak tabi ki de epey yorucu oluyordu. Hemen dinlenme bahanesi ile bir kaç fotoğraf çekmek istediğimi ekibe söyledim. ''Ekip'' diyorum ama sadece 3 kişiyiz.
Sağdaki; liseden arkadaşım Ali. Soldaki; Furkan. Furkan'la bende bugün tanıştım. Bize göre genç ve dinamik bir çocuk.
Sağdaki ben yani Onur
Kendimizi de tanıttığımıza göre yola devam edebiliriz.
Yolda, arkamızdan arabayla dalga geçerek geçen arkadaşlara nazaran, karşı şeritten bize selam vererek moralimizi yükselten arkadaşlarda oldu tabi.
Kimi yerlerde ben ve Furkan yürüyerek çıkıyorken, Ali arkadaşım epey süredir bisiklet sevdalısı olduğu için B'twin yarış bisikletiyle zorlanmadan çıktı yokuşları. Aslında kendisi dağ bisikletiyle bu sevdaya başlamış. Şimdi ise tur bisikleti ve yarış bisikletiyle devam ediyor.
Bende nedendir bilmem dağ bisikleti ile başladım bu yaz maceraya. Furkan ise yeni tanışıyor bisikletle dün kiralamış.
Neyse mola yeter. Yokuşlardan sonra hızlı ve dikkatli inişlerle varıyoruz Hisarönü'ne.
Bu arada Furkan'da birçok aksesuar eksik. En önemlisi de kask. Ali'nin önerisiyle ortamıza alıyoruz Furkan'ı, önde Ali, geride ben. Böyle biraz daha güvende.
Aslında gece konuştuğumuza göre amacımız ''Kabak Koyu'na'' gitmekti. Ama yokuştan sonra hedefi kısalttık, Ölüdeniz'de yüzeceğiz ve geri geleceğiz.
Enerjim bitmiş hissediyordum ki inişler ferahlattı bir nebze.
İstikamet Bim Su ve enerji verici bir kaç şey almamız gerekiyor, sularımız bitmek üzereydi.
Ancak küçük şişe su bulamayışımız sonucu bir başka marketten sularımızı yaklaşık 0,50 krş daha fazla vererek alıyoruz. Üstelik sularda soğuk değil.
Alışveriş molası verirken Ali'nin ince tekerleri gözüme takılıyor. Bu kadar ince olmasa da benim ''Mavi Fırtına'nın'' dağ tekerlerini biraz daha inceltme fikri canlanıveriyor zihnimde. Bazen gitmiyor be bu kalın tekerler.
''Pedalla pedalla, yokuşlar inişler, bu ne sıcak be arkadaş'' derken varıyoruz sonunda Ölüdeniz'e.
Sanıyordum ki varır varmaz herkes denize atlar bir güzel serinler. Ancak öyle olmadı bir ağaç gölgesi bulunca. Herkes 2 dakika sessiz bir şekilde oturdu. İşte o zaman anladım yorulduğumuzu. Kabak Koyu biraz hayal gibiydi sanki.
Etrafımıza inen paraşütleri izlerken acıktığımızı fark ettik ve bir şeyler yememiz gerekiyordu.
''Ölüdeniz'e gidilir de paraşüt fotoğrafı koyulmaz mı'' şeysisi
İlkokuldaki gibi simit, meyve suyu.
Yiyip içtikten sonra '' eeee denize girme vakti geldi'' Serin sulara kendimizi attıktan sonra bir süre yüzdük ve çıktık. Yorgunluk ve sıcaktan şimdi fark ettim ki denizde bir karemiz yok
Biraz daha zaman geçirdikten sonra dönüyoruz artık. Saat 13:00 14:00 civarı günün en sıcak saatleri. İnerken iyiydi de önümüzde süper bir Ölüdeniz yokuşu var.
Zaten Furkan'ın kiraladığı bisikletin sol pedalında bir sorun var. (Bknz: Aşağıdaki gibi).
Bir süre sonra sırtıma yapışan sırt çantası, terden artık sırtıma yapışmıştı. Arkaya bir portbagaja en çok ihtiyaç duyduğum anlardan birini yaşıyordum o an, şehir içi sürücüsü olan kısa mesafe sürücüsü olan benim için Ölüdeniz yokuşları zorlamıştı.
Aşağıdaki şekilde çantayı gidona sağlam bir şekilde geçirerek sorunu çözdüğüme inanıyordum. Ancak direksiyon hakimiyetim biraz kaybolmuştu. Riskliydi biliyorum ama fena terlemişti sırtım.
Neyse ki çantayı inişlerde sırtıma alıyordum. Çıkışlarda gidona. Sanırım bu biraz daha güvenliydi.
Furkan oldukça dar emniyet şeridinde bisikleti ile yürürken. Burdan, Furkan'a selam
Genelde Furkan'la tırmanıyorduk. Çünkü Ali kankim basıp gidiyor, biz gelesiye kadar dinleniyordu.
Ve son iki fotoğrafla bitiriyorum. Gerisi zaten malum, bol bol inişler vardı. Tabi dikkatli inmek gerek.
Bu gezide edindiğim tecrübeler umarım sonraki gezilerim için işe yarar.
Hatamız varsa affola, kalın sağlıcakla, iyi pedallamalar dostlar.
Hareket ettikten sonra eğimlerin artması bisiklet sporuna yeni başlamış biri olarak tabi ki de epey yorucu oluyordu. Hemen dinlenme bahanesi ile bir kaç fotoğraf çekmek istediğimi ekibe söyledim. ''Ekip'' diyorum ama sadece 3 kişiyiz.
Sağdaki; liseden arkadaşım Ali. Soldaki; Furkan. Furkan'la bende bugün tanıştım. Bize göre genç ve dinamik bir çocuk.
Sağdaki ben yani Onur
Kendimizi de tanıttığımıza göre yola devam edebiliriz.
Yolda, arkamızdan arabayla dalga geçerek geçen arkadaşlara nazaran, karşı şeritten bize selam vererek moralimizi yükselten arkadaşlarda oldu tabi.
Kimi yerlerde ben ve Furkan yürüyerek çıkıyorken, Ali arkadaşım epey süredir bisiklet sevdalısı olduğu için B'twin yarış bisikletiyle zorlanmadan çıktı yokuşları. Aslında kendisi dağ bisikletiyle bu sevdaya başlamış. Şimdi ise tur bisikleti ve yarış bisikletiyle devam ediyor.
Bende nedendir bilmem dağ bisikleti ile başladım bu yaz maceraya. Furkan ise yeni tanışıyor bisikletle dün kiralamış.
Neyse mola yeter. Yokuşlardan sonra hızlı ve dikkatli inişlerle varıyoruz Hisarönü'ne.
Bu arada Furkan'da birçok aksesuar eksik. En önemlisi de kask. Ali'nin önerisiyle ortamıza alıyoruz Furkan'ı, önde Ali, geride ben. Böyle biraz daha güvende.
Aslında gece konuştuğumuza göre amacımız ''Kabak Koyu'na'' gitmekti. Ama yokuştan sonra hedefi kısalttık, Ölüdeniz'de yüzeceğiz ve geri geleceğiz.
Enerjim bitmiş hissediyordum ki inişler ferahlattı bir nebze.
İstikamet Bim Su ve enerji verici bir kaç şey almamız gerekiyor, sularımız bitmek üzereydi.
Ancak küçük şişe su bulamayışımız sonucu bir başka marketten sularımızı yaklaşık 0,50 krş daha fazla vererek alıyoruz. Üstelik sularda soğuk değil.
Alışveriş molası verirken Ali'nin ince tekerleri gözüme takılıyor. Bu kadar ince olmasa da benim ''Mavi Fırtına'nın'' dağ tekerlerini biraz daha inceltme fikri canlanıveriyor zihnimde. Bazen gitmiyor be bu kalın tekerler.
''Pedalla pedalla, yokuşlar inişler, bu ne sıcak be arkadaş'' derken varıyoruz sonunda Ölüdeniz'e.
Sanıyordum ki varır varmaz herkes denize atlar bir güzel serinler. Ancak öyle olmadı bir ağaç gölgesi bulunca. Herkes 2 dakika sessiz bir şekilde oturdu. İşte o zaman anladım yorulduğumuzu. Kabak Koyu biraz hayal gibiydi sanki.
Etrafımıza inen paraşütleri izlerken acıktığımızı fark ettik ve bir şeyler yememiz gerekiyordu.
''Ölüdeniz'e gidilir de paraşüt fotoğrafı koyulmaz mı'' şeysisi
İlkokuldaki gibi simit, meyve suyu.
Yiyip içtikten sonra '' eeee denize girme vakti geldi'' Serin sulara kendimizi attıktan sonra bir süre yüzdük ve çıktık. Yorgunluk ve sıcaktan şimdi fark ettim ki denizde bir karemiz yok
Biraz daha zaman geçirdikten sonra dönüyoruz artık. Saat 13:00 14:00 civarı günün en sıcak saatleri. İnerken iyiydi de önümüzde süper bir Ölüdeniz yokuşu var.
Zaten Furkan'ın kiraladığı bisikletin sol pedalında bir sorun var. (Bknz: Aşağıdaki gibi).
Bir süre sonra sırtıma yapışan sırt çantası, terden artık sırtıma yapışmıştı. Arkaya bir portbagaja en çok ihtiyaç duyduğum anlardan birini yaşıyordum o an, şehir içi sürücüsü olan kısa mesafe sürücüsü olan benim için Ölüdeniz yokuşları zorlamıştı.
Aşağıdaki şekilde çantayı gidona sağlam bir şekilde geçirerek sorunu çözdüğüme inanıyordum. Ancak direksiyon hakimiyetim biraz kaybolmuştu. Riskliydi biliyorum ama fena terlemişti sırtım.
Neyse ki çantayı inişlerde sırtıma alıyordum. Çıkışlarda gidona. Sanırım bu biraz daha güvenliydi.
Furkan oldukça dar emniyet şeridinde bisikleti ile yürürken. Burdan, Furkan'a selam
Genelde Furkan'la tırmanıyorduk. Çünkü Ali kankim basıp gidiyor, biz gelesiye kadar dinleniyordu.
Ve son iki fotoğrafla bitiriyorum. Gerisi zaten malum, bol bol inişler vardı. Tabi dikkatli inmek gerek.
Bu gezide edindiğim tecrübeler umarım sonraki gezilerim için işe yarar.
Hatamız varsa affola, kalın sağlıcakla, iyi pedallamalar dostlar.