Engin ardıç ın konu ile ilgili yazısı.
""
Bu satırları yazdığımda elbette Eurovision yarışması henüz yapılmamıştı, dolayısıyla şu anda Kenan Doğulu’nun kaçıncı olduğunu bilemem. Kaçıncı olduğu da beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
İlgilendirmiyor, çünkü artık, laf aramızda, “aziz Türk milletini” de pek fazla ilgilendirmiyor! Bu konu, Babıali’nin alt tabakasını oluşturan magazinciler için önemli, çünkü sayfa dolduracaklar (bu tabakayı eskiden spor servisleri meydana getirirlerdi, magazin servisleri bayrağı onlardan devraldılar.)
İki şey oldu:
Bir... Aziz Türk milleti, Eurovision şarkı yarışmasının, alt tarafı Avrupa’nın kelek bestelerini seslendiren önemsiz sanatçıların yarıştığı sıradan bir magazin olayı olduğunu anladı! Bunun Kıbrıs meselesi ya da Viyana kuşatması gibi bir “milli dava” olmadığını fark etti.
Zaten, her sene Yunanistan’ın mutlaka Güney Kıbrıs’a, onların da mutlaka Yunanistan’a, Balkan ülkelerinin birbirlerine, sonra hep birlikte Rusya’ya oy vermeleri, İskandinav ülkelerinin de “al gülüm ver gülüm” kumpasına girmeleri, en aptal vatandaşımızda bile heyecan bırakmamıştı. Keferenin alt tabakası olayı hâlâ öyle görüyordu ama biz bunu aşmıştık.
“Kıyak” olsun diye Yunanistan’a oy verdiğimizde aynı karşılığı alamamak da bizi burdu... Kavgayı hepten bitirdik.
Bu da sözümona “şarkı” yarışmasıydı ha! Belirleyici olan, müzikten başka her şeydi maşallah...
Aşamayan, ciddiyeti sürdüren, “gurbetçilik kompleksiyle” Türk yarışmacıya oy yağdıran Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa işçilerimizdi, .... da dinleseler gene oy vereceklerdi... Onlarla da yabancı spikerler dalgalarını geçiyorlardı: The Gastarbeiter factor!... (“Lisan bilen” vatandaşlar, eğer şimdiye kadar yapmadılarsa, önümüzdeki yıl yakalarını “milli Eurovision sunucumuz” Bülent Özveren’den kurtarıp yarışmayı yabancı kanallardan, özellikle İngiltere üzerinden izlemeyi denesinler, çok eğlenecekler...)
..................................................................
Şimdi Kenan birinci de olmuş olabilir, sonuncu da... Ne yapalım yani?
Artık olgunlaştık. Sonuncu olunca, Semiha Yankı zamanında olduğu gibi göğsümüzü bağrımızı yırtıp dövünmüyoruz, birinci olunca da kendimizi Avrupa Birliği’ne girmiş sanmıyoruz.
Ve çok şükür, Yunan parçası başlayınca yayını kesip Ayten Alpman’dan “Bir Başkadır Benim Memleketim” çalma dangalaklığını da eskilerde bıraktık!
Gene de ara sıra, eski Eurovision kelekliklerini özlüyorum... “Lisan bilen ve de ağzı laf yapan bir spiker” bulup Ankara jürisinin oylarını ona okutma gayretimizi... O garibanın kefereye şirin görünme çabalarını... “Laksımbörg, tvelv poynts!” muhabbetini...
""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Şahsi fikrim şarkının ( kenan doğulunun ) berbat olduğu yönünde.
İngilizce kafiyeli şarkı nasıl oluyor görmüş olduk böylece.
olmuyormuş
...................... feeling
.......................thinking
.......................sweeting
neki bu böyle ilkokul müsamere korosu gibi .