En bÜyÜk keŞfİn kendİn olsun

kasablanca

Üye
Kayıt
21 Kasım 2007
Mesaj
94
Tepki
12
Şehir
BURSA
Herkese selamlar.Biraz geç ve bana göre hala eksikte olsa artık daha fazla beklemek ve bekletmek istemediğimden dolayı geçtiğimiz yaz yaptığım karadeniz turumu sizlerle paylaşmak istedim.Fotoğraflarımın çokluğu ve yazılacak hikayelerinde uzunluğundan dolayı turun sadece giriş kısmını bisiklet forumda yayınlayabiliyorum.

Turda edindiğim HES izlenimlerini ve fikirlerimi ayrı bir başlık halinde yakında sitemde ve bisiklet forumda yayınlayacağım.

Sitenin kullanımı oldukça basit.Özetlemek gerekirse hiç yazı okumak istemezseniz direkt karadeniz turu 2011 sayfasındaki ilk fotoğrafa tıklayıp yada farenin tekerleğini kullanarak görüntüleme yapabilirsiniz.Fotoğrafların nerelerde çekildiğini ve rotanın nasıl bir düzende gittiğini bilmek isterseniz anlatımda biraz ağıra kaçtığım söylensede, yazıları okuyarak öğrenebilirsiniz.Son olarak başımdan geçen komik ve ilginç hikayeleri okumak isterseniz de tur sayfasındaki sarı renkteki numaralı hikayelere tıklayarak yönlendirildiğiniz sayfadan sırası gelen hikayeyi okumanız mümkün.

Elimde bulunan birkaç turu daha fırsat buldukça yayınlamaya çalışacağım.Bundan sonra da kafamda değişik tur planları mevcut.Bu turları daha kapsamlı ve geniş tutabilmek içinse artık sponsor arayışlarına girmek gerekmekte.Eğer siteme girdiğinizde üye olmayıda unutmazsanız ,bu sayede müstakbel sponsorlarımın desteğiyle gözlerinizin önüne daha muhteşem manzaralar sunma imkanına erişebilirim.

Her şey için şimdiden teşekkürler.Son olarakta siteye büyük ölçüde emeği geçen Ömer Akbaş a çok teşekkür ederim.






Her an yeni bir keşifte bulunmanın imkansızlığını gözardı edemezsiniz.İster insanoğlunun gizemli geçmişinin derinliklerinde kaybolmaya yüz tutmuş değerlerin peşindeki bir arkeolog olsun ister hayallerinde sahip olduğu ipuçlarını kullanarak mükemmel bir gelecek inşa eden bir mucit ,her anlamda söz konusu tatmin olunması gereken bir başarıysa elde edilen keşifler sınırlı sayıda olur.Evet, belki bir insanı sayıca birçok keşfe imza atmak cezbedebilir ama zihinlerde doğru dürüst yer tutmadan kısa bir uğraşla ortaya çıkarılmış bir keşif gerçek bir kaşif için tümüyle anlamlı bir değer taşımaz.Peki ne olabilir ki tüm bu keşfetme merakı.Bir arkeolog sırf bir hazineye ulaşmak için mi yıllarca fırça sallar yada bir mucit bunu ben buldum diyebilmenin verdiği heyecandan dolayımı bir icadı keşfetmek için gece gündüz çalışır .Sizce asıl amaç ne olabilir?



Günümüz dünyasında hayatı biraz kalıplara sığdırılmış olarak yaşamak zorunda kalıyoruz.Hepimiz iyi okullar kazanmalı, iyi birer iş sahibi olmalı, mutlu bir yuva kurmalı kısacası bize tarif edilen yolu boydan boya geçmeliyiz.Tüm bu maraton boyunca kendimize yöneltmemiz gereken sorular ve almamız gereken cevaplar içinse zaman ayıramıyoruz.Öyleyse anahtar kelime bu olmalı ''kendine zaman ayırmak''.İç sesinin fısıltılarını dinlemek .Bu fikre dayanarak aldığım kararla 34 gün boyunca bu bisiklet turuna çıktım.Yalnızlık tercihimdi çünkü duyduğunuz sesler yanlızken daha anlaşılabilir bir hal alıyor, bu sayede hayatınıza dair bir çok soruya cevap ararken buluyorsunuz kendinizi.Çünkü üzerine konuşmak için zihninizi meşgul edici konuları açan kişiler etrafınızda olmayınca, ister istemez düşüncelerinizde kendinizden bahsediyorsunuz.İşte kırılma noktanızda tam burası, evet belki yeni yerler keşfetmenin heyecanı için pedal bastığınızı düşünüyorsunuz fakat gerçekte siz KENDİNİZİ KEŞFEDİYORSUNUZ.Zihninizin derinliklerinde gerçekleşen her soru cevap sizi kendinize yani en büyük keşfinize bir adım daha yaklaştırıyor.



İşte şimdi asıl amacın ne olduğunu söyleyebiliriz.Asıl amaç hedefe ulaşmak için yaptığımız zihinsel eylemlerin kendi sınırlarımızı keşfetmemizde bize yardımcı olmasını sağlamak.Dünya üstünde kendini gün yüzüne çıkarıcak kaşifini bekleyen okadar çok bilinmeyen var ki birine sahip olsak diğerleri sanki hiç eksilmiyormuş gibi öylece yerli yerinde bekliyo olurlar.Hayatınızı bir keşfe adarsınız eğer şanslıysanız hedefinize ulaşarak tüm yaptıklarınıza bir anlam da kazandırırsınız ve belki de kendinizce dünyaya ve insanlığa çok büyük bir katkı sağladığınızıda düşünebilirsiniz fakat emin olun yaptıklarınız bugüne kadar yapılanların ve dahada önemlisi bundan sonra yapılacakların yanında hiçbir anlam ifade etmez.Herşey olup bittikten sonra elimizde tek kalansa dünyayı anlamaya çalışırken aldığımız yolda kendimize dair bulduğumuz ipuçlarıdır.İster bir arkeolog olun ister bir mucit yada bir kaşif HİÇ FARKETMEZ.Yola çıkmanızın tek nedeni KENDİNİZİ KEŞFETMEK olsun.
İnsan medeniyetin getirdiği sayısız kolaylıkla beraber,strese de maruz kalıyo çoğu zaman.Şehrin stresi,iş stresi,vesaire vesaire.Hep bi kaçış planı olması da zihninin bir köşesinde sanırım bu yüzden olsa gerek.Atlayıp bişeye ki bunun ne olduğu hiç önemli değil öylece gitmenin,bilinmeze doğru yol almanın cazibesinin çoğu insanı cezbettiği malum.Bende atladım bisikletime ve uçsuz bucaksız gibi görünen ,aslında hiçte öyle değilmiş,bilinmez diyarlara yol almaya başladım.Elimde doğru dürüst bir haritam dahi yoktu.Sora sora gitmenin ne gibi maceraları önüme sereceğini bilmeme fırsat vermediği için hep daha heyecan verici olduğunu düşünmüşümdür.Zaten bir yol varsa illaki biryere çıkartır sizi.Hem kilometreler boyunca yalnız olarak bu yolu geçebilecekmiyim diye düşünmek niye ki. O yoldan kimse geçmemiş olsa dahi yolu açanlar geçebilmiştir...


Yola çıkarken haliylen herkesle vedalaşma seremonisini yaparken son kişi olarak babannemi karşıma aldım elini öptüm, tam dua etmesini istemek üzereyken o anda gülüp geçtiğim ama yolda nasıl bir tesire sahip olduğunu ağır bir şekilde anlıyacağım o cümle çıktı ağzından "inşallah gidersin ve 1 gün sonra sana bişey olmadan başına bi iş gelirde geri dönersin" Önce bi babanne söyleme öyle şeyler desemde sonradan gülüp geçmiştim.Taki Sinop'a ayak basana kadar.Evet belki erkenden geri dönmedim ama bundan önce hiç bu kadar hastalık,üstüne bi okadarda arızalarla dolu bir yolculuk geçirmediğime adım gibi eminim .Sinop'a ayak basmamla hastalık baş gösterdi ya da benim taktığım isimle ''BABANNENİN LANETİ'' desek daha doğru olur.Hafif ateş, karın ağrısı, aşırı vücut kırgınlığı geçer diye fazla aldırış etmedim bi kaç ilaçla idare ederim diye düşündüm fakat ilk 15 gün ve son 4 gün boyunca epey canım yandı...Sinop'ta arkadaşım Onur'un çok yer gezdirmek istemesine rağmen benim pek keyfim olmadığından bence çok şey yapmış olsakta onun deyimiyle Sinop yarım kalmıştı.


Sinop'ta olupta ne yapılır diye sorarsanız öncelikle söylenecek şey sinop'a birkaç gün ayırmanızda fayda var.Denizi gerçekten temiz ve plajları(halk veya otellere ait olan plajlar)size akdenizi aratmayacak nitelikte..En azından bir günü karakum plajı ve akliman'a ayırıp ardından muhteşem hamsilos koyunu gezerek devamını getirebilir ,şehir merkezindeki plajlarda bi kaç günü geçirdikten sonra yaptığınızdan en ufak bir pişmanlık hissetmeden geri dönebilirsiniz..Bunun dışında bi kaç müze içinde arkeoloji müzesi geniş ikona(tahta üstüne yapılmış hristiyan kilise resimleri) yelpazesiyle öne çıkanlardan.Kıyıya sıfır yıllara tanıklık etmiş çay bahçelerinde kahvaltı yapmayı,kale restaurantında bişeyler içmeyi sakın unutmayın.Hazır çay bahçelerinden söz etmişken sinopta çok güzel bir anlayış var ki anlatmaya değer buldum.Bir çay bahçesine oturdunuz ve kahvaltı yapacaksınız.Eğer kahvaltı tabağınızı başka bi çaybahçesinden almak isterseniz size en ufak bir olumsuz söylemde bulunulmazmış.Sonunda eşyalarınızı topladınız geri dönüyorsunuz eğer gerçekten sinop'u sevdiniz ve tekrar gelmek hatta yerleşmek gibi fikirler kafanızda yer etmeye başladıysa şehitler çeşmesinden iki yudum su alıp öyle yola çıkın.1853 Osmanlı-Rus savaşında şehit düşen denizcilerin ceplerinden çıkan parayla yaptırılmış bu çeşme söylentilere göre suyunu içenleri er yada geç Sinop'a geri döndürüyomuş hatta kesin yerleşmenizde olasılıklar içinde...

(link)


Sinop Kalesinin üstündeki kafe ve kalenin kıyı şeridindeki kapılarından biri olan kumkapı

(link) (link)




(link)


şehir kulubü

(link)


devamı için aşağıdaki linke tıklayıp karadeniz turu 2011 sayfasına girebilirsiniz


(link)
 
Scudo