19 ŞUBAT 2006 PAZAR
Eveet sonunda bu Pazar sabahı kendimizi Yıldız Dağlarına vurmak için hazırız.

Rahman'la Sözleştiğimiz gibi;saat 09:00 dabuluşup, yola çıkıyoruz.Sabah sıcaklık 9 derece. Güney batılı hafif bir bir rüzgar yağmur riskini hatırlatırcasına arkamızan esiyor. Sabah kahvaltılarımızı çok çok hafif yaptığımızdan Yenice'de birşeyler yemeyi planlıyoruz.
Geçtiğimiz hafta Soğucak-Sergen olan güzergahımız; olası çok çamurlu zemini düşünerek asfalt yola kayıyor. Poyralı'ya kadar asfalt olan köy yolunu ana yola tercih ediyoruz.Yenice'ye geldiğimizde rakım:430 metreyi km saatimiz ise; 35 km yigösteriyor. Sohbetle karışık aldığımız yolda ortalamamız 20 km dolayında.
Hemen yol üzerindeki bakkala uğrayıp tatlı-tuzlu bisküviler, çokokrem, meyva suyu ve fındıkiçi alıyoruz. Rahman sen devam et deyip biraz geride kalıyor ve elinde iki muz olan poşetle rampaların başında bana yetişiyor. Yokuşlar başlamadan yiyecekleri tüketme eğilimi ikimizde de ağır basıyor. Yolların kenarları karlı ve çamurlu. Az yukarıdaki alabalık lokantasının bahçesini hedefleyip pedallıyoruz. Bahçenin girişindeki 'piknik ücretlidir' tabelasını görünce gülerek az aşagıdaki çeşmeye kadar inip yiyeceklerimizi tüketiyoruz. Fındıkları da yarı yarıya paylaşıp, ceplerimize doldurduktan sonra zorlu parkur başlıyor. Yazın ter içinde çıktığımız dik yokuşları hiç terlemeden kar manzarası içinda çıkmak çok hoşumuza gidiyor. Güzellik çeşmesinde durmamaya, vücudumuzu soğutmamaya karar vererek pedallıyoruz. Zorlu yokuşlardan sonra Jandarma kule 810 metre tabelasında durup durmamayı hafifçe tartışıp tekrar devam kararı alıyoruz. Artık yaklaşık 400 metre iniş var. İnişler çok keyifli olsa da Yazın başında başlayıp bir türlü bitmeyen yol yapım çalışmaları hızımızı kesip birazda çamurlanmamıza neden oluyor. 400 metre inişten sonra doğa daha sakin, eriyen kar suları Velika Deresini coşturmuş. Ormanın kuytu yerlerinde erimeyen karların arasından başlarını çıkarmış tropik görünümlü canlı, koyu yeşilyapraklı bitkiler karla birlikte çok güzel görünüyor. Bu aynı zamanda sanki bir çelişki, bu bitkilerin çok daha sıcak ortamlarda yetişebileceği düşüncesi bir an aklımdan geçiyor. Ortam çok sesiz. Geçtiğimiz yıl son baharda (belki çoğu insana abartılı gelebilir) düşen bir yaprağın havada çıkardığı sesi duyduğumu anımsayarak hafifçe gülümsüyorum. Tekrar yükselmeye başlayıp 640 metreye ulaştığımızda yazın sıkça kullandığımız orman yolu çıkışının müthiş bir kar+çamur deryası ile geçit vermeyecek durumda olduğunu görüyoruz.
Demirköy 14, İğneada 40 km tabelasını 7-8 km geçtikten sonra Demirköy ağaçların arasından, aşağılarda görünmeye başlıyor. Bu bizi sanki bir rüyadan uyandırmaya yetiyor, günler hala kısa ve tüm bu inişler geriye dönüşte çıkış olarak bizi zorlayacak. Dönmeye karar verip hiç dinlenmden Pedallara yükleniyoruz. Dönüşte yolumuzu; sertleşen rüzgarı da hesaplayarak Pınarhisar'a doğru çeviriyoruz. Çapraz karşıdan gelen rüzgar ve bitmek bilmeyen düz asfalt ikimizi de sıkıyor ama yapacak birşey yok ve asılıyoruz pedallara. Turgutbey köyünde ben çayımı Rahman'da kolasını yudumlarken rüya gibi geçiveren orman manzaraları gözümüzün önünde bir belirip bir kayboluyor.
Lüleburgaz'a 10 km kalıyor ve saat 17:40'ı geçmiş durumda. Duştan sonra tur verieri için bilgisayarın başına geçtiğimde sonuçlar sezonun ilk zorlu turu için fena görünmüyor ve iyi bir sezon geçireceğim düşüncesiye yorgunluğum biraz daha hafifliyor.
Yapılan Km:133
Ortalama hız:18,15 km/h
Maks.hız:50,4 km/h
Toplam tırmanış:1397 metre
Pedal süresi:7 saat 22 dakika
Toplam mola+duraklama :2 saat 52 dakika
Birazda Fotoğraf İzeleyelim
Eveet sonunda bu Pazar sabahı kendimizi Yıldız Dağlarına vurmak için hazırız.
Rahman'la Sözleştiğimiz gibi;saat 09:00 dabuluşup, yola çıkıyoruz.Sabah sıcaklık 9 derece. Güney batılı hafif bir bir rüzgar yağmur riskini hatırlatırcasına arkamızan esiyor. Sabah kahvaltılarımızı çok çok hafif yaptığımızdan Yenice'de birşeyler yemeyi planlıyoruz.
Geçtiğimiz hafta Soğucak-Sergen olan güzergahımız; olası çok çamurlu zemini düşünerek asfalt yola kayıyor. Poyralı'ya kadar asfalt olan köy yolunu ana yola tercih ediyoruz.Yenice'ye geldiğimizde rakım:430 metreyi km saatimiz ise; 35 km yigösteriyor. Sohbetle karışık aldığımız yolda ortalamamız 20 km dolayında.
Hemen yol üzerindeki bakkala uğrayıp tatlı-tuzlu bisküviler, çokokrem, meyva suyu ve fındıkiçi alıyoruz. Rahman sen devam et deyip biraz geride kalıyor ve elinde iki muz olan poşetle rampaların başında bana yetişiyor. Yokuşlar başlamadan yiyecekleri tüketme eğilimi ikimizde de ağır basıyor. Yolların kenarları karlı ve çamurlu. Az yukarıdaki alabalık lokantasının bahçesini hedefleyip pedallıyoruz. Bahçenin girişindeki 'piknik ücretlidir' tabelasını görünce gülerek az aşagıdaki çeşmeye kadar inip yiyeceklerimizi tüketiyoruz. Fındıkları da yarı yarıya paylaşıp, ceplerimize doldurduktan sonra zorlu parkur başlıyor. Yazın ter içinde çıktığımız dik yokuşları hiç terlemeden kar manzarası içinda çıkmak çok hoşumuza gidiyor. Güzellik çeşmesinde durmamaya, vücudumuzu soğutmamaya karar vererek pedallıyoruz. Zorlu yokuşlardan sonra Jandarma kule 810 metre tabelasında durup durmamayı hafifçe tartışıp tekrar devam kararı alıyoruz. Artık yaklaşık 400 metre iniş var. İnişler çok keyifli olsa da Yazın başında başlayıp bir türlü bitmeyen yol yapım çalışmaları hızımızı kesip birazda çamurlanmamıza neden oluyor. 400 metre inişten sonra doğa daha sakin, eriyen kar suları Velika Deresini coşturmuş. Ormanın kuytu yerlerinde erimeyen karların arasından başlarını çıkarmış tropik görünümlü canlı, koyu yeşilyapraklı bitkiler karla birlikte çok güzel görünüyor. Bu aynı zamanda sanki bir çelişki, bu bitkilerin çok daha sıcak ortamlarda yetişebileceği düşüncesi bir an aklımdan geçiyor. Ortam çok sesiz. Geçtiğimiz yıl son baharda (belki çoğu insana abartılı gelebilir) düşen bir yaprağın havada çıkardığı sesi duyduğumu anımsayarak hafifçe gülümsüyorum. Tekrar yükselmeye başlayıp 640 metreye ulaştığımızda yazın sıkça kullandığımız orman yolu çıkışının müthiş bir kar+çamur deryası ile geçit vermeyecek durumda olduğunu görüyoruz.
Demirköy 14, İğneada 40 km tabelasını 7-8 km geçtikten sonra Demirköy ağaçların arasından, aşağılarda görünmeye başlıyor. Bu bizi sanki bir rüyadan uyandırmaya yetiyor, günler hala kısa ve tüm bu inişler geriye dönüşte çıkış olarak bizi zorlayacak. Dönmeye karar verip hiç dinlenmden Pedallara yükleniyoruz. Dönüşte yolumuzu; sertleşen rüzgarı da hesaplayarak Pınarhisar'a doğru çeviriyoruz. Çapraz karşıdan gelen rüzgar ve bitmek bilmeyen düz asfalt ikimizi de sıkıyor ama yapacak birşey yok ve asılıyoruz pedallara. Turgutbey köyünde ben çayımı Rahman'da kolasını yudumlarken rüya gibi geçiveren orman manzaraları gözümüzün önünde bir belirip bir kayboluyor.
Lüleburgaz'a 10 km kalıyor ve saat 17:40'ı geçmiş durumda. Duştan sonra tur verieri için bilgisayarın başına geçtiğimde sonuçlar sezonun ilk zorlu turu için fena görünmüyor ve iyi bir sezon geçireceğim düşüncesiye yorgunluğum biraz daha hafifliyor.
Yapılan Km:133
Ortalama hız:18,15 km/h
Maks.hız:50,4 km/h
Toplam tırmanış:1397 metre
Pedal süresi:7 saat 22 dakika
Toplam mola+duraklama :2 saat 52 dakika
Birazda Fotoğraf İzeleyelim