Çoban köpeklerinin korkulu rüyası: mevlut | bisikletle gürcistan 7.bölüm

Kayıt
18 Temmuz 2014
Mesaj
42
Tepki
325
Şehir
Amsterdam
İsim
Murat K.
Bisiklet
Diğer
Havası temiz, doğası güzel köyde, harika bir uykudan uyandım. Gürcistan da bir sabah klasiği olarak, bisiklet çantalarını düzenledim, bu sırada Nana‘da kahvaltıyı hazırlamıştı, yine bir gıda şöleni vardı masada, bu sefer yemeğe dana eti kavurma‘da dahil edilmişti, bir sürahi şarapkahvaltı için masaya yerleştirilmişti. Kahvaltının sonlarına doğru çay da getirdiler. Mükemmel kahvaltılıklar için tekrar tekrar teşekkür ettim.



Harika bir kahvaltı daha

Çantaları alıp dışarı çıktım, bisiklete yerleştirmeye başladım. O sırada içeriden dün görmediğim çocuklardan biri daha çıktı, gözlerinden zeka fışkırır halde, Mari kadar olmasa bile, beklemediğim kadar güzel bir ingilizce ile “günaydın, hoşgeldiniz, ben Thea” dedi. Sırtında okul çantası okula gitmek üzere hazırlanmıştı. Kaç yaşında olduğunu sordum, 12 dedi. Yola çıkmaya hazırdım artık, vedalaşıp bir fotoğraf çektik, Mari okula gitmiş olduğundan fotoğrafta yer alamadı.



Ev sahibem ve cocukları ile

Evin yanında köyün müzesi var. Dün Mari’ye müzede neler olduğunu sormuştum, daha çok ikona’lar var, çok fazla şey yok demişti, Ziyaret edecektim ama kapalıydı. Müzenin yan tarafındaki evin önünde 70-80 yaşlarında bir kadın oturuyordu (dün akşam da oradaydı) Ne Rusça biliyor ne ingilizce, ama geçerken selamlaştık, birşeyler söyledi kendi dilinde, kıs kıs güldü.





Biraz daha aşağıda köyün ortasından geçen nehir ve üzerindeki köprüden geçerken, Almanya’dan Çin’e doğru yola çıkmış karı-koca (link) ile karşılaştım. Yine klasik yol durumu ve rotalar üzerinde sohbet ettik kısaca. Yol boyunca çadırda kalıyorlarmış hava şartları çok kötü olmadığı sürece. Biz sohbet ederken benim ev sahibi de geldi, oralardaymış, bu vesile ile onunla da vedalaştık, yola çıktım.





Soluma nehri aldım devam ediyorum, Ushguli çıkışında sol tarafta tepelere yerleşmiş, eski zamanlardan kalma yapısını korumuş çok güzel evler var. Bu evlerin hemen hemen hepsinin yanında uzun savunma kuleleri var. Svaneti‘de genel olarak tüm köylerde sistem bu şekilde. Eskiden bu kuleler köye bir saldırı olduğunda savunma amaçlı kullanılıyormuş. Halkı koruyan bir kale yok, bir saldırı olduğunda kulelerden ev bazında savunma yapılıyormuş.

Daha 1 saat geçmemişti ki, uzakta, karşıdan bana doğru gelen küçük bir köpek kafilesi gördüm ve durdum. Belki yanımdan geçip giderler diye umut ettim ama tabi ki umutlarım boşa çıktı. Kimsenin olmadığı bu boş noktada, köpekler için oldukça ilgi çekiciydim, takip etmeye başladılar. Geçmiş tecrübelerden biliyorum ki bisiklete binip hızlansam, kovalayıp havlayacakları kesin, denemeye bile gerek yok. İşlek bir nokta olsa, yoldan başka bir araç geçerken onun peşine düşerler, ben de o arada kaçarım ama öyle bir ihtimal de yok. Mecburen ağır ağır ilerlemeye başladım. Ama çok şanslıydım 3-4 dakika sonra karşıdan bir araç geldi, içinden bir gürcü askeri çıkıp, taşı eline aldığı gibi bağıra çağıra köpekleri kovaladı. Bu anlar ve Mevlut asker ile sohbetimiz aşağıdaki video’da:


Döne döne aşağı inen yollardan yokuş aşağı inmeye başladığımda çok sayıda trekking yapan turist gördüm. Şelalelerin, mağaraların yoğun olduğu güzel bir bölgenin başlangıcıydı bu nokta. Tek başına trekking yapan bir kadın ve yanında giden peşine takılmış köpeği geçtim selamlaşarak. Bir süre sonra dağdan akan suyun yolun tamamını kapladığı bir noktaya geldim. Buradan bisiklete binerek geçemeyecektim, çantadaki su geçirmez ayakkabılarımı çıkarıp giydim, paçaları sıvadım. Geçebileceğim tek noktada, yan taraftaki uçurumun başladığı nokta idi, dikkatle ve heyecanla kritik noktadan başarıyla geçtim. O sırada daha önce karşılaştığım trekking yapan turist’te geçti, Çek Cumhuriyetinden gelmiş buraya, kamp & trekking için.



Bu defa gittiğim yolda sol tarafımda mükemmel manzaralar, şelaleler, vadiler var, sağımda kayalıklar. Toprak yol daha düzgün ve işlek, ara sıra yanımdan turistleri taşıyan minibüsler geçiyor. Bunlardan biri de bir önceki yazıdan hatırlayacağınız, bizim çakma Dan Bilzerian’ın kullandığı minibüstü, gündüzleri Mestia – Ushguli arası yolcu taşıyormuş. Yanımda durup bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu, vedalaştık.



Dev kayalıkların yanındaki tahta bir köprünün yanından geçtim, bir turist minibüsü durmuş, içindekiler dışarıya çıkmış fotoğraf çekiyor etrafı izliyorlardı. Ben geçerken ilgiyle bakıp el salladılar, içlerinden biri gülümseyerek “seni kıskanıyorum” dedi. Yolda Ushguli yönüne giden pek çok turistle karşılaştım. Tıka basa dolu başka bir minibüs yanımda durduğunda, şöförün yanındaki turist kadın selam vererek pek çok soru sordu, arkada oturanlar ise fotoğraflarımı çekti. Fransız turist kafilesiymiş. Bu yükseklikteki köyler arasında bisikletle yalnız gezdiğimi duyunca çok ilgilendiler. İsmini hatırlayamadığım bir köyden geçerken, yine bir jeep yanımda durdu, selam verip, yol sordular. İçindeki 2 kişi İsrailli idi. İsrail’deyaşayan arkadaşlarım olduğunu söylediğimde çok mutlu oldular, “bizim de pek çok Türk arkadaşımız var, Türkiye’yi seviyoruz” dediler. Sonra “Selamın Aleyküm, teşekkürler” gibi bildikleri türkçe kelimeleri söylediler. :)



Pedallaya Pedallaya, bazen düzgün yollardan, bazen çamur veya sularla kesilmiş toprak yollarda bisikletten inerek ilerlerken, saat 12:00 civarında yol kenarında küçük bir köy bakkalında durdum. Epey iniş yapmıştım ve 1,500 mt yükseklikteydim yaklaşık olarak. Çok susamıştım, Su aldım, Cola Cola sordum ama kalmamıştı. Ice Tea’nin Gürcistan versiyonu bir içecek aldım. Bakkalın hemen önünde bir masa ve oturak vardı. Önünde de nefis bir manzara.



Biraz oturup mola vereyim, harika manzarayı arkaya alıp bir selfie çekeyim derken, bakkalın hemen yanında sote bir kısımdan bana el sallayıp seslendiler. Yandaki gölge kısıma 4-5 genç oturmuş demleniyorlardı. Hepsi bağır çağır yanlarına çağırdı beni, aldım içeceğimi onların yanına gittim. Saat 12:00 civarıydı ama masada nerden baksan 15-20 adet boş bira şişesi var. Fena halde içmiş elemanlar. Hepsi bir ağızdan konuşup bana birşeyler söylüyorlar anlamıyorum. Bir tanesi çok az rusça konuşabiliyor, ben de öyle. Yarım yamalak anlaşmaya çalışıyoruz. Hepsi oldukça fakir görünüyor, fakat aynı zamanda tehlikeli olabilecek gibi de görünüyorlar. Neyse ki hepsi zil zurna sarhoş .

Şimdiye kadar çok insanla tanıştım, çok yer gezdim, insan analizlerim genelde doğru çıkar, tehlikeyi farkederim. Bu elemanların gözlerinden şu anda bir sorun olmadığını fakat saf göründüğüm veya fazla zaman geçirdiğim, hakkımda fazla bilgi edindikleri takdirde tehlikeli olabileceklerini görebiliyordum. Hemen bana da bir bira doldurup ikram ettiler. Gürcistan’a gelmeden önce okuduğum başkalarına ait günlüklerde, yol kenarlarında genellikle gündüz vakti sarhoş, içmekte olan kişilere rastlanabileceğini, sarhoş edene kadar babaya, anneye, dedeye, çocuğa, gelmişe, geçmişe kadeh kaldıracaklarını, sürekli ikram edeceklerini okumuştum. Dolayısıyla bundan sonra gerçekleşebilecek senaryoyu tahmin ettiğim için gülüşüp sürekli konuşan elemanlara biraz eşlik edip, birayı bitirince hemen gitmem gerektiğini söyleyip, teşekkür ettim kaçtım.



Nehir kenarı boyunca ağaçlığı bol bölgelerden yola devam ettim, saat 14:30 u geçmişti ki, bir kamyonet yanımda durdu. Atalım bisikleti götüreyim dedi, Mestia’ya 20 Lari istedi, yine şeytana uyayım, şu yolları kamyonetle geçip Mestia’da keyif yapayım etrafı gezeyim diye düşündüm, 30′ lu yaşlardaki elemanla bisikleti kamyonetin arkasına attık, şöförün yanına geçtim yola çıktık. Adam ingilizce, rusça bilmediği için zar zor anlaştık fakat 10 dk kadar gittkten sonra bana anlatmaya çalıştığını anladım sonunda. Mestia’nın ters yönünde 1 saate yakın yol alıp bir köyden yük alacak, oradan geri dönüp Mestia’ya gideceğiz. Bu da büyük vakit kaybı tabi benim için, o süreyi kamyonette bozuk yoldan dolayı sallana sallana gideceğime bisikletle giderim diye düşündüm. Adama zar zor anlattım, çok şaşırdı, yol çıkış, çok zor diyip vazgeçirmeye çalıştı, neyse sonunda Ugyr pass tırmanışının (1,918 mt yükseklik) başlayacağı köyde bıraktı beni, “gitme, burada bekle, dönüşte alırım seni Mestia’ya giderken” dedi ama ben o gidince yola çıktım tekrar.



Ugyr Pass – baslangıc noktası

Ve yine çukurlarla dolu dönemeçlerle dolu sürekli çıkış olan bir yola girdim. Bu defa en azından arada sırada araç geçiyordu. Yolda birkaç Matroşka (minibüs) yanımda durup taşıma teklif etti fakat bisikletle devam ettim. Yukarılara çıktıkça yol ıssızlaştı. Orman içinde sürekli tırmanıyordum ağır ağır. Bazen yol kenarında kocaman yaban domuzlarının yanından geçtim sakin ve tetikte, yavaş yavaş. Arada bir karşıma Ayı çıkarsa ne olacağını düşünüyordum. İki saat kadar ter döktükten sonra 1,918 metre yükselikteki Ugyr pass‘i geçtim. Bu geçiş noktasına kadar yol berbat, çukur ve büyük taşlarla dolu çok kullanışsız. Jeep, minibüsler zor çıkıyor bu yoldan. Tam geçiş noktasının olduğu kısımda ise karayollarının ingilizce tabelası var “Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz“. Ama yol çalışması yok, olmayan bir yol var geride. Tam bu noktadan itibaren ise cillop asfalt, aşağı iniş başlıyor.



Çok güzel bir manzara eşliğinde inişe geçtim, 10 dakika kadar sonra sağda bir kır restoranı görünce o yola saptım hemen. Açık havada, manzaraya karşı oturdum, çorba ve patates kızartması siparişi verdim. İstanbul Polonezköy’deki kır restoranları gibi bir yer burası, ama farkı içeride 2-3 kişi olması, efsane bir manzaraya karşı kurulu olması ve 1,850 metre yükseklikte, temiz havada olması. Yemeğim bitince birkaç fotoğraf çekip inişe devam ettim.







Yaklaşık yarım saat sürekli inişteydim, etraftaki manzara anlatılacak gibi değil. İndiğim yolun karşı tarafında kilometrelerce ötede svan dağ köyleri görünüyor belli aralıklarla. Bu şekilde yine 1,500 metrelere indim sanırım. Düzgün ve manzaralı yollardan geçerek, saat 4.30 sularında Mestia’a girdim. Girmeden telefonumdaki OsmanD uygulamasından etraftaki misafir evlerine, otellere baktım ama zaten Mestia’ya girişten itibaren pek çok misafir evi var. OsmanD uygulamasından bir misafir evi işaretleyip oraya doğru gitmeye başladım, Mestia ana caddeden geçerken yol kenarında “İstanbul Bazaar” marketini gördüm. O sırada yanımdan da yolda kamyonetine bindiğim eleman geçti aracıyla, selam verdi, daha yeni geliyordu. :)



Mestia’da İstanbul Marketi

İçeri girdim, kasada duran kadına Türkçe selam verdim, tavsiye edebileceği misafir evi var mı diye sordum. O da türkçe cevap verdi ama anadili türkçe değildi, Gürcüymüş, 15 yıl İstanbul’da yaşamış, eşi Türkmüş, 3 sene önce buraya taşınmışlar. Çadırın varsa karşımızdaki evin bahçesine kurabilirsin dedi, sağolsun benimle geldi, karşı evin sahibi yaşlı kadınla konuştu, tercümanlık yaptı. 5 lari verdim, bahçelerinde kamp yapmak için, sıcak su, duş dahil. Sonra bahçeye girdim, baktım 9 tane Polonyalı bisikletli de benden evvel gelmiş çadırlarını kurmuşlar kızlı erkekli. Bahçede meyve ağaçları da vardı, meyveleri yemek serbestmiş, fiyata dahil. Ben çadırı kurarken, polonyalılar da bahçedeki tahta masaya nevalelerini koymuş, demlenmeye hazırlanıyorlardı. Gürcistan’da her yerde satılan litrelik biralardan bolca almışlardı.

Beni de davet edip, Cha Cha isimli Gürcü içkisinden ikram ettiler. Shot yapılarak içiliyor, tekilanın daha sert olanı. Benim geldiğim yerlere doğru yol alacaklarından yol hakkında epey soru sordular. Ushguli’den sonrasının ne kadar berbat olduğunu anlattığımda biraz keyifleri kaçtı. İstanbul’dan da geçmişler bu arada. Bana “Sence Gürcistan’daki araç şöförleri mi daha çok kornaya basıyor, yoksa İstanbul’daki araç şöförleri mi?” diye sordular. Bence “tabii ki İstanbul şöförleri” diye cevap verdim. Kahkaha atıp “evet kesinlikle öyle” dediler.

Polonyalılar’a afiyet olsun dedim, çadırıma gittim yanıma çantamı almak için. Dışarı çıkıp, wifi olan bir cafe bulup internetteki işlerimi halledeceğim. O sırada Avusturyalı bir eleman geldi, yanımdaki alana çadırını kurmaya başladı, biraz konuştuk, kız arkadaşı gürcüymüş, Kutaisi’de onunla buluşmuş, şimdi tek başına buralarda trekking yapacakmış, sonra Tiflis’te buluşacaklarmış tekrar.



Mestia’da çadırımı kurduğum misafir evinin bahçesi

Ben eşyalarımı yanıma aldım, tekrar İstanbul Bazaar‘a girdim, bu defa kadının kocası gelmişti kendisi yoktu, tanıştık, kartını verdi. Neye ihtiyacım olursa mutlaka aramamı istedi, çok ilgilendi sağolsun. (O bölgeye gidecek olursanız ve yardıma ihtiyacınız olursa arayabilirsiniz : MEHMET KAMBUR – 579390142 veya 574823434) Seneye bu bölgeye türk lokantası ve bir otel kurmayı planlıyormuş. 500 metre kadar ileride wifi olan Laila cafe’yi tavsiye etti. Oraya gittiğimde epey yoğun bir mekan olduğunu gördüm, iç kısımda canlı müzik vardı, gürcü müzikleri çalınıyordu. Ben açıkhava kısmına oturdum, dışarıda 30-40 kişi oturuyordu masalarda, hepsi turistti. Tam oturmuştum ki, yan tarafta bizim çakma Dan Bilzerian ve Ushguli’deki ev sahibimi gördüm, hemen koştum yanlarına, sanki 40 yıllık arkadaşmışız gibi bir sarılmamız var görmeniz gerek. Çok sevindiler görünce, turist getirmişler, şimdi geri götürmek üzere kafileyi toparlıyorlardı. Bir fotoğraf çekip vedalaştık tekrar.



Garsona yerel bir yemek ile kırmızı şarap siparişi verdim. Şarap için garson “Saperavi” şarabının bir türünü tavsiye etti. Gerçekten çok güzeldi, o akşam 3-4 tane içtim aynısından. Fotoğrafları kopyaladım, günlükleri yazdım. Yan masada 10-15 kişilik genç bir turist grubu vardı, İsrail, Alman, Rus, Alman karma bir gruptu, 2 saat kadar orada kaldım, onlarda iki saat kadar muhabbet edip şarkılar söylediler. Mestia’nın havası gayet entellektüel, bolca genç turistten kaynaklanan bir Erasmus havası var. Özellikle bulunduğum cafe, turistlerin toplanma noktası, buraya gelen turistler Mestia ve çevresindeki şelaleleri,mağaraları geziyor, trekking, tırmanış yapıyorlar. Cafe’nin içinde dışında dolaşan 3-4 tane de dev çoban köpeği var. Şehirde görülmesi pek mümkün olmayan büyüklükte cins köpekler. Hani bunlar bir ısırsa Allah korusun bir daha kendime gelemem muhtemelen.

Gece 00,00 civarıydı sanırım, toplandım tekrar çadırımın olduğu bahçeye gittim uyumak için, şaraptan dolayı uykum da gelmişti, akşamüstü Polonyalıların demlendiği masanın yanından geçerken, bina yanında yan yana duran, telefonlarını şarj eden iki eleman gördüm. Bunlar ben çıktıktan sonra gelmiş olmalıydı. Yanlarından geçerken Hello dedim, bir şey demeden yüzüme baktılar garip garip. “Yahu bir garipmiş bunlar” diye düşündüm. Geçtim gittim. Çadırıma girdim, uyudum. (Bu iki arkadaş Türk çıktı, bir sonraki yazıda) :)
 
Scudo

Metin_S

Gezgin
Kayıt
15 Mayıs 2017
Mesaj
125
Tepki
138
Şehir
Angora
İsim
Metin S
Bisiklet
Diğer
Gürcistanın en güzel yeri ushguli -mestia.En zor yerleri geçerek ulaşmışsın.Buralara gitmek her babayiğidin harcı değil.Tam turcu adını hakettin bu turla.
Tekrar tekrar gidilecek yerler.Şehrin yukarısında tepe var oraya çıkıp mestiayı oradan seyretmişsindir umarım.Yürüyerek 1-2 satte çıkılıyor.

20180527_211244.jpg
Şöyle genel görünüm çektiğin fotolar varsa atıver insanlar görsün.Bunlar benim çektiğim fotolardı.Gerçekten muhteşem güzellikte yerler.
 
Kayıt
18 Temmuz 2014
Mesaj
42
Tepki
325
Şehir
Amsterdam
İsim
Murat K.
Bisiklet
Diğer
@Metin S. Çok teşekkürler, fotoğraflar da çok güzel. Maalesef tepeden şehri görebileceğim yere gidemedim ve Mestia etrafındaki gezilecek çeşitli yerlerde aklımda kaldı. Mestia'ya akşam üstü varıp, sabah tekrar yola çıkmıştım, o yüzden merkezi hariç pek gezme şansım olmadı. Umarım başka bir sefer yine gidebilirim eksik kalan yerleri görebilmek için :)
 

ulaş kaya

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Mayıs 2012
Mesaj
609
Tepki
405
Şehir
Karaman
Bisiklet
Cannondale
Gezerken senin aldığın keyfi ,okurken ben de Murat aldım.

Teşekkürler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Murat Kasap

Barış Çavuş

Gezgin Kızanlar
Kayıt
7 Eylül 2009
Mesaj
285
Tepki
1.010
Şehir
İstanbul-Avrupa
Bisiklet
Sedona
Yine güzel fotoğraflarla birlikte güzel bir yazı. Harika bir tecrübe. Okurken kendime acaba ben bunu yapabilir miydim diye soruyorum. Tekrar tebrik ve teşekkür ederim.
 
  • Beğen
Tepkiler: Murat Kasap

danceros

Forum Demirbaşı
Kayıt
27 Ekim 2016
Mesaj
415
Tepki
1.009
Yaş
41
Şehir
Ankara
İsim
Mehmet
Bisiklet
Cube
@Murat Kasap tebrikler. büyük cesaret o ıssız yerlerden tek başına geçmek. yanlız yukarıda arkadaşında dediği gibi tur tam bir alem havasında geçmiş, okuduğumuz kadarıyla hiç ayık gezmemişsin anlaşılan :)
 

Rocketman

Aktif Üye
Kayıt
6 Mayıs 2017
Mesaj
171
Tepki
434
Şehir
İstanbul
İsim
Ata A.
Bisiklet
Giant
Hocam efsane bi seri. Fotolar inanılmaz. Bisikletle gitmeyi geçtim, direk ışınlanasım geldi oralara :D
 
  • Beğen
Tepkiler: Murat Kasap
Kayıt
18 Temmuz 2014
Mesaj
42
Tepki
325
Şehir
Amsterdam
İsim
Murat K.
Bisiklet
Diğer
@Rocketman
Teşekkürler :) Bence bisikletsiz, sadece turistik gezi için de mestia ve ushguli civarına gidilir :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Rocketman