KevSerSeri
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 3 Ağustos 2006
- Mesaj
- 1.351
- Tepki
- 3.316
- Şehir
- Ankara
“ At Sinegi mi Yoksa Matkap mi?
Vercenik mi Yoksa Kackarlar mi?”
Uzun zamandir tur yazilarima devam edemiyordum. Neyse sorun degil diyerek tur notlarina ait sayfayi actigimda bugune dair hicbir sey yazamamis oldugumu gorunce “a auuv” al sana sorun dedim. Biraz fotolara bakarak biraz hafizayi zorlayarak o gun yasadiklarimizi cikartmaya calisicam. Haydi hayirlisi.
Sabah 6`da gozlerimi actim. Zaten ne kadar kapali tutmustum ki? Dun gece don babam don, yok suyun sesi, yok arkadaslarin horultusu derken gozumu kirpamamistim. Biraz daha bekledikten sonra alarmin calmasiyla uzun zamandir bekledigim an geldi diyerek “haydi kalkin bakalim haydiii” diye kimsenin benden daha iyi yasamaya ve uzun uyumaya hakki yok diyerek arkadaslarimi da uyandirdim. Hos zaten ben de onlar yuzunden uykusuzdum. Aslina bakarsaniz cikacagimiz rampalari dusundukce ne kadar erken kalkip yola cikarsak o kadar iyi olur diye dusunmekteyim. Once esyalarimi sonra kendimi atiyorum cadirdan disari bir an once toparlanayim diye. Emre hemen kalkiyor, Erkut`tan “hiii” diye uykulu sesler geliyor, cadira dondugumde goruyorum ki Serkan`in ususun de uyansin diye actigim tulumunun fermuari yine cekilmis. “Serkan beni bagirttirma kalk cabuk gunese kalicaz yoksa” diyorum. Toparlanmamiz bir saati buluyor. Kahvalti yapmak icin derenin karsisindaki kahveye geciyoruz. Ne de olsa kimse yok tum masalar bize kaldi. Ama yiyebildigimiz seyler sinirli. Elimizde cok fazla bir sey yok. Daha dogrusu var ama sabah sabah kimse ton baligi yemek istemeyecektir. Yola cikmamiz 8`i geciyor. Ulku-1 koprusunden sola doner donmez koca koca taslarin oldugu gevsek zeminli oldukca guzel bir rampa “Gunaydin” diyor bizlere. Dizlerimiz daha hic isinmadan vuruyoruz kendimizi rampaya. Tik tik tik edip caaat diye kutledikten sonra ilk sol dizim aciliyor. Saga ne oldu diye sormayin, onu hatirlamiyorum hahah.
) Bisikletlerimiz o kadar yuklu ki taslarin uzerinde denge kurmaya calisirken aniden saga sola kayiyor. En azindan benim icin oyle. Emre ile Erkut onden gidiyor, Serkan ile ikimiz de arkadan aheste aheste geliyoruz. Zil Kale`ye kadar onumuzde 9 km`lik bir yol var. “Yahu saat daha 9 bile olmadi bu ne sicak boyle?” diyerek terimi siliyorum. Asagi ucmamak icin zorlandigim yerlerde bisikletten inip itekliyor, yol biraz daha duzelince tekrar biniyorum. Indigim sirada basimin belasi sinekler beni kesfediyor. Bir elimle bisikleti tutup digeri ile onlari kovalamaya calisiyorum. Cok fena halde canim yandigi icin bacagima bakiyorum. Sag baldirda kocaman bir kara sinek. Kovaliyorum gidiyor ama sadece 5 saniyeligine. Baya bir cebellesiyoruz. Neyse bisiklete biniyim bari diyorum belki yakalayamaz. Ama nerdeee? Yokus asagi da gitmiyoruz ki bildigin rampa, tas catlasa hizim 8 veya 9. Bisikletteyken de yine rahat birakmiyor. Basliyorum soylenmeye “ gitsene gerizekali, isirdin ya yetmedi mi?” diye. Gelip gelip ayni yere konuyor. 15-20 dakika boyunca pesimi birakmiyor. Burada yazilamayacak kadar buyuk kufurler etmeye basliyorum. “ Ne istiyorsun benden? Birak pesimi kahrolasica” diyerek bisikletten iniyor bir kenara dayiyorum. Meydan okuyor bana. Uzerine cok sert bir sekilde elimle vurdugum halde olmedi ve sanirim hirs yapti. Ari sokmasindan daha fazla can yakan bu olay ayni yerden birkac sefer basima geliyor. Gunlerdir ilk defa ne rampa ne baska bir zorluga yenilmeyen ben, kucucuk bir sinekle bas edemeyip “Serkan bunlar benden ne istiyor? Niye size gelmiyorlar da hep beni isiriyorlar?” diye basliyorum sinirden aglamaya. Serkan beni cok iyi tanidigi icin sinirlerimin nasil alt ust oldugunun farkinda. Bir sinek icin aglayacak bi kiz degilim ancak sisliklerin inmesini beklemekten, surekli yaralari kasimaktan bir hal oldum. “Hacim onlar degil, o bir tane sinek ve sana kafayi takmis durumda.” O da bisikletini kenara birakiyor dusuyor o sinegin pesine. Iki - uc derken sonunda oldurmeyi basariyor. Bacagimda yanma hissi var ve oldukca sisti. Sonradan kontrol ettigimde greyfurt buyuklugunde bir kizariklik ve sislik goruyorum. Bunu bir sinegin yapabiliyor olmasi beni oldukca sasirtti. Yerliler bu sinege Por diyor. Ben neyim ki onun icin? Esegin, atin derisinden bile kan emebilen at sinegi dedikleri sinek iste buymus. Bizde tecrube ederek ogrendik. O cok kalin diyebileceginiz kot kumasin uzerinden bile cok rahat caninizi yakabiliyorlar. Bu tur bitene kadar her yerimde bunun gibi 5-6 tane buyuk izler olustu. Sisligin inmesi hemen hemen 2 haftayi alirken kizarikliklarin tamamen gecmesi de aylari aldi. Ha bu arada o bildiginiz sinekkovarlar falan bu evrim gecirmis yaratikta hicbir ise yaramiyor. Gidecek olanlara duyurulur. 
Biz sinekle cebellesirken Erkutlar coktan varmistir Zil Kale`ye. Kendimi toparlayip atliyorum bisikletin tepesine. Kaleyi uzaktan gordugumuzde oh be neyse ki cok kalmadi orada biraz dinlenir devam ederiz diyoruz. Bu arada iki hatira fotosu da almayi ihmal etmiyoruz. Serkan bu fotoya baktikca “ah be posu da gitti” zaten der. Bu foto onu son gorusumuz. Tek buldugumuz iniste heyecanlanip hizlaninca bisikletin arkasindna ucmus gitmis.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030764.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030763.jpg
Gittigimizde Erkut ile Emre`yi kale yakininda ustalarla oturmus muhabbet ederken buluyoruz. Mataralari yenileyip kale`ye geciyoruz. Zil Kale tadilatta oldugu icin ziyaretcilere kapali. Allem edip kallem edip iceriye giriyoruz. Bizimle ayni zamanda gelen motorculari iceri almamislardi. Kalenin manzarasi gercekten harika.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030771.jpg
“ Hooop hoop tamam daha fazla gitme” uyarilarina ragmen ucurum kenarina oturup asagi izliyorum.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030782.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030779.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030776.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030787.jpg
Manzara buyuleyici. Yuzerken uzaga en uzaga gitme, daglarda en yukse cikma, ucurumda en uca gitme istegi. Ozgurluk hissi benim icin boyle bir sey.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030789.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030793.jpg
Erkut az daha git derken “iyi bu iyi diye” one egiliyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030802.jpg
Daha gitmemiz gerek cok yol var o yuzden de fazla oyalanmadan ustalara tesekkur edip oradan ayriliyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030803.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030804.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030808.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030809.jpg
Iste onumuzdeki gercek tablo. Gucumuz nereye kadar yeterse oraya gidicez. Bugun gune kotu basladik. Iyi kahvalti yapamamak ve caysizligin verdigi bir sikinti var hepimizde. Ayrica hava cok nemli ve sicak. Durdugumuz yerde sikinti basiyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030805.jpg
Hididi hididi ilerlerken sol tarafta gordugumuz bir tabela hepimizin yuzunu gulduruyor. Haydi bakalim pedallara asilalim 3km sonra guzel guzel molamizi veririz diyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030810.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030813.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030815.jpg
Ha simdi ha sonra nerede bu diye ilerlerken yanimiza bir kamyonet gelince bizim de niyetler aninda degisiyor.
-Selamunaleykum.
-Ve aleykumselam.
-Abi ne tarafa gidiyorsunuz?
-Cat`a gidiyoruz.
-Karnimiz ac daha fazla ilerliyemiyoruz sicakta bizi de atar misin?
dememizle aractan inmeleri bir oluyor.
Hu huuuw yuzumuze vuran ruzgar oldukca serinletti. Fotolardan da anlasilacagi uzere cay ve kahvalti bulabilme umuduyla herkesin yuzu guluyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030816.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030821.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030827.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030829.jpg
Cat`taki alabalik tesisinde bizi indiriyorlar. Tesekkur edip ayriliyoruz. Bulundugumuz yerde pansiyon goruyoruz ancak simdi bizi burada opmesinler diye ilerleyelim bakalim neler varmis diyerek basiyoruz pedallara.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030840.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030841.jpg
Nihayet bir isletme ile karsilasiyoruz. Sadece bir market bulduk zannederken meger burasi da Cancik Otel diye bir yere aitmis. Once kahvalti ne kadar diye soruyoruz. Kisi basi 10 lira diyor. Kasadaki paraya bakip hesap yapiyoruz. “O zaman bize iki kahvalti ortaya da bi kuymak 4 de duble cay” diyerek siparisi veriyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030843.jpg
Cay superdi ama hararetimizi kesmeye yetmedi. Biz en iyisi bi de karpuz alalim dedik. Marketteki amcam cok komik. Amca bu ne kadar diye sordugunuzda bi gozunu aciyor otekini kapatiyor bi elinizdekine bi size bakip fiyat soyluyor. 1.75 yok 2 olmadi 3. Gonlunden ne gecerse abisine kadar gelmese de durum bundan ibaretti.
)
Yanimiza oturan gruptaki teyzelerle genclerle muhabbet ediyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030844.jpg
Bi turlu sabit duramiyorum, cunku vucut isimi henuz indirebilmis degilim. Bu boyle olmayacak diyip buz gibi cesmenin altinda basimi isliyorum. Oh bee rahatladim. Hava biraz serinleyene kadar buradan cikmamaya karar veriyoruz.
Karpuzu alip buz gibi suyun icine birakiyoruz. “Serkan iyice yerlestir, bak karpuz giderse seni mahvederim” diyince etrafini taslarla ceviriyor. Su buz gibi cok guzel. Ama gunesin altinda omuzlarim ve kollarin fisir fisir oldu diye golgeye kacmak zorunda kaliyorum.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030848.jpg
Serkan da dereye girmeyi tercih ediyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030852.jpg
Karnimiz tok, sirtimiz pek bir de golgeyi bulunca uyku kacinilmaz oluyor. Hele ki sabaha kadar uyuyamadigim dusunulurse. Gunes kremini yogurt gibi surmeme ragmen kollarimin acisi ve isisi rahatsiz ediyor. Ruzgar yiyim diye en cok esen yere uzaniyorum, yanibasima da Emre. Erkut bacaklarini guneste kendisini golgede birakacak bir yer secmis. Sortla dereye girdigi dusunulurse kurutabilmek icin mantikli. Ortalikta dolasip fotograf cekebildigine gore Serkan gece iyi uyumus.
)
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0899.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0902.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0904.jpg
Bu da uykudan yeni uyanmis huysuz Erkut.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0914.jpg
Sineklerden sakinmaktan tedirgin oldum. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama bir tanesi tarafindan isirilip uyanincaya kadar uyku cok iyi geldi. Kalkinca soyle bi dogruluyorum. Karsimda Serkan. “Gunaydin hanimefendi.” “Ne kadar uyudum?” diye sorunca “ohooo” diyor. Ama saat yalan soylemez.
O sirada isiriklara bakiyim derken sol ayak bilegimin yumurta kadar sistigini fark ediyorum. “Anaa buraya ne zaman ne oldu?” Bu sene bende bi ugursuzluktur gidiyor, surekli bi yerimde ariza cikiyor. “Serkan suna bi baksana” diyince tur cantasindan ilkyardim seti de cikariliyor. Bir adet merhem ve bandaj is gorecektir diyoruz. Allah razi olsun hem merhemi suruyor hem de ovup sariyor. Serkan bana hic kiyamaz, kardesi gibi sever sagolsun. Teyzelerin de bu durum dikkatlerinden kacmamis olacak ki biz suya karpuzu almaya gittigimiz de hemen Erkut ile dedikodu yapmislar. Erkut`un dedigine gore teyzem once agiz aramis “Serkan da cok iyi cocuk, cikiyor mu onlar?” diye. “Yok teyze onlar cok iyi arkadas, kankalar yani” diye aciklama yaparken hepimiz size bakiyorduk. O sirada Serkan ile suya girdiniz, oyle bi guldun ki “n`oluyo lan bunlar yoksa bizi mi yiyor?” dedim diyor.
) Tabi Erkut bunlari teyzeler gittikten sonra anlatiyor. Iyi de orada olsan sen de kopardin. Serkan hem sudan tirsiyor, hem soguk diye bagiriyor, hem de karpuz gitmesin diye kendini ileri atiyordu. Az kalsin kendisi gidiyordu dedim.
Karpuzu da kesip mis gibi sofraya koyuyoruz. Ne kadar sicak soguk sey varsa tukettik soguk sulara da girdik ama neden hala benim hararetim dusmuyor. Sanirim cok fena sicak carpti. Bu gidisle biz burada kalicaz en iyisi oda fiyatlarini soralim diyoruz. 45`ten aciyor amcam agzini. Yuh! Otelin adi Cancik ya “buradan bi cancik olmaz” biz en iyisi yola devam edelim musait bir yer bulunca kamp atariz diyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0909.jpg
O sirada marketin onunde duran kirmizi kamyonet hepimizin gozunde simsekler caktirdi. Erkut`un askere yetismesi gerekecek Emre`nin de sayili izni var. Rotayi dusunuyoruz Cat`tan sonra Elevit, Trovit, Palovit, Amlakit. Biz buraya 3-4 gunde gideriz. En iyisi geziyi hizlandiralim ve daha cok yer gorelim diye dusunuyoruz. Once abilerin alisverislerini yapmasini bekledik. Avini gozetleyen kaplan gibi sinsice bekliyoruz. “Serkan git bi sor bakalim nereye gidiyorlarmis?” diyorum ama pesinde de ben. Hani o kadar erkek varken bana laf dusmez “bacim sen kenara cekil falan” ayagi. Amlakit`e gideceklerini soyluyorlar. Gozlerimiz daha mi cok parliyor ne? Aracta 3 kisi var. Amlakit Yaylasi`na kum, cimento ve boya goturuyorlarmis. Yukumuz agir, alamayiz diye bizi geri ceviriyorlar. Tamam abi sagolasin diyor Serkan. “Cekil surdan” deyip atliyorum hemen soforun camina dogru. Hani kaplan gibi gitmistim ya su an bir minnostan farkim yok. “Ama amca yaaa benim ayagim sakat acayip sismis, zaten gunes de carpti, arkadas da askere yetisecek. Ne olur sanki bizi de atsaniz? Kamyonetin masallahi var o kadar seyi tasiyor bizi mi alamicak?” deyince adam once ayak bilegime bakiyor, sonra gozlerime. Ben hala Shrek`teki kedi gibi bakiyorum kaslarim dusmus, gozlerim bugulu. “Iyi tamam hadi yukleyin o zaman” diye yakiyor bir cigara. Oraya buraya attigimiz esek olusu bisikletleri hemencecik getiriyoruz. Bizim cocuklarin da masallahi var. Sevincten midir nedir “hik” bile demeden kaldirip yukluyorlar. Serkan aracin on tarafina yakin dururken biz de arkasindaki cimento torbalarina oturuyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030858.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030857.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0924.jpg
Kamyonet her hoplattiginda “haaay” diye dusuyorum semsert torbalarin ustune. Yola cikmadan once kafami islatmistim, halen de kurumus degil. Ruzgar estikce once hosuma gidiyor, sonra uyususyor. Amanin buz gibi oldu yeter diye kapsonu cekiyorum kafaya. Bir salla iki salla uc salla... Bir koy gec, bir yayla gec...
-Arkadaslar acilen durmamiz lazim.
-Ne oldu len yine?
-O kadar karpuz yedik su ictik e bunlarin bi sekilde cikmasi gerekiyor.
-Az sabret Kevser.
-Yaw ne sabri, daha cok yolumuz var.
Birinci viraj, ikinci viraj, ucuncu viraj…
-Ya valla durmamiz lazim, dayanamicam ben.
-Bisi olmaz bisi olmaz.
-Ya gerizekalilar suratima bakin kipkirmizi oldum.
-Gunestendir o.
-Ya bu araci durdurursunuz ya da hemen simdi suracikta ben bu cimentoyu kararim.
-Biz senin kollarindan tutup asagi sallayalim, nasil olsa arkada kimse yok. Puhahah
-Hee oldu canim. Cabuk durdurun sunu.
Baktim bunlardan hayir yok Serkan`a sesleniyorum. “Serkan ben cok fenayim. Araci durdurman lazim. Ne olur bi ihtiyac molasi verelim.” Serkan cama dogru egilerek abilerden rica ediyor. Arac durur durmaz atiyorum kendimi asagi ve basliyorum kosmaya. Yok burasi olmaz bi goren olur, yok surada isirgan otu var (o hatayi bir kez yaptim daha da yapmam), yok burda tas var sinek var derken buldugum 4. yere gittim. Kamyonete bir donusum var ki sormayin. Yuzumdeki “oh be dunya varmis” ifadesi herkes tarafindan anlasilmistir. Ha anlasilmadiysa diye ben tabi yine tekrarladim.
Vercenik mi Yoksa Kackarlar mi?”
Uzun zamandir tur yazilarima devam edemiyordum. Neyse sorun degil diyerek tur notlarina ait sayfayi actigimda bugune dair hicbir sey yazamamis oldugumu gorunce “a auuv” al sana sorun dedim. Biraz fotolara bakarak biraz hafizayi zorlayarak o gun yasadiklarimizi cikartmaya calisicam. Haydi hayirlisi.
Sabah 6`da gozlerimi actim. Zaten ne kadar kapali tutmustum ki? Dun gece don babam don, yok suyun sesi, yok arkadaslarin horultusu derken gozumu kirpamamistim. Biraz daha bekledikten sonra alarmin calmasiyla uzun zamandir bekledigim an geldi diyerek “haydi kalkin bakalim haydiii” diye kimsenin benden daha iyi yasamaya ve uzun uyumaya hakki yok diyerek arkadaslarimi da uyandirdim. Hos zaten ben de onlar yuzunden uykusuzdum. Aslina bakarsaniz cikacagimiz rampalari dusundukce ne kadar erken kalkip yola cikarsak o kadar iyi olur diye dusunmekteyim. Once esyalarimi sonra kendimi atiyorum cadirdan disari bir an once toparlanayim diye. Emre hemen kalkiyor, Erkut`tan “hiii” diye uykulu sesler geliyor, cadira dondugumde goruyorum ki Serkan`in ususun de uyansin diye actigim tulumunun fermuari yine cekilmis. “Serkan beni bagirttirma kalk cabuk gunese kalicaz yoksa” diyorum. Toparlanmamiz bir saati buluyor. Kahvalti yapmak icin derenin karsisindaki kahveye geciyoruz. Ne de olsa kimse yok tum masalar bize kaldi. Ama yiyebildigimiz seyler sinirli. Elimizde cok fazla bir sey yok. Daha dogrusu var ama sabah sabah kimse ton baligi yemek istemeyecektir. Yola cikmamiz 8`i geciyor. Ulku-1 koprusunden sola doner donmez koca koca taslarin oldugu gevsek zeminli oldukca guzel bir rampa “Gunaydin” diyor bizlere. Dizlerimiz daha hic isinmadan vuruyoruz kendimizi rampaya. Tik tik tik edip caaat diye kutledikten sonra ilk sol dizim aciliyor. Saga ne oldu diye sormayin, onu hatirlamiyorum hahah.
Biz sinekle cebellesirken Erkutlar coktan varmistir Zil Kale`ye. Kendimi toparlayip atliyorum bisikletin tepesine. Kaleyi uzaktan gordugumuzde oh be neyse ki cok kalmadi orada biraz dinlenir devam ederiz diyoruz. Bu arada iki hatira fotosu da almayi ihmal etmiyoruz. Serkan bu fotoya baktikca “ah be posu da gitti” zaten der. Bu foto onu son gorusumuz. Tek buldugumuz iniste heyecanlanip hizlaninca bisikletin arkasindna ucmus gitmis.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030764.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030763.jpg
Gittigimizde Erkut ile Emre`yi kale yakininda ustalarla oturmus muhabbet ederken buluyoruz. Mataralari yenileyip kale`ye geciyoruz. Zil Kale tadilatta oldugu icin ziyaretcilere kapali. Allem edip kallem edip iceriye giriyoruz. Bizimle ayni zamanda gelen motorculari iceri almamislardi. Kalenin manzarasi gercekten harika.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030771.jpg
“ Hooop hoop tamam daha fazla gitme” uyarilarina ragmen ucurum kenarina oturup asagi izliyorum.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030782.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030779.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030776.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030787.jpg
Manzara buyuleyici. Yuzerken uzaga en uzaga gitme, daglarda en yukse cikma, ucurumda en uca gitme istegi. Ozgurluk hissi benim icin boyle bir sey.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030789.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030793.jpg
Erkut az daha git derken “iyi bu iyi diye” one egiliyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030802.jpg
Daha gitmemiz gerek cok yol var o yuzden de fazla oyalanmadan ustalara tesekkur edip oradan ayriliyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030803.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030804.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030808.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030809.jpg
Iste onumuzdeki gercek tablo. Gucumuz nereye kadar yeterse oraya gidicez. Bugun gune kotu basladik. Iyi kahvalti yapamamak ve caysizligin verdigi bir sikinti var hepimizde. Ayrica hava cok nemli ve sicak. Durdugumuz yerde sikinti basiyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030805.jpg
Hididi hididi ilerlerken sol tarafta gordugumuz bir tabela hepimizin yuzunu gulduruyor. Haydi bakalim pedallara asilalim 3km sonra guzel guzel molamizi veririz diyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030810.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030813.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030815.jpg
Ha simdi ha sonra nerede bu diye ilerlerken yanimiza bir kamyonet gelince bizim de niyetler aninda degisiyor.
-Selamunaleykum.
-Ve aleykumselam.
-Abi ne tarafa gidiyorsunuz?
-Cat`a gidiyoruz.
-Karnimiz ac daha fazla ilerliyemiyoruz sicakta bizi de atar misin?
dememizle aractan inmeleri bir oluyor.
Hu huuuw yuzumuze vuran ruzgar oldukca serinletti. Fotolardan da anlasilacagi uzere cay ve kahvalti bulabilme umuduyla herkesin yuzu guluyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030816.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030821.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030827.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030829.jpg
Cat`taki alabalik tesisinde bizi indiriyorlar. Tesekkur edip ayriliyoruz. Bulundugumuz yerde pansiyon goruyoruz ancak simdi bizi burada opmesinler diye ilerleyelim bakalim neler varmis diyerek basiyoruz pedallara.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030840.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030841.jpg
Nihayet bir isletme ile karsilasiyoruz. Sadece bir market bulduk zannederken meger burasi da Cancik Otel diye bir yere aitmis. Once kahvalti ne kadar diye soruyoruz. Kisi basi 10 lira diyor. Kasadaki paraya bakip hesap yapiyoruz. “O zaman bize iki kahvalti ortaya da bi kuymak 4 de duble cay” diyerek siparisi veriyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030843.jpg
Cay superdi ama hararetimizi kesmeye yetmedi. Biz en iyisi bi de karpuz alalim dedik. Marketteki amcam cok komik. Amca bu ne kadar diye sordugunuzda bi gozunu aciyor otekini kapatiyor bi elinizdekine bi size bakip fiyat soyluyor. 1.75 yok 2 olmadi 3. Gonlunden ne gecerse abisine kadar gelmese de durum bundan ibaretti.
Yanimiza oturan gruptaki teyzelerle genclerle muhabbet ediyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030844.jpg
Bi turlu sabit duramiyorum, cunku vucut isimi henuz indirebilmis degilim. Bu boyle olmayacak diyip buz gibi cesmenin altinda basimi isliyorum. Oh bee rahatladim. Hava biraz serinleyene kadar buradan cikmamaya karar veriyoruz.
Karpuzu alip buz gibi suyun icine birakiyoruz. “Serkan iyice yerlestir, bak karpuz giderse seni mahvederim” diyince etrafini taslarla ceviriyor. Su buz gibi cok guzel. Ama gunesin altinda omuzlarim ve kollarin fisir fisir oldu diye golgeye kacmak zorunda kaliyorum.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030848.jpg
Serkan da dereye girmeyi tercih ediyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030852.jpg
Karnimiz tok, sirtimiz pek bir de golgeyi bulunca uyku kacinilmaz oluyor. Hele ki sabaha kadar uyuyamadigim dusunulurse. Gunes kremini yogurt gibi surmeme ragmen kollarimin acisi ve isisi rahatsiz ediyor. Ruzgar yiyim diye en cok esen yere uzaniyorum, yanibasima da Emre. Erkut bacaklarini guneste kendisini golgede birakacak bir yer secmis. Sortla dereye girdigi dusunulurse kurutabilmek icin mantikli. Ortalikta dolasip fotograf cekebildigine gore Serkan gece iyi uyumus.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0899.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0902.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0904.jpg
Bu da uykudan yeni uyanmis huysuz Erkut.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0914.jpg
Sineklerden sakinmaktan tedirgin oldum. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama bir tanesi tarafindan isirilip uyanincaya kadar uyku cok iyi geldi. Kalkinca soyle bi dogruluyorum. Karsimda Serkan. “Gunaydin hanimefendi.” “Ne kadar uyudum?” diye sorunca “ohooo” diyor. Ama saat yalan soylemez.
Karpuzu da kesip mis gibi sofraya koyuyoruz. Ne kadar sicak soguk sey varsa tukettik soguk sulara da girdik ama neden hala benim hararetim dusmuyor. Sanirim cok fena sicak carpti. Bu gidisle biz burada kalicaz en iyisi oda fiyatlarini soralim diyoruz. 45`ten aciyor amcam agzini. Yuh! Otelin adi Cancik ya “buradan bi cancik olmaz” biz en iyisi yola devam edelim musait bir yer bulunca kamp atariz diyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0909.jpg
O sirada marketin onunde duran kirmizi kamyonet hepimizin gozunde simsekler caktirdi. Erkut`un askere yetismesi gerekecek Emre`nin de sayili izni var. Rotayi dusunuyoruz Cat`tan sonra Elevit, Trovit, Palovit, Amlakit. Biz buraya 3-4 gunde gideriz. En iyisi geziyi hizlandiralim ve daha cok yer gorelim diye dusunuyoruz. Once abilerin alisverislerini yapmasini bekledik. Avini gozetleyen kaplan gibi sinsice bekliyoruz. “Serkan git bi sor bakalim nereye gidiyorlarmis?” diyorum ama pesinde de ben. Hani o kadar erkek varken bana laf dusmez “bacim sen kenara cekil falan” ayagi. Amlakit`e gideceklerini soyluyorlar. Gozlerimiz daha mi cok parliyor ne? Aracta 3 kisi var. Amlakit Yaylasi`na kum, cimento ve boya goturuyorlarmis. Yukumuz agir, alamayiz diye bizi geri ceviriyorlar. Tamam abi sagolasin diyor Serkan. “Cekil surdan” deyip atliyorum hemen soforun camina dogru. Hani kaplan gibi gitmistim ya su an bir minnostan farkim yok. “Ama amca yaaa benim ayagim sakat acayip sismis, zaten gunes de carpti, arkadas da askere yetisecek. Ne olur sanki bizi de atsaniz? Kamyonetin masallahi var o kadar seyi tasiyor bizi mi alamicak?” deyince adam once ayak bilegime bakiyor, sonra gozlerime. Ben hala Shrek`teki kedi gibi bakiyorum kaslarim dusmus, gozlerim bugulu. “Iyi tamam hadi yukleyin o zaman” diye yakiyor bir cigara. Oraya buraya attigimiz esek olusu bisikletleri hemencecik getiriyoruz. Bizim cocuklarin da masallahi var. Sevincten midir nedir “hik” bile demeden kaldirip yukluyorlar. Serkan aracin on tarafina yakin dururken biz de arkasindaki cimento torbalarina oturuyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030858.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030857.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSCN0924.jpg
Kamyonet her hoplattiginda “haaay” diye dusuyorum semsert torbalarin ustune. Yola cikmadan once kafami islatmistim, halen de kurumus degil. Ruzgar estikce once hosuma gidiyor, sonra uyususyor. Amanin buz gibi oldu yeter diye kapsonu cekiyorum kafaya. Bir salla iki salla uc salla... Bir koy gec, bir yayla gec...
-Arkadaslar acilen durmamiz lazim.
-Ne oldu len yine?
-O kadar karpuz yedik su ictik e bunlarin bi sekilde cikmasi gerekiyor.
-Az sabret Kevser.
-Yaw ne sabri, daha cok yolumuz var.
Birinci viraj, ikinci viraj, ucuncu viraj…
-Ya valla durmamiz lazim, dayanamicam ben.
-Bisi olmaz bisi olmaz.
-Ya gerizekalilar suratima bakin kipkirmizi oldum.
-Gunestendir o.
-Ya bu araci durdurursunuz ya da hemen simdi suracikta ben bu cimentoyu kararim.
-Biz senin kollarindan tutup asagi sallayalim, nasil olsa arkada kimse yok. Puhahah
-Hee oldu canim. Cabuk durdurun sunu.
Baktim bunlardan hayir yok Serkan`a sesleniyorum. “Serkan ben cok fenayim. Araci durdurman lazim. Ne olur bi ihtiyac molasi verelim.” Serkan cama dogru egilerek abilerden rica ediyor. Arac durur durmaz atiyorum kendimi asagi ve basliyorum kosmaya. Yok burasi olmaz bi goren olur, yok surada isirgan otu var (o hatayi bir kez yaptim daha da yapmam), yok burda tas var sinek var derken buldugum 4. yere gittim. Kamyonete bir donusum var ki sormayin. Yuzumdeki “oh be dunya varmis” ifadesi herkes tarafindan anlasilmistir. Ha anlasilmadiysa diye ben tabi yine tekrarladim.