Tükenmişlik sendromundan muzdaribim. spor yapmak ve bisiklet sürmek iyi gelir zannediyordum ama maalesef çok büyük bir etkisi olmadı.
Yazı biraz uzun olacak önceden söyleyeyim ancak yinede buraya yazmak istedim.
Şu an istanbulda bir üniversitenin fizik bölümünde okuyorum ve 3. yılım olmasına rağmen verdiğim ders sayısı 5 i geçmez.
İstanbul'a Malatya'dan geldim üniversite için daha doğrusu koşarak, kaçarak geldim. çünkü Malatya bir öğrenci için zaten çok sıkıcı bir şehir bu da yetmiyormuş gibi bütün hayatım sorunlu bir ailede yetişerek geçti. ben de tek çare olarak üniversiteyi görüyordum neredeyse bütün öğrenciler gibi. bu aslında sistemin de bir dayatması tabi ki öğrenciyi üniversiteye hazırlamak için uydurulmuş tonlarca yalan ve dolan... neyse bu konu derin buraya girmeyeceğim.
üniversiteyi kazandım geldim ama o 12 yılın ve son iki yılın birikmişliği, bıkkınlığı öylesine yük olmuştu ki omuzlarıma fizik bölümü gibi zor ve matematik isteyen bir bölümde bırakın bunları, klavyede ki x ve y leri bile görmeye tahammül edemiyordum. Üstelik bölümde ki hocalar bizden kapasitemizin üstünde performans beklediği için ve bizde başarısız olduğumuz için büyük çoğunluğumuz ilk dönem okulu bıraktı. bende ilk yıl hiçbir sınava girmedim evde oturup saatlerce bilgisayar oynadım. Ancak ne kadar oynarsam oynayayım bir türlü açlığımı gideremiyordum. öylesine bastırılmışım ki hevesimi alamıyordum bir türlü.
tabi yaptığım en büyük hata ise annemi yanımda getirmek oldu. Sırf o kaotik aile ortamından uzaklaşsın kendine gelsin diye yanımda gelmesini istedim ancak değişen hiçbirşey olmadı. normalde her türlü işimi kendim yaparım ancak artık bir çay suyu koymak bile işkence haline gelmişti. Sürekli başınızda dikilip nereye gidiyorsun? neden ders çalışmıyorsun? geç kalma, sık sık beni ara haberdar et gibi koruyucu tepkilerle karşılaşınca görmeye başladım ki çok büyük bir hata yapmışım.
yazacak şikayetlenecek tonlarca şey var aslında...
okulda ki 3. yılım ve 6. dönemim. her dönemin başında bu sefer farklı olacak bu sefer başaracağım diye başlayıp vizelerden sonra çorabımı bile giyemeyecek hale geliyorum. kurduğum yelken kulübünü bile kapattım bu yüzden. tek bir arkadaşımla bile görüşmüyorum. yaptığım en son kurtuluş hamlesi bisiklet almak oldu. belki daha iyi olur diye düşünmüştüm ama çok büyük bir değişiklik olmadı hayatımda yine derslerden koptum. hayattan koptum vs vs. hatırlıyorum da daha 1 ay önce kütüphanede oturup 5 saat kesintisiz diferansiyel denklem çalışıyordum. oysa şimdi çıkarma işlemi bile yapacak gücüm yok. böyle daha ne kadar gidecek bilemiyorum.
Ancak 5. dönemi 6 ya bağlayan yarıyıl tatilinde nesin matematik köyüne gidip geldim ve orada geçirdiğim 15 günün sonunda farkına vardım ki en büyük problem annemle birlikte yaşıyor olmammış. çünkü ben ne kadar kendimi değiştirirsem değiştireyim kapıdan içeriye girdiğimde son 21 yıllık sabitlik ve sıradanlık devam ediyor. bu nedenle bir üniversite öğrencisinin kesinlikle ailesinden uzakta okuması gerektiğine karar verdim. aksi takdirde hayatınızda değişen hiçbirşey olmuyor. bisiklet bile değiştiremiyor sizi... çünkü bu bir iki yıllık bir olay değil bütün hayatınız boyunca yaşadığınız ve içinize attığınız şeylerin fışkırma noktası artık. daha fazlasını kaldıramıyorsunuz. ve büyük çöküş başlıyor...
Yazı biraz uzun olacak önceden söyleyeyim ancak yinede buraya yazmak istedim.
Şu an istanbulda bir üniversitenin fizik bölümünde okuyorum ve 3. yılım olmasına rağmen verdiğim ders sayısı 5 i geçmez.
İstanbul'a Malatya'dan geldim üniversite için daha doğrusu koşarak, kaçarak geldim. çünkü Malatya bir öğrenci için zaten çok sıkıcı bir şehir bu da yetmiyormuş gibi bütün hayatım sorunlu bir ailede yetişerek geçti. ben de tek çare olarak üniversiteyi görüyordum neredeyse bütün öğrenciler gibi. bu aslında sistemin de bir dayatması tabi ki öğrenciyi üniversiteye hazırlamak için uydurulmuş tonlarca yalan ve dolan... neyse bu konu derin buraya girmeyeceğim.
üniversiteyi kazandım geldim ama o 12 yılın ve son iki yılın birikmişliği, bıkkınlığı öylesine yük olmuştu ki omuzlarıma fizik bölümü gibi zor ve matematik isteyen bir bölümde bırakın bunları, klavyede ki x ve y leri bile görmeye tahammül edemiyordum. Üstelik bölümde ki hocalar bizden kapasitemizin üstünde performans beklediği için ve bizde başarısız olduğumuz için büyük çoğunluğumuz ilk dönem okulu bıraktı. bende ilk yıl hiçbir sınava girmedim evde oturup saatlerce bilgisayar oynadım. Ancak ne kadar oynarsam oynayayım bir türlü açlığımı gideremiyordum. öylesine bastırılmışım ki hevesimi alamıyordum bir türlü.
tabi yaptığım en büyük hata ise annemi yanımda getirmek oldu. Sırf o kaotik aile ortamından uzaklaşsın kendine gelsin diye yanımda gelmesini istedim ancak değişen hiçbirşey olmadı. normalde her türlü işimi kendim yaparım ancak artık bir çay suyu koymak bile işkence haline gelmişti. Sürekli başınızda dikilip nereye gidiyorsun? neden ders çalışmıyorsun? geç kalma, sık sık beni ara haberdar et gibi koruyucu tepkilerle karşılaşınca görmeye başladım ki çok büyük bir hata yapmışım.
yazacak şikayetlenecek tonlarca şey var aslında...
okulda ki 3. yılım ve 6. dönemim. her dönemin başında bu sefer farklı olacak bu sefer başaracağım diye başlayıp vizelerden sonra çorabımı bile giyemeyecek hale geliyorum. kurduğum yelken kulübünü bile kapattım bu yüzden. tek bir arkadaşımla bile görüşmüyorum. yaptığım en son kurtuluş hamlesi bisiklet almak oldu. belki daha iyi olur diye düşünmüştüm ama çok büyük bir değişiklik olmadı hayatımda yine derslerden koptum. hayattan koptum vs vs. hatırlıyorum da daha 1 ay önce kütüphanede oturup 5 saat kesintisiz diferansiyel denklem çalışıyordum. oysa şimdi çıkarma işlemi bile yapacak gücüm yok. böyle daha ne kadar gidecek bilemiyorum.
Ancak 5. dönemi 6 ya bağlayan yarıyıl tatilinde nesin matematik köyüne gidip geldim ve orada geçirdiğim 15 günün sonunda farkına vardım ki en büyük problem annemle birlikte yaşıyor olmammış. çünkü ben ne kadar kendimi değiştirirsem değiştireyim kapıdan içeriye girdiğimde son 21 yıllık sabitlik ve sıradanlık devam ediyor. bu nedenle bir üniversite öğrencisinin kesinlikle ailesinden uzakta okuması gerektiğine karar verdim. aksi takdirde hayatınızda değişen hiçbirşey olmuyor. bisiklet bile değiştiremiyor sizi... çünkü bu bir iki yıllık bir olay değil bütün hayatınız boyunca yaşadığınız ve içinize attığınız şeylerin fışkırma noktası artık. daha fazlasını kaldıramıyorsunuz. ve büyük çöküş başlıyor...