Ahmetgitar
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 13 Ağustos 2015
- Mesaj
- 1.284
- Tepki
- 5.633
- Yaş
- 44
- Şehir
- Ankara
- İsim
- Ahmet
"Modern dünyanın hava yoluyla seyahatten telekomünikasyona, okuryazarlıktan obeziteye varıncaya kadar pek çok özelliğini değişmez şeyler olarak görüyoruz. Oysa yaklaşık altı milyon yıllık varoluşunun neredeyse tamamında, insanoğlu bunların hiçbirine sahip değildi." Jared Diamond (Düne Kadar Dünya)
Günümüzde modern insanın en büyük içsel sıkıntısının kaynağı bu olabilir mi? Bugün eğitimden sağlığa, kültürden sosyal ilişkilere kadar temel belirleyici olan tüketim, genetik kodlarımızda ne kadar yer etmiş?
Cevap kocaman bir hiç...
Oysa ki biz daha iyi tüketici olmak için kariyer planlaması yapıyoruz, o doğrultuda eğitim alıyoruz; tercihlerimizi tüketim kültürünün bize sunduğu değerler üzerine belirleyip o doğrultuda şartlarımızı oluşturuyoruz. Para kazanmak istiyoruz, o para için sevmediğimiz işlerde ömrümüzü harcıyor ve o parayı sistemin bize dayattığı-ihtiyaç haline getirdiği ama niteliği olmayan ürünleri almak için harcıyoruz.
Sistemin kurucularından ya da ona sırtını dayamış insanlardan değilsek en iyi ihtimalle -ve şanslıysak- ortalama bir kazanca sahibiz demektir.
Sistemin bize ay sonlarında bir süreliğine teslim ettiği ve alışveriş yaparken bizden geri alacağı parayı kazanmış(!) oluyoruz. İşe gidip gelmek ve şanslıysak yılda birkaç kez de keyfi olarak sürmek için alacağımız araba için ortalama dört yıl çalışıyoruz. Çalışmaktan ölmemek ve sistem içerisinde görevimizi yapmak için bize bahşedilmiş tatil süresince bir gezi yapmak için bir ay çalışıyoruz. Telefon almak için yılımızın bir ayı iş yerinde geçiyor. Boş zamanlarımızda hayallerimizi güzel tüketim malzemelerini izleyerek geçirmek için edineceğimiz bir televizyon için de bir ay çalışmaya ihtiyacımız var. İş yerinde güzel giyinmek gerekiyor, toplum içerisinde reklamlarda izlediğimiz kıyafetleri satın almamız gerekiyor; giydiğimizde mankene benzeyeceğimiz yanılgısı içerisinde zihnimizi bir süreliğine uyuşturacak kıyafetler için de yılın bir ayını harcıyoruz. Faturalarımızı ödemek için de bir ay ter döküyoruz.
Etrafımız satın alınmış nesnelerle dolu. Geleceğimiz daha çok tüketim için daha güvenceli iş bulma kaygısıyla kararmış.
Oysa ki mutsuzluğumuzun kaynağı olan tüketim çılgınlığı, dünyamız için de artık çok büyük bir tehdit.
Yüz binlerce yıldır yaşamaya el verişli dünya, bir yüz yıllık bir sanayi devriminin kurbanı olmuş, ölümü beklemekte. Tüketimin yarattığı kültür insanları bozdu; çevreyi tahrip etti, suları kirletti, toprağı verimsizleştirdi, doğal güzellikleri, bir çok canlı türünü yok etti. Üstelik bizler yine doyamıyoruz. Daha çok zenginlik uğruna başkalarının açlığına daha çok gözlerimizi kapatarak daha büyük çevre sorunlarına yol açıyoruz. Çok basit, bir otomobil üretiminde doğaya ne kadar karbon salınımı yapılıp ne kadar ham madde kullanıldığını biliyor muyuz? Peki üç kiloluk bir bilgisayar için kaç yüz kilo (evet yanlış yazmadım!) ham madde kullanılıyor?
Peki ne yapmalı?
Kapımızın önünü süpürürsek, ilk kendimizi, sonra mahalleyi, sonra gezegeni kurtarabilir miyiz?
En azından denemeye değer!
*Öncelikle elbette ulaşım için bisikleti tercih etmek: Bir otomobil kilometre başına doğaya yaklaşık 200gr karbon salınımı yapar.
*Elektronik eşya alımını azaltın: Elektronik ürünler civadan, plastiğe, kükürtten doğaya zararlı kimyasallara kadar çok fazla madde içerir. Üretimi ve dağıtımı aşamasında en küçük cihazlar bile yüzlerce kilo ham madde sayesinde elimize ulaşır. Acaba almayı düşündüğünüz telefona gerçekten ihtiyaç duyuyor musunuz? Hiçbir özelliğine gerçekten ihtiyaç duymadığınız yeni bir telefon için bir ay daha çalışmak ve doğayı tahrip etmeye gerçekten değer mi?
*Naylon kullanmayın: Gerçekten her alışverişe gittiğinizde birkaç torba almaya gerek var mı? Sürekli pet şişede su içmek gerekli mi? Acaba sağlıklı cam şişelere evde su doldursak daha çevreci ve ucuz su ihtiyacımızı sağlamış olmaz mıyız?
*Kıyafet alışverişinizi azaltın: Pamuk suya en fazla ihtiyaç duyan bitkilerden. Ayrıca kıyafet ürertiminde kullanılan kimyasallar çevre ve bizler için büyük risk. Kıyafete çok para harcamayın. Yıkarken ters yüz yaparak renginin bozulmasına engel olun. İhtiyacınız olan kıyafetleri ikinci el pazarlarından temin etmeye çalışın. Giymediğiniz kıyafetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşın.
*Değiş tokuş yapın: İhtiyaçların öncelikli çözümü satın almak değildir, kitapları, oyunları, eşyaları değiştirmek ihtiyaçlarımızı ucuza ve hatta bedavaya getirmenin yoludur. Kullanmadığınız eşyalarınızı ihtiyacınız olanlarla değişim yaparak elden çıkartın.
*Evde daha az enerji harcamak: Antrenin lambasının sürekli yanmasına gerek var mı? Peki televizyon neden sürekli çalışıyor? Kilima çok enerji harcar. Vantilatör de fena bir fikir değil.
*Isınma giderini düşürelim: Evet bunun bir çözümü var; patik! Evet çok ciddiyim. Ayaklar sıcak olursa vücut sıcak olur. Kış geliyor, patik örmeye başlayalım. Evde kış mevsimi tişörtle oturmaya gerek yok. Kaloriferlerinizi kısın, kazak giyin, hırka giyin.
*Çok sıcak suyla yıkanmayın: Şofbeninizdeki suyu 1 derece artırmak yakıt sarfiyatını yüzde 10 artırır!
*Bilinçli beslenin, beslenirken çevre katili olmayın: Mevsiminde ve yerel gıdaları tüketin. Brezilya muzunun ülkemize gelirken nakliye ve dolaşım süresince çevreye verdiği zararı hesap edin. Yakın çevrenizde yetişen gıdalar size daha kolay ulaşır.
*Eti az tüketin: 1 kg havuç üretmek için 133 lt, 1 kg domates üretmek için de 184 lt suya ihtiyaç duyulan dünyada 1 kg biftek için harcadığımız su miktarı 15.455 litre! Sadece bununla sınırlı değil, tarım yapılacak topraklar hayvanların otlak arazisi için harcanıyor. Dünyada üretilen tahılın çoğu hayvan yemi olarak kullanılıyor. Et tüketirken biraz daha düşünün.
*Yiyecek israfı yapmayın: Ekmeğiniz bayatladı mı? Bayat ekmek ben de sevmiyorum, onları ısıtıyorum ve yiyorum. İsraf etmemek için meyve ve sebzeyi yeterli miktarda alın. Çöpe gitmesin.
*Ekolojik tatil yapın: Çevreyi tahrip ederek kurulmuş tesislerden uzak durun. Tatillerinizi doğayla iç içe organik gıdalarla dinlenerek yapın.
*Çevreci toplulukları, kurumları, şirketleri, siyasetçileri destekleyelim. Çevreye duyarlı olmadığını düşündüğümüz şirketleri eleştirelim, öneriler sunalım, gerekirse ifşa edelim. Sosyal medya ve bağımsız gazeteler bu konularda sesimizi duyuracak mecralardır.
Aklımda daha çok madde var ama hepsini yazmayacağım. Siz dostlarımdan da başlığa destek bekliyorum. Yaptıklarımız, önerilerimiz ve elbette eksiklerimizle yazalım.
Eleştiri: Tüketim olmazsa ekonomi ne olacak? Bu daha büyük bir yıkım anlamına gelmez mi?
Tüketim sadece modern çağın bir kültürel uzantısı. Elbette yaşamak için tüketmek gerekiyor. Bitkiler de yaşamak için tüketim yapar. Sorun tüketimin kültürel bir olguya dönüşmüş olması ve tüketirken insan aklının ve doğanın sınırlarının zorlanması. Tüketimi hayatımızdan değil kültürümüzden çıkarıyoruz. Bu bize gerekli olanı edinme ve ihtiyacımız kadar tüketme bilincini getiriyor. Doğal kaynakların adil kullanımı ekonomik yıkımı değil sürdürülebilir ekonomiyi beraberinde getiriyor.
Bizim zenginliğimizin bir başkasının fakirliği, iştahımızın başkasının açlığı olmadığı bir dünya bu. Satın aldıklarımızın atık çöp yığınları oluşturmaması için. Satın almak için yaşamak yerine insan ve toplumun gerçekten huzurlu, eşit ve adil olması için var olmak bu. İnsani doygunluğun daha çok tüketmekten değil bilgiye, sanata ulaşmaktan geçtiği, daha çok zenginliğin savaş ekonomilerini desteklemeye gönüllü barbar topluluklar yaratmaya sebep olmayacağı bir kültür için yaşamak. Bu bir yıkım değil, insan akıl ve vicdanının dirilişidir.
Bir yazarla başlamıştık, bir diğeriyle bitirelim mi?
"Tüm uygarlığımız, karşılıklı kar sağlayan bir alış-veriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinde yükseliyor." Erich Fromm.
Ve sevgili Bisikletforum dostları, biz yeni uygarlığın tok insanları olacağız.
Sevgiler, saygılar...
Günümüzde modern insanın en büyük içsel sıkıntısının kaynağı bu olabilir mi? Bugün eğitimden sağlığa, kültürden sosyal ilişkilere kadar temel belirleyici olan tüketim, genetik kodlarımızda ne kadar yer etmiş?
Cevap kocaman bir hiç...
Oysa ki biz daha iyi tüketici olmak için kariyer planlaması yapıyoruz, o doğrultuda eğitim alıyoruz; tercihlerimizi tüketim kültürünün bize sunduğu değerler üzerine belirleyip o doğrultuda şartlarımızı oluşturuyoruz. Para kazanmak istiyoruz, o para için sevmediğimiz işlerde ömrümüzü harcıyor ve o parayı sistemin bize dayattığı-ihtiyaç haline getirdiği ama niteliği olmayan ürünleri almak için harcıyoruz.
Sistemin kurucularından ya da ona sırtını dayamış insanlardan değilsek en iyi ihtimalle -ve şanslıysak- ortalama bir kazanca sahibiz demektir.
Sistemin bize ay sonlarında bir süreliğine teslim ettiği ve alışveriş yaparken bizden geri alacağı parayı kazanmış(!) oluyoruz. İşe gidip gelmek ve şanslıysak yılda birkaç kez de keyfi olarak sürmek için alacağımız araba için ortalama dört yıl çalışıyoruz. Çalışmaktan ölmemek ve sistem içerisinde görevimizi yapmak için bize bahşedilmiş tatil süresince bir gezi yapmak için bir ay çalışıyoruz. Telefon almak için yılımızın bir ayı iş yerinde geçiyor. Boş zamanlarımızda hayallerimizi güzel tüketim malzemelerini izleyerek geçirmek için edineceğimiz bir televizyon için de bir ay çalışmaya ihtiyacımız var. İş yerinde güzel giyinmek gerekiyor, toplum içerisinde reklamlarda izlediğimiz kıyafetleri satın almamız gerekiyor; giydiğimizde mankene benzeyeceğimiz yanılgısı içerisinde zihnimizi bir süreliğine uyuşturacak kıyafetler için de yılın bir ayını harcıyoruz. Faturalarımızı ödemek için de bir ay ter döküyoruz.
Etrafımız satın alınmış nesnelerle dolu. Geleceğimiz daha çok tüketim için daha güvenceli iş bulma kaygısıyla kararmış.
Oysa ki mutsuzluğumuzun kaynağı olan tüketim çılgınlığı, dünyamız için de artık çok büyük bir tehdit.
Yüz binlerce yıldır yaşamaya el verişli dünya, bir yüz yıllık bir sanayi devriminin kurbanı olmuş, ölümü beklemekte. Tüketimin yarattığı kültür insanları bozdu; çevreyi tahrip etti, suları kirletti, toprağı verimsizleştirdi, doğal güzellikleri, bir çok canlı türünü yok etti. Üstelik bizler yine doyamıyoruz. Daha çok zenginlik uğruna başkalarının açlığına daha çok gözlerimizi kapatarak daha büyük çevre sorunlarına yol açıyoruz. Çok basit, bir otomobil üretiminde doğaya ne kadar karbon salınımı yapılıp ne kadar ham madde kullanıldığını biliyor muyuz? Peki üç kiloluk bir bilgisayar için kaç yüz kilo (evet yanlış yazmadım!) ham madde kullanılıyor?
Peki ne yapmalı?
Kapımızın önünü süpürürsek, ilk kendimizi, sonra mahalleyi, sonra gezegeni kurtarabilir miyiz?
En azından denemeye değer!
*Öncelikle elbette ulaşım için bisikleti tercih etmek: Bir otomobil kilometre başına doğaya yaklaşık 200gr karbon salınımı yapar.
*Elektronik eşya alımını azaltın: Elektronik ürünler civadan, plastiğe, kükürtten doğaya zararlı kimyasallara kadar çok fazla madde içerir. Üretimi ve dağıtımı aşamasında en küçük cihazlar bile yüzlerce kilo ham madde sayesinde elimize ulaşır. Acaba almayı düşündüğünüz telefona gerçekten ihtiyaç duyuyor musunuz? Hiçbir özelliğine gerçekten ihtiyaç duymadığınız yeni bir telefon için bir ay daha çalışmak ve doğayı tahrip etmeye gerçekten değer mi?
*Naylon kullanmayın: Gerçekten her alışverişe gittiğinizde birkaç torba almaya gerek var mı? Sürekli pet şişede su içmek gerekli mi? Acaba sağlıklı cam şişelere evde su doldursak daha çevreci ve ucuz su ihtiyacımızı sağlamış olmaz mıyız?
*Kıyafet alışverişinizi azaltın: Pamuk suya en fazla ihtiyaç duyan bitkilerden. Ayrıca kıyafet ürertiminde kullanılan kimyasallar çevre ve bizler için büyük risk. Kıyafete çok para harcamayın. Yıkarken ters yüz yaparak renginin bozulmasına engel olun. İhtiyacınız olan kıyafetleri ikinci el pazarlarından temin etmeye çalışın. Giymediğiniz kıyafetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşın.
*Değiş tokuş yapın: İhtiyaçların öncelikli çözümü satın almak değildir, kitapları, oyunları, eşyaları değiştirmek ihtiyaçlarımızı ucuza ve hatta bedavaya getirmenin yoludur. Kullanmadığınız eşyalarınızı ihtiyacınız olanlarla değişim yaparak elden çıkartın.
*Evde daha az enerji harcamak: Antrenin lambasının sürekli yanmasına gerek var mı? Peki televizyon neden sürekli çalışıyor? Kilima çok enerji harcar. Vantilatör de fena bir fikir değil.
*Isınma giderini düşürelim: Evet bunun bir çözümü var; patik! Evet çok ciddiyim. Ayaklar sıcak olursa vücut sıcak olur. Kış geliyor, patik örmeye başlayalım. Evde kış mevsimi tişörtle oturmaya gerek yok. Kaloriferlerinizi kısın, kazak giyin, hırka giyin.
*Çok sıcak suyla yıkanmayın: Şofbeninizdeki suyu 1 derece artırmak yakıt sarfiyatını yüzde 10 artırır!
*Bilinçli beslenin, beslenirken çevre katili olmayın: Mevsiminde ve yerel gıdaları tüketin. Brezilya muzunun ülkemize gelirken nakliye ve dolaşım süresince çevreye verdiği zararı hesap edin. Yakın çevrenizde yetişen gıdalar size daha kolay ulaşır.
*Eti az tüketin: 1 kg havuç üretmek için 133 lt, 1 kg domates üretmek için de 184 lt suya ihtiyaç duyulan dünyada 1 kg biftek için harcadığımız su miktarı 15.455 litre! Sadece bununla sınırlı değil, tarım yapılacak topraklar hayvanların otlak arazisi için harcanıyor. Dünyada üretilen tahılın çoğu hayvan yemi olarak kullanılıyor. Et tüketirken biraz daha düşünün.
*Yiyecek israfı yapmayın: Ekmeğiniz bayatladı mı? Bayat ekmek ben de sevmiyorum, onları ısıtıyorum ve yiyorum. İsraf etmemek için meyve ve sebzeyi yeterli miktarda alın. Çöpe gitmesin.
*Ekolojik tatil yapın: Çevreyi tahrip ederek kurulmuş tesislerden uzak durun. Tatillerinizi doğayla iç içe organik gıdalarla dinlenerek yapın.
*Çevreci toplulukları, kurumları, şirketleri, siyasetçileri destekleyelim. Çevreye duyarlı olmadığını düşündüğümüz şirketleri eleştirelim, öneriler sunalım, gerekirse ifşa edelim. Sosyal medya ve bağımsız gazeteler bu konularda sesimizi duyuracak mecralardır.
Aklımda daha çok madde var ama hepsini yazmayacağım. Siz dostlarımdan da başlığa destek bekliyorum. Yaptıklarımız, önerilerimiz ve elbette eksiklerimizle yazalım.
Eleştiri: Tüketim olmazsa ekonomi ne olacak? Bu daha büyük bir yıkım anlamına gelmez mi?
Tüketim sadece modern çağın bir kültürel uzantısı. Elbette yaşamak için tüketmek gerekiyor. Bitkiler de yaşamak için tüketim yapar. Sorun tüketimin kültürel bir olguya dönüşmüş olması ve tüketirken insan aklının ve doğanın sınırlarının zorlanması. Tüketimi hayatımızdan değil kültürümüzden çıkarıyoruz. Bu bize gerekli olanı edinme ve ihtiyacımız kadar tüketme bilincini getiriyor. Doğal kaynakların adil kullanımı ekonomik yıkımı değil sürdürülebilir ekonomiyi beraberinde getiriyor.
Bizim zenginliğimizin bir başkasının fakirliği, iştahımızın başkasının açlığı olmadığı bir dünya bu. Satın aldıklarımızın atık çöp yığınları oluşturmaması için. Satın almak için yaşamak yerine insan ve toplumun gerçekten huzurlu, eşit ve adil olması için var olmak bu. İnsani doygunluğun daha çok tüketmekten değil bilgiye, sanata ulaşmaktan geçtiği, daha çok zenginliğin savaş ekonomilerini desteklemeye gönüllü barbar topluluklar yaratmaya sebep olmayacağı bir kültür için yaşamak. Bu bir yıkım değil, insan akıl ve vicdanının dirilişidir.
Bir yazarla başlamıştık, bir diğeriyle bitirelim mi?
"Tüm uygarlığımız, karşılıklı kar sağlayan bir alış-veriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinde yükseliyor." Erich Fromm.
Ve sevgili Bisikletforum dostları, biz yeni uygarlığın tok insanları olacağız.
Sevgiler, saygılar...