Bisikletli ölümlerinin sebeplerini konuşurken, ülkede bisikletli ulaşım kültürünün neden yerleşmediği sorusunu öncelikle ulaşım politikaları ve ekonomi yönetiminden bağımsız tartışamayız. Bakın, "bisiklet kültürü" değil, "bisikletli ulaşım kültürü" dedim, zira asıl meselemiz ne kadar çok insanın bisiklet kullandığı değil, şehir içi ulaşımda bisiklet kullanımının yaygınlığı ve demografisi. Bu meselenin de ülkede hâkim inanç kültürü ve mevcut eğitim sisteminden ziyade neoliberal küresel sermayenin kentleri nasıl talan ettiği ve kentsel mekânı sermaye birikim ve dolaşımının ana mecrası hâline nasıl getirdiği ile çok daha yakından ilgisi var. Kent hakkında bilgimizi ve bilincimizi güçlendirmeden, sırf bisiklet kullanıcısı olmamız hasebiyle, yaşadığımız acı ve tatlı tecrübelerden hareketle, ülkeye ve insanına dair kabuller ve önyargıları çokça dillendirerek, bu mesele hakkında ahkâm kesmenin kimseye faydası olmadığını ve hiçbirimizin zihninde yeni bir pencere açmadığını bu forum yıllardır temcit pilavı misali yaşadı, gördü. Bireylerin davranışlarını zorla ya da eğiterek değiştirince toplumun ve sistemin de değişeceğini varsaymak liberal bir masaldan ibarettir. Toplum bireylerin toplamından daha fazla ve daha farklı bir yapıdır ve yapısal nitelikleri ve işleyişi bireyin düşünce ve duygularının macerasından farklı bir mecrada şekillenir. Dolayısıyla felsefeyi, tarihi, siyaseti, iktisadı, sosyolojiyi konuşmadan, toplumsal üretim ilişkilerinden, sınıfsal sömürüden, sermayenin kıtaları aşan dolaşımını günbegün izlemeden, evet bu kadar ciddi bir düşünüş süreci içinde olmadan, bisikletli ulaşımın altyapısına merkezi ve yerel yönetimlerin neden kaynak ayırmadığını, bisiklet yollarında yayaların neden yürüdüğünü ve hattâ şehirlerarası yollarda kimi otomobil sürücülerinin neden bisikletlilerin canına kastettiğini anlayamayız, konuşamayız, çözümünü de bulamayız.
Bu kadar alengirli cümleler kurarak başlığa biraz ağırlık katmayı bilhassa tercih ettim, çünkü ne zaman bisikletli ulaşımdan söz etsek birileri mutlaka ya kavga çıkarıyor, ya ortamı sulandırıyor, ya da önyargı ve olumsuz duygularını devreye sokarak konuyu suistimal ediyor. Eh, moderasyon da zaten "şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim" dercesine her çatışmada yaşını başını bilmediği insanları çocuk gibi azarlayıp başlık kapattığı için yakında ulaşımı konuşacak başlık da bulamayacağız. Bakınız, forum yönetememek gibi bir meselemiz de olduğunu kabul etsek ve çoğulcu bir katılımla şeffaf biçimde müzakereye açsak, belki ulaşımı tartışmanın da adap ve metodunu keşfetmiş olacağız. Belki de aramızda bulunan ama forumdaki tartışma seviyesinden tatmin olmadığı için suskun kalmayı tercih eden uzmanlar, siyasetçiler, belediyeciler, şehir plancıları, felsefeciler, akademisyenler de o zaman dile gelip nihayet konuşmaya başlayacaklar.
Hiç olmazsa şu "ulaşım" başlıklarını bu moderasyon zihniyetine feda etmeyin, tartışmayı mecrasından çıkaranları muhatap almayın, konuyu daha teorik bir zemine çekmek için elinizden gelen gayreti gösterin, bu oyunbozanlara prim verdiğiniz sürece moderasyon da "maarifi" yönetmenin en kolay yolundan ayrılmayı hiç istemeyecektir.