potato
Üye
- Kayıt
- 5 Temmuz 2017
- Mesaj
- 45
- Tepki
- 226
- Şehir
- İstanbul
Herkese merhaba, biraz uzun bir yazı planlıyorum, umarım sıkılmazsınız.Fotoğraflarla ve videolarla daha çekilebilecek bir hale gelir umarım: ) . Dallandırmadan konuya girelim:
Her şey 2016 yazının ramazan ayında başladı. Fırat Üniversitesi'nde okuyordum ve yeni bitirmiştim ağabeyimin yanına Bilecik'teyim. Aklıma nerden esti hiç bilmiyorum bisikletle şehirler arası tur yapmaya karar verdim.Normalde bisiklet kullanmam, ulaşım aracı olarak kullanmaktansa hiç hoşlanmam çünkü en önemli ana sebebi terletmesi ve genelde İstanbul'da yaşıyor olmam herhalde. Bilemiyorum, eğlenceli de gelmiyor. En son 15 sene önce falan bisikletim var... Tabi bisikletim yok, ekipmanlarım yok, pek fikrim bile yok... Yalnız gidiyorum. Elazığ'daki ev arkadaşımın bisikletini ödünç almaya karar verdim planladığım ve planladığım tarih Haziranın 1'i. 1 ay kadar vaktim vardı ve antrenmanlara başlamıştım spor salonuna gidiyordum zaten salondaki bisikletleri kullanıp bacak çalışmaları yaptıktan sonra ( sıkı bir antrenman yapmıştım) Elazığ'a gidip gerekli siparişleri verip hazırlanmaya başladım ve nihayetinde 8 Haziran, yanılmıyorsam Ramazan'ın başlangıcında yola çıktım. Buradan devam etmeden önce bisikletle ilgili bir tecrübemi hatta kaydadeğer tek tecrübemi anlatmak istiyorum:
Fırat Üniversitesi'nde 3.sınıfta okuduğum sırada arkadaşımla Elazığ'dan Malatya'ya gitmeye karar verdik.Ama acemiyiz ve aceleciyiz, benim altımdaki bisiklet bana büyük geliyor, diski yamulmuş sürtüyor ama hiçbir şeyden anlamadığım ve umursamadığım için umrumda bile değil. Bisiklet sürmeyi çok kolay sanıyorum 2 saatte falan Malatya'da oluruz diyoruz Akşam 4 gibi yola çıktık ışığımız bile yok.Arkadaşlar hayatımda o kadar yorulduğumu hatırlamıyorum çok eğlenmiştim ama 8-9 saatte gittik ve ben öldüm desem yeridir, düzenli spor yapmama rağmen her yerim ağrıyordu ve kıçımın üstüne oturamıyordum. Tabi bunun en önemli sebebi bisiklet kondisyonu, bisikletin kadro boyu, selenin yanlış ayarlanmasıydı sonradan anladım...
Tabi bu olayın korkuları hala bende tazeydi, öyle ki günde 60 km sürsem Antalya 1200 km olsa , 20 günde giderim yeter bana diyorum. Ama içimde hala bir korku var 60 km yaparım ama aşırı yorulurum falan korkusu var. Forumlardan ( bu forumdan) yazılar okuyorum gözüm korkuyor, Elazığ'daTecrübeli bisikletçilerle konuşuyorum bana " o bisikletle gidemezsin ",
Bisiklet de bu :
" ooo sen çok geç kalmışsın ilk önce baya bisiklet sürmen gerek, şunu yapman gerek bunu yapman gerek" , " yolda şöyle yapman lazım şu kadar meyve suyu içmen lazım , ayakkabı lazım , pedli şort lazım , özel ayakkabı lazım, ben bile gittim bana şöyle oldu , şu arkadaş 10 senedir bisiklet sürüyor yolda bayıldı zarttı zurttu." Aman Allah'ım gözüm iyice korkmaya başlamıştı. Zaten hayatım boyunca böyle bir şeye kalkışmamışım dışarda bile yatmadım sayılır, bunlara böyle olduysa ben herhalde ölürüm diyorum...En sonunda sadece temel şeyleri tamamlayıp çıkmaya karar verdim çünkü zaten maddi durumum da el vermiyordu. Ama her şeye rağmen umutluyum ev arkadaşım da yardımcı oldu bi çok konuda. İçimde bir kıpırtı yarın yola çıkıyorum.
Arkadaşlar kaba taslak bir rota çıkarmıştım ama gideceğim rota öyle kesin belli değildi. Şimdi düşünüyorum iyiki de yapmamışım çünkü insanlarla etkileşime geçip daha güzel bir rota çıkardığımı düşünüyorum. Gittiğim yerlerde insanlar sürekli sorarlardı burayı nasıl buldun diye.
Sonuç olarak gittiğim ana rota;
Elazığ-Malatya-Sivas Gürün - Kayseri- Nevşehir- Niğde- Adana Pozantı üzerinden - Mersin Tarsus ve Antalya Merkez.
Toplam Km:1700
Toplam gün : 25 gün yolda + 15 gün Nevşehir'de arkadaşımda kaldım.
Ort Hız: 18 gibi birşeydi.
Evet ilk gün geldi çattı ve sabah erkenden yola çıktım ama o da ne gün sonunda bir baktım ki ne göreyim 90 küsür km yapmışım ve çok iyi durumdayım. Nasıl moral oldu bir bilseniz: ) O 9 saatte aldığımız yol aslında ne kadar da kolaymış... Hiç beklemediğim kadar iyi gelmiştim yolu. Zaten Mersin'e varana kadar günde 100 km nin altına inmedim hiç. En fazla sürdüğüm gün ise Kayseriye giderken 160 küsür km idi.
Bu kadar kuru yazı yeter bir video ile süsleyelim: ) Videoyu dijital kamerayla çektiğim için zorlanmıştım, 8 saat kadar video çekmiştim ve sonunda hazırladığım video 8 dakika oldu , bana kalırsa o kadar çok şeyi esirgemek zorunda kaldım ki ... Ama sıkıcı olmasın diye kısa tutmak istedim ayrıca Youtube müzik için telif hakkı isteyince Dailymotion' a yükledim...
Hd izlemenizi tavsiye ederim zaten kamera iyi değil : D
Arkadaşlar ben o 40 gün boyunda o kadar çok şey yaşadım ki...İmkansız videolarla falan anlatılmaz yani yapmış olanlar bilir bunu... Ama biraz fotoğrafla daha devam edelim:
İlk gün kampı, gök gürültülü yağmur vardı...
Yol kenarında selam verdiğim birisi beni sohbete tutup fırından gelecek olan yemeği bekletmişti Çok ısrar edince dayanamadım.Yemeği yedikten sonra elime de bi poşet kayısıyı tutuşturdu ne kadar söylediysem abi kayısı sevmiyorum ben diye ...
Tam olarak nerede olduğunu hatırlamıyorum ama Akçadağ tarafları olması lazım , ıssız yerlerdi...Baktım iki küçük çocuk, yol kenarında dedelerinin yanında. Çok meraklılar... Bana ilk sordukları soru : " Abi senin kaç tane arkadaşın var , çok var di mi? " idi. Ne hissedeceğimi bilemedim. Cevap veremedim bi kaç saniye. Böyle bir sorunun beni bu kadar duygulandıracağını tahmin edemezdim.Bol bol konuştuk... Küçük olan eline kamerayı alınca da böyle bişey çıktı ortaya:
Eveeeet işte bu da David. Antalya'ya kadar Antalya dahil karşılaştığım tek turcuydu. Oysa ki ben çok görürüm diyordum ama yok tur yapan insan o kadar az ki karşılaşma ihtimaliniz baya düşük oluyor Türkiye'de herhalde. Kendisi Çek Cumhuriyeti'nden geliyor. Ters istikametlere gidiyormuşuz... Pınarbaşı - Kayseri'de karşılaşmıştık. Birbirimizi görünce baya sevinmiştik. 2 haftadır kimseyle konuşmuyormuş beni görünce bütün hikayesini anlattı Batum'a doğru gidiyormuş, kafası nereye eserse oraya gidiyor onun da rota tam belli değil... Akşam göl kenarında kamp yapmaya karar verdik, akşam yemeğini ben hazırlayayım dedi. Tamam olur dedim. Adam pide ekmeği ve ayran- yoğurt hastası: ) Girdik markete, bu bir yandan salatalık seçiyor bir yandan anlatıyor , olaya bakın : ) : " Yeni birşey buldum salatalıkları alıyorum , rendeliyorum , ayranın içine koyuyorum, tuz atıyorum harika oluyor. " diye anlatıyor Dedim ki " David sen yeni bişey bulmadın biz Türkiye'de buna cacık diyoruz." Sarımsak seviyor musun diye sordum seviyorum dedi o zaman sarımsak da koy daha güzel oluyor dedim . Artık denedi mi denemedi mi bilmiyorum Vedalaştık, Darende'de aldığım hediyelik lokum tarzı zımbırtılardan almıştım ısrar ettim aldı sabah vedalaşıp ayrıldık.Facebook hesabını vermişti ama sosyal medya kullanmadığımdan takip edemiyorum.
Ormanda güzel bir kamp yeri bulmuştum o gün sadece 500 ml suyum vardı sabah gördüğüm ilk arabayı çevirip su istemiştim )
Yol kenarı çok pratik sucuk mangal ...
Erdemli miydi neresiydi tam hatırlamıyorum isim olarak, teknesinin motorunu yeni almış sürekli motorundan bahseden çok matrak bi abimiz.Balığa çıktık ,şlk defa olta tutuyorum diyince damadını arayıp " Yanımda biri var hayatında ilk defa olta tutuyor." diye dalga geçmişti)
Silifkede karşılaştığım Tarsuslu otostopçularla kamp yapmıştık Kız Kalesi yakınlarında.
Tüfeğin elinde patlaması sonucu kendini yaralayan çocuk, aslında çok komik bir hikayesi var ama yazınca komik olmayacağını düşündüğümden gerek yok : ))
Anamur'da attığım fotoğraflara dayanamayıp yanıma gelen ev arkadaşım, ondan sonra Antalya'ya kadar beraber yol aldık, artık sıcaklara isyan ediyor herhalde:
Bu da ben:
Kredi kartı geçmeyen bi yerde parasız kalmıştık, iş başa düştü, karşılaştığım ilk yerli adama durumu anlattım cebindeki bütün parayı çıkardı 8 lira çıktı sağolsun verdi. Bakkaldan bişeyler aldım. Devam ettim mangal yapan birilerini gördüm biraz kanat istedim ilk baş para istiyorum sandılar ama sonra durumu anlayınca korkarak da olsa ekmek ve kanat verdiler: )
Bi köy evinden domates ekmek falan istedim teyzem sağolsun doldurdu harika yemekleri: ) Açım ya gözüm doymuyor tarlalara dadanıp mısır biber falan çaldım Hasılat bu, yarısını yedikten sonra fotoğraf çekmek akla geldi:
Duş fırsatı buldun mu asla kaçırmayacaksın. Arabalar için yıkama yeri yapmışlar hemen kaptım , o kadar keyifliydiki arkada araba bekliyormuş farkına varmadım bile: )
Böyle devam etsem sabaha kadar fotoğraf eklerim herhalde en iyisi tadında bırakmak: )
Elazığ - Antalya Merkez gezisi böyleydi işte .
Sıra geldi Bandırma-Şirince turuna... 17 Haziran 2017 'de çıktık yola. Bu sefer yalnız değilim abimle beraber gidiyoruz...Abim benden daha da acemi gerçi ben geçen seneden dolayı acemi sayılmam herhalde.
Ama bisikletlerimiz yok o yüzden ilk önce bisiklet almamız lazım ben carraro 321 o ise mosso legarda 721 mi ne alıyor: ) hazırlıklar da tamam. Rota bu sefer hiç belli değil , sadece kıyıdan kıyıdan gideriz diyoruz. Gittiğimiz yerde bakarız araştırırız ne var ne yok etrafta diye, zaten az çok nerde ne olduğu belli... Bu gezi de 1000 km sürdü. Km saati sürekli kendini sıfırladığından doğru dürüst bir veri alamadık sadece toplam km yi sıfırlamıyordu.
Henüz bunun videosunu hazırlamadık.Çok da fazla bişey çekmedik zaten o geziyi de biraz fotoğraflarla anlatıp bitirelim.
Gökçeada kamp yerimizden birkaç görüntü:
Soldan sağa abim, ben , Hasan. Hasan'la Çanakkale'de karşılaştık kafalarımız uyuştu, bir kaç sefer buluşup ayrıldığımız oldu hatta bazıları tesadüfi idi. İlginç de bir hikayesi var ama kendisinin izni olmadan burada anlatmak olmaz. Hayatında otostop hiç yapmamış ve böyle şeylere çok uzak birisiymiş. Aile babası bildiğin Biz geziyi bitirdik o ise Yunanistan'da çalışıp Ukrayna'ya otostopla gitmeyi planlıyor... Çok da güzel fotoğraflar çekiyor dandik telefonuyla ) Eğer bu konuyu görürse fotoğraflar için teşekkür ediyorum kendisine.
Ayağıma deniz kestanesi battı, tabi bende deniz kültürü pek olmadığından kestaneden falan haberim yok. Haşırt diye daldım denize ...Baya kötü birşeymiş bi kaç tanesini çıkarmayı başarsam da birkaç tanesi hala daha duruyor.
Gittiğimiz Cafeye anlattık durumu zeytinyağı sürülüyormuş , zeytinyağını verdiler sürdüm beklemen gerekiyor dediler, bekleyemem ki bisiklet kullanmak zorundayım , hastaneye gittim doktor da zeytinyağı sür biz bişey yapamıyoruz dedi. Anladım ki durum çok da ciddi değilmiş. İlk birkaç gün üzerine basmakta zorlandım sonra bastım gitti çok da sallamadım. Ara ara bir - iki tanesini çıkarıyordum öyle...
Bu tur boyunca karşılaştığımız ter turcu da bu arkadaştı , Muhittin. Ege'de de mi karşılaşılmaz diye şaşırıyorum.
Truva'ya giderken amcanın birine sordum duş alabilir miyiz sizin evde 3 kişiyiz dedim. Sıcak su yok ki dedi . Soğuk su da olur farketmez dedim. Kabul edince Truva'yı gezdikten sonra gelip duş almaya karar verdik.
Beklentimi hiç karşılamayan Truva'dan döndükten sonra amcamıza uğradık o da bizden umudunu kesmiş az kalsın çıkıyormuş, işleri varmış... Girişe de not bırakmış: " Banyo arka tarafta , ocağın üstünde çay var lütfen için " Neyse ki henüz çıkmamıştı, duşlarımızı aldıktan sonra oturduk uzun uzun muhabbet ettik, bize çok güzel ev yapımı bir şarap açtı çaylardan sonra: )
Bu Muhittin'in Go PRosu güzel fotolar çekiyor
Bu sefer 4 ümüz bir araya geldik :
Ayvalık'ta abimle misafirlikteyiz, teşekkür ediyoruz bizi çok sıcak karşıladılar : )
Bu da Hasan 'ın çekip bana yolladığı güzel bir fotoğraf:
Şirince yokuşu çok zor bi yokuştu, zorladı ama çıktığımıza değdi.
Şarapları beğenmedim ama olsun:
İki gezi de harikaydı, ama ilk gezinin(Elazığ-Antalya) benim için apayrı bir yeri var her zaman...
Bu konuyu aslında geçen sene 2016'da açacaktım ama üşengeçliğimden açmadım. Benim gibi amatörler için çok aydınlatıcı yazılar bulamamıştım bir amatörün kaleminden. Umarım size de ilham kaynağı olur aklında benimkiler gibi kısa şehirlerarası turlar yapmayı düşünenlere yardımcı olmasını umuyorum. Sorularınız varsa buradan sorabilirsiniz cevaplamaya çalışacağım.
Arkadaşlar toplarlamak gerekirse , her bünye farklıdır ama böyle 2000 -3000 km lik turlar hiç de zor şeyler değil.Hele Ege turu yapıcam diyorsanız çoğu yol dümdüz zaten kendinizi sıkarak günde 300 kmlere de çıkabilirsiniz. Bisikletinizin çok iyi olmasına gerek yok , lastiklerinizin süper kaliteli olmasına gerek yok, yanınıza gereksiz pahalı ekipmanlar almak zorunda değilsiniz , örneğin bir bisiklet şortu giymek muhakkak işe yarıyordur ya da bisiklet ayakkabısı gibi, hiç kullanmadım bilmiyorum o yüzden. Veya bilmediğim birçok şey de vardır çünkü bisikletle ilgili çok bir bilgim yok ama bunlar zorunlu, olmazsa olmaz şeyler değil veya gece sürmeyecekseniz yüz liralara bisiklet farları, bütçeniz yetmiyorsa pahalı fiyatlara bisiklet çantaları , gidon çantaları, hatta km saatine bile ihtiyacınız yok aslında, eğer bisikleti profesyonel olarak kullanmıyorsanız gram hesabı yapmanın hiçbir anlamı da yok bence.Bunların yerine katlanabilir sandalyeyi tercih ederim: ) Böyle şeyleri takıntı haline getiren sürüsüne insan var adam 200-300 gram ın hesabını yapıyor , milimetrik km saati hesapları... eğer tur yapacaksanız böyle şeyleri kafanıza takmayın derim. Önemsiz şeyler , zaten kafanızda onca soru varken bi de böyle saçma sapan şeylere kafa yormaya gerek yok. He eğer ben zevk alıyorum her şeyim tam kusursuz olmalı derseniz orası ayrı tabi. Zaten bisikletiniz o kadar da dandik değilse olacak en fazla şey lastiğiniz patlar yama yapar devam edersiniz , bir iki ayar da yapabiliyorsanız bisiklet başka ne sorun çıkarabilir ki : ) ciddi sorunlarda da bisikletçiye gidersiniz olur biter...
Herkes bana katılmayabilir ama bence bisikletin çok fazla bi önemi yok böyle turlarda. Eğer yeteri kadar kondisyonun ve isteğin varsa, espri değil bu, kaykayla bile yaparsın turunu.
Bahsetmeyi unuttuğum bir sürü şey daha var belki ama bu kadarı yeterli şimdilik diye düşünüyorum. Daha önce yazdığım gibi bu konuyu açmamın asıl sebebi benim gibi acemi arkadaşlara yardımcı, biraz olsun klavuz olmasını istememdir.Yazım yanlışlarına da bakamadım umarım çok yoktur. Eğer merak ettiğiniz birşeyler olursa mutlaka sorun.Herkese iyi pedallamalar: )
Her şey 2016 yazının ramazan ayında başladı. Fırat Üniversitesi'nde okuyordum ve yeni bitirmiştim ağabeyimin yanına Bilecik'teyim. Aklıma nerden esti hiç bilmiyorum bisikletle şehirler arası tur yapmaya karar verdim.Normalde bisiklet kullanmam, ulaşım aracı olarak kullanmaktansa hiç hoşlanmam çünkü en önemli ana sebebi terletmesi ve genelde İstanbul'da yaşıyor olmam herhalde. Bilemiyorum, eğlenceli de gelmiyor. En son 15 sene önce falan bisikletim var... Tabi bisikletim yok, ekipmanlarım yok, pek fikrim bile yok... Yalnız gidiyorum. Elazığ'daki ev arkadaşımın bisikletini ödünç almaya karar verdim planladığım ve planladığım tarih Haziranın 1'i. 1 ay kadar vaktim vardı ve antrenmanlara başlamıştım spor salonuna gidiyordum zaten salondaki bisikletleri kullanıp bacak çalışmaları yaptıktan sonra ( sıkı bir antrenman yapmıştım) Elazığ'a gidip gerekli siparişleri verip hazırlanmaya başladım ve nihayetinde 8 Haziran, yanılmıyorsam Ramazan'ın başlangıcında yola çıktım. Buradan devam etmeden önce bisikletle ilgili bir tecrübemi hatta kaydadeğer tek tecrübemi anlatmak istiyorum:
Fırat Üniversitesi'nde 3.sınıfta okuduğum sırada arkadaşımla Elazığ'dan Malatya'ya gitmeye karar verdik.Ama acemiyiz ve aceleciyiz, benim altımdaki bisiklet bana büyük geliyor, diski yamulmuş sürtüyor ama hiçbir şeyden anlamadığım ve umursamadığım için umrumda bile değil. Bisiklet sürmeyi çok kolay sanıyorum 2 saatte falan Malatya'da oluruz diyoruz Akşam 4 gibi yola çıktık ışığımız bile yok.Arkadaşlar hayatımda o kadar yorulduğumu hatırlamıyorum çok eğlenmiştim ama 8-9 saatte gittik ve ben öldüm desem yeridir, düzenli spor yapmama rağmen her yerim ağrıyordu ve kıçımın üstüne oturamıyordum. Tabi bunun en önemli sebebi bisiklet kondisyonu, bisikletin kadro boyu, selenin yanlış ayarlanmasıydı sonradan anladım...
Tabi bu olayın korkuları hala bende tazeydi, öyle ki günde 60 km sürsem Antalya 1200 km olsa , 20 günde giderim yeter bana diyorum. Ama içimde hala bir korku var 60 km yaparım ama aşırı yorulurum falan korkusu var. Forumlardan ( bu forumdan) yazılar okuyorum gözüm korkuyor, Elazığ'daTecrübeli bisikletçilerle konuşuyorum bana " o bisikletle gidemezsin ",
Bisiklet de bu :
" ooo sen çok geç kalmışsın ilk önce baya bisiklet sürmen gerek, şunu yapman gerek bunu yapman gerek" , " yolda şöyle yapman lazım şu kadar meyve suyu içmen lazım , ayakkabı lazım , pedli şort lazım , özel ayakkabı lazım, ben bile gittim bana şöyle oldu , şu arkadaş 10 senedir bisiklet sürüyor yolda bayıldı zarttı zurttu." Aman Allah'ım gözüm iyice korkmaya başlamıştı. Zaten hayatım boyunca böyle bir şeye kalkışmamışım dışarda bile yatmadım sayılır, bunlara böyle olduysa ben herhalde ölürüm diyorum...En sonunda sadece temel şeyleri tamamlayıp çıkmaya karar verdim çünkü zaten maddi durumum da el vermiyordu. Ama her şeye rağmen umutluyum ev arkadaşım da yardımcı oldu bi çok konuda. İçimde bir kıpırtı yarın yola çıkıyorum.
Arkadaşlar kaba taslak bir rota çıkarmıştım ama gideceğim rota öyle kesin belli değildi. Şimdi düşünüyorum iyiki de yapmamışım çünkü insanlarla etkileşime geçip daha güzel bir rota çıkardığımı düşünüyorum. Gittiğim yerlerde insanlar sürekli sorarlardı burayı nasıl buldun diye.
Sonuç olarak gittiğim ana rota;
Elazığ-Malatya-Sivas Gürün - Kayseri- Nevşehir- Niğde- Adana Pozantı üzerinden - Mersin Tarsus ve Antalya Merkez.
Toplam Km:1700
Toplam gün : 25 gün yolda + 15 gün Nevşehir'de arkadaşımda kaldım.
Ort Hız: 18 gibi birşeydi.
Evet ilk gün geldi çattı ve sabah erkenden yola çıktım ama o da ne gün sonunda bir baktım ki ne göreyim 90 küsür km yapmışım ve çok iyi durumdayım. Nasıl moral oldu bir bilseniz: ) O 9 saatte aldığımız yol aslında ne kadar da kolaymış... Hiç beklemediğim kadar iyi gelmiştim yolu. Zaten Mersin'e varana kadar günde 100 km nin altına inmedim hiç. En fazla sürdüğüm gün ise Kayseriye giderken 160 küsür km idi.
Bu kadar kuru yazı yeter bir video ile süsleyelim: ) Videoyu dijital kamerayla çektiğim için zorlanmıştım, 8 saat kadar video çekmiştim ve sonunda hazırladığım video 8 dakika oldu , bana kalırsa o kadar çok şeyi esirgemek zorunda kaldım ki ... Ama sıkıcı olmasın diye kısa tutmak istedim ayrıca Youtube müzik için telif hakkı isteyince Dailymotion' a yükledim...
Hd izlemenizi tavsiye ederim zaten kamera iyi değil : D
Arkadaşlar ben o 40 gün boyunda o kadar çok şey yaşadım ki...İmkansız videolarla falan anlatılmaz yani yapmış olanlar bilir bunu... Ama biraz fotoğrafla daha devam edelim:
İlk gün kampı, gök gürültülü yağmur vardı...
Yol kenarında selam verdiğim birisi beni sohbete tutup fırından gelecek olan yemeği bekletmişti Çok ısrar edince dayanamadım.Yemeği yedikten sonra elime de bi poşet kayısıyı tutuşturdu ne kadar söylediysem abi kayısı sevmiyorum ben diye ...
Tam olarak nerede olduğunu hatırlamıyorum ama Akçadağ tarafları olması lazım , ıssız yerlerdi...Baktım iki küçük çocuk, yol kenarında dedelerinin yanında. Çok meraklılar... Bana ilk sordukları soru : " Abi senin kaç tane arkadaşın var , çok var di mi? " idi. Ne hissedeceğimi bilemedim. Cevap veremedim bi kaç saniye. Böyle bir sorunun beni bu kadar duygulandıracağını tahmin edemezdim.Bol bol konuştuk... Küçük olan eline kamerayı alınca da böyle bişey çıktı ortaya:
Eveeeet işte bu da David. Antalya'ya kadar Antalya dahil karşılaştığım tek turcuydu. Oysa ki ben çok görürüm diyordum ama yok tur yapan insan o kadar az ki karşılaşma ihtimaliniz baya düşük oluyor Türkiye'de herhalde. Kendisi Çek Cumhuriyeti'nden geliyor. Ters istikametlere gidiyormuşuz... Pınarbaşı - Kayseri'de karşılaşmıştık. Birbirimizi görünce baya sevinmiştik. 2 haftadır kimseyle konuşmuyormuş beni görünce bütün hikayesini anlattı Batum'a doğru gidiyormuş, kafası nereye eserse oraya gidiyor onun da rota tam belli değil... Akşam göl kenarında kamp yapmaya karar verdik, akşam yemeğini ben hazırlayayım dedi. Tamam olur dedim. Adam pide ekmeği ve ayran- yoğurt hastası: ) Girdik markete, bu bir yandan salatalık seçiyor bir yandan anlatıyor , olaya bakın : ) : " Yeni birşey buldum salatalıkları alıyorum , rendeliyorum , ayranın içine koyuyorum, tuz atıyorum harika oluyor. " diye anlatıyor Dedim ki " David sen yeni bişey bulmadın biz Türkiye'de buna cacık diyoruz." Sarımsak seviyor musun diye sordum seviyorum dedi o zaman sarımsak da koy daha güzel oluyor dedim . Artık denedi mi denemedi mi bilmiyorum Vedalaştık, Darende'de aldığım hediyelik lokum tarzı zımbırtılardan almıştım ısrar ettim aldı sabah vedalaşıp ayrıldık.Facebook hesabını vermişti ama sosyal medya kullanmadığımdan takip edemiyorum.
Ormanda güzel bir kamp yeri bulmuştum o gün sadece 500 ml suyum vardı sabah gördüğüm ilk arabayı çevirip su istemiştim )
Yol kenarı çok pratik sucuk mangal ...
Erdemli miydi neresiydi tam hatırlamıyorum isim olarak, teknesinin motorunu yeni almış sürekli motorundan bahseden çok matrak bi abimiz.Balığa çıktık ,şlk defa olta tutuyorum diyince damadını arayıp " Yanımda biri var hayatında ilk defa olta tutuyor." diye dalga geçmişti)
Silifkede karşılaştığım Tarsuslu otostopçularla kamp yapmıştık Kız Kalesi yakınlarında.
Tüfeğin elinde patlaması sonucu kendini yaralayan çocuk, aslında çok komik bir hikayesi var ama yazınca komik olmayacağını düşündüğümden gerek yok : ))
Anamur'da attığım fotoğraflara dayanamayıp yanıma gelen ev arkadaşım, ondan sonra Antalya'ya kadar beraber yol aldık, artık sıcaklara isyan ediyor herhalde:
Bu da ben:
Kredi kartı geçmeyen bi yerde parasız kalmıştık, iş başa düştü, karşılaştığım ilk yerli adama durumu anlattım cebindeki bütün parayı çıkardı 8 lira çıktı sağolsun verdi. Bakkaldan bişeyler aldım. Devam ettim mangal yapan birilerini gördüm biraz kanat istedim ilk baş para istiyorum sandılar ama sonra durumu anlayınca korkarak da olsa ekmek ve kanat verdiler: )
Bi köy evinden domates ekmek falan istedim teyzem sağolsun doldurdu harika yemekleri: ) Açım ya gözüm doymuyor tarlalara dadanıp mısır biber falan çaldım Hasılat bu, yarısını yedikten sonra fotoğraf çekmek akla geldi:
Duş fırsatı buldun mu asla kaçırmayacaksın. Arabalar için yıkama yeri yapmışlar hemen kaptım , o kadar keyifliydiki arkada araba bekliyormuş farkına varmadım bile: )
Böyle devam etsem sabaha kadar fotoğraf eklerim herhalde en iyisi tadında bırakmak: )
Elazığ - Antalya Merkez gezisi böyleydi işte .
Sıra geldi Bandırma-Şirince turuna... 17 Haziran 2017 'de çıktık yola. Bu sefer yalnız değilim abimle beraber gidiyoruz...Abim benden daha da acemi gerçi ben geçen seneden dolayı acemi sayılmam herhalde.
Ama bisikletlerimiz yok o yüzden ilk önce bisiklet almamız lazım ben carraro 321 o ise mosso legarda 721 mi ne alıyor: ) hazırlıklar da tamam. Rota bu sefer hiç belli değil , sadece kıyıdan kıyıdan gideriz diyoruz. Gittiğimiz yerde bakarız araştırırız ne var ne yok etrafta diye, zaten az çok nerde ne olduğu belli... Bu gezi de 1000 km sürdü. Km saati sürekli kendini sıfırladığından doğru dürüst bir veri alamadık sadece toplam km yi sıfırlamıyordu.
Henüz bunun videosunu hazırlamadık.Çok da fazla bişey çekmedik zaten o geziyi de biraz fotoğraflarla anlatıp bitirelim.
Gökçeada kamp yerimizden birkaç görüntü:
Soldan sağa abim, ben , Hasan. Hasan'la Çanakkale'de karşılaştık kafalarımız uyuştu, bir kaç sefer buluşup ayrıldığımız oldu hatta bazıları tesadüfi idi. İlginç de bir hikayesi var ama kendisinin izni olmadan burada anlatmak olmaz. Hayatında otostop hiç yapmamış ve böyle şeylere çok uzak birisiymiş. Aile babası bildiğin Biz geziyi bitirdik o ise Yunanistan'da çalışıp Ukrayna'ya otostopla gitmeyi planlıyor... Çok da güzel fotoğraflar çekiyor dandik telefonuyla ) Eğer bu konuyu görürse fotoğraflar için teşekkür ediyorum kendisine.
Ayağıma deniz kestanesi battı, tabi bende deniz kültürü pek olmadığından kestaneden falan haberim yok. Haşırt diye daldım denize ...Baya kötü birşeymiş bi kaç tanesini çıkarmayı başarsam da birkaç tanesi hala daha duruyor.
Gittiğimiz Cafeye anlattık durumu zeytinyağı sürülüyormuş , zeytinyağını verdiler sürdüm beklemen gerekiyor dediler, bekleyemem ki bisiklet kullanmak zorundayım , hastaneye gittim doktor da zeytinyağı sür biz bişey yapamıyoruz dedi. Anladım ki durum çok da ciddi değilmiş. İlk birkaç gün üzerine basmakta zorlandım sonra bastım gitti çok da sallamadım. Ara ara bir - iki tanesini çıkarıyordum öyle...
Bu tur boyunca karşılaştığımız ter turcu da bu arkadaştı , Muhittin. Ege'de de mi karşılaşılmaz diye şaşırıyorum.
Truva'ya giderken amcanın birine sordum duş alabilir miyiz sizin evde 3 kişiyiz dedim. Sıcak su yok ki dedi . Soğuk su da olur farketmez dedim. Kabul edince Truva'yı gezdikten sonra gelip duş almaya karar verdik.
Beklentimi hiç karşılamayan Truva'dan döndükten sonra amcamıza uğradık o da bizden umudunu kesmiş az kalsın çıkıyormuş, işleri varmış... Girişe de not bırakmış: " Banyo arka tarafta , ocağın üstünde çay var lütfen için " Neyse ki henüz çıkmamıştı, duşlarımızı aldıktan sonra oturduk uzun uzun muhabbet ettik, bize çok güzel ev yapımı bir şarap açtı çaylardan sonra: )
Bu Muhittin'in Go PRosu güzel fotolar çekiyor
Bu sefer 4 ümüz bir araya geldik :
Ayvalık'ta abimle misafirlikteyiz, teşekkür ediyoruz bizi çok sıcak karşıladılar : )
Bu da Hasan 'ın çekip bana yolladığı güzel bir fotoğraf:
Şirince yokuşu çok zor bi yokuştu, zorladı ama çıktığımıza değdi.
Şarapları beğenmedim ama olsun:
İki gezi de harikaydı, ama ilk gezinin(Elazığ-Antalya) benim için apayrı bir yeri var her zaman...
Bu konuyu aslında geçen sene 2016'da açacaktım ama üşengeçliğimden açmadım. Benim gibi amatörler için çok aydınlatıcı yazılar bulamamıştım bir amatörün kaleminden. Umarım size de ilham kaynağı olur aklında benimkiler gibi kısa şehirlerarası turlar yapmayı düşünenlere yardımcı olmasını umuyorum. Sorularınız varsa buradan sorabilirsiniz cevaplamaya çalışacağım.
Arkadaşlar toplarlamak gerekirse , her bünye farklıdır ama böyle 2000 -3000 km lik turlar hiç de zor şeyler değil.Hele Ege turu yapıcam diyorsanız çoğu yol dümdüz zaten kendinizi sıkarak günde 300 kmlere de çıkabilirsiniz. Bisikletinizin çok iyi olmasına gerek yok , lastiklerinizin süper kaliteli olmasına gerek yok, yanınıza gereksiz pahalı ekipmanlar almak zorunda değilsiniz , örneğin bir bisiklet şortu giymek muhakkak işe yarıyordur ya da bisiklet ayakkabısı gibi, hiç kullanmadım bilmiyorum o yüzden. Veya bilmediğim birçok şey de vardır çünkü bisikletle ilgili çok bir bilgim yok ama bunlar zorunlu, olmazsa olmaz şeyler değil veya gece sürmeyecekseniz yüz liralara bisiklet farları, bütçeniz yetmiyorsa pahalı fiyatlara bisiklet çantaları , gidon çantaları, hatta km saatine bile ihtiyacınız yok aslında, eğer bisikleti profesyonel olarak kullanmıyorsanız gram hesabı yapmanın hiçbir anlamı da yok bence.Bunların yerine katlanabilir sandalyeyi tercih ederim: ) Böyle şeyleri takıntı haline getiren sürüsüne insan var adam 200-300 gram ın hesabını yapıyor , milimetrik km saati hesapları... eğer tur yapacaksanız böyle şeyleri kafanıza takmayın derim. Önemsiz şeyler , zaten kafanızda onca soru varken bi de böyle saçma sapan şeylere kafa yormaya gerek yok. He eğer ben zevk alıyorum her şeyim tam kusursuz olmalı derseniz orası ayrı tabi. Zaten bisikletiniz o kadar da dandik değilse olacak en fazla şey lastiğiniz patlar yama yapar devam edersiniz , bir iki ayar da yapabiliyorsanız bisiklet başka ne sorun çıkarabilir ki : ) ciddi sorunlarda da bisikletçiye gidersiniz olur biter...
Herkes bana katılmayabilir ama bence bisikletin çok fazla bi önemi yok böyle turlarda. Eğer yeteri kadar kondisyonun ve isteğin varsa, espri değil bu, kaykayla bile yaparsın turunu.
Bahsetmeyi unuttuğum bir sürü şey daha var belki ama bu kadarı yeterli şimdilik diye düşünüyorum. Daha önce yazdığım gibi bu konuyu açmamın asıl sebebi benim gibi acemi arkadaşlara yardımcı, biraz olsun klavuz olmasını istememdir.Yazım yanlışlarına da bakamadım umarım çok yoktur. Eğer merak ettiğiniz birşeyler olursa mutlaka sorun.Herkese iyi pedallamalar: )
Dosyalar
-
39,6 KB Okunma: 45
-
53,2 KB Okunma: 44
-
77,6 KB Okunma: 45
-
77,6 KB Okunma: 44
-
77,6 KB Okunma: 44