Velespitli Seyyah
Keşfetmek Güzeldir...
- Kayıt
- 4 Temmuz 2017
- Mesaj
- 494
- Tepki
- 1.640
- Yaş
- 34
- Şehir
- Çanakkale
- İsim
- Sabri
- Bisiklet
- Carraro
Biga - Antalya Kamplı Bisiklet Turu 15. Gün (Dalyan - Fethiye)
Velespitli Seyyah'tan herkese merhaba; 9 Şubat 2019 tarihinde çıktığım ve 1505 km ile 19 günde tamamladığım Biga - Antalya bisiklet turunda yaşamış olduğum maceraları içeren tur videoları serisinin 15. Bölümü Dalyan - Fethiye etabını keyifle izlemeniz dileğiyle. Kahvenizi yada çayınızı hazırlayın ve bu heyecana ortak olun.
---------------------------------------------------- TUR VİDEOSU ----------------------------------------------------
------------------------------------------------- TUR FOTOĞRAFLARI ------------------------------------------------

Dün akşam Dalyan'a sağanak yağış altında ulaşmıştım ve mevsimin kış olmasından dolayı hava sıcaklığı hızla düşüyordu. Dalyan'da daha önceden iletişime geçtiğim Bambu bisiklet yapan Ersin abi ile buluştum ve bir gece onun konuğu oldum. Kendisinin bisiklet ile geçmişinden ve benim bisiklet turumdan bahsettikten sonra dinlemeye geçmiştim. Sabah saat 08:15 civarı uyandım ve hafa yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Dünkü sağanak yağıştan eser kalmadığını görünce bugün güzel bir günün beni beklediğine emin oldum.

Ersin abi ile vedalaştıktan sonra ilk olarak Kaunos Antik kentini ziyaret etmek için bisikletimle sahil şeridinden pedallamaya başladım. Sahil şeridi boyunca teknelerin ve doğal güzelliklerin manzarasını izleyerek yoluma devam ettim.

Kaunos Antik Kentine gidebilmek için Dalyan dan yukarıda görmüş olduğunuz feribota binmeniz ve yaklaşık 5 dk lık yolculuktan sonra karşıya geçmeniz gerekiyor. Feribot ücreti bisiklet dahil 5 TL.

Karşısı dediğim yer bu kadar uzaklıkta

Kaunos Antik Kentinin kısaca hikayesinden bahsetmek gerekirse: Kaunos kentinin hikayesi oldukça hüzünlü bir aşk hikayesidir. Şehrin kendi tarihinde yaşadığı talihsizliklerin sebebi belki de temelinde yatan bu hüzünlü hikayeden gelmektedir. Tanrı Apollon’un torunları olan Byblis ve Kaunos adlı ikiz kardeşlerden Byblis, erkek ikizine aşık olur. Bu aşka karşılık vermeyen Kaunos, dostlarını alıp şu an şehrin bulunduğu bölgeye gelerek burada yaşamaya başlar. Byblis ise bu hasretle o kadar çok ağlar ki Dalyan nehirlerini Byblis’in gözyaşlarının oluşturduğu söylenir.

Antik Kentin içerisine girdiğimde ilk olarak sol tarafta kalan Kubbeli Kilise dikkatimi çekiyor ve kenti buradan başlayarak gezmeye başlıyorum. Kilise, kentin en önemli noktasına, Roma Hamamı ile Tiyatro arasında kalan Palaestra düzlüğünün yaklaşık merkezine inşa edilmiştir. Türünün, Anadolu'daki en eski ve en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Yaklaşık kare formundadır(14x14.5 m.) ve üç gemilidir (Nef): Orta nef kubbe; yan nefler ise tonoz örtülüdür. Kilise içine, batıdaki dar dikdörtgen bir ön odadan (Nartex), her biri ayrı neflere açılan üç ayrı kapı ile girilir, içte yuvarlak, dışta üç yüzlü olan Apsis, mermer plakalarla kaplı ana mekandan alçak bir bariyerle ayrılmaktadır. Doğu yönde, her iki yanındaki küçük şapeller, geç dönemde eklenmiştir. Birkaç kez onarılmış olan Kilise'nin ilk inşası, muhtemelen 5. yüzyılın sonları olmalıdır.

İkinci durağım ise 5000 kişi kapasiteli Antik Tiyatro oldu. Akropolis'in batı yamacına oturtulmuş ve en az 5000 oturma kapasiteli olan Tiyatro, Anadolu geleneğine uygun olarak güneybatıya dönüktür. Plan olarak Hellen tiyatrolarının geleneğini sürdürür : Büyük bir bölümüyle arkasındaki yamaca yaslanmaktadır; orkestra yarım yuvarlak formdadır ve alt oturma sırasıyla aynı düzlemdedir; sahne binası alçaktır; üzeri açık olan yan girişler orkestraya dik açılmamaktadır.
204850 dosyayı görüntüle
75 m. çapında ve 27°'lik bir açıyla dairesel olarak yükselen seyir bölümü (Theatron-Kavea), sekiz merdivenle dokuz oturma dilimine (Kerkides) ayrılmıştır. Her bir oturma dilimi 33 oturma sırasına sahiptir. Bu sıralar, bütün seyir bölümünü yatay olarak bölen yürüme koridoruyla (Diazoma) iki kısma ayılır. Orkestraya kuzeybatıdan düzayak, güneydoğudan ana kayaya oyulmuş merdivenli yan geçitlerle (Parados) girilir. Bunların dışında, doğrudan yürüme koridoruna açılan beşik tonozlu iki geçiş daha vardır ki, bu özelliği ile yapı Roma Dönemi karakteri taşımaktadır. Orkestra'nın önüne yerleştirilmiş olan sahne binası (Skene), yan mekanlarıyla birlikte 38.5x10.40 m. boyutundadır ve zamanında iki katlıdır; ama yüksekliği hiçbir zaman tiyatronun üst seviyesine ulaşmamıştır. Sahne binasının seyir bölümüne bakan cephesi önünde, zamanında üzerinde oyunların sergilendiği yüksekçe platform (Proskenion), bir Hellen geleneği olarak Orkestraya; kanatları ise yan girişlere paraleldir.

Buradan bir selfie çekmeden ayrılmak istemedim.

Antik kentin içerisinden ve bölgenin çoğu yerinden net şekilde gözüken kale ve sur duvarlarını görmek oldukça heyecan verici. Bir kalker kayalık kütlesi olan Akropolis'in denizden yüksekliği 152 m. dir. Güney, güneydoğu ve doğu yüzü bir kaya duvarı gibi diktir; kuzeybatı ve batı cephesi ise hayli sarptır. Tiyatro'nun doğusundaki yamaçtan ulaşılan patika, antik çağlarda da Akropolis'in tek çıkış yoludur. Patika, yukarıda bir terasa açılır. Terasın kuzeyini sınırlayan garnizon binası, güneyindeki kayalık yamaç içine açılmış sarnıç ile birlikte Orta Çağ'da inşa edilmiş olmalıdır. Akropolis'in antik çağlarda da imar edildiği ve kullanıldığına işaret eden kalıntılar, daha çok zirvenin altından başlayarak batıya doğru uzanan alandaki teraslardır: Bugün siperliklerine kadar korunmuş olan Bizans Çağı teras duvarlarının üzerinde yüksekliği iri polygonal bloklarla örülmüş duvar kalıntıları; alt terasa girişi sağlayan kapının doğusunda ve biraz yukarıdaki sarnıç, daha eski dönemlerin izleridir. Zirve, batıya doğru kırılgan bir eğimle inen yalın bir kayalık tepe görünümündedir. Üzerinde nirengi noktasının bulunduğu tepe düzlüğün doğusunda, güney-kuzey doğrultusunda uzanan duvar kalıntısı ve hem güney ve hem de kuzey kenardaki blok yuvaları, zirvede 15x35 m. boyutunda bir açık hava tapınağının bulunduğuna işaret etmektedir: Gök kubbenin altında yapılan bir Basileus Kaunios Kültü.
Kaunos'taki kazıları yöneten Prof. Dr. Cengiz Işık, "Kaunos" adlı kitabında kendisini Kaunos'ta kazılara 2 şeyin özendirdiğini, bunlardan birinin kral mezarları, diğerinin ise kent surları olduğunu yazar. Surlar, Kaunos'un batısında antik limandan başlayıp, topoğrafik yapıya uyarak bazen keskin, bazen yumuşak dönüşler yaparak Balıklı Dağı'nın zirvesine kadar ulaşır. Bu surların, Kaunos'u karadan gelecek saldırılara karşı koruduğu anlaşılmaktadır. Anlaşılamayan ise binlerce yıl önce orada o surların hangi teknoloji kullanılarak yapıldığıdır. Yer yer genişliği 4 metreyi bulan surlar taşlar yontularak, birbirine geçirilerek harçsız olarak yapılmıştır. Surların yapıldığı bölge, çalışmanın zor olduğu sarp bir yerdir. Bu kayaların oraya nasıl taşındıkları, hangi teknoloji ile yontuldukları, metrelerce yüksekliğe nasıl çıkartılarak örüldüğü hala anlaşılamamaktadır. Bu surların üzerinde sadece bir kapı vardır.

Arkaik Çağ'dan başlayarak Hellenistik Dönem içlerine kadar iki limana sahiptir : Biri Küçük Kale'nin güneydoğusundaki Güney Liman; diğeri ise kuzeybatısındaki İç Liman (bugünkü Sülüklü Göl). Güney Liman, Kent'in kurulduğu dönemden başlayarak kullanılmaya başlanmış ve büyük olasılıkla da Hellenistik Çağ'ın sonlarına doğru karalaşarak, kullanılamaz hale gelmiştir. Döneminde zincirle kapatılabilen İç Liman, Kaunos'un son dönemlerine kadar hizmet vermiştir. Zaman içinde denizin alüvyonla karalaşması ve liman ağzının kapanma tehlikesi karşısında Kaunoslular, ticaret gemilerinin geçişine uygun olan Calbis (Dalyan Çayı) yardımıyla denize olan bağlantılarını hep sürdürmüşlerdir.

Agora alanını kuzey yönde sınırlayan "I" formunda, 96.82 m. uzunluk ve 8.20 m. genişliğindeki tek gemili yapı, arka duvar içindeki dükkanların yokluğu nedeniyle bir gezinti Stoası'dır. IÖ 3. yüzyılın başlarında limana cepheli olarak inşa edilmiş bu bina, muhtemelen tek katlıdır. Kıyı taşından yapılmış olan üst yapı ile çatı, cephe yüzünde yine aynı malzemeden kesilmiş 44 sütun tarafından taşınmaktadır. Sütün, baş taban ve friz blokları zamanında sıvalı ve boyalıydı. Zemini sıkıştırılmış topraktır ve orijinal yapısında yalnızca limana bakan sütunlu cepheden girilmektedir; yan girişler sonraki dönemde, muhtemelen Erken Roma Çağı'nda açılmıştır. Arka duvarın alttaki mermer blok sırası üzerinde yükselen duvar da yine bu dönemde örülmüştür. Çünkü, orijinal üst duvar örgüsünde kerpiç kullanılmıştır.
Stoa'nın yaklaşık orta bölümünde, arka duvarı içine muhtemelen İÖ. 1. yüzyılda açılmış bir kapı ile 12.81x9.05 m. ölçüsündeki büyükçe bir odaya girilmektedir. Zemini mermer plakalarla kaplı olan odanın arka duvarı önünde yüksekçe bir podyum yer almaktadır. Kazılarımız sırasında bu podyumun hemen sağ yan kenarında, tabanda parçalar halinde ele geçen mermerden yuvarlak bir sunak, zamanında bu podyum üzerinde duruyor olmalıydı. Sunağın gövdesi üzerindeki merkezi figürlerden birinin, kucağında kanatlı bebek taşıyan tanrıçanın kimliği bellidir: Aphrodite Euploia. Bu tanrıça, bir liman kenti olan Kaunos için de çok büyük önem taşımaktadır. Çünkü, yüklerini alıp limandan ayrılmak üzere olan gemiciler, "iyi yolculuklar ve bol kazançlar" temennilerini tanrıça Aphrodite Euploia'ya bu kutsal oda içinde sunmaktaydılar.
204856 dosyayı görüntüle

204858 dosyayı görüntüle
204859 dosyayı görüntüle
Antik kentin alt kısımlarına indikçe Agora kısmının önceki gün yağan yağmurdan dolayı sular altında kaldığını gördüm. Yaz ayında gelirseniz muhtemelen bu kısımları da rahatlıkla gezebilirsiniz.
204862 dosyayı görüntüle
204863 dosyayı görüntüle
Antik Kentin içerisinde birde hamam kompleksi bulunmaktadır. Ancak alana giriş sınırlandırıldığı için sadece bu kadarını görebildim.
204860 dosyayı görüntüle
Antik Kentin içerisini dolaşabilmek için böyle bir rota bilgisine sahip tabela asılmış. Burada 1 uzun 1 kısa şeklinde iki rota bulunuyor.

Ve Dalyan'ın meşhur kral mezarlarının büyüleyici manzarasını her yerden net şekilde görebiliyorsunuz.

Her Antik kente ulaşım kolay olmuyor tabiki. Kaunos Antik kentine feribot ile geçtikten sonra yaklaşık 300 m. toprak yoldan gitmek gerekiyor. Aynı şekilde feribota geri gelmek içinde bu yolu geçmeniz gerekmekte. Yol su ve balçık dolu olduğu için bisikletimin tekerlekleri sapsarı oldu.
204869 dosyayı görüntüle
Feribota binip 5 tl ücret verdikten sonra Dalyan'a geçtim ve yoluma devam ettim. Dağ yollarından ilerleyerek Dalaman'a ulaşmayı planlıyordum.

Yolumun sağ tarafında kalan bu gölü ve oluşturduğu manzarayı görünce fotoğraf çekmeden gitmek istemedim.

Sizce de muhteşem bir güzellik değil mi ?

Yoluma göl kenarından devam ederek dağlara tırmanacağım.

%10 eğimle bir kaç tırmanış yaptıktan sonra böyle dağların arasında vadi şeklinde kalmış bir yere ulaştım. Buranın güzelliğini size nasıl anlatsam bilmiyorum.
204873 dosyayı görüntüle
Tarlaların arasından ilerledim ve bir çok portakal bahçesinden de geçtim. Hepsinin ayrı bir güzelliği ve kokusu her yeri kaplamıştı. Bir kaç yerleşim yerinden geçtikten sonra da ana yola bağlandım.

Dalaman'a ulaştım ve ilk olarak dikkatimi çeken şehrin ana caddesinde bulunan bisiklet yolu oldu. Burada yaşayan ve bisiklete binen herkes bu yolu kullanıyordu. Bende bu yolu kullanarak Göcek Tüneline doğru ilerledim.

Dalamandan çıktıktan sonra %10 tırmanışla yaklaşık 7 km civarında tırmandım ve ana yola bağlandım. Burdan Göcek Tünelinin önünde ücretli gişelerin olduğunu gördüm. Yani tünelden geçemeyecektim. Bende ücretsiz yol tabelasının bulunduğu yerden dağa tırmanarak geçidin üst tarafına çıkmaya başladım. Bu yolu tehlikeli madde taşıyan tırlar ve ücret ödemek istemeyen sürücüler kullanıyordu. Yol tek gidiş tek gelişti ve emniyet şeridi bulunmuyordu. Burayı çıkmak oldukça sıkıntılıydı.
204876 dosyayı görüntüle
Ama sıkıntısız şekilde geçidi tırmanarak zirveye ulaştım.

Tabi selfie çekmeyi de unutmadım

Göcek geçidinden dikkatli şekilde inerek ana yola tekrar bağlandım ve artık çok daha uzun bir iniş beni bekliyordu. Bisikletimin frenlerini iyice zorlar hale gelmiştim. Uzun bir inişin ardından Göcek merkeze ulaştım. Burada vakit kaybetmeden yoluma devam ederek Fethiye'ye ulaşmaya çalışıyordum.

Tabi bu kadar inişin ardından tekrar tırmanışa başlamak gerekiyordu.

Bir kaç uzun tırmanışın ardından Fethiye'ye oldukça yaklaşmıştım. Yolumun sağ tarafında kalan böyle bir güzel manzarayı bulunca burada kahve molası verdim.

Fethiye'ye 2 km kala Hostel Chillsteps isimli yerde konaklayacaktım. Hayatımda ilk defa hostel de konaklayacağım için olduça heyecanlıydım. Bu turda her türlü deneyimi kazandığım için mutluydum. Hostel de bir turist ve birde görevli vardı. Burada sohbet ve muhabbetin ardından dinlenmeye çekildim. Duş ve yemek işini de hallettikten sonra biraz film izledim ve artık günü sonlandırmanın zamanı gelmişti.
Yarın ilk olarak Ölüdeniz tarafına gideceğim ve oradan da Gölbent tarafına doğru yol alacağım. Bakalım beni daha neler bekleyecek. Tur videosunu izlemeyi ve beğenip, yorum yazmayı da ihmal etmezseniz sevinirim dostlarım.
Biga - Antalya Bisiklet Turunun diğer bölümleri;
1. Gün (Biga - Çanakkale) : (link)
2. Gün (Çanakkale - Gülpınar) : (link)
3. Gün (Gülpınar - Akçay) : (link)
4. Gün (Akçay - Ayvalık) : (link)
5. Gün (Ayvalık - Dikili) : (link)
6. Gün (Dikili - İzmir) : (link)
7. Gün (İzmir - Alaçatı) : (link)
8. Gün (Alaçatı - Seferihisar) : (link)
9. Gün (Seferihisar - Selçuk) : (link)
10. Gün (Selçuk - Davutlar) : (link)
11. Gün (Davutlar - Didim) : (link)
12. Gün (Didim - Bayır) : (link)
13. Gün (Bayır - Akyaka) : (link)
14. Bölüm (Akyaka - Dalyan) : (link)
Sosyal Medya Hesaplarımı Takip Etmeyi Unutmayın
?YouTube: (link)
?Facebook:(link)/
?Twitter: (link)
?Instagram:(link)/
?Strava : (link)(link)
Velespitli Seyyah'tan herkese merhaba; 9 Şubat 2019 tarihinde çıktığım ve 1505 km ile 19 günde tamamladığım Biga - Antalya bisiklet turunda yaşamış olduğum maceraları içeren tur videoları serisinin 15. Bölümü Dalyan - Fethiye etabını keyifle izlemeniz dileğiyle. Kahvenizi yada çayınızı hazırlayın ve bu heyecana ortak olun.
---------------------------------------------------- TUR VİDEOSU ----------------------------------------------------
------------------------------------------------- TUR FOTOĞRAFLARI ------------------------------------------------

Dün akşam Dalyan'a sağanak yağış altında ulaşmıştım ve mevsimin kış olmasından dolayı hava sıcaklığı hızla düşüyordu. Dalyan'da daha önceden iletişime geçtiğim Bambu bisiklet yapan Ersin abi ile buluştum ve bir gece onun konuğu oldum. Kendisinin bisiklet ile geçmişinden ve benim bisiklet turumdan bahsettikten sonra dinlemeye geçmiştim. Sabah saat 08:15 civarı uyandım ve hafa yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Dünkü sağanak yağıştan eser kalmadığını görünce bugün güzel bir günün beni beklediğine emin oldum.

Ersin abi ile vedalaştıktan sonra ilk olarak Kaunos Antik kentini ziyaret etmek için bisikletimle sahil şeridinden pedallamaya başladım. Sahil şeridi boyunca teknelerin ve doğal güzelliklerin manzarasını izleyerek yoluma devam ettim.

Kaunos Antik Kentine gidebilmek için Dalyan dan yukarıda görmüş olduğunuz feribota binmeniz ve yaklaşık 5 dk lık yolculuktan sonra karşıya geçmeniz gerekiyor. Feribot ücreti bisiklet dahil 5 TL.

Karşısı dediğim yer bu kadar uzaklıkta

Kaunos Antik Kentinin kısaca hikayesinden bahsetmek gerekirse: Kaunos kentinin hikayesi oldukça hüzünlü bir aşk hikayesidir. Şehrin kendi tarihinde yaşadığı talihsizliklerin sebebi belki de temelinde yatan bu hüzünlü hikayeden gelmektedir. Tanrı Apollon’un torunları olan Byblis ve Kaunos adlı ikiz kardeşlerden Byblis, erkek ikizine aşık olur. Bu aşka karşılık vermeyen Kaunos, dostlarını alıp şu an şehrin bulunduğu bölgeye gelerek burada yaşamaya başlar. Byblis ise bu hasretle o kadar çok ağlar ki Dalyan nehirlerini Byblis’in gözyaşlarının oluşturduğu söylenir.

Antik Kentin içerisine girdiğimde ilk olarak sol tarafta kalan Kubbeli Kilise dikkatimi çekiyor ve kenti buradan başlayarak gezmeye başlıyorum. Kilise, kentin en önemli noktasına, Roma Hamamı ile Tiyatro arasında kalan Palaestra düzlüğünün yaklaşık merkezine inşa edilmiştir. Türünün, Anadolu'daki en eski ve en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Yaklaşık kare formundadır(14x14.5 m.) ve üç gemilidir (Nef): Orta nef kubbe; yan nefler ise tonoz örtülüdür. Kilise içine, batıdaki dar dikdörtgen bir ön odadan (Nartex), her biri ayrı neflere açılan üç ayrı kapı ile girilir, içte yuvarlak, dışta üç yüzlü olan Apsis, mermer plakalarla kaplı ana mekandan alçak bir bariyerle ayrılmaktadır. Doğu yönde, her iki yanındaki küçük şapeller, geç dönemde eklenmiştir. Birkaç kez onarılmış olan Kilise'nin ilk inşası, muhtemelen 5. yüzyılın sonları olmalıdır.

İkinci durağım ise 5000 kişi kapasiteli Antik Tiyatro oldu. Akropolis'in batı yamacına oturtulmuş ve en az 5000 oturma kapasiteli olan Tiyatro, Anadolu geleneğine uygun olarak güneybatıya dönüktür. Plan olarak Hellen tiyatrolarının geleneğini sürdürür : Büyük bir bölümüyle arkasındaki yamaca yaslanmaktadır; orkestra yarım yuvarlak formdadır ve alt oturma sırasıyla aynı düzlemdedir; sahne binası alçaktır; üzeri açık olan yan girişler orkestraya dik açılmamaktadır.
204850 dosyayı görüntüle
75 m. çapında ve 27°'lik bir açıyla dairesel olarak yükselen seyir bölümü (Theatron-Kavea), sekiz merdivenle dokuz oturma dilimine (Kerkides) ayrılmıştır. Her bir oturma dilimi 33 oturma sırasına sahiptir. Bu sıralar, bütün seyir bölümünü yatay olarak bölen yürüme koridoruyla (Diazoma) iki kısma ayılır. Orkestraya kuzeybatıdan düzayak, güneydoğudan ana kayaya oyulmuş merdivenli yan geçitlerle (Parados) girilir. Bunların dışında, doğrudan yürüme koridoruna açılan beşik tonozlu iki geçiş daha vardır ki, bu özelliği ile yapı Roma Dönemi karakteri taşımaktadır. Orkestra'nın önüne yerleştirilmiş olan sahne binası (Skene), yan mekanlarıyla birlikte 38.5x10.40 m. boyutundadır ve zamanında iki katlıdır; ama yüksekliği hiçbir zaman tiyatronun üst seviyesine ulaşmamıştır. Sahne binasının seyir bölümüne bakan cephesi önünde, zamanında üzerinde oyunların sergilendiği yüksekçe platform (Proskenion), bir Hellen geleneği olarak Orkestraya; kanatları ise yan girişlere paraleldir.

Buradan bir selfie çekmeden ayrılmak istemedim.

Antik kentin içerisinden ve bölgenin çoğu yerinden net şekilde gözüken kale ve sur duvarlarını görmek oldukça heyecan verici. Bir kalker kayalık kütlesi olan Akropolis'in denizden yüksekliği 152 m. dir. Güney, güneydoğu ve doğu yüzü bir kaya duvarı gibi diktir; kuzeybatı ve batı cephesi ise hayli sarptır. Tiyatro'nun doğusundaki yamaçtan ulaşılan patika, antik çağlarda da Akropolis'in tek çıkış yoludur. Patika, yukarıda bir terasa açılır. Terasın kuzeyini sınırlayan garnizon binası, güneyindeki kayalık yamaç içine açılmış sarnıç ile birlikte Orta Çağ'da inşa edilmiş olmalıdır. Akropolis'in antik çağlarda da imar edildiği ve kullanıldığına işaret eden kalıntılar, daha çok zirvenin altından başlayarak batıya doğru uzanan alandaki teraslardır: Bugün siperliklerine kadar korunmuş olan Bizans Çağı teras duvarlarının üzerinde yüksekliği iri polygonal bloklarla örülmüş duvar kalıntıları; alt terasa girişi sağlayan kapının doğusunda ve biraz yukarıdaki sarnıç, daha eski dönemlerin izleridir. Zirve, batıya doğru kırılgan bir eğimle inen yalın bir kayalık tepe görünümündedir. Üzerinde nirengi noktasının bulunduğu tepe düzlüğün doğusunda, güney-kuzey doğrultusunda uzanan duvar kalıntısı ve hem güney ve hem de kuzey kenardaki blok yuvaları, zirvede 15x35 m. boyutunda bir açık hava tapınağının bulunduğuna işaret etmektedir: Gök kubbenin altında yapılan bir Basileus Kaunios Kültü.
Kaunos'taki kazıları yöneten Prof. Dr. Cengiz Işık, "Kaunos" adlı kitabında kendisini Kaunos'ta kazılara 2 şeyin özendirdiğini, bunlardan birinin kral mezarları, diğerinin ise kent surları olduğunu yazar. Surlar, Kaunos'un batısında antik limandan başlayıp, topoğrafik yapıya uyarak bazen keskin, bazen yumuşak dönüşler yaparak Balıklı Dağı'nın zirvesine kadar ulaşır. Bu surların, Kaunos'u karadan gelecek saldırılara karşı koruduğu anlaşılmaktadır. Anlaşılamayan ise binlerce yıl önce orada o surların hangi teknoloji kullanılarak yapıldığıdır. Yer yer genişliği 4 metreyi bulan surlar taşlar yontularak, birbirine geçirilerek harçsız olarak yapılmıştır. Surların yapıldığı bölge, çalışmanın zor olduğu sarp bir yerdir. Bu kayaların oraya nasıl taşındıkları, hangi teknoloji ile yontuldukları, metrelerce yüksekliğe nasıl çıkartılarak örüldüğü hala anlaşılamamaktadır. Bu surların üzerinde sadece bir kapı vardır.

Arkaik Çağ'dan başlayarak Hellenistik Dönem içlerine kadar iki limana sahiptir : Biri Küçük Kale'nin güneydoğusundaki Güney Liman; diğeri ise kuzeybatısındaki İç Liman (bugünkü Sülüklü Göl). Güney Liman, Kent'in kurulduğu dönemden başlayarak kullanılmaya başlanmış ve büyük olasılıkla da Hellenistik Çağ'ın sonlarına doğru karalaşarak, kullanılamaz hale gelmiştir. Döneminde zincirle kapatılabilen İç Liman, Kaunos'un son dönemlerine kadar hizmet vermiştir. Zaman içinde denizin alüvyonla karalaşması ve liman ağzının kapanma tehlikesi karşısında Kaunoslular, ticaret gemilerinin geçişine uygun olan Calbis (Dalyan Çayı) yardımıyla denize olan bağlantılarını hep sürdürmüşlerdir.

Agora alanını kuzey yönde sınırlayan "I" formunda, 96.82 m. uzunluk ve 8.20 m. genişliğindeki tek gemili yapı, arka duvar içindeki dükkanların yokluğu nedeniyle bir gezinti Stoası'dır. IÖ 3. yüzyılın başlarında limana cepheli olarak inşa edilmiş bu bina, muhtemelen tek katlıdır. Kıyı taşından yapılmış olan üst yapı ile çatı, cephe yüzünde yine aynı malzemeden kesilmiş 44 sütun tarafından taşınmaktadır. Sütün, baş taban ve friz blokları zamanında sıvalı ve boyalıydı. Zemini sıkıştırılmış topraktır ve orijinal yapısında yalnızca limana bakan sütunlu cepheden girilmektedir; yan girişler sonraki dönemde, muhtemelen Erken Roma Çağı'nda açılmıştır. Arka duvarın alttaki mermer blok sırası üzerinde yükselen duvar da yine bu dönemde örülmüştür. Çünkü, orijinal üst duvar örgüsünde kerpiç kullanılmıştır.
Stoa'nın yaklaşık orta bölümünde, arka duvarı içine muhtemelen İÖ. 1. yüzyılda açılmış bir kapı ile 12.81x9.05 m. ölçüsündeki büyükçe bir odaya girilmektedir. Zemini mermer plakalarla kaplı olan odanın arka duvarı önünde yüksekçe bir podyum yer almaktadır. Kazılarımız sırasında bu podyumun hemen sağ yan kenarında, tabanda parçalar halinde ele geçen mermerden yuvarlak bir sunak, zamanında bu podyum üzerinde duruyor olmalıydı. Sunağın gövdesi üzerindeki merkezi figürlerden birinin, kucağında kanatlı bebek taşıyan tanrıçanın kimliği bellidir: Aphrodite Euploia. Bu tanrıça, bir liman kenti olan Kaunos için de çok büyük önem taşımaktadır. Çünkü, yüklerini alıp limandan ayrılmak üzere olan gemiciler, "iyi yolculuklar ve bol kazançlar" temennilerini tanrıça Aphrodite Euploia'ya bu kutsal oda içinde sunmaktaydılar.
204856 dosyayı görüntüle

204858 dosyayı görüntüle
204859 dosyayı görüntüle
Antik kentin alt kısımlarına indikçe Agora kısmının önceki gün yağan yağmurdan dolayı sular altında kaldığını gördüm. Yaz ayında gelirseniz muhtemelen bu kısımları da rahatlıkla gezebilirsiniz.
204862 dosyayı görüntüle
204863 dosyayı görüntüle
Antik Kentin içerisinde birde hamam kompleksi bulunmaktadır. Ancak alana giriş sınırlandırıldığı için sadece bu kadarını görebildim.
204860 dosyayı görüntüle
Antik Kentin içerisini dolaşabilmek için böyle bir rota bilgisine sahip tabela asılmış. Burada 1 uzun 1 kısa şeklinde iki rota bulunuyor.

Ve Dalyan'ın meşhur kral mezarlarının büyüleyici manzarasını her yerden net şekilde görebiliyorsunuz.

Her Antik kente ulaşım kolay olmuyor tabiki. Kaunos Antik kentine feribot ile geçtikten sonra yaklaşık 300 m. toprak yoldan gitmek gerekiyor. Aynı şekilde feribota geri gelmek içinde bu yolu geçmeniz gerekmekte. Yol su ve balçık dolu olduğu için bisikletimin tekerlekleri sapsarı oldu.
204869 dosyayı görüntüle
Feribota binip 5 tl ücret verdikten sonra Dalyan'a geçtim ve yoluma devam ettim. Dağ yollarından ilerleyerek Dalaman'a ulaşmayı planlıyordum.

Yolumun sağ tarafında kalan bu gölü ve oluşturduğu manzarayı görünce fotoğraf çekmeden gitmek istemedim.

Sizce de muhteşem bir güzellik değil mi ?

Yoluma göl kenarından devam ederek dağlara tırmanacağım.

%10 eğimle bir kaç tırmanış yaptıktan sonra böyle dağların arasında vadi şeklinde kalmış bir yere ulaştım. Buranın güzelliğini size nasıl anlatsam bilmiyorum.
204873 dosyayı görüntüle
Tarlaların arasından ilerledim ve bir çok portakal bahçesinden de geçtim. Hepsinin ayrı bir güzelliği ve kokusu her yeri kaplamıştı. Bir kaç yerleşim yerinden geçtikten sonra da ana yola bağlandım.

Dalaman'a ulaştım ve ilk olarak dikkatimi çeken şehrin ana caddesinde bulunan bisiklet yolu oldu. Burada yaşayan ve bisiklete binen herkes bu yolu kullanıyordu. Bende bu yolu kullanarak Göcek Tüneline doğru ilerledim.

Dalamandan çıktıktan sonra %10 tırmanışla yaklaşık 7 km civarında tırmandım ve ana yola bağlandım. Burdan Göcek Tünelinin önünde ücretli gişelerin olduğunu gördüm. Yani tünelden geçemeyecektim. Bende ücretsiz yol tabelasının bulunduğu yerden dağa tırmanarak geçidin üst tarafına çıkmaya başladım. Bu yolu tehlikeli madde taşıyan tırlar ve ücret ödemek istemeyen sürücüler kullanıyordu. Yol tek gidiş tek gelişti ve emniyet şeridi bulunmuyordu. Burayı çıkmak oldukça sıkıntılıydı.
204876 dosyayı görüntüle
Ama sıkıntısız şekilde geçidi tırmanarak zirveye ulaştım.

Tabi selfie çekmeyi de unutmadım

Göcek geçidinden dikkatli şekilde inerek ana yola tekrar bağlandım ve artık çok daha uzun bir iniş beni bekliyordu. Bisikletimin frenlerini iyice zorlar hale gelmiştim. Uzun bir inişin ardından Göcek merkeze ulaştım. Burada vakit kaybetmeden yoluma devam ederek Fethiye'ye ulaşmaya çalışıyordum.

Tabi bu kadar inişin ardından tekrar tırmanışa başlamak gerekiyordu.

Bir kaç uzun tırmanışın ardından Fethiye'ye oldukça yaklaşmıştım. Yolumun sağ tarafında kalan böyle bir güzel manzarayı bulunca burada kahve molası verdim.

Fethiye'ye 2 km kala Hostel Chillsteps isimli yerde konaklayacaktım. Hayatımda ilk defa hostel de konaklayacağım için olduça heyecanlıydım. Bu turda her türlü deneyimi kazandığım için mutluydum. Hostel de bir turist ve birde görevli vardı. Burada sohbet ve muhabbetin ardından dinlenmeye çekildim. Duş ve yemek işini de hallettikten sonra biraz film izledim ve artık günü sonlandırmanın zamanı gelmişti.
Yarın ilk olarak Ölüdeniz tarafına gideceğim ve oradan da Gölbent tarafına doğru yol alacağım. Bakalım beni daha neler bekleyecek. Tur videosunu izlemeyi ve beğenip, yorum yazmayı da ihmal etmezseniz sevinirim dostlarım.
Biga - Antalya Bisiklet Turunun diğer bölümleri;
1. Gün (Biga - Çanakkale) : (link)
2. Gün (Çanakkale - Gülpınar) : (link)
3. Gün (Gülpınar - Akçay) : (link)
4. Gün (Akçay - Ayvalık) : (link)
5. Gün (Ayvalık - Dikili) : (link)
6. Gün (Dikili - İzmir) : (link)
7. Gün (İzmir - Alaçatı) : (link)
8. Gün (Alaçatı - Seferihisar) : (link)
9. Gün (Seferihisar - Selçuk) : (link)
10. Gün (Selçuk - Davutlar) : (link)
11. Gün (Davutlar - Didim) : (link)
12. Gün (Didim - Bayır) : (link)
13. Gün (Bayır - Akyaka) : (link)
14. Bölüm (Akyaka - Dalyan) : (link)
Sosyal Medya Hesaplarımı Takip Etmeyi Unutmayın
?YouTube: (link)
?Facebook:(link)/
?Twitter: (link)
?Instagram:(link)/
?Strava : (link)(link)


