Onur K.
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 20 Kasım 2013
- Mesaj
- 460
- Tepki
- 379
- Şehir
- Istanbul
Bir çok Avrupa'a şehrine gittim. Günlük hayatta bisiklet kullanımının hemen hemen hepsinde İstanbul'dan fazla olduğu hepimizin malumu. Amsterdam, Malmö vs.. gibi bazı uç örnekler var, o konuya hiç girmiyorum bile
Geçtiğimiz hafta Münih'teydim. Zamanımın çoğunu (5 gün) Münih şehir merkezinin 30 km dışında bir kasabada geçirdim. Havalanından bu kasabaya tren ile gittim. Bu yolculuk sırasından ilk dikkatimi çeken şey, her istasyonda yer alan bisiklet park alanları idi.
En ufak istasyonda bile en az iki tane, sağlı-sollu bisiklet parkı vardı. Bu park alanları tıka-basa bisiklet ile dolu idi. Ne çeşit bisiklet arasanız var, Yol, dağ, şehir, hatta tandem vs..
5 günümü geçirdiğm Starnberg bölgesi (yanılmıyorsam Almaya'nın 2. büyük gölü olan) Starnberger See'nin yanında. Şansımın da yaver gitmesi ile 5 güneşli gün geçirdim. Bu 5 güneşli günün bana faydası ne mi oldu dersiniz?
Nerede ise insanların %60'ının bisiklete bindiğini görme ve bu tablonun beni ne kadar mutlu ettiğini düşünme fırsatını buldum. Herkes mi bisiklete biner arkadaş dedim kendi kendime. Trenlerde bisikletlilerden adeta yürünmüyordü. (Tabiki bundan rahatsız olmadım). Hatta bir ara sürekli gülümsediğimi farkettim. Sonra, burada sadece 1 hafta kalacağımı hatırlayıp malesef gülümsemeyi bıraktım.
Hafta sonu ise Münih şehir merkezinde 2 gün geçirdim. Belki içinizde bilenler vardır ama ben yine bu kadar bisikletli olacağını tahmin etmiyordum. Yazımın başında sölediğim gibi, yoğun bir bisiklet kullanımı bekliyordum ama gerçekten bu kadarını beklemiyordum.
Hele bir de hava sıcaklığının, haftanın geride kalan 5 gününün aksine hafif yağmurlu ve 5-6 derece olduğunu düşünürsek, bomboş sokaklar bekliyordum.
Ama kafamdaki hesap şehire uymadı. Her taraf bisikletliler ile dolu idi. Her köşe başında bisiklet park alanları ve hiç birisi boş değildi. Gerçekten abartmıyorum, her köşe başında direklere veya park alanlarına bağlı onlarca bisiklet gördüm.
Sırf merakımdan bir test yaptım. Subway sandiviçisinde camın önüne oturdum ve yemeğimi yerken sadece benim önümdeki kaldırımdan kaç adet bisikletli geçeceğinin saymaya karar verdim. Subway'de 40 dakika oturdum ve tam 30 dakika boyunca geçen bisikletlileri saydım.
Sonuç biraz şaşırtıcı çünkü tam 122 adet bisiklet geçti. Kabaca her 15 saniyede bir bisiklet geçti. Dışarda ince bir yağmur, hava 5 derece ve bu sayı sadece benim önümdeki kaldırıma ait. Gerçekten inanması çok güç.
Dışarı çıktım ve dolaşmaya devam ettim. Köşebaşında ışıklarda beklerken daha önce hayatımda görmediğim 6 kişilik ulaşım aracını gördüm. Şansa telefonum elimde idi ve hızlıca bir fotoğraf çekebildim. Hepsi ayakları altında bulunan pedalları çeviriyorlar ve bu sayede ilerliyorlardı. Şarkılar söyleyerek gidiyorlardı ve çok eğlendikleri her hallerinden belliydi.
http://i57.tinypic.com/v5ho3t.jpg
Bir çok bisikletli arkasında genelde turcuların kullandığı 2 veya 3 tekerli romörklerden vardı. Kimisi çocuğunu, kimisi eşyalarını, kimisi de köpeğini taşıyordu. Chariot marka romörklar en çok tercih edilen marka. Bisiklet markalarına hiç girmiyorum çünkü o kadar çok ve daha önce hiç duymadığım marka vardı ki; aklımda tutmam imkansız, anca yazmam gerekiyordu. Ama aklımda kalan bazıları ve görece daha fazla gördüklerim Bergamont, Kettler, Hercules ve biraz da Canyon.
İstanbul'a döner dönmez saygısız taksi şöförleri ve diğer sürücüler beni karşıladılar. Yaya geçidinde bile üzerime üzerime sürdüler. Bende hemen eski performansıma geri döndüm ve küfür etmeye başladım. Allah'tan Almanya'da 1 haftadan fazla kalmamışım yoksa küfürleri de unuturdum ki, çok sükür unutmamışım.
Bu anlattıklarım ile varmak istediğim nokta, bizlerin de bu seviyelerde bisiklet kullanımına ulaşmak için mucizevi faaliyetler gerçekleştirmemiz gerektiğidir. Enseyi karartmamak lazım ama gerçekten bu iş için çok çaba sarfetmek ve gayretli olmak gerekli.
Ayrıca, bireysel faaliyetler ile ulaşılması çok güç gibi görünen bu hedefler için yöneticilerin de bu düşünce ve yaşam tarzını benimsemiş kişilerden oluşması gerekiyor. Mevcutların böyle olmadığını bildiğimiz bu ortamda, yerine gelecek olanların bu vasıflara sahip olacak kişilerden hatta belki içimizden birileri olması için gelecek dönemlere yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışmaların başında, "Bisikletli Hayat" veya benzeri bir isim ile insanlara günlük hayatlarında bisiklet kullanmalarının maddi, manevi, vs. aklınıza gelen tüm boyutları ile anlatılacağı bir kampanya yapılması geliyor.
Herkese selamlar.
Geçtiğimiz hafta Münih'teydim. Zamanımın çoğunu (5 gün) Münih şehir merkezinin 30 km dışında bir kasabada geçirdim. Havalanından bu kasabaya tren ile gittim. Bu yolculuk sırasından ilk dikkatimi çeken şey, her istasyonda yer alan bisiklet park alanları idi.
En ufak istasyonda bile en az iki tane, sağlı-sollu bisiklet parkı vardı. Bu park alanları tıka-basa bisiklet ile dolu idi. Ne çeşit bisiklet arasanız var, Yol, dağ, şehir, hatta tandem vs..
5 günümü geçirdiğm Starnberg bölgesi (yanılmıyorsam Almaya'nın 2. büyük gölü olan) Starnberger See'nin yanında. Şansımın da yaver gitmesi ile 5 güneşli gün geçirdim. Bu 5 güneşli günün bana faydası ne mi oldu dersiniz?
Nerede ise insanların %60'ının bisiklete bindiğini görme ve bu tablonun beni ne kadar mutlu ettiğini düşünme fırsatını buldum. Herkes mi bisiklete biner arkadaş dedim kendi kendime. Trenlerde bisikletlilerden adeta yürünmüyordü. (Tabiki bundan rahatsız olmadım). Hatta bir ara sürekli gülümsediğimi farkettim. Sonra, burada sadece 1 hafta kalacağımı hatırlayıp malesef gülümsemeyi bıraktım.
Hafta sonu ise Münih şehir merkezinde 2 gün geçirdim. Belki içinizde bilenler vardır ama ben yine bu kadar bisikletli olacağını tahmin etmiyordum. Yazımın başında sölediğim gibi, yoğun bir bisiklet kullanımı bekliyordum ama gerçekten bu kadarını beklemiyordum.
Hele bir de hava sıcaklığının, haftanın geride kalan 5 gününün aksine hafif yağmurlu ve 5-6 derece olduğunu düşünürsek, bomboş sokaklar bekliyordum.
Ama kafamdaki hesap şehire uymadı. Her taraf bisikletliler ile dolu idi. Her köşe başında bisiklet park alanları ve hiç birisi boş değildi. Gerçekten abartmıyorum, her köşe başında direklere veya park alanlarına bağlı onlarca bisiklet gördüm.
Sırf merakımdan bir test yaptım. Subway sandiviçisinde camın önüne oturdum ve yemeğimi yerken sadece benim önümdeki kaldırımdan kaç adet bisikletli geçeceğinin saymaya karar verdim. Subway'de 40 dakika oturdum ve tam 30 dakika boyunca geçen bisikletlileri saydım.
Sonuç biraz şaşırtıcı çünkü tam 122 adet bisiklet geçti. Kabaca her 15 saniyede bir bisiklet geçti. Dışarda ince bir yağmur, hava 5 derece ve bu sayı sadece benim önümdeki kaldırıma ait. Gerçekten inanması çok güç.
Dışarı çıktım ve dolaşmaya devam ettim. Köşebaşında ışıklarda beklerken daha önce hayatımda görmediğim 6 kişilik ulaşım aracını gördüm. Şansa telefonum elimde idi ve hızlıca bir fotoğraf çekebildim. Hepsi ayakları altında bulunan pedalları çeviriyorlar ve bu sayede ilerliyorlardı. Şarkılar söyleyerek gidiyorlardı ve çok eğlendikleri her hallerinden belliydi.
http://i57.tinypic.com/v5ho3t.jpg
Bir çok bisikletli arkasında genelde turcuların kullandığı 2 veya 3 tekerli romörklerden vardı. Kimisi çocuğunu, kimisi eşyalarını, kimisi de köpeğini taşıyordu. Chariot marka romörklar en çok tercih edilen marka. Bisiklet markalarına hiç girmiyorum çünkü o kadar çok ve daha önce hiç duymadığım marka vardı ki; aklımda tutmam imkansız, anca yazmam gerekiyordu. Ama aklımda kalan bazıları ve görece daha fazla gördüklerim Bergamont, Kettler, Hercules ve biraz da Canyon.
İstanbul'a döner dönmez saygısız taksi şöförleri ve diğer sürücüler beni karşıladılar. Yaya geçidinde bile üzerime üzerime sürdüler. Bende hemen eski performansıma geri döndüm ve küfür etmeye başladım. Allah'tan Almanya'da 1 haftadan fazla kalmamışım yoksa küfürleri de unuturdum ki, çok sükür unutmamışım.
Bu anlattıklarım ile varmak istediğim nokta, bizlerin de bu seviyelerde bisiklet kullanımına ulaşmak için mucizevi faaliyetler gerçekleştirmemiz gerektiğidir. Enseyi karartmamak lazım ama gerçekten bu iş için çok çaba sarfetmek ve gayretli olmak gerekli.
Ayrıca, bireysel faaliyetler ile ulaşılması çok güç gibi görünen bu hedefler için yöneticilerin de bu düşünce ve yaşam tarzını benimsemiş kişilerden oluşması gerekiyor. Mevcutların böyle olmadığını bildiğimiz bu ortamda, yerine gelecek olanların bu vasıflara sahip olacak kişilerden hatta belki içimizden birileri olması için gelecek dönemlere yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu çalışmaların başında, "Bisikletli Hayat" veya benzeri bir isim ile insanlara günlük hayatlarında bisiklet kullanmalarının maddi, manevi, vs. aklınıza gelen tüm boyutları ile anlatılacağı bir kampanya yapılması geliyor.
Herkese selamlar.