Balkan Bisiklet turu 17/6 - 3/7/2016 6. gün : Kotor-Dubrovnik

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.453
Tepki
3.960
Yaş
52
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
6. Gün : Kotor – Dubrovnik
Sabah kahvaltıyı hostelde hallettikten sonra bisikletleri alabilmek için hostel master’a haber verip bizi dün akşam uzun uzun yürüten arkadaşı beklemeye başladık. Uzun uzun da bekledik :) Sonunda eleman geldi. Bizi bisikletler yerinde duruyor mu diye düşünürken yolu bitirdik. Neyse ki bisikletlerde bir sıkıntı yoktu. :) Yükledik ve sabah sabah Kotor fotoğrafları çektikten sonra yola çıktık.
Kotor körfezi denizden 3 katmanla içeri giren, kabaca 5 bölüme ayrılabilecek ilginç bir coğrafik oluşum. Bu sebeple de Kotor gibi denize oldukça mesafeli olan bir yere bile koca koca Cruise gemileri yanaşabiliyor, bu durum Kotor’a deniz turistlerinin de ulaşmasını sağlıyordu. Turistikliğine turistiklik katıyordu. :) Normal şartlarda yolu kısaltmak için denizi kıyının sol kesiminden takip ederek karşı yakaya geçmek için Lepetane-Kemanary arasında çalışan feribotlara ulaşılabilirdi. Fakat biz yolu uzatıp bu muhteşem körfezin tamamını dolaşacaktık. Bu da 13 km. yerine bu muhteşem doğada 28 Km. yol demekti. Kotor Körfezi’nin bir göl fonu oluşturduğu yol dar ve biraz hareketliydi. Etraftaki tarihi ve turistik yerlerle ilgili levhalar göz alıcı büyüklükte ve bilgi verici özellikteydi. Ülkemizdeki turistik yerlerin levhalarında sadece yer ismi yazar. Orada ne olduğu konusunda levha üzerinde bir bilgi bulamazsınız. Yani, eğer o yerde ne olduğunu bilmiyorsanız o isim sizin için hiçbir şey ifade etmez. Burada ise dikkatimi çeken ve hoşuma giden şey, o kocaman levhalarda hem yerin isminin hem de orada ne olduğuna dair grafikle ve yazıyla bilginin yer alması oldu. Yani bizdeki gibi sadece “Efes” yazmayıp yanında antik kent olduğunu gösteren bir grafikle birlikte “Antik kent”,”M.Ö. 10 Yüzyıl Roma” gibi yazılar da bulunuyordu. Bu bilgilerle insanların ilgisi çekilebilir ve hiç bilmedikleri bir yere gitme kararı alabilirler.
Kotor’un yanı başındaki gibi, iki kıyının birbirine çok yaklaştığı bir noktadan çıkıp saat yönünün tersine devam ediyorduk yola. Karşı dağlar buranın adının neden “Montenegro” olduğunu kanıtlarcasına kara kara ve heybetliydi. Küçük köylerin ve sayfiye evlerinin arasından geçiyorduk Gökalp önde ben arkada. Arada fotoğraf çekmek için durunca mesafemiz açılıyordu. Gölün içindeki iki küçük adanın üzerinde kiliseler yer alıyordu. Kıyıdan teknelerin gidip geldiğini görebiliyordum. Bulunduğum nokta her iki yakaya da yakın olan ilginç bir noktaydı ve ilerledikçe yine uzaklaşacaktık karşı kıyılardan. Risan’ı geçerken aslında büyük bir U çiziyorduk. Yine Gökalp’ten uzakta bir noktadaydım fotoğraf çekmek için. Harekete geçtiğimde, birden önümde arabaları durdurarak trafiği kesen bir bisikletli gördüm. Dağ bisikleti kullanıyordu ve sırt çantası vardı. Merhabalaşıp geçtiğimdeyse trafiği kesmesinin nedenini anladım. Yaklaşık 25-30 kişilik bir grup dağ bisikletleriyle körfez turu yapıyordu. Tam yanlarına geldiğimde de hareket etmeye başlamışlardı. Yanlarından bir bir geçerken bol bol “hello”laşıyorduk karşılıklı. Ben onların neşelerine ortak oldum onlar da benim uzun yol hayallerime :) Tüm grubu geçip devam ettim. Gökalp yoldaki bir ayrım noktasına yakın oldukça kısa menzilli bir mağaranın girişinde mola vermişti. Ben de durdum. Gökalp’e bisikletli gruptan bahsettim. Bahsetmemden kısa bir süre sonra da grubun öncüsü önümüzden geçti. Arkasından da kısa aralıklarla tüm grup… Hepsine tekrar selam verip telefonuma kaydettim geçişlerini. İçlerinden biri yolda onları geçmeme atıfta bulunarak “Bak biz de seni geçtik” dedi. Harika bir anı olmuştu bizim için. :)
Küçücük mağaranın bulunduğu noktadaki ayrımdan yol dik bir yokuşla yukarıya çıkıyor ve Niksiç istikametine gidiyordu. Yukarıdaki yolu gözümle takip ettiğimde bir de tünele girdiğini gördüm. Eminim harika bir manzarası vardı ama biz göl, pardon deniz :) seviyesinden devam ederek Karadağ’dan çıkıp Hırvatistan’a, Dubrovnik’e doğru sürecektik demir atlarımızı :) Yine büyük bir U çizip bu sefer güney doğuya doğru döndük. Bundan sonraki dönüş ise bildiğimiz 90 derece ile sağa doğru olacak ve Kotor Körfezi’ne girişi oluşturan boğaz kıyısından devam edecektik. Feribot limanını geçerken karşı kıyıya baktık buradan da geçebilirdik ama diye ama biz çok daha iyisini yapmıştık. Harika bir körfezi dolaşmıştık. Yemek zamanı Herceg Novi’de olmak için pedallara asıldık. Yemek sonrasında içerilere giren yol sınıra kadar yine yükseldi. Gökalp’e “Yine tepeye kurmuşlar sınır kapılarını.” dedim. Bu sözün sebebi, Gürcistan turundan dönerken Türkgözü sınır kapısından Türkiye’ye girmek için epeyce yokuş tırmanmamız olmuştu. Bundan sonra da birçok sınır kapısını tepelerde bulacaktık. “Montenegro Goodbye” yazan levha bize bu küçük ve güzel ülkeye veda ettiğimizi hatırlatıyordu. Kısa bir süre kalmış ama çok beğenmiştik. Bisikletli ya da bisikletsiz tekrar gelmeyi ve diğer şehirlerini de görmeyi hayal ederek ayrıldık.
Hırvatistan sınır girişi, bir Avrupa birliği ülkesi olduğu için, bize daha ciddi bir sınır kontrolü olacağı izlenimini vermişti. Her yerde “EU” ibareli levhalar, güvenlik… Tabi burada “Joint” bir durum yoktu. Yani herkesin kapısı kendine… Hırvatların pasaport kontrolünde, Yunanistan’dan Makedonya’ya geçerken hariç, Schengen vizesi ilk defa gerekiyordu. Gökalp’te yeşil bende de vize olduğu için geçişte bir sorun yoktu. Genelde sınır kapılarında arabalar kuyruk oluşturuyordu. Biz onların yanından geçip öne ya da uygun bir gişeye giriyorduk. Burada da motorcu abilerimiz bize yol veriyorlardı. Zaten Dalmaçya kıyıları bisiklet ve motorla turlayanlar cennetiydi. Kıyılar harika, kamp yerleri harika, yollar harika, trafikte bisikletlilere saygı da harika. :)
Hırvatistan toprağına girmiştik ama aslında Dubrovnik’in içinde bulunduğu bu kısmın ana ülke topraklarından ayrıydı. Sanki bir ada gibi çevresi Karadağ ve Bosna Hersek’le çevrilmişti. Ana ülke topraklarına geçmek için Bosna Hersek’ten geçmeniz gerekiyordu ki biz de geçecektik. :) Yol Dubrovnik Havaalanı’nın yanından geçiyordu. Sonunda da Adriyatik sahiline ulaşıyordu ki manzaralar da muhteşemdi öğleden sonranın akşama bağlandığı saatlerde. İnişler ve çıkışlar da arka arkayaydı. Yol denizi yukarıdan görüyordu ve biz her dönemeçte Dubrovnik’i uzaktan da olsa görmeyi hayal ediyorduk. Ama ne yazık ki göremiyorduk. :) Yine tırmanıyor yine iniyorduk kısa kısa… Artık iniş dediğimiz bir noktada Gökalp bana “Abi önden buyur.” dedi. Ben “Haydi bakalım” deyip inişe geçme hayalindeyken yokuşu görüp “Hay Allah!” dedim. “Bir tane daha…” ama aklımdan da Gökalp’i geçirdim. İniş beklerken yokuş çıkınca sinir basmıştır kendisini… Hem de bu kadar hazırlanmışken… Tepeye tırmandığımda arkama baktım. Gökalp’i göremeyince de yolun deniz tarafındaki park alanında durdum. Bir amca elindeki levhayı gösterip kalacak yer arayıp aramadığı sordu. Hayır dedim. Beklemeye başladım. Sonra park alanındaki duvarın üzerine çıkıp bekledim. Sırtımı dayayıp bekledim. Biraz içim geçti gözlerimi kapadım bekledim. Gökalp’in epey bir vakit geçtiği halde gelmediğini fark ettim. Meraklandım. Bekledim… Bekledim… “Gökalp de aşağıda dinleniyordur.” dedim, bekledim. “İniş beklerken yokuşa sinirlenmiştir.” dedim, bekledim. Tabi telefonla da aradım ama telefon yurtdışına açık olduğu halde şebekeye bağlanmıyordu burada. Bu da ciddi bir sorun oluşturuyordu bize. İletişim kesilmişti Gökalp’le. Bekledim de bekledim ama yoktu görünürde. Elinde levha tutan yaşlı amcaya yarı İngilizce yarı el yordamıyla “Bu taraftan bu taraf biri bisikletli geçti mi ?” diye sordum. Adam “Evet.” dedi. Sonra başka bir bisikletlinin de aksi istikamette gittiğini işaret etti. Yanlışlık olmasın diye tarif ettim. Arkada çantası var dedim. Adam arkada tek çantası olan bu tarafa iki çantası olan bu tarafa gitti deyince hışımla bisiklete atlayıp Dubrovnik’e doğru inişe başladım. Yolun manzarası ve Dubrovnik’in tarihi merkezi muhteşem görünüyordu yukarıdan ama bende bunları görecek göz yoktu şu an. Tek derdim merkeze ulaşmak ve orada bir şekilde Gökalp’le buluşmaktı. Game Of Thrones dizisine mekanlık yapan merkezdeki kale-şehir Kotor’dakinden bile ihtişamlıydı. Trafik de bir o kadar yoğun… Ama tek derdim merkeze ulaşmaktı ve ulaştım ama görünürde bir bisikletli yoktu. Dolayısıyla Gökalp de… Çevreme bakıp ne yapabileceğimi düşünürken bisikleti koyabileceğim uygun ve merkezi bir yer bulup çevreyi gözlemlemeye başladım. Bir yandan da “İnternet bulabilirsen belki Gökalp’e ulaşırım. O da gelip bir yerden internete girmiş olabilir.” diye düşünüyordum. Bu emelime ulaşmama merkezdeki kafenin bayan garsonu yardımcı oldu ve kafenin internetine bağlandım. Ama Gökalp’e sadece not bırakabildim. Görünürde yoktu. Zamana epeyce ilerlemiş ve artık Gökalp’i bulma umudumu kaybetmeye başlamıştım. B Planı olarak kalacak bir yer bulup ilerleyen saatlerde ya da ertesi gün Gökalp’le buluşabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Tüm senaryolarım Gökalp’in beni geçtiği ve merkeze geldiği üzerineydi ama oradan ayrılmadan son kurşunumu atıp geriye dönmeyi ve yolu kontrol etmeye karar verdim. Aklıma kötü bir şey getirmiyordum. Sadece buluşamıyorduk.
Bisikleti merkezdeki kafenin yakınına, yardımsever garson hanımefendiye de haber vererek bıraktım. Karşı sıradaki taksilerden ilkine binip geriye doğru gitmek istediğimi söyledim şoföre. Ve bir bisikletli aradığımı… Şehir merkezinde yollar genelde tek yöndü. Geriye dönmek bu anlamda geldiğiniz süreden daha uzun sürüyordu. Yukarıya doru çıkıp anayoldan önceki kırmızı ışıkta beklerken bir bisikletlinin aşağıya doğru indiğini fark ettim. Ve fark ettim ki o Gökalp’ti. İşte o an gerçekten çok sevindim ve çok rahatladım. Taksiciye aradığım kişiyi bulduğumu söyledim ve takip etmesini istedim. Fakat ters istikametteydik. Geriye dönmek biraz zaman kaybettirdi. Neyse ki taksici çabuk davranıp döndü. Ben de bir kavşakta kafamı camdan çıkarıp Gökalp’e seslendim. Sesimi duyup beni fark edince durdu. Sonunda kendisine ulaştık. Merkezde beklemesini söyledim. Sonra merkezde benim bisikletin yanında bir araya gelebildik. Birbirimizi kaybedeli uzun bir zaman olmuştu. Tabi başına ne geldiğini de o anda öğrenmiş oldum. Benim onu geçip iniş yerine yokuş gördüğüm ve pedallara asıldığım yerde zincir (janta doğru) atmış ve pedala kuvvet verince de jantı 4 telini kırmış. O halde, ben de yokken, daha da beter bir hale getirmemek için bisiklete de binmemiş. Kırık telleri de çıkaramamış ve yoldan geçenlerden yardım istemiş. Hatta bunun için bir naylon torbayı düz hale getirip üzerine zincirdeki yağla “Help” yazmış. Sonunda da bisiklete atlayıp olabildiğince merkeze gelmeye karar vermiş. Allah’tan teller usturuplu kırılmış da hareket edebilmiş. Tabi o benim niye geri dönmediğimi merak etmiş. Ben de ona ne olduğunu merak ettim. İkimiz de kendi yaşadıklarımız anlattık. Sonra da günlük derdimizle baş başa kaldık. “Nerede kalacağız ?” Etrafa sorduk. Bizi tarihi kısmın dışındaki semtlere yönlendirdiler. Gece vakti telefonumdaki Citymaps2go uygulamasının offline Dubrovnik haritasından konumumuzu kontrol ettik. Gecenin o vaktinde Lapad bölgesinde bir iki oteli denedik ama kapı duvardı. Hatta birinin içine girip insan aradım ama ilgili kimseyi bulamadım. Sonunda ana caddenin üzerinde bir apart bulduk ve sahibi olan Nina ile anlaştık. Kendisi çok yardımsever bir hanımdı. Dubrovnik’te 2 gece kalma planımız vardı. Ertesi günü de burada geçirecektik ama bu akşam için planlayabileceğimiz hiçbir aktiviteye zaman kalmamıştı. Sadece karnımızı doyurabilecektik. Duş ve yemek, uyku öncesi halletmemiz gereken işlerdi ama asıl benim kafamı meşgul eden, eğer Gökalp’le buluşamasaydık o gecenin nasıl geçeceğiydi? Ertesi güne önemli bir işimiz vardı. Jant tellerinin tamir edilmesi… Bu kadar büyük bir şehirde bisiklet tamircisi bulabileceğimiz düşüncesiyle geceyi sonlandırdık. Ama bu, düşündüğümüz kadar kolay olmayacaktı. :)
6. Gün : Kotor-Dubrovnik
Mesafe : 97.98 km.
Yolda geçen süre : 6:42 saat
Ortalama hız : 14.59 km/s
Maksimum hız : 49.61 km/s

Ortalama eğim çıkış : %4
Maksimum eğim çıkış : %10
Ortalama eğim iniş : %-3
Maksimum eğim iniş : %-13



Mapmyride linki
(link)
Kotor “Old Town”



Gökalp bakışlarıyla bir kızı eritti. Muma çevirdi :)

Kotor’da kaldığımız hostel

Koca koca cruise gemileri şehrin merkezinde

Yola çıkmaya hazırız :)

Kotor Körfezi









Kotor Körfezi’ndeki ada kiliseler

Kotor Körfezi’ndeki boğaz


Mağara molası :)

Kotor Körfezi’nde kıyı boyu




Karadağ’a veda


Bu levhanın Türkiye’de olmayacağını sanırdım ama gördüm. :)

Dubrovnik’e doğru Adriyatik kıyıları

Bu da geldiğimiz taraftaki manzara

Gökalp son kontrolleri yapıyor ama sonra başımıza neler geliyor :)

Dubrovnik’teki telaşımızdan önce son kare

Gökalp’ten kareler
Kotor merkezindeki hostelimizin sabah manzarası




Arka jant telleri kırılınca…

”Help” lere dikkat :)
 
Scudo

BF Okuru

Forum Bağımlısı
Kayıt
6 Eylül 2004
Mesaj
164.844
Tepki
789
@five Sanırım bu tür acil durumlar -turcuların birbirini kaybetme durumu- için tura çıkarken bir B planı ve hatta C planı belirlemek lazım. Takip etmekte ve meraktayız. :harika:
 

ventiol

Aktif Üye
Kayıt
27 Mart 2016
Mesaj
136
Tepki
334
Şehir
İzmir
İsim
Ventiol
Başlangıç
1949—50
Bisiklet
Carraro
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Öyle bir hikayeki aksiyon, gerilim, dram hepsi var. Sonunda da harika fotoğraflar. Fakat fotoğrafların iki üç tanesi gözükmüyor düzeltebilirseniz sevinirim hikayenin hiçbir noktasını kaçırmak istemiyorum. :)
 

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.453
Tepki
3.960
Yaş
52
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
@ventiol çok teşekkür ederim. Telefondan kontrol ettiğimde hepsi görünüyordu. Siz hangi sıradaki ya da hangi fotoğraftan sonraki-önceki fotoğraf olduğunu belirtirseniz ayrıca kontrol edebilirim. Hikayenin devamı da fena değil. Hele bisikletçi arama kısmı harika...
 
  • Beğen
Tepkiler: mariokaldato

ysf.ozt

Üye
Kayıt
26 Mayıs 2015
Mesaj
21
Tepki
12
Şehir
İzmir
İsim
Yusuf ÖZTÜRK
Bisiklet
Merida
Maşanız konusunda yorum yaptıysanızda ben bulamadım. Eğer tekrardan soruluyorsa kusura bakmayın. Rock shox paragon maşadan memnun musunuz ? Crossway 300 almayı düşünüyorum. Maşayıda rock shox paragon ile değiştirmeyi düşünüyorum.
 

ventiol

Aktif Üye
Kayıt
27 Mart 2016
Mesaj
136
Tepki
334
Şehir
İzmir
İsim
Ventiol
Başlangıç
1949—50
Bisiklet
Carraro
Bisiklet türü
Şehir - Tur
@five Özür dilerim sorun benden kaynaklıymış şu an baktığımda tüm fotoğrafları gördüm. :)
 
  • Beğen
Tepkiler: five

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.453
Tepki
3.960
Yaş
52
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
@ysf.ozt merhaba,

Paragon konusunda direkt bana gelen veya tur yazılarının arasındaki sorular üzerinden görüşlerimi paylaşmıştım. Burada da tekrar edip yeni durumlar hakkında da bilgi verebilirim. Öncelikle amortisöre inanan ve faydasını gören biriyim. "Tur bisikletinde amortisör olmaz/gerek yok." diyenlerden değilim. Hem bozuk yollarda konforunu yaşıyorum hem de uzun veya dik inişlerdeki frenlemelerde verdiği güveni hissediyorum.
Bisikletin orijinalinde Suntour NCX v2 vardı ki o amortisörden de çok memnundum. Çok kaliteli yaylı bir amortisördü. Yalnız o gidondan kilitlemeli değildi. Gerekli olan tüm zemin ve koşullarda amortisörü uygun şekilde kullanmaya gayret gösteriyordum. Buna da cevap veriyordu. Amortisör sertiliğini elimle ara derecelere (açık, kapalı, orta, biraz açık :) ) konumlandırabiliyordum. Paragon'da ise gidondan kilitleme var ve bu bana, amortisörü daha da etkin bir biçimde kullanma olanağı veriyor. Anlık olarak değiştirebiliyorum ama amortisörü sadece açık ve kapalı konumda kullanabiliyorum. Ara konumlandırmaya izin vermiyor. Buna rağmen kullanımında bir sıkıntı yaşadığımı söyleyemem. Aksine çok memnunum. Havalı olması ağırlığına direkt etki ediyor ama zaten yüklü bisiklet olunca gramaj farklarını dikkate almıyorsunuz. :) Kiloya göre sertliğini ayarlamaya imkan veriyor olsa da ben henüz böyle bir ayarlamaya gerek duymadım. Şu an oldukça memnunum. Paragonu tavsiye ederim.
Size Merida için de bir iki yorumda bulunayım. Tur arkadaşım ve kuzenim Gökalp'in bisiklet Merida TFS 300'dü. Genelde güzel bir bisiklet olmasına rağmen tur boyunca bazı zayıflıklarını da görmüş olduk. Özellikle jant ve jant telleri, göbekler ve göbek milleri bisikletin diğer göz önündeki parçaları kadar üst seviyede görünmedi. Özellikle kırılan jant tellerinin durumuna dikkat edince biraz daha iyi jant tellerinin turlarda daha iyi iş yapacağını söyleyebilirim (Sapim/DT Swiss). (Bir kaç gün sonra kendiğinden bir tane daha kırıldı. :) ) Bisikleti upgrade etmeyi düşünürken bu açılardan da değerlendirmenizi öneririm.

Paragon için şu son sözü ekleyeyim. Yeni bir tur bisikleti edinme aşamasındayım. Titanyum, Rohloff vitesli ve kayışlı "Custom" bir tur bisikleti yaptırıyorum. Bu süreçte Giant'ı da satılığa çıkarmıştım. Üzerinde Paragon'la olan bir satış versiyonu da vardı. Şimdi ise Paragonu (ayrıca Brooks seleyi ve Marathon Mondial Lastikleri) yeni bisiklete aktarmak üzere çıkardım. (Giant Orijinal NCX'li haliyle satışta) Kısaca Paragon maceram yeni bisiklette de devam edecek.


Kazasız ve keyifli turlar
five
 

gokalpfb

Üye
Kayıt
6 Temmuz 2015
Mesaj
5
Tepki
12
Yaş
28
Şehir
Ankara
İsim
Gökalp Caniklioğlu
Bisiklet
Merida
Ahali merhaba :) Murat Abime önden buyur dedikten 10 saniye sonra jant tellerini mefta eden avel benim :) bisikletimi kenara çektim ve uzun uzun yokuşa bakmaya başladım belki abim durur da el ederim falan ama kendisi Quintanavari bir şekilde okkalı bir yokuşu bir çırpıda geçti ve benim görüş alanımdan çıktı. Telefonla arıyorum abimin yaşadığı şebeke problemini yaşıyorum sonra baktım yolun karşısında köpek gezdiren bi kadın var. Dedim bi sorayım telefonunu kullanabilir miyim diye. Bir kez karşımdan telefonuyla oynayarak geçmişti geri dönüşünde sormaya niyetlendim. Ben soruyu sorar sormaz "telefonum yok" diyip koşar adımlarla devam etmeye başladı. Ben de bir an dedim keşke klasik kalıp olan "dilenci değilim yolcuyum yolda kaldım" ile mi başlasaydım. Dedim iş başa düştü. Çantayı çıkardım ışık veren her türlü cihazı bisikletin arkasına tutturdum ve üstüme fosforlu yeşil yeleğimi giydim. Köpekli arkadaştaki sıkıntıları yaşamamak için "yav bu bize neden el kol yapıyorlar demesinler diye çantamdaki bir poşetin iç beyaz kısmına zincirden yağ alarak help yazdım 3 tane. Hareket edemiyor olma sebebim yaptığımız epik bir hataydı. Alet edevat abimin çantada kalmıştı. Edevatı abinin çantaya muzları benim çantaya diye paylaşım yapmıştık ama günün sonuna doğru muz mu kalır püskevit mi. Edevat olmayınca zinciri sıkıştığı yerden çıkarma ve jant tellerini sökme gibi işleri yapamıyordum. Karanlık çökmeye başlamıştı. Sonunda bir Hırvat abimiz beni görür görmez kenara çekti arabasını. İngilizce bilmeyen abimize elimle pense ve tornavida tarif ederek anlattım. Ne kadar "ulan bu da mı ingilizce bilmiyor" demiş olsam da içimden pense ve tornavida kelimelerini ben de bilmiyordum. Sadece bilmece sorar gibi hani vidalı döndürürüz ya falan diyebilirdim. Abi sağolsun ondan aletleri alıp ameliyatı gerçekleştirdim. Teşekkür ettim ve kendisini yolculadım. Yolda umudum hep abimi görmekti çünkü içimden "bu kadar saat oldu kesin geri gelirdi. Onun mu başına bir iş geldi acaba" diye düşünüyordum. Sonra gerçekten son olan bir yokuştan merkeze yol alırken yolu sormak istedim. İyi ki sormuşum Sağolsun lar beni doğru yola soktular. Sonrasında arkamdan malum sesleri duydum. Abim Gökalp diye sesleniyor bir taksinin içinden. Abimi gördüğüme çok sevinmiş olmama rağmen taksiyi görmemle beraber "aha taksiye binmiş. Acaba burada açılış fiyatı ne. Plakası kaça satılıyordur bunların. Anaaa bi de avro çarp 3.26 ile" fikirlerini aklımdan geçirerek içimdeki Türkü ortaya çıkarmıştım. Avro ne kadar güzelmiş değil mi o zamanlar? Sonra merkezde buluşmaya sözleştik. Abim geldi ve ikimiz de birbirimize "sen nerdesin?" diye soruyorduk. Sonra baktık ki ikimizin de haklı tarafları var. Abime geçti diye söylenen arkadaş bize ters istikamette devam eden ve ona help yazımı tuttuktan sonra eliyle onaylama adındaki erbakan işaretini yapıp "nice very nice" diye sırıtırken beni üzmüş ve içimden çok güzel hareketler yapmama sebep olmuştu.
 

Metin_S

Gezgin
Kayıt
15 Mayıs 2017
Mesaj
125
Tepki
138
Şehir
Angora
İsim
Metin S
Bisiklet
Diğer
Sıkıntılı bir gün olmuş.Birbirinizi kaybetmeniz kötü.Böyle durumlarda en son nerede birlikte bulunmuşsanız oraya dönülür.
 
  • Beğen
Tepkiler: five

Murat19

Üye
Kayıt
26 Ağustos 2016
Mesaj
54
Tepki
154
Yaş
49
Şehir
İstanbul
İsim
Murat
Bisiklet
Kron
Bu anlatım ve fotoğraflarla Karadağ'ın turizm elçisi oldunuz, oraları gidip görmek farz oldu artık :)
 
  • Beğen
Tepkiler: five

five

Part time turcu
Kayıt
29 Temmuz 2005
Mesaj
1.453
Tepki
3.960
Yaş
52
Şehir
İstanbul-Bostancı
Başlangıç
1995—96
Bisiklet
Diğer
Bisiklet türü
Şehir - Tur
@Murat19 Kesinlikle tavsiye derim. Daha da detaylı turlamak gerekir hatta...
 

mariokaldato

En yeniden bir önce kayit olan adam
Kayıt
1 Ağustos 2015
Mesaj
10.978
Tepki
34.471
Şehir
Bursa
İsim
Raşit Cumhur Çakın
Başlangıç
1980—81
Bisiklet
Merida
Bisiklet türü
Şehir - Tur
Gunaydin Murat abi;
Gercekten anormal durumlar icin onceden belirlenmis bir hareket planinin ne kadar gerekli oldugunu anlamis oldum. Teknolojik cihazlara ve yabancilara işi birakmadan basit bir plan mutlaka cizilmeli . sevgiler saygilar
 
  • Beğen
Tepkiler: five