Güzel Ankara'mızın bisiklet piyasasının nabzının attığı bu cadde esnafını özellikle yaz aylarında en çok sevindiren görüntü, iyi karne getirmenin gururuyla babasının elinden tutarak bisikletlere doğru çekiştiren afacan kardeşlerimizin görüntüsüdür. En sevdikleri sözler ise "Çocuğa bisiklet bakıyoruz da... bunların hangisi iyidir kardeşim" dir. Bunun dışında öyle yaşını başını almış, bisiklet hakkında detaylı sorular soran inceleyen, görmek isteyen, hatta satıcıyla polemiğe giren müşteriden fazla hazetmezler. Ellerindeki malın yeterlilikleriyle müşterinin taleplerini her koşul altında optimize etmek konusunda uzmandırlar. Çoğu zaman bu esnafı ayakkabı satıcılarına benzetmişimdir. Elinde tek çift kalan ve müşterinin ayağını sıkan ayakkabıyı "bunların kalıbı böyle. Ama derisi yumuşaktır. bir hafta giyince açılır" diyerek ikna etmeye çalışırlar ya...
Onlara da saygımız var tabi. Onlar da kendi piyasalarının gerçekleri içerisinde işlerini kendi bildikleri gibi yapıyorlar ama ne yazık ki yaptıkları iş "Bebelere Balon" dan öteye gidemiyor tabi. Gerçi zamanında biz de bebeydik ve biz de çok gittik o balonun arkasından Çankırı Caddesi'ne.
Zaten bisiklet konusunda kafa yoran, forumlarda vakit geçiren, yazılanları okuyan, değerlendiren ve bisiklet konusunda iyi kötü bir bakış açısı geliştirmiş olan insanların ufak tefek ihtiyaçları dışında bu tür dükkanlarla sanıyorum fazla işi olmaz.
Çankırı Caddesi deyince bir Ankara'lı olarak biraz çenem düştü. Nereden nereye geldik. Kusura Bakmayın. Sonuçta galiba yine iş dönüp dolaşıp "Bisiklet Bebe İşidir" mantığının bir Türkiye gerçeği olduğuna geldi. Bizler de yaşıyla başıyla hala bisiklete binen koca bebekler.

Olsun. Ben şikayetçi değilim.