Adol Hitler (İnanilmaz Bİr Konu Okumanizi Tavsİye Edİyorum)

Karakartal Platton

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Ağustos 2006
Mesaj
749
Tepki
157
Adolf Hitler, 20 Nisan 1889 yılında Yukarı Avusturya'nın Braunau kasabasında doğdu. Bir gümrük memuru olan Alois Hitler (1837–1903) ve Klara Poelzl (1860-1907) 'ün beş çocuğundan üçüncüsüdür. İlk tahsilini doğduğu kasabada yaptı. Orta tahsiline Linz şehrinde başladı. O sıralarda, ilerde memur olmasını isteyen babasıyla zıtlaşıyor, ileride ressam olmak istediğini söylüyordu. Sevmediği dersleri asıyor, hiç ilgilenmiyordu (ileride öğretmenlerini çok sert biçimde eleştirmiş, sadece tarih öğretmenini çok sevdiğini ve ona çok şey borçlu olduğunu belirtmiştir.
Adolf Hitler ve Benito Mussolini Yugoslavya gezisinde.
On üç yaşında tüberkülozdan babasını kaybetti. Daha sonra ağır bir ciğer hastalığı geçirmiş, bir yıl kadar okuldan ayrı kalmış, okuldan ayrılmak için aradığı fırsatı yakalamıştır. Daha sonra okuldan ayrılmış, 16 yaşından 19 yaşına kadar annesinin parasıyla keyfince yaşamış, annesinin yaşadığı mali sıkıntıya rağmen para kazandıracak hiçbir işte çalışmamıştır. Bu sıralar tek yaptığı şey arada bir resim yapmak ve kahvehanelerde arkadaşlarına siyasi nutuklar çekmekti (daha sonra bu yıllardan hayatının en güzel yılları olarak bahseder). On dokuz yaşına geldiği 1907 yılında annesini kaybetti.
Ressam olma ümidiyle Viyana Güzel Sanatlar Akademisi sınavına girdi ancak başarısız oldu. Bir süre, yapıp sattığı resimlerden kazandığı parayla, sefalet içinde yaşadı. 1912'de Viyana'dan Münih'e geldi.
1914'de I. Dünya Savaşı çıkınca Hitler, Bavyera ordusuna gönüllü olarak girdi. Alman mağlubiyetinden sonra Hitler, arkadaşı mühendis Feder ve altı kişi tarafından kurulmuş olan Alman İşçi Partisi isimli gizli bir fırkaya katıldı ve kısa sürede bu fırkanın reisi oldu. Fırkanın adını NSDAP (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiter Partei/ Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) olarak değiştirdi ve nüfuzunu arttırdı. Taraftarlarına kısaca "Nazi" ismi verildi. Kendisine de, taraftarları, rehber anlamına gelen "Führer" lakabını verdiler. Parti 25 maddelik bir program hazırladı. Bu programın ilk maddesi Almanya'yı Versay'ın zilletinden kurtarmak idi. Alman vatandaşlığının yalnız Alman kanını taşıyanlara hasredilmesi lazım geleceği programın temel maddelerindendi. Aynı zamanda büyük sermayeyi devleştirmek de yine programın esaslarından birini teşkil eder. Völkischer Beobachter adlı gazeteyi yandaşları çıkarıyordu. Josef Goebbels bu gazetenin tamamen parti bülteni halini almasını sağladı. Gazetede partisinin fikirlerini açıklayan makaleler yayınladı.
Siyasi Kariyeri
1924'de Münih'ten hükümeti devirmek için teşebbüslerde (Birahane Darbesi) bulundu fakat başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 ay hapse mahkum edildi ve bu zaman içinde "Mein Kampf" (Kavgam) isimli bir kitapta fikirlerini yazdı. Bu kitap, partinin bundan sonraki faaliyetlerine yön verdi. 1924 ve 1929 yılları arasında partisi başarısız oldu. Ancak Dünya Ekonomik Krizinden sonra daha fazla oy kazanabildi (1929). 1930 seçimlerinde yüzde 18 oy ile SPD'den sonra ikinci büyük parti oldu. Hitler'in oyları Katoliklerden daha fazla Protestanlardan, şehirlerden daha fazla kırsal bölge ve kasabalardan, işçilerden daha fazla orta ve üst kesimden geldi.
1932 yılında yapılan üçüncü genel seçim, 31 Temmuz tarihlidir. Seçim sonuçlarından yine parlamentoda çoğunluğu sağlayabilen bir parti çıkmamıştır. Toplam oyların yüzde 37’sini alan Nazi partisi, parlamentoda çoğunluğu saylayamamakla birlikte en çok sandalye sayısına sahip partiydi.
1933 yılının Ocak ayında, Komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hale getirerek bir “devrimci durum” yaratacakları ya da ülkede içsavaş çıkacağı konusundaki endişeler o derece derinleşmişti ki, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg Hitler’i, Katolik Merkez Parti’yle bir koalisyon kurarak istikrarlı bir hükümet kuracağı umuduyla başbakan atamıştır.
Ancak Katolik Merkez Parti’yle bir anlaşma sağlanamadı. Milliyetçi Parti’nin de desteğini alan Hitler, ülkeyi yeniden bir genel seçime götürmüştür.
Hükümette olmak dolayısıyla devletin tüm olanaklarını kullanan bir seçim kampanyası yürütülmüştür. Öte yandan Hitler, hiçbir şekilde ulusalcı bir sosyalist olmadığını, gerçekte ne olduğunu çok net bir şekilde, gereken yerlere anlatabilmişti. Bu seçim kampanyası sırasında endüstri ve finans-sigorta devlerinden büyük miktarda mali destek sağladılar.
27 Şubat 1933 akşamı Reichstag’ta bir yangın çıkmıştır. Kundaklama olduğu ortadadır. Soruşturma kısa sürede polisi Marinus van der Lubbe adından yarı-deli bir komüniste götürdü. Yangını çıkaranın kendisi olduğunu itiraf etti.
Ertesi gün, Hitler Hindenburg’a, anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalattı. İzleyen günlerde Nazi partisi ve Milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durduruldu.
Herşeye rağmen 5 Mart 1933 günü yapılan seçimlerde Nazi partisinin oyları yüzde 44 düzeyinde kalmıştır. Milliyetçi partilerin oyları düşmüş olmakla birlikte parlamentoda çoğunluk sağlanabiliyordu.
Seçimlerin hemen ertesinde parlamentodan bir “yetki kanunu” çıkartıldı. Bu kanun, Reichstag’ın tüm yetkilerini dört yıl süre ile kabineye devrediyor, ve çalışmalarına bu süre için ara veriyordu.
Ancak böyle bir kanun için parlamentoda üçte iki çoğunluk kararı gerekmektedir. Bu çoğunluk kararının nasıl sağlandığı Nürnberg Mahkemeleri tutanaklarına da geçmiştir. Oylamanın yapılacağı gün parlamento SA tarafından kuşatılmış, bazı Sosyal Demokrat parlamenterler içeri alınmamıştır. Zaten 81 komünis parlamenter de seçimlerden önce göz altına alınmıştı.
23 Mart 1933 günkü parlamento oturumunda “Halkta ve Almanya’daki Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Kanun (Gesetz zur Behebung der Not von Volk und Reicht) adındaki yetki tasarısı kabul edilmiştir.
Bu kararnameyle yürütme ve yasama erklerini eline almıştır. Hemen ardından diğer partileri yasakladı. Büyük bir propaganda faaliyeti yürüterek ve olağanüstü hitabet ve ikna kabiliyetini kullanarak bütün Alman halkını Nazi bayrağı altında birleştirdi. Kendisini, Almanların yanılmaz büyük lideri ilan etti ve halkı da buna inandırdı. Bundan sonra Alman halkı ölümüne kadar Hitler'in peşinden körü körüne gitmiştir.
Halka, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaracağına söz verdi ve bu yolda çalışmalarına başladı. Almanya'da aşırı artış gösteren işsizliği savaş hazırlığı için kullanarak, iş sahası oluşturdu. Ülke genelinde büyük otobanlar inşa ettirdi.
Ülkedeki bütün aksaklıkların nedeni olarak Yahudileri ve çingeneler gibi bazı azınlıkları gösteriyor, Alman ırkının üstün ırk olduğunu söylüyordu. Bütün bir Alman halkını da bunlara inandırmayı başardı ve tarihin en büyük soykırım faaliyetine girişti. Bütün Yahudileri toplama kamplarında topladı. Çalışabilecek durumda olanlar ayrıldıktan sonra diğerleri gaz odalarında öldürülüp, fırınlarda yakıldılar. (Bu faaliyetler sadece Almanya'da değil, daha sonra işgal edilen bütün ülkelerde de gerçekleştirildi. Bu şekilde tüm Avrupa'da yaklaşık olarak 5.5 milyon Yahudi ve yarım milyon çingene öldürüldü.) Alman ırkını iyileştirmek adına, binlerce zihinsel engelli insan da hastanelerde, verilen gizli emirlerle öldürülmüştür.
Hitler, tüm Almanca konuşan insanları bir çatı altında toplamak istiyordu (Avusturya ile Almanya sınırında bulunan bir kasabada doğması bunun nedenlerinden biri olarak gösterilir). Bu amaçla önce Avusturya'yı, daha sonra Çekoslavakya ve Polonya'yı işgal etti. Bu işgaller, İkinci Dünya Savaşı'nı başlatan kıvılcım oldu. Batı Avrupa ülkelerini ve Rusya'yı karşısına aldı. Bu cephe genişliği II. Dünya Savaşı'nın sonucunu belirleyen en önemli etken oldu. Napolyon'un yaptığı hatayı tekrarlayarak kışın Rusya'ya savaş açması ve daha sonradan Amerika Birleşik Devletleri'nin de savaşa dahil olması yenilgiyi hazırladı. Savaş sonucunda Almanya'nın yenilgisini gören Adolf Hitler ümitsizliğin iyice artması üzerine 29 Nisan 1945'te Berlin'de karısı Eva Braun'la birlikte aynı anda siyanür hapı içip, önce Eva Braun'u sonrada kendisini bir silah vasıtasıyla vurarak intihar etti. Kendi isteğiyle Führerbunker bahçesinde benzinle cesetleri yakılmıştır. Hitler'in bunu istemesinin sebebinin Sovyet ordusu tarafından yakalanıp teşhir edilmek istememesi olduğu iddia edilmektedir. Tüm bu 'resmi' hikayeye rağmen Hitler'in sonuyla ilgili çeşitli iddialar 'komplo teorileri' seviyesinde de olsa hala tartışılmaktadır.
Hitler ölmeden önce ikili vasiyetnamesini yazdırmıştır: Siyasi ve Özel Vasiyetname. Hitler'in siyasi vasiyetnamesi bir hınç çığlığıdır. Ona göre; Almanya bütün milletler için bir zehir gibi tehlikeli olan Yahudileri ve Bolşevizm'i kovalamaktan asla vazgeçmemelidir. Almanya'nın geleceğini tartışmasız bu olgu belirleyecektir. Hitler, savaşa girmekte haklı olduğunu savunuyor ve yenilgiden korkak yalancı generalleri sorumlu tutuyordu. Özel Vasiyetinde ise, tüm hayatı boyunca topladığı sanat eserleriyle doğduğu şehir olan Linz'de bir müze kurulmasını istedi. Tüm şahsi mallarını partiye eğer parti kalmamışsa devlete bıraktığını söylüyordu
 
Scudo

Karakartal Platton

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Ağustos 2006
Mesaj
749
Tepki
157
ARKDAŞLAR AYRICA ADOLF HITLER'İN RESİMLERİNE BAKMAK İSTEYENLER OLABİLİR BUNUN İÇİN BU SİTEYE GİRİN:(link)
 

semrta

Forum Bağımlısı
Kayıt
4 Aralık 2005
Mesaj
617
Tepki
472
Şehir
kadıköy
siyasi hiçbir içerik taşımayarak yazıyorum bu yazıyı

görüşünü de desteklemesem de saygı duyulacak bir kişilik bence..

onca kitleyi arkasında toplamak,belirli idealler uğruna bunca insanı arkana alabilmek şu an içinde bulunduğumuz dünya içinde pek mümkün değil..

çıkar doğrultusu taşımadan;inancı,idealleri uğruna sonuna kadar savaşan,bu uğurda engel tanımayan insanları takdir etmişimdir..

zaten böyle biri olmasaydı bunca kitle de arkasından gitmezdi..
 

Soner Sarihan

Forum Bağımlısı
Kayıt
17 Temmuz 2005
Mesaj
3.888
Tepki
8.301
Şehir
İznik
Bisiklet
Cannondale
Büyük idealleri ve egoları olan insanlar olmasaydı hala mağrada yaşıyor olurduk.
Normal insanların yanında arada sırada dahi( deli ) ler de gerekli elbette.
 

t-genc

Forum Bağımlısı
Kayıt
21 Haziran 2006
Mesaj
705
Tepki
430
Şehir
etiler/istanbul
Hitler çok zeki bir adamdı ancak bu zekayı kötü yönde kullandığı için anılmıyor pek fazla.işte Hitlerle Atatürk'ün farkı da bu